Skip to main content

Irak ve Güney Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine sayin Rojhat Badikî ile Röportaj

Aso Zagrosî:10 Haziran 2014 tarihinde İŞİD olarak bildiğimiz „Ad-Davla Al-Islāmiyya fi al-'Irāq wa-sh-Shām” adlı oluşum tarihi Kürdistan şehri Musul’u elegeçirerek tümden dünyanın gündemine oturdu. Ardından örgüt Irak Sünnilerin yerleşik olduğu bir dizi şehri denetim altına aldı. İŞİD’in bu ani çıkışı ile ilgili bir hayli komplo teorileri ortaya atıldı… Sizin bu konuya ilişkin düşüncelerinizi öğrenmek istiyoruz.

Rojhat Badikî: Musul’ u bir Kurdistan şehri olarak adlandırmanız eyvah Antep, Maraş, Adıyaman Malatya vs Kuzey Kurdistani şehirlerini de mi kaybettik sorusunu da beraberinde getiriyor ! Kuzey Kurdistan’ lı okurlar Musul ile Antep yada diğer şehirler arasındaki bağlantı nedir diye sorabilirler ! Kurdistani politik dünyasının ‘’ öngürüsüzlüğü’’ ve Sömürgeci devletlerin Kurdistanın engellenemez bağımsızlığına karşı Kurdistani minimize etme planlarının nasıl işlediğini not etmek açısında bu vurguyu yaptım. Kurdistan politik dünyasının Musul şehrini Arap şehri olarak görme ‘’ mantığı’’ Kuzey Kurdistan’ ın yukarda adı geçen şehirleri içinde geçerli olacaktır. Kürtler, Tarihi Kurdistan şehirlerinde bir tek Kürt kalmazsa bile Kurdistan şehirlerinin Kurdistanlılığından asla taviz vermeme siyasetini ilke edinmellidırler…

IŞID sorusuna dönersek, çok karmaşık ve bir çok devletlerin üzerinde hesap yaptığı ve tarihsel kozlarını paylaştığı bir tablo ile karşı karşıyayız. IŞID’ ın Musul saldırısı ‘’ yüzeysel’’ olarak ele alındığın ‘’ şaşkınlık’’ yaratabilir ama olaya daha kapsamlı bakıldığında olayın boyutunun daha derin ve ince düşünülmüş kapsamlı saldırı olduğu ortaya çıkıyor. Uzun dönem bunun hazırlıkları yapılıyordu. ABD-Suudi Arabistan ve Türkiye dolaylı yollardan yada direkt bu gelişmelerin içindedir. Maliki yönetimi IŞID’ın saldırısını bir avantaja dönüştürme, 3. Kez başbakan olma ve Kurdistan kapısına dayanma noktasındaki beklentisi, Baas partisi askeri ve siyasi kadrolarının IŞID saldırısının planmasında yer almasından dolayı bir çok hesapları, dumura uğrattı. Baas partisi üyelerinin devlet yönetme tecrübeleri, ordu ve emniyet güçleri içersindeki örgütlenmeleri ve aşiret desteği ‘’ IŞID’’ başarısını getirdi!

Diktatör olma hırsı Malikiye özgü bir durum değil, Ortadoğu-İslam kültürünün bir mantalitesi, Maliki de bu kültürün bir ürünüdür. Maliki’ nin sınırlarını aşması, Irakı tek başına yönetme istem ve ısrarı, Sünni Arap ve Kürtleri dıştalama siyaseti, rahatsızlık yarattığı ortadaydı. Kurdistan hükümetinin petrol satması ve ABD’ nin kerhen ittirazı, Malikiye bir uyarıydı ama Maliki bunu kavrayamadı yada IRAN desteğine aşırı güvendi ve Baas rejimin son kısmi başarılarını abartıp kendisini rakipsiz ve vazgeçilmez bir olarak gördü! ABD Malikiyi dizginlemek, Suudi Arabistan Şii iktidarını sınırlandırmak, Türkiye’ de enerji açığını kapatmak ve ekonomisini düzeltmek için bu senaryoya ihtiyacı vardı....IŞID

Aso Zagrosî- Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani ve diğer bazı yetkililer İŞİD’in Musul’a yönelik çalışmaları konusunda Irak Merkezi iktidarını uyardıklarını, fakat kendilerini dinlemediklerini söylüyorlar. Ayrıca ABD yakın dost gördükleri devlet başkanların ve başbakanların(Almanya Başbakanı Merkel gibi) telefonlarını dahi dinliyor. Nasıl oluyor da İŞİD’in girişimlerinden habersiz oluyor?

Rojhat Badikî- Birinci soruda da kısmen belirtmeye çalıştığım gibi, IŞID sladırısı anı, habersiz ve gizli bir saldırı değildi. Bu denli disiplinli ve planlı bir saldırısının gerçekleşmesi ani ve habersiz olamaz ve IŞID’ ında boyutunu da aşan bir durumdur. Daha sonra yapılan açıklamalar ve ortaya çıkan bulgular da böyle bir saldırının olacağı yönündeydi. Bunun için uygun bir zaman gerekiyordu. Malikinin uzlaşmaz tutumu, kendi başbakanlığında hükümet kurma ısrarı, Sünni Politikacıları dıştalaması, Kurdistan bölgesine yönelik askeri tehditleri, ekonomik ambargosu ve ittifak-koalisyon hükümeti kurmayacağı yönündeki ısrarı, IŞID saldırısının zemini oluşturdu ve IŞID Irak’a saldırı için yönlendirildi. Musul’ da Türk konsolosluğunun basılıp çalışanlarının tehine alınması da hedef şaşırtma ve Türkiye’ nin bu olayla ilişkisinin olmadığını açıklama ihtiyacığını hissetmesinden kaynaklanıyor. Türkiye-IŞID ve Sünni kesimlerle olan ilişkileri, verdiği destek, sır değildır.. Bu açıdan IŞID saldırısını planlı belli hedef ve amaçları olan bir saldırı olarak ta nitelendirebiliriz.

Aso Zagrosî- Ingiltere ve Fransa’nın Kürdistan’ı ve bölgeyi kendi aralarında Sykes picot-Antlaşması ile bölüşmelerinin 2016 yılında 100. Yılına giriyoruz. Bu antlaşmadan en çok zarar gören, ülkeleri yeniden parçalanan ve jenosidlere uğrayan Kürdlerdir. İŞİD 10 Haziran’da sınırları hiçe saydı ve Sykes-Picot Antlaşmasını yırtıp attı. Bu antlaşmanın 100.yılına doğru gittiğimiz bu süreçte ondan en çok zarar gören Kürdler ne yapıyor?

Rojhat Badikî- Esasında Türk ve Arap devletlerinin çıkarlarını koruyan, Kürt, Ermeni ve Asurileri mağdur-kurban eden haksız bir paylaşım antlaşmasıydı, Bu açıdan Kürt, Ermeni ve Asuri-Kıldanı halklarının nezninde meşruluğu olmayan bir antlaşmaydı. Kurdistan halkı bu anlaşmayı geçersiz kılmak için mücadele etti. Bana göre, Sykes.Picot antlaşmasının temelleri 1991 Körfez savaşı ve Kurdistan halkını koruma ! amaçlı BM’lerin 36. Paralel olarak bilinen 688 kararı ile çatırdadı. BM’ ler Kurdistan halkını Saddamın hava saldırısından korumak için aldığı 688 sayılı karar ile Sykes.Picot antlaşmasının zemini çatırdamasına rağmen sömürgeci- bölge devletlerinin baskı ve uluslararası ilişkileri, Güney Kurdistan iç iktidar-kardeş ( 94-98) savaşı Sykes-Picot antlaşmasının ömrünü kısmen uzattı. 2003’ te Baas rejiminin yıkılması ve Irak’ ta Federal bir Cumhurriyetin kurulması ile iyice zayıflayan Sykes-Picot antlaşmasının ömrü Güney Kurdistan politik önderliğinin aldıkları yanlış stratejik kararların etkisinden dolayı bu güne değin yaşamasına neden oldu. Kurdistan halkı açısından Sykes-Picot antlaşması fiilen bitmiştır.

Kürtler ne yapıyorlar sorusunun cevabı geniş boyutlu tüm Kürtleri - Kurdistan’ın 4 parçasını içerdiğinden detaylı bir değerlendirmeye ihtiyaç var. Konumuz açısında şu anda gündemde Kurdistan’ ın güneyi ve güney-batısına baktığımızda geçmişe nazaran biraz daha olumlu konuşabiliriz. IŞID saldırısı, fetva savaşları ve barbar-ortaçağ uygulamalarını geriden bırakan yargı ve infazların, uluslararası alanda yarattığı şok ile Kurdistan halkına olan yaklaşım ve Kurdistan halkının bu çağdışı dünyaya ait olmadığı ve bu kültürün bir parçası olmadığına dair kanıyı daha da güçlendirdi. Bu, Kurdistan ulusal davası açısında önemli bir avantajdır. Buna rağmen Kurdistan politik arenasının bazı eksiklikleri, tarihsel bölünmüşlük ve düşman görme anlayışı geçmişe nazaran zayıfta olsa halen sürmektedir. Bu açıdan, Kürtler ne yapıyorlar, Kürtler kendilerine çeki-düzen, kendi evlerinin dağınıklığını gidermeye çalışıyor. IŞID saldırılarının ilk saldırılarında, bazı koordinasyon eksiliklerine rağmen olumlu adımlar attılar. 2003 yıllında, Kürt önderliği arasındaki plansızlık-koordinasiyonsuzluk, Kerkuk meselesinden YNK ve PDK karşı karşıya-savaşın eşiğine getirdi.

Kurdistan bölge başkanı sayın Mesud Barzani ve Gorran hareketi lideri sayın Nawşirvan Mustafa’ nin görüşmesi bu eksikliğin giderilmesi açısında olumlu bir adımdı. Kurdistan Parlamentosunun Peşmergelerin işgal altındaki Kurdistan topraklarından çekilmeme kararı alması ve Kurdistan Parlamento başkanı eşliğinde bir heyetin Kerkuk’ e gitmesi, Sayın Mesud Barzani başkanlığında Kurdistani partilerin toplantısında iki önemli karar alınıp bazı komitelerin kurulması, Irak hükümeti ve IŞID arasında savaşta tarafsız kalması….vs

Aso Zagrosî- Geçenlerde Irak savaşına katılan Amerikalı bir subay George Bush’un Irak’ı Güney Kore olarak gördüğü ve 60 yıl alanda kalacaklarını söylediğini, fakat Başkan Obama’nın Irak’ı Vietnam olarak gördüğü ve askeri güçleri çektiğini yazıyordu. ABD’nin alandan ayrılmasından sonra(2011) Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin ilk işi Sünnileri devletin üst kademelerinden uzaklaştırmak oldu. Cumhurbaşkanı yardımcısı kaçtı, Maliye Bakanı zindana atıldı ve bir çok Sünni ordu ve devlet kurumlarından uzaklaştırıldı. Nuri Maliki Kürdlere karşı Dicle Askeri güçlerini gönderdi, Kürdistan bütçesini kesti ve Pêşmergelerin maaşlarını dahi göndermedi. Irak Anayasa’sında Kürdlere ilişkin esas maddelerden, ( Kerkük ve diğer işgal altındaki bölgelerin geleceğine dair madde de dahil) hiç birini uygulamaya sokmadı. Nuri El Maliki Bağdat merkezli tam bir Şii diktatörlüğü kurdu. Aktüel durumda yaşanan çatışmalar konusunda Kürdler nasıl bir tavır almalılar?

Rojhat Badikî- Kurdistan bölge başkanı ve Sayın Nawşirvan Mustafa toplantısında Kürtler nasıl bir tavır almalıdırlar sorusuna yanıt aranmış ve bazı konularda Kürtlerin nasıl hareket etmelerine dair genel bir çerçeve çizilmiş olduğuna inanıyorum. Bu çerçevenin ne olduğunu bilmiyoruz ama bazı belirtiler bu konuda birtakım ipuçlarını veriyor. Temennim bunun devam etmesidır. Güney Kurdistan siyasi liderliğinin Bağdat’ ta kim iktidar olursa olsun 140. Madde, petrol, Peşmerge, bütçe, ve sınır sorunu konusunda adım atmayacaklarını, Kürtleri oyalama yolunu seçtikleri çatışarak öğrenmişlerdır. Bu sorunlara Bağdatta çözülmeyeceği net bir şekilde anlaşılmıştır. Ve kendi geçmiş hatalarından da dersler çıkararak, Peşmergeyi bu alanlardan geri çekmeyerek, Peşmergelerin bu alanda kalmalarına yasal bir statü kazandırmak Kerkuk ve işgal altındaki topraklarını kapsayacak şekilde bir Kurdistan haritasıyla Kurdistan sınırlarını yasa ile belirlemek.

Maliki’ nin ABD’ den yardım istediği bir dönemde parti üyesi Abdulselam Maliki yayınladığı bir açıklamada’’ Amerika Irak’ la ittifaktan vaçgeçti, yardım konusunda çok konuşuyor pratik olarak hiç bir yardımda bulunmuyor, Suudi Arabistan ve IŞID’la ilişkisi ( Türkiye-Katar…) olan ülkelerle istişarede bulunmaktadır. Askeri antlaşmaları-silah satışlarını çeşitli bahanelerle durdurmuştur, Irak askeri güçlerinin zayıf kalmasını istiyor…..şeklindeki demeci YNK polit büro üyesi Adil Murad’ ın ‘’ABD Irak’ın parçalanmasını istiyor. Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar IŞID’ı desteklemektedir’’ açıklaması ile örtüşmektedir.

Eldeki bütün bilgi ve belgeler, Irak fiili olmazsa şimdilik gevşek bir konfederasyonla 3’ e bölüneceği ve süreç içersinde Kurd, Şii ve Sünnilerin kendi bağımsız devletlerini kuracağı yönündedir. IŞID savaşı toprak kazanma, Sünni Arapların sınırlarını genişletme ve Bağdat’ ta sahip olma savaşıdır. Güney Kurdistan siyasi önderliğinin bu gelişmeleri yakından takip ettikleri, gerekli tedbirleri aldıkları-alacaklarına inanıyorum.

Aso Zagrosî- Geçenlerde General David Petraeus yaptığı bir açıklama da eğer Amerika hava saldırılarıyla İŞİD’ı vurursa “Şii milislerine hizmet eder” diyordu. Diğer yandan İŞİD, Sünni mezhebi ideoloji olarak kullanan Arap ırkçısı bir yapılanmadır. Eski Baasçıların yoğun bir şekilde bu hareketin içinde yer alması bu gerçekliğin açık bir ifadesidir. Bazı Kürd çevreleri “bu savaş bizim savaşımız değildir” diyorlar. Eğer İŞİD vb yapılar bölgede dikiş tuttururlarsa Kürdistan ile doğrudan komşu olacaklar. Ayrıca Sünni Araplar, Musul, Kerkük ve diğer işgal altındaki Kürd bölgelerini kendi toprakları olarak görüyorlar. Yarın çıkacak olacak çatışmalarda Türkiye dahil bir dizi Arap ülkesi onların yanında olacaktır. Kürdistan yönetimi yarınları da düşünerek şimdi nasıl bir tavır takınabilir?

Rojhat Badikî- Bir yönü ile doğru bir tespit, Irak Şii iktidari ile IŞID arasındaki savaş Kürtlerin savaşı değildır. Ama olayın diğer boyutuna bakıldığında, Kürtlerin bir şekli ile IŞID yada Şii iktidarı ile çatışmaya gireceği, Kürtlerin savaştan kaçınmaları, bu realiteyi değiştirmeyecektır. Kürtler, Şii ve Sünni lerle sınırdaştırlar ve bu kesimlerle Hemrin-Mendeli’ den başlayarak Musul’ a kadar toprak sorunu vardır. IŞID Kerkuk ve çevresinde Kürtlerle çatışması Kerkuk sorunundan dolayıdır. Şii politisyenlerin Kürtlere ilişkin açıklamaları Mendeli

ve çevresinde Ali Sistan’ ın fetvası ile Cenneti garantiliyen Şii milislerin Kürt’ lere kaşı olan tutumları, keza,Allahın adına hayvan ! keser gibi çoluk-çocuk insan kesen bu ucube yarattıklarla, savaş Kurdistan kapılarına dayanacaktır.

Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’ nin IŞID’ı İran’ ın Bağdat Hükümetini desteklediği türlü askeri, ekonomik lojistik destek verdikleri bir sır değildır. YNK’ nin İran ilişkileri ve PDK’ nin Türkiye ilişkileri beni ciddi bir şekilde kaygılandırmaktadır ! YNK kurucusu ve polit büro üyesi Adil Murad’ ın IŞID’ın YNK güçleri ile çatıştığı PDK bölgesinde çatışmaya girmedi şeklindeki açıklaması bir sinyaldır… !

Güney Kurdistan yönetimi bu kaygıları gidermek, Türkiye ve İran’ın olası müdahelelerini bertaraf etmek için Kurdistan bölge Başkanlığı, Parlamento başkanlığı ve Başbakanlığının koordinatörlüğü altında, tüm Kurdistani kesimleri bir çatı altında toplayacak ‘’ Ulusal Güvenlik Konseyi’’ oluşturulması izlenilecek taktik ve stratejiler, ulusal-uluslararası ilişkiler ve özellikle ABD-Bağdat, Türkiye ve İran ilişkilerinin boyutu ulusal güvenlik konseyin tespit edeceği politikalar doğrultusunda yürütülmesi ve tüm Kürtlerin tek ses olduğunun imajını güçlü bir şekilde taraflara hissetirilmesi şeklinde olmalıdır. Bu ortam sağlanıldığı taktirde, Türk ve İran ‘’ oyunları ‘’ boşa çıkar. İran ve Türkiye ile ilişki boyutu YNK yada PDK ilişkilerinden ulusal ilişki-ulusal diplomatik ilişkiler boyutuna evrilir.

Aso Zagrosî- Beyaz Saray son günlerde doğrudan Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani, Irak Sünni ve Şii yöneticileriyle ilişkiye geçerek „teröre karşı ortak mücadele“ ve „Bağdat yönetimini Şii, Sünni ve Kürd ekseninde“ yeniden yapılanmasını istiyor. Eğer Kürdler Amerika’nın bu istemini kabul etseler hangi taleplerle Bağdat’ta gitmeliler?

Rojhat Badikî- Kürtler kesinlikle 2003 hatasını yapmamalı yani Kerkuk ve işgal altındaki Kurdistan topraklarını, Bağdat’ ta pazarlık konusu yapmamalıdırlar. ABD’ den bu yönde gelecek talepleri red etmelidırler. Kürtler daha çok sancısız bir şekilde Bağdat’la ilişkiler nasıl koparılır ve Kildani-Asuri, Türkmen, Şebek Kürtleri, Feyli Kürtlerin yaşadığı alanlar ve bu halkların, Kurdistan’ daki akrabaları arasındaki birliğin sağlanılması ve bu bölgelerin Kurdistan sınırları içinde kalması sureti ile güvenliklerinin sağlanabileceği konusunda başta ABD ve diğer devletleri pazarlık yapıp bu konuda ikna etmelidırler. IŞID ve Şii din adamlarının çıkardığı fetvaları, insanlık dışı-vahşet uygulamaları, Kurdistan halkının demokratik kültür ve laik yapısı ile uluslararası alanda büyük ilgi ve sempati uyandırmakta ve bu Kurdistan’ ın bağımsızlığı için büyük bir avantaja dönüşmüş durumdadır.

Adı IŞID’ la anılan Türkiye’ nin de buna karşı çıkma şansı yoktur. Kısacası Şart ve koşullar Kürt ve Kurdistan’ dan yanadır yani Bağımsız Kurdistan’ ı ilan etmenin konjektürel şartları olgunlaşmış, Sömürgeci devletlerin Kürtlere taleplerini dayatma sürecinin tökezlediği bir döneme girmiş bulunmaktayız. Kürtler yükümlülük altına girmeden, Şii ve Sunii’ ler arasındaki çelişki ve çatışmalardan yararlanarak bağımsız Kurdistan dayatması ile Bağdatta gitmelidirler. Şii ve Sunii’ler aralarındaki 1400 yıllık kanlı çatışmayı bırakıp Kurdistan halkına karşı ortak cephe kuramazlar.

Aso Zagrosî- Güney Kürdistan yöneticileri sık sık Kürdistan’ın bağımsızlığından söz ediyorlar. Son dönemlerde Irak Ordusunun İŞİD güçlerinin karşısında aldığı yenilgilerden sonra boşaltığı Kerkük vb yerlere Pêşmerge güçleri yerleşti. Niçin Pêşmerge güçleri Hemrin’den başlayarak tüm Kürdistani bölgeleri denetim altına almıyor? Yoksa Güney Kürdleri yeniden Irak Anayasasının tatbikini mi bekleyecekler?

Rojhat Badikî- Bu aşamadan sonra yaşanılan onca acı tecrübelere rağmen anayasa maddelerinin 140. Maddenin uygulanmasını bekleyeceklerse, Güney Kurdistan halkı bunu kabulleneceğini beklemiyorum ! ABD dışişleri bakanı John Kerry anayasanın ortak payda ve Maliki’ nin değiştirilmesi karşılığında Kürtleri Bağdat’ ta tutmaya çalışacaktır. Ne Kerry’in sözleri nede Maliki değişikliği yaşanılan 11 yıllık olumsuz tecrübenin etkisini silmeyeceğine inanıyorum. Şii ve Sunii parlamenterler defalarca 140. Maddenin miadını doldurduğunu hukuksal bir zemini kalmadığını deklare ettiler. Kürtlerinde 140 ve diğer anlaşmazlık konularını parlamentodan geçirecek çoğunluğuna sahip olamıyacağına göre, kağıt üzerindeki antlaşma Peşmergelerin bu bölgelere mevzilenmesi ve Kurdistan parlamentosunda Peşmergelerin, Kurdistan’ın işgal altındaki topraklardan çekilmeyeceği yönünde karar alması ile bu konu gündemden düşmüş olması gerekir. Ummarım ki, Kurdistan siyasal önderliği Kurdistan parlamentosunun kararını çiğnetmez ve kartondan bir parlamento olmasına izin vermez.

Aso Zagrosî- Türkiye ile bir dizi ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkiler içinde olan Güney Kürdistan yönetimi Bağımsız Kürdistan’ı ilan edebilir mi? Böyle bir durumda Kuzey Kürdlerine hiç bir hak tanımayan Türkiye Güney Kürdlerin bağımsızlığına karşı tavrı ne olur? Geçenlerde Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani’nin başında bulunduğu bir KDP ve YNK delagasyonu İran yetkilileriyle görüştü. İran yetkilileri tüm görüşme boyunca “Kürd-Şii İttifakını” işlediler. Acaba günümüzde İkinci Çaldıran mümkün mü? Eğer mümkün ise somut olarak Kürd güçleri nasıl hareket edecekler?

Rojhat Badikî- Yanıtı zor olan bir soru ! Tekrar olacak yine de belirtmekte fayda var. YNK ve PDK’ nin Türkiye ve İran ‘ la olan ilişkilerini Kurdistan parlamentosuna devretmemeleri, Kurdistan parlamento ve dış ilişklierin sürdürmesi gereken ilişkileri PDK ve YNK’ nin particilik ekseninde yaklaşması, İran ve Türkiye’ nin Güney Kurdistan’ daki kurum ve kuruluşları ekarte ederek kişi ve parti bazında sürdürmeleri, Kurdistan halkının aleyhine olmuştur. Bu tür ilişkiler devletleşme-devlet olmanın belirtileridır. Kurumsallaşmanın etkinleşmesi, ilişkilere bu eksende yaklaşılması, İran ve Türkiye’ nin, tarihsel böl-yönet politikalarını da etkisizleştirecektir. Çaldıran’ ın tek alternatifi Kürt-Kürt ittifakıdır.

Güney Kurdistan yönetimi bazı psikolojij durumları aşmalı, Sömürgeci devletlerin tavri ne olacak kaygı ve beklentilerinden ziyade, çıkarlarım ve nasıl bağımsızlaşırım ekseninde olmalıdır. Türkiye’ nin dış politikası iflas ettiği gibi IŞID ilişkileri, Yeni Osmancılık, Ergenekon sanıklarının serbest bırakılması, Gezi, Gülen-AKP çatışması, ekonomik kriz ve enerji-petrole olan ihtiyaç Türkiye’ nin zayıf noktalarıdır. Bunlara rağmen Türkiye’ nin Güney Kurdistan’a müdahele etme şansını ortadan kaldırıyor. Bunun bilincinde olan TC yeni politikalarla bir yanda güney Kurdistan yarı-ekonomik sömürge yapmak diğer yandan Avrupa’ ya akan enerji kaynaklarının ( Türki Cumhuriyetler, Kurdistan petrolleri ve Sunii Arap Petrolleri) anayollarını denetim altına alma yoluyla ekonomik krizi aşmak ve AB-ABD karşısında kozlarını güçlendirmek istiyor.

Yukarda da belirtiğim gibi, Güney Kurdistan acil bir ulusal konseyer ihtiyaç vardır, uluslararası ilişkiler, stratejik kararlar, lider ve partilerin insiyatifinden Kurdistan ulusal konseyin insiyatifine devredilmelidır. Olağanüstü bir süreçten geçiliyor, Kurdistan’ın kaderinin belirlendiği önemli bir dönemden geçiyoruz ve Kurdistan’ daki tüm sınıf ve katmanlar alınacak stratejik kararlarda söz sahibi olmak zorundadır. Tarihsel tecrülerin ortaya çıkardığı sonuçlarda bu yöndedir.

Aso Zagrosî- İŞİD de facto sınırları ortadan kaldırırken Kürdler hala kendi aralarında duvar/sınır/hendekler örüyorlar. Güney Kürdistan kazanımları tüm dünya Kürdleri için Sykes-picot-Antlaşmasını çöpe atmak için tarihsel bir imkan sağladı. PKK, Güney Kürdistan Hükümeti ve parlamentosu oluştuğu zaman hemen karşısına „Botan ve Behdinan Savaş Hükümetini“ çıkardı. Bugün ise Batı Kürdistan’da „Kanton „ile Kürdlerin karşısına çıkıyor. Bu girişimleri nasıl yorumluyorsunuz?

Rojhat Badikî- IŞID saldırısı ile HENDEK’lerin, saldırıları engellemede bir etikisinin olmacağı ortaya çıktı. 1991 yıllından başalayan günümüze değin PKK’ nin güney Kurdistan politikası İRAN ve TC’ nin yönlendirmesi doğrultusunda olmuştur.

‘’Botan ve Behdinan Savaş Hükümeti’’ bu politikaların bir ürünüydü. Toprak ve sınıra dayalı olmayan bir talep Kurdistani ve ulusal bir talep değildır. Güney Batı-Kurdistan Kürtlerin doğrudan denize ve uluslararası alana açılacak bir korudordur. Güney-Batı Kurdistan, bağımsız Kurdistan’ın geleceği, uluslararası ilişkiler, TC ve İran’ ın baskı ve ambargolarının etksini sınırlayacak önemli bir mevziydi. Kurdistan politik dünyasi, Güney Batı Kurdistan’ da TC ve İran’ın politikalarını yaşama geçirdiler.

Aso Zagrosî- Güney Kürdistan yönetimi Arap güçleriyle çatışmalar içine girerse yada Bağımsız Kürdistan’ı ilan ederse Kürdistan’ın diğer parçalardaki ve diasporadaki Kürdler somut olarak ne yapabilirler?

Rojhat Badikî- Kürtlerin ikinci büyük handikapları, Güney Kurdistan hükümeti ve diğer parçadaki politik örgütlerin diaspora Kürtlerine ilişkin sağlıklı ve bütünlüklü bir politikaları yoktur. Oysa, bu alan en az ‘’ silah’’ kadar belki de ondan daha etkili bir zemindir. Kamuoyu baskısı ile AB devletlerinin Kurdistan politiklarına ilişkin değişiklik olmasını sağlanılabilinir. Avrupada siyaset yapan ve şahsiyetler, Avrupa kültürüne entegre olmuş sosyal-ekonomik alanda başarılı olmuş insanlar ve derneklerın oluşturacağı platformlarla Avrupa kamuoyunun desteği alnırak AB üzerinde baskı oluşturulmaldır. Unutulmaması gereken şey, Kürtlerin IŞID-Şii savaşında tarafsız kalması, Kurdistan kapılarına dayanan savaştan kaçınmak mümkün değildır. Nihayetinde, Bağımsız Kurdistan olgusundan bahsediyoruz, güçlü olmadan, İŞID ve Şii’lerle savaşmaya hazırlıklı olmadan, mümkün değildır. Diaspora diplomasisi, savaşın kazanılmasında ve Bağımsız Kurdistan’ ın kurulmasında önemli bir etken olacaktır.

Aso Zagrosi- Sorularıma cevap verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

Rojhat Badikî- Bende teşekür ediyorum.

Add new comment

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.