Skip to main content
Submitted by Rêvebir on 23 June 2014

Sayin Hüseyin Turhallı ile Irak ve Güney Kürdistandaki Son Gelişmeler ÜzerineRöportaj

Aso Zagrosi

S-1- 10 Haziran 2014 tarihinde İŞİD olarak bildiğimiz „Ad-Davla Al-Islāmiyya fi al-'Irāq wa-sh-Shām” adlı oluşum tarihi Kürdistan şehri Musul’u ele geçirerek tümden dünyanın gündemine oturdu. Ardından örgüt Irak Sünnilerin yerleşik olduğu bir dizi şehri denetim altına aldı. İŞİD’in bu ani çıkışı ile ilgili bir hayli komplo teorileri ortaya atıldı…

Sizin bu konuya ilişkin düşüncelerinizi öğrenmek istiyoruz.

C-1-Bu senaryoların çoğunu okudum. Hiçbirine katılmıyorum, gerçekçi de bulmuyorum.

Yer zaman ve şahıs göstererek söyleyebileceğim ilk şey IŞID ve El Nusra’nın Türkiye Cumhuriyeti devletinden çok açık bir biçimde lojistik, personel desteği gördüğüdür. MİT denetiminde çok sayıda askerlik şubeleri vardır. Mesela ben Batman’da, Sivas’ta ve Akçakele’de askerlik şubelerinin olduğunu biliyorum. Tabi buna Suudi Arabistan ve Katar’ı da ekleyebiliriz. Ha keza Rojava’da öldürülen çok sayıdaki militanın Tunuslu olması da dikkate değer bir olaydır.

İkinci en önemli nokta siyasal İslam’ın bütün dünyada örgütlendiğidir. AKP’nin İhvan ul Muslimin ile, İhvan ul Muslimin’in El Nusra ve IŞID ile ilişkisi vardır. IŞID ve El Nusra ise El Qaide’dir. El Qaide ise Taliban ile iç içidir. Ha keza buna birçok tarikatı da ekleyebiliriz. Kısacası “Siyasal İslam” bütün dünyada ekonomik, askeri ve politik olarak örgütlenmiştir. Çatışmalar daha önce Suriye alanında idi şimdi ise bu alan Irak’ı da içine alacak biçimde genişlemiştir.

Bilmemiz gereken diğer bir nokta ise IŞID’ın Sunni Araplar içinde örgütlenmiş olduğu ve yoğun bir desteğe sahip olduğudur. IŞID mezhep çatışmalarından yararlanarak bir Sunni hareketi niteliğine bürünmüştür.

S-2Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani ve diğer bazı yetkililer İŞİD’in Musul’a yönelik çalışmaları konusunda Irak Merkezi iktidarını uyardıklarını, fakat kendilerini dinlemediklerini söylüyorlar. Ayrıca ABD yakın dost gördükleri devlet başkanların ve başbakanların(Almanya Başbakanı Merkel gibi) telefonlarını dahi dinliyor. Nasıl oluyor da İŞİD’in girişimlerinden habersiz oluyor?

C-2- ABD ve Avrupa başka halklar için savaşmaz. Ancak ve ancak kendi çıkarları için başkalarını savaştırırlar. Kuşkusuz bütün bu devletlerin gelişmelerden haberi vardı. Bir şey yapma gereğini his etmediler. Niye yapsınlar ki…. Sonuçta kim gelirse gelsin petrolü onlara satmak zorunda kalacak ve üstelik daha da ucuza.

S-3-İngiltere ve Fransa’nın Kürdistan’ı ve bölgeyi kendi aralarında Sykes picot-Antlaşması ile bölüşmelerinin 2016 yılında 100. Yılına giriyoruz. Bu antlaşmadan en çok zarar gören, ülkeleri yeniden parçalanan ve jenosidlere uğrayan Kürdlerdir. İŞİD 10 Haziran’da sınırları hiçe saydı ve Sykes-Picot Antlaşmasını yırtıp attı. Bu antlaşmanın 100.yılına doğru gittiğimiz bu süreçte ondan en çok zarar gören Kürdler ne yapıyor?

C-3-Bu olay nitel bir değişimi ifade ediyor. Dolayısıyla klasik bakış açısını terk edip bambaşka bir bakış açısıyla olaylara bakmamız gerekiyor. Asıl mesele bu. “Bakış açısını değiştirmek/ değiştirebilmek!”

Bu arada yanlış olarak bilinen bir hususa değinmek istiyorum.

Herkes Kürdistan’ın parçalanmasını ve paylaşılmasını götürüp Lozan’a bağlıyor. Lozan, Kürdistan’ın parçalanması ve bölüşülmesinin son aşamasını oluşturuyor. Asıl paylaşım İngiltere ve Fransa arasında 16 Mayıs 1916’da izalanın Sykes Pİcot anlaşması ile yapılmış, 1920’de Ankara Anlaşması (Fr-Tr) devam etmiş, Lozan ile de tamamlanmıştır.

Tarih tekerrür mü ediyor?

Evet.

Sykes Picot Antlaşması İngiliz Kuvvetlerinin 29 Nisan 1916’da Osmanlı orduları karşısında Kutul Ammare’de bozguna uğramasından sonra Çarlık Rusya’sının da onayı ile Fransa ve İngiltere arasında imzalanmıştır. İngiliz kuvvetlerinin Kut ul Ammara’da bozguna uğraması ile Musul’da patlak veren Şeyh Mahmut Berzenci isyanı ile yakın bir ilişki ve bağlantı vardır.

20.yy başlarında Kürdlerin başına örülen bu lanetli çorap Musul’da örülmüştür. 10 Haziran 2014’te IŞID’ın Musul’u işgali ile Sykes Picot anlaşması tarihin çöplüğüne atılmıştır. Ben bu olayla hem Ortadoğu’da hem de Kürdistan’da yeni bir sürecin başladığını düşünüyorum. Düşünüyorum, demek yetersiz. Yeni bir süreç başlamıştır.

İsmail Beşikçi Hoca “20.yy başlarında kurulan dünya nizamı Kürd ve Kürdistan karşıtı olarak kurulmuştur” diyor. İşte o nizam 10 Haziran 2014 yılında da yıkılmıştır.

S-4- Geçenlerde Irak savaşına katılan Amerikalı bir subay George Bush’un Irak’ı Güney Kore olarak gördüğü ve 60 yıl alanda kalacaklarını söylediğini, fakat Başkan Obama’nın Irak’ı Vietnam olarak gördüğü ve askeri güçleri çektiğini yazıyordu. ABD’nin alandan ayrılmasından sonra(2011) Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin ilk işi Sünnileri devletin üst kademelerinden uzaklaştırmak oldu. Cumhurbaşkanı yardımcısı kaçtı, Maliye Bakanı zindana atıldı ve birçok Sünni ordu ve devlet kurumlarından uzaklaştırıldı. Nuri Maliki Kürdlere karşı Dicle Askeri güçlerini gönderdi, Kürdistan bütçesini kesti ve Pêşmergelerin maaşlarını dahi göndermedi. Irak Anayasa’sında Kürdlere ilişkin esas maddelerden, ( Kerkük ve diğer işgal altındaki bölgelerin geleceğine dair madde de dahil) hiç birini uygulamaya sokmadı. Nuri El Maliki Bağdat merkezli tam bir Şii diktatörlüğü kurdu. Aktüel durumda yaşanan çatışmalar konusunda Kürdler nasıl bir tavır almalılar?

C-4- Kürdler şöyle tavır almalı, böyle tavır almalı demek kolay. Ama işler hiç de o kadar kolay değil. Mesela Rojava’da El Nusra YPG çatışmalarının başladığı ilk dönemlerde siyasiler ve aşiret reislerinin araya girmesiyle defalarca ateşkes anlaşmaları imzalandı. Ancak her seferinde IŞID fırsat bulduğu anda vurdu, öldürdü, kafa kesti. Daha ilk anlaşmada “Sakın öyle bir yanlış yapmayın! Çetelerle anlaşma olmaz” diyerek adeta boğazımı yırttım. Kimseciklere sesimizi duyuramadık. YPG’nin, “IŞID’la anlaşma olmaz” aklına erişmesi onlarca cana ve maddi yıkıma mal oldu. Akıllandıklarında da IŞID ve El Nusra’nın tepesine bindiler. Şimdi işlerini çok güzel götürüyorlar.

Önceki gün Peşmerge güçleri de IŞID ile ateşkes anlaşması yaptı. Ancak daha 24 saat geçmeden en ağır silahlarla Peşmerge güçlerine saldırdılar. İki Peşmerge yaşamını yitirdi çok sayıda yaralı var. Kerkük/Beşir köyünde de bir Peşmerge birliğini muhasaraya almışlar. Umarım orada bir felâket yaşanmaz.

Daha önceki bir yazımda “Peşmerge muharebe meydanına cesaretini ve silahını alarak gitmiştir. Kurmaylığı götürmeyi unutmuştur” demiştim. Bu sözümü şimdide tekrarlıyorum ve halen de geçerlidir.

Kaldı ki sadece Peşmerge değil, Kürdistan’daki siyasiler de IŞID konusunda acemidir. Bunun için kibirden, gururdan sakınılmalı Kürdlerin büyük acılarla kazandığı tecrübeler paylaşılmalıdır.

Şununla çatışsın, bununla çatışmasın türünden bir değerlendirmeyi doğru bulmuyorum. Kürdler, Musul dâhil bütün Kürdistan topraklarını mutlak bir güvenliğe alacak, sonra da aşamalı olarak dizayn edilmiş bir güvenlik çemberini oluşturacaklardır. İzinsiz olarak bu sınırları aşındıran güçler düşman kabul edilecektir. Kürdler bunu yapmak durumundadırlar, yapacak güç ve kabiliyeti de vardır.

S-5- Geçenlerde General David Petraeus yaptığı bir açıklama da eğer Amerika hava saldırılarıyla İŞİD’ı vurursa “Şii milislerine hizmet eder” diyordu. Diğer yandan İŞİD, Sünni mezhebi ideoloji olarak kullanan Arap ırkçısı bir yapılanmadır. Eski Baasçıların yoğun bir şekilde bu hareketin içinde yer alması bu gerçekliğin açık bir ifadesidir. Bazı Kürd çevreleri “bu savaş bizim savaşımız değildir” diyorlar. Eğer İŞİD vb yapılar bölgede dikiş tuttururlarsa Kürdistan ile doğrudan komşu olacaklar. Ayrıca Sünni Araplar, Musul, Kerkük ve diğer işgal altındaki Kürd bölgelerini kendi toprakları olarak görüyorlar. Yarın çıkacak olacak çatışmalarda Türkiye dahil bir dizi Arap ülkesi onların yanında olacaktır. Kürdistan yönetimi yarınları da düşünerek şimdi nasıl bir tavır takınabilir?

C-5- Ben Türkiye dahil hiç kimsenin bu savaşa doğrudan dahil olduğunu ve/veya dahil olacağını, düşünmüyorum. Ancak çeşitli paramiliter güçlere lojistik ve dolaylı olarak personel yardımında bulunmuşlardır/bulunacaklardır. Bu da yıllarca sürecek gayrı nizami harp demektir.

Bir önceki soruda verdiğim cevabı burada tekrarlıyorum. Kürdler, yaşadıkları çevre ve coğrafik alan üzerinde dıştan içe doğru yoğunlaşan güvenlik çemberlerini oluşturmalı. Stratejik savunmalarını bu biçimde geliştirmelidirler. Güney Kürdistan siyasetleri bu konuda Rojava ve İsrail deneyimlerinden yararlanmayı bilmelidir.

“Şu şöyle yaptı, bu böyle yapıyor. Şu şunu vuracak, bu bunu. O öyle yaptıysa biz de bunu yapalım” türü söylemlerin askeri literatürde, vatan savunması stratejisinde yeri yoktur. Asl olan sathı savunmadır. Her şey bu noktadan başlar. Bu satıh ABD veya Çin kıyıları bazen de Kerkük veya Musul’dur.

S-6- Beyaz Saray son günlerde doğrudan Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani, Irak Sünni ve Şii yöneticileriyle ilişkiye geçerek „teröre karşı ortak mücadele“ ve „Bağdat yönetimini Şii, Sünni ve Kürd ekseninde“ yeniden yapılanmasını istiyor. Eğer Kürdler Amerika’nın bu istemini kabul etseler hangi taleplerle Bağdat’ta gitmeliler?

C-6- Kirki (Zazaki) de “artık büyük oyna” anlamında bir söz var. “Kapi xu pil berz!” Kürdler artık büyük oynamaya cesaret etmelidirler. Bunu biliyorlar ancak adım atmaya cesaret edemiyorlar. Mesela Mesut Berzani’nin güzel bir sözünü hatırlıyorum. “Düşmanlarımız artık eskisi kadar güçlü değil ve biz de eskisi kadar güçsüz değiliz.” Öyleyse…..

Kürdlerin ve Kürdistan’ın temel sorunu uluslararası bir kişiliğe, statüye sahip olamamasıdır. Musul işgaliyle birlikte bunun önündeki politik-diplomakit ve hatta askeri engeller kalkmıştır. Geriye sadece hukuki formülasyon ve bu formülasyona uygun diplomatik-politik tavır kombinazonu kalmıştır.

“Amerika, Rusya, Çin, AB, İran vs. şunu söyledi, bunu istedi. O zaman bizler de buna uygun bir pazarlık tarzı geliştirelim” biçimindeki düşünce diplomatik-politik içerikten yoksundur. Kürdlerin ulaştığı seviyeye de denk düşmemektedir. Kürdlerin kendi planları olmalı. Bu planda diğer ülkelere roller verilmelidir. Onların oyununa dahil olmak değil, onları kendi oyunumuza dahil edecek formüller bulmalıyız. Bunun için maddi olanaklar fazlasıyla vardır. Eksik olan düşünsel aktivite ve kurgudur. En az savaş kurmayları kadar diplomatik-politik kurmaylara da ihtiyaç vardır.

S-7- ”Güney Kürdistan yöneticileri sık sık Kürdistan’ın bağımsızlığından söz ediyorlar. Son dönemlerde Irak Ordusunun İŞİD güçlerinin karşısında aldığı yenilgilerden sonra boşalttığı Kerkük vb. yerlere Pêşmerge güçleri yerleşti. Niçin Pêşmerge güçleri Hemrin’den başlayarak tüm Kürdistani bölgeleri denetim altına almıyor? Yoksa Güney Kürdleri yeniden Irak Anayasasının tatbikini mi bekleyecekler?

C-7- Ben Federal Kürdistan hükümetinin ve özellikle KDP’nin bu konudaki ikircikli tavrına hala bir anlam vermiş değilim. İşin gerçeği ben Güney siyasetinin, “olan ve olmakta olana doğru bir anlam” veremediklerini düşünüyorum. Davranış, söylem ve tutumlarına hakim olan daha çok günü ve günceli kurtarmaktır. Görülen o ki ulaşılmış anlayış birliği temelinde herhangi bir stratejileri yoktur.

Kuşkusuz tedbirli olmak gerekiyor. Ancak korkunun da ecele faydası yoktur. Tam tersine korku eceli davet eder. Bunu yaşadığım savaş pratiğinden biliyorum. Yaşamın her alanında cesaret ve bilgelik bireylere ve topluma adım attırır. Bilgelik toplumun ortak aklıdır. Kürdler bu ortak akla danışmayı bilmelidirler.

Dediğiniz gibi ben de “Güney Hükümeti 140. Maddenin uygulanmasını bekleyecek yada bunun uygulanması için koşulları olgunlaştırmakla meşgul olacaktır” biçiminde bir kanı edindim. Bu, yanlış ve yetmez bir tutumdur. Yanlıştır, yanlıştır, yanlış….

S-8- Türkiye ile bir dizi ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkiler içinde olan Güney Kürdistan yönetimi Bağımsız Kürdistan’ı ilan edebilir mi? Böyle bir durumda Kuzey Kürdlerine hiç bir hak tanımayan Türkiye Güney Kürdlerin bağımsızlığına karşı tavrı ne olur? Geçenlerde Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani’nin başında bulunduğu bir KDP ve YNK delegasyonu İran yetkilileriyle görüştü. İran yetkilileri tüm görüşme boyunca “Kürd-Şii İttifakını” işlediler. Acaba günümüzde İkinci Çaldıran mümkün mü? Eğer mümkün ise somut olarak Kürd güçleri nasıl hareket edecekler?

C-8- Kürdlerin ABD ve Avrupa’dan önce İran’ı dikkate almaları gerektiğini düşünüyorum. İran 2 bin yıllık tarihinde yüzlerce savaş yaşamasına rağmen, neredeyse Pers topraklarında hiçbir savaş yaşamamıştır. Hani derler ya kendi evinde düşmanına dayak da atsan, dayak da yesen sonuçta kırılıp dökülen senin evin-barkındır.

Bunun için İran’ın ne yaptığını ne yapmak istediğini iyi anlamak gerekiyor. Bak daha dün İran 500 özel eğitimli askerini Kerkük’e gönderdi. Neden? Bu savaş İran’a sıçramasın, Kürdistan’ı yıkıp yaksın diyedir.

İran’ın ittifaklar arayışı içinde olduğu açıkça görülüyor. Bunu yaparken de asıl olarak Japonların “Düşmanından bir hançer ödünç al” Stragem’ini kullanmaktadırlar. Amerika, İngiltere, Çin, Rusya hile ve puştluk yapa-bilir. Ancak İran ya-par!

İran, kararlı ve iddialıdır. Ya Kürdleri Şiilerin yanında Sunnilere karşı savaştıracak, yada Şii-Sunni milislerle, yerel işbirlikçilerle Kürdistan’ı vuracaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

İran’ın bu gerçeğini bilmekte yarar var. Ki İran kendisinin bilinip tanındığını gördüğünde çaresiz dürüst davranacaktır. Sonuç olarak ortada bir satranç tahtası var. Herkes kendisini şah sanıyor ve şaha oynuyor. Kürdler bu satranç tahtasının en avantajlı taşı. Neden ata, piyona oynasınlar?

Kürd-Şii ittifakı Kadı Muhammed’in 1946 yılındaki Mahabad Şii-Azeri ittifakı ile aynı sonuçları doğuracaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. IŞID vahşetine karşı güvenlik aşlamaları ve askeri ittifaklar olabilir. Ancak Sunnilere karşı kurulacak strtajik bir ittifak, Mesud Berzani’ye Melle Mustafa Berzani’nin kaderini yaşatabilir….

S-9-İŞİD de facto sınırları ortadan kaldırırken Kürdler hala kendi aralarında duvar/sınır/hendekler örüyorlar. Güney Kürdistan kazanımları tüm dünya Kürdleri için Sykes-picot-Antlaşmasını çöpe atmak için tarihsel bir imkan sağladı. PKK, Güney Kürdistan Hükümeti ve parlamentosu oluştuğu zaman hemen karşısına „Botan ve Behdinan Savaş Hükümetini“ çıkardı. Bugün ise Batı Kürdistan’da „Kanton „ile Kürdlerin karşısına çıkıyor. Bu girişimleri nasıl yorumluyorsunuz?

C-9- Sorunun ilk kısmına yukarıda cevap verdim. Güney Kürdistan Hükümeti ve Parlamentosunun kurulduğu dönemde PKK’nin akıl almaz bir saldırganlık içinde bulunduğuna tanık oldum. Ha keza 1995 savaşı ve 2000’li yıllardaki savaşlar da benzer biçimlerde gelişti.

Bu arada edindiğim izlenim ve bilgiler bundan iki hafta öncesine kadar, PKK’nin KDP’ye saldırmak için hazırlıklar yaptığıydı. Kaldı ki Stêrk Tv yayınları ile Serxwebun’daki neşriyat yeteri kadar veri içermektedir. Çok daha açık bir ifade ile PKK’nin Güney Kürdistan’a bakışımı “şaşı” ve hatta “kör-kötürüm”dür.

“Rojava’daki kantonlar Güney Kürdistan’a karşı oluşturuldu” biçimindeki görüş ve bakış açınıza katılmıyorum. Yanlış, şurada şu oldu, burada bu oldu biçimindeki tekil olaylarda değil, PKK’nin Güney Kürdistan’a “şaş”ı bakışım ve kör-kötürümlüğünden kaynaklanıyor.

Ama artık koşullar değişti. PKK süreci Güney Kürdistan siyasetinden daha iyi okudu/okuyor. Bu nedenle eski söylemlerini tümüyle terk etti. Yeni bir söyleme-ulusal birlik- sarıldı. Yeni geliştirdiği bu söylem biçiminde PKK’nin samimi olduğunu düşünüyorum. Kuşkusuz burada da öne çıkardığı örgütsel çıkarıdır. Zira onun örgütsel çıkarı bu aşamada böyle bir strateji izlemekten geçiyor. Güney Kürdistan hükümetine PKK’nin uzattığı bu eli tutmalarını öneririm. Her iki taraf ta böyle bir buluşmadan kârlı çıkacaktır.

Böyle bir işbirliği durumunda PKK 40 yıldır aşamadığı sınırların dışına çıkmış olacak, yeniden yapılanmanın maddi zeminini, düşünsel atmosferini yakalamış olacaktır. Güney ise kuşatılmış ve yalnızlık psikolojisinden çıkarak çok daha gerçekçi ve reel adımlar atmaya cesaret edecektir. Belki de bağımsız ve müreffeh bir Kürdistan’a ulaşacaktır.

S-10-Güney Kürdistan yönetimi Arap güçleriyle çatışmalar içine girerse yada Bağımsız Kürdistan’ı ilan ederse Kürdistan’ın diğer parçalardaki ve diasporadaki Kürdler somut olarak ne yapabilirler?

C-10- Yaklaşık 35-40 yıldır öyle veya böyle politik bir faaliyet içindeyim. Örgütlülük olmadan Kürdistan’da yaprak bile yerinden kıpırdamaz. Her şeyden önce bu gerçeğin görülmesi gerekiyor. Kürd parti ve siyasetlerinin ortak bir dayanışma ve çalışma içinde bulunmaları, sözünü ettiğiniz tehlikeler karşısında ortak refleks geliştirmelerini sağlar. Kimse şu parça ayaklanır, bize imdada koşar hayaline kapılmasın. Kürd siyasetleri anlaşırlarsa bir parçaya yönelik saldırı ve tehlike durumunda diğer parçalar ne gerekiyorsa onu yapacaklardır.

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.