بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی

Prof. Dr. İsmet Şerif Wanly’nın Anısına!!

Aso Zagrosi

Kürd Halkı, Kürdistan Ulasal Davasının bir avukatını, yazarını,çevirmenini, diplomatını ve siyaset adamını 9 Kasım günü kaybetti..

87 yaşında bizleri fiziki olarak terkeden İsmet Şerif Wanly’nın yaşamını ve mücadelesini burada anlatacak değilim. Böyle bir girişim kendi başına akademik bir çalışmanın konusu olabilir.
Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesine angaje olan ve ömürlerinin büyük bir kesimini Kürd davasına veren Şeyh İzeddin, Kerim Hişami, Qani Biluryan, İsmet Şerif Wanly, Prof. Dr. Cemal Nebez, İbrahim Ahmed gibi yaşları 80 yada 90’lara varan bir kuşak bu son 5 yada 10 yıl içinde bizleri terkettiler yada terketmeye hazırlanıyorlar.

Farklı yelpazelerden gelen ve her birinin kendisine has biografisi olan bu kadro Kürdistan son 50 yılına damgasını vuran kadroydu. Yani bu kadro Kürdistan’ın bir anlamda “ayaklı kutuphaneleri” konumundaydılar. Bu kadro çok zor şartlarda mücadeleye atıldılar ve çok çektiler.
Prof. Dr. İsmet Şerif Wanly’ı düşünün!!

Wanly 1956 yılında yurtdışında Kürdistan Öğrenciler Birliği’nin kuruluşuna katılıyor ve 1958-1962 yılları arasında bu kuruluşun başkanlığını yapıyor. Bu öğrenci birliği Kürdistan’ın farklı parçalarından gelen öğrencilerden oluşuyordu. Yani parçacı bir yapılanma değildi.
O dönemler bir çoklarımız hâlâ dünyaya gelmemiştik..

1961 yılında Molla Mustafa Barzani önderliğinde Eylül Devrimi başladığı zaman İsmet Şerif Wanly devrimin Avrupa temsilcisi oluyor.

Her halde Molla Mustafa Barzani ile olan tanışması 1960’da Bağdat’ta yapılan öğrenci gençlik konferansına Yurtdışı Kürd Öğrenciler Birliğinin temsilcisi olarak katılması sürecinde gerçekleşti.
İsmet Şerif Wanly yıllar boyunca dört bir yandan kuşatılan Eylül Devrimi’nin sessini dünya devletlerine ve dünya kamuoyuna duyurmak için Avrupa’da ve bölgede mekik dokudu.
Kürdlerin ve devrimin sessini duyurmak amacıyla kitaplar yayınladı.

Prof. Dr. İsmet Şerif Wanly Suriye Baas rejimi tarafından giyabından idama mahküm edildi ve Irak Baas rejimi tarafından Lozan’daki evinde silahlı saldırıya uğradı ve ağır yaralı olarak zor kurtuldu.
Bu arada Güney Kürdistan yöneticilerine çeşitli eleştiriler yaptı.

Daha sonra Paris’te ve Almanya’da kurulan Kürd Enstitülerinde kurucu üyelik yaptı. Yine Kürd Hukukçular Birliği’nin kuruluşuna katıldı ve başkanlık yaptı. Daha sonra PKK’ye yakın çeşitli oluşumlarda yer aldı. Bunlardan biride başkanlığını yaptığı KNK’eydi. İsmet Şerif Wanly’nın Ulusal Kongre anlayışı farklıydı. O gerçekten Ulusal Bir Kongre istiyordu. Yani Kürdler adına partilerin değil Ulusal Kongre’nin karar verici bir mekanizma olmasını istiyordu. Bu arada Apo’ya yönelik eleştirileri ve Kemalizme biçilen payeler yüzünden yol ayırımına geldi.

Prof. Dr. İsmet Şerif Wanly parçacı değil, Kürdistanı bir bütün olarak düşünen Kürd kadrolarından biriydi ve hep o pozisyonunu korudu.
Fakat ne yazık ki Kürdler bu değerli alimine, diplomatına ve siyaset adamına gereken ilgiyi göstermediler.
Bugüne kadar İsmet Şerif Wany’nın yaşamı ve mücadelesini konu alan bir araştırmada ortada yok.(bazı söyleşi ve makaleleri hariç tutuyorum)

Prof. Dr. İsmet Şerif Wanly yaşamının bu son yıllarında Kürdler tarafından terkedilmiş durumdaydı. Elbette bazı Kürdlerin onunla sürekli ilişkileri oldu. Burada sözünü ettiğim imkanları olan siyasal Kürd çevreleridir. Örneğin Güney Kürdistan yöneticileri... Prof. Dr. İsmet Şerif Wanly yıllarca Güney Kürdistan Devrimi’nin bir neferi olarak çalıştı. Pekala Güney Kürdleri onu ülkeye davet edebilirlerdi, onun yaşamı ve mücadelesi hakkında konferanslar örgütleyebilirlerdi. En azından kendi gözleriyle ömrünü verdiği Kürd davasının ürünlerini görebilirdi. İsmet Şerif Wanly’nın 60’lı ve 70’li yıllarda örgütlediği ve Güney Kürdistan’a gönderdiği Avrupa yada Amerika kökenli gazeteci, muhabir ve fotografçılar, Güney Kürdistan’a davet ediliyor ve yaptıkları hizmetlerden dolayı kendilerine bir dizi törenler düzenleniyor.

Fakat, İsmet Şerif Wanli yokmuş gibi davranılıyor.

İsmet Şerif Wanli’ile çok sıkı ilişkiler içinde olan bir dostumun bana aktardığına göre Wanli’nin İsviçre asılı eşi Kürdlere çok kızgınmış... İsmet Şerif Wanli yaşamını Kürdistan davasına vermesine rağmen Kürdler kendisine sahip çıkmadılar diye kızgınmış. Aynı şeyi İhsan Nuri Paşa’nın eşi de İhsan Nuri bazında söylüyordu.(İhsan Nuri Paşa’nın anısına yazdığım yazı serisine bakalabilinir)
Biz insanlarımızı yaşarken değil, öldüklerinde hatırlıyoruz ve arkalarında agıtlar yakıyoruz.
Bu çağ dışı ve yaşama değer vermeyen kültürün toprağa gömmülmesi gerekir.

Belki biz birilerinin arkasından gözyaşı dökerken kendi kendimizi tatmin edebiliriz.

Fakat, ya bizi terkedip giden insanlar.. Yaşarken terkedilmiş duygusuyla ölüm anını bekleyen insanlar!!!

İsmet Şerif Wanli’yı 80’li yılların ortasında şahsen tanıdım. Kürd öğrencilerine burs veriliyordu. Bende baş vurmuştum. İsmet Şerif burs komisyonundaydı. Komisyon bana burs vermeyi kabul etti. Bu arada birileri komisyon dışında olmasına rağmen, altan alta “benim çok siyasi!!! olduğumu” pompalıyormuş. Sanki siyasi Kürdlerin burs alma hakları yokmuş gibi ... Burs Komisyonun kararına rağmen bursu kendi akrabasına vermiş..

Ne sordum ve ne de üzerine düştüm... İşte İsmet Şerif Wanli’yi ilk defa orada tanıdığımdan dolayı bu olayı anlatım.

İkinci karşılaşmamız ise Ağustos 1990’da aktüel olarak Newroz.Com yazarlarından sevgili Hasan H. Yıldırım’ın Almanya’dan İsviçre geçerken Türkiye’nin istemi üzerine İnterpol tarafından tutuklanması neticesinden gerçekleşti. O dönem Hasan H. Yıldırım’ın serbest bırakılması için bir kampanya başlatmıştık.

İsviçre’de kimin kapısını çalabilirdik? Elbette Prof. Dr. İsmet Şerif Wanly’nın kapısını... İsmet Şerif Wanly, tek başına tam bir basın merkezi olarak çalıştı. Wanly, İsviçre, Almanya, İnsan Hakları kuruluşlarını, Uluslararası Af Örgütünü, Birleşmiş Milletleri ve kamuoyunu açıklamalar bombardımanına tabi tutmuştu. Kısa bir süre sonra İsviçre devleti Hasan H. Yıldırımı serbest bırakmak zorunda kaldı ve ardından açılan mahkemeyi kaybetti ve tazminat ödemek zorunda kaldı.

Prof. Dr. İsmet Şerif Wanli’nin yaptığı bazı açıklamaları Hasan H. Yıldırım’ın yeni kitap çalışması için fransızca’dan çevirmiştim. Bu vesileyle bunlardan bazılarını aşağıda yayınlıyorum..
Kürd halkı yeri zor dolduracak bir alimini, yazarını, diplomatını ve siyaset adamını fiziki olarak kaybetti.
Kürdistan halkının başı sağolsun!!!

Apê Îsmet namire!!!

La Lique Des Juristes Kurdes
39, rue du fauburg poissonniere
75009 Paris
Tel: 4246 2220

Dr. İsmet Cheriff Vanly
CP. Lausanne
Suisse

Sayin Hans Dietrich Genscher,

Ministre des Affaires Etrangeres

Republique Federal d'Allemagne

Laussane, le 25 aout 1990

Sayin Bakanım,

1951 yılında doğan Kawa Partisinden politik bir kadro olan Hasan Hüseyin Yıldırım Almanya'nın Hessen Eyaletinde politik ilticacı statüsüne sahip olmasına rağmen 17 yada 18 tarihinde Basel'de İsviçre polisi tarafından gözaltına alındı. Sınırı geçerken sayın Yıldırım Almanya otoritelerinin resmi dokumentlerini taşıyordu.

Sayın H.H Yıldırım 1981 yılında Türkiye'de politik nedenlerden dolayı tutuklandı ve ömür boyu hapse mahkum edildi. Sayın Yıldırım 1987 yılında cezaevinden firar ederek Almanya'ya sığındı. 1988 tarihinde Almanya otoriteleri tarafından politik ilticacı olarak tanındı. 1989 yılının kasım ayında Türk devleti tarafından kendisine karşı uluslararası bir arama emri çıkarıldı. Bize göre bu arama emri hukukun kötüye kullanılmasıdır. Sayın Yıldırım'ın dosyası aktüel olarak Türkiye'ye iade edilmek amacıyla Bern'de İsviçre Federal Polisi tarafından incelenmektedir.
Burada ekte 22.08.1990 tarihinde Federal Polis Ofisi'nin Sınırdışı etme seksiyonuna(Bern), Ulusal Konsey Başkanına ve İsviçre Federal Konsey Başkanına gönderdiklerim mektupların kopilerini sizlere sunmaktan kıvanç duyuyorum. Bu mektuplarımla onlardan sayın Yıldırım'ın Türk polisine değil, Almanya polislerine teslim etmelerini rıca ettim.

Sayın Yıldırım Federal Almanya'da politik bir ilticacıdır. Bu anlamda Alman hukukuna tabidir. Sayın Bakanım merkezi Paris'te bulunan Kürd Hukukcular Ligası adına sizden rıcam Almanya İçişler Bakanı ve diğer yetkili otoriteleri devreye sokarak hümaniter nedenlerden dolayı İsviçre yetkililerle ilişkiye geçmeleri ve Almanya'ya iadesi sağlanmalıdır.

En içten saygılarımla

İsmet Cheriff Vanly
Kürd Hukukçular Lıgası Başkanı

Not: Bu mektubun bir fotokopisi

1)İsviçre Federal Polisine

2)Sayın Yıldırım'ın avukatı Hans Stauffer-Suter'e

3)Kawa Partisine

4)Paris Kürd Hukukçular Lıgası Yürütme Kuruluna gönderiyorum.

4 Eylül 1990 tarihinde Sayın İsmet Cheriff Vanly İsviçre Federal Adalet ve Polis departemanı'nında S. Burkhardt imzasını taşıyan kısa bir mektup alıyor.
Mektubu aktarıyorum.

Sayın Vanly,

Konfederasyon Başkanı M. Arnold Koller adına 23 Ağustos 1990 tarihli mektubunuzu aldığımızı bildirmek istiyorum.

Departeman şefi mektubunuzu aldı ve beni size teşekkür etmek için görevlendirdi.

Saygılarımla

S. Burkhardt

La Lique Des Juristes Kurdes

39, rue du fauburg poissonniere

75009 Paris

Tel: 4246 2220

Dr. İsmet Cheriff Vanly
CP. Lausanne
Suisse

Sayın Federal Polis Ofisi
İade Bölümü Direktörü

Laussane, le 22 aout 1990

Sayın Direktör,

1951 yılında doğum tarihli, Kürd asılı "Türk" vatandaşı , 1988 yılından beri Almanya'da politik ilticacı statüsüne sahip Hasan Hüseyin Yıldırım 15 ve 17 tarihleri arasında Basel'de İsviçre polisi tarafından gözaltına alındı. Sınırı geçerken sayın Yıldırım bir ziyaret için giriş yaptığında Almanya otoritelerinin resmi dokumentlerini taşıyordu.

Bern'deki Yabancılar Dairesinden aldığım bilgilere göre Türk otoriteleri tarafından sayın Yıldırım'a karşı uluslararası bir arama emri çıkarılmış ve Türkiye'ye iade etmek amacıyla hazırlanan dosya şu an sizlerin bilgisi dahilindedir.

Ben kendimde İsviçre'li bir Kürd ve 1974'ten beri Lozan vatandaşıyım. Yukarıda verdiğim adreste oturuyor ve aynı zamanda merkezi Paris'te bulunan Kürd Hukukçular Ligasının başkanı olarak aşağıdaki bilgileri sizlere sunmakla gurur duyuyorum.

H. H Yıldırım, politik bir Kürd kadrosu ve KAWA partisinin merkez komite üyesidir. Kawa partisi Türkiye'de illegal bir oluşumdur ve orada yaşıyan 13 milyon Kürdün ulusal ve kültürel hakları için mücadele ediyor. Sayın Yıldırım siyasal faaliyetlerinden dolayı 1981 yılında askeri rejim tarafından tutuklandı ve ömürboyu hapse mahkum edildi. Sayın Yıldırım 1988 yılında cezaevinden kaçarak Almanya'ya sığındı ve orada siyasal ilticacı statüsünü aldı. Sayın Yıldırım'ın kaçışından sonra Türk devleti kendisine karşı uluslararası bir arama emrini çıkardı. Sayın Yıldırım demokratik ve uygar ülkelerde mevcut olan hukuk kriterleri çerçevesinde hiç bir suç işlemiş değildir.
Türk Kemalistlerin 1920'lerden beri temel dogmalarından biri Kürdleri gibi kendilerini farklı gören farklı etnik yapılara rağmen, Türkiye'de ikamet eden herkesin Türk olduğudur. Devlet vatandaşlığı olarak Türk ile kültürel, etnik ve ulusal olarak Türk anti demokratik bir şekilde aynılaştırılmış ve legal bir fiksiyon haline getirilmiştir. Resmi olarak Türkiye'de Kürd yoktur. Tersini söylemek, Kürdlerin varlığını kabul etmek, Kürd kültürü ve dilinden sözetmek "Farklı din, dil ve ırklarda sözederek azınlıkları oluşturarak Türkiye'nin ulusal bütünlüğü bozmak" olarak görülüyor. Bu girişimleri "devletin, milletin ve vatanın bölünmez bütünlüğüne zarar vermek" ve hatta "ırkçılık yapmak" olarak değerlendiriyorlar.

1924 yılından beri yapılan tüm anayasalar ve kabul edilen tüm yasalar bu Kemalist mantıkla oluşturulmuşlar. Kürd diline ve kültürüne yönelik yasaklamalar 66 yıl boyunca gelen hiç bir Türk hükümeti tarafından değiştirilmediler. Döneme göre, bölgesel ve uluslararası duruma göre var cezalar ya hafiflendi yada ağırlaştırıldı. Çıkarılan siyasal partiler yasası Kürdlerin varlığını kabul eden ve Kürd kültürünün korunmasını istiyen partileri yasaklıyor. 12 Eylül 1980'de iktidara gelen generaller "Yasak diller yasasını" çıkardılar.( 2392 sayılı yasa 19.10.1983 tarihinde kabul edildi ve 22.10.1983 tarihinde resmi gazetede yayınlandı)

Sayın H.H Yıldırım'ın diğer binlerce Kürd yurtseveri gibi ömürboyu hapse mahkum olmaları barbarlıktan kaynaklanan bu ırkçı yasalardan dolayıdır.

Tüm bu anlatımlardan hareketle sayın Yıldırım'ı Türk devletine değil, Almanya'ya geri teslim edilmesini sizlerden rıca ediyorum. Sayın Yıldırım Türkiye'ye teslim edildiği taktirde yaşamı tehlikeye girecek ve bununda ahlaki sorumluluğu CICR ve HCR'nin ülkesi İsviçre'nin omuzlarında olacaktır. Böyle bir şeyi hayal bile etmek istemiyorum. Aktüel durumda Saddam Hüseyin'in 2 Ağustos 1990'da Kuveyt'te karşı başlattığı savaşıda bahane ederek Türkiye devleti yurtsever gerilalara karşı çok yönlü bir savaş başlatmış, Kürdistan'da olağanüstü hal etmiş ve binlerce insanın toplu zorunlu göçünü öngördüğü bir ortdamda Sayın Yıldırımı Türkiye teslim etmek fiziki yaşamın tehlikeye sokacaktır.

Türkiye devletinin uluslararası antlaşmalardan yararlanarak İsviçre gibi ülkeleri sömürgeleştirilmiş ve ezilen Kürd milletine ve ulusal kurtuluş hareketinin militanlarına karşı vahşi saldırılara ortak etmesi ahlaki değildir.

Ayrıca sizin bilginize sunmak istediğim bir husus vardır. Ben Kürd Hukukçular Lıgası adına Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ve BM İnsan Hakları Komisyonuna( Ve Cenevre'de bulunan Uzmanlar Alt Komisyonu) giderek Türk devletine karşı dava açacağım. Ayrıca ilticacılarla ilgili HCR ve CICR gibi kurumlarıda bilgilendireceğim. H. H Yıldırım olayı insan haklarının çiğnenmesinin en açık ve bariz örneklerinden biridir. Gerektiği andan itibaren Ankara hükümetine karşı bir kampanya ve uluslararası adli kurumlara baş vuracağız.

Kürd halkı ezilen bir halktır ve şiddet yanlısı değildir. Kürdler adil bir barış istiyor ve eğer mümkün ise BM çerçevesinde uluslararası bir çözümden yanadır. Her ne kadar BM bugüne kadar Kürdlere karşı görevlerini unutu. Kürdlerinde kendi ülkelerinde kendi kaderlerini tayin etme hakları vardır.
Sayın Direktör sizlere bu bilgileri saygılarımda sunuyorum.

İsmet Cheriff Vanly
Kürd Hukukçular Ligası Başkanı
Kürdistan'ın dekolanize edilmesi için hazırlık komitesi başkanı

Şîroveyeke nû binivisêne

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.