بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی

farki fark etmek istemeyen atgözlüklülere,kici icin hijenik wc arayanlara Xwend en anlamli sözü ederken,TR plakali,TC pasaportlu komyoncu seni,güneye gecerken seni karsilayan tabeledaki yaziyi diyelim görmedin malum atgözlüklüsün,be saskin ben insafsiz be kitapisiz özgürce dalgalanan bayragimizida mi görmedin.bayrak farki yeterde artar sana zevzek BAYRAK Kürdistan Federe hükümetinin Kürdistan bayrağının ülkenin bütün kurum kuruluşlarında dalgalandırılması hakkında bir süre önce aldığı karar anlamlıydı. Daha bir önemli yaklaşım ise Kürdistan hükümetinin Kürd katliamlarının gölgesi altında gerçekleştirildiği 14 Temmuz 1958 Irak devriminden sonra kabul edilen Irak devlet bayrağının Kürdistan Federe hükümeti sınırları içerisinde kullanılmasının yasaklanması oldu. Bayrak; ulusların, sosyal ve siyasal grupların kendi varlıklarını simgeledikleri bir bez parçasıdır, özüne bakarsın. Önce taş, tahta, demir totemler biçiminde dini simgeler vardı insanlık tarihinde. Sonradan çamdan kumaşa kadar çeşitli maddi eşyalarla ifadelendirilen toplumsal simgeler icat edildi. Simgeler, insanların toplu duygu, düşünce ve türlü temayüllerinin kolay ifadesi için düşünülen bir şey. İnsanlığın dinsel, ulusal ve grupsal çok renkliliğini yarattığı simgelerden de görmek mümkündür. Toplumsal guruplar açısından simgeleme, kaçınılmaz bir olgudur. İnsan oğlu düşünme yetisini genelleştirme, bütünleme ve parçalama yöntemleriyle geliştirmiştir. Simge bir bütünlemedir. Yaşadığım Sovyetler Birliğini yönetenlerin ziraatçılar gününden filan-felan devrimcinin doğum gününe kadar bitip tükenmeyen bayramlarda gözlerine ilişen her deliğe bayrak dikme heveslerine saygı duymazdım. Suriye, Türkiye, İran ve Irak gibi baskıcı rejimlere esir düşmüş topraklarda karşılaştığım bayrak furyaları bende her zaman ikrah uyandırmıştır. Bayrakların gölgesinde yaratılan toplumsal karanlıklarda baskı sistemlerini ayakta tutmak, iktidarlar için siyasal açıdan her zaman kolaylık sağlamıştır. Yarasaca davranışların hakim mutlak olduğu söz konusu devletlerin bayrakları; yaralı topraklarda kan üzerinde yaratılan sahte ulusların “birlik ve bütünlüğünü“ simgelerken, türlü şiddet ve kepazelikle kendilerinden vazgeçirilmek istenilen etnik-siyasal toplulukların esaret simgesi anlamı taşımıştır. “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır“ diyen Türk şairin bu şiiri nasıl yorumlanmalı? Cellat yüreklilerin masumiyet rezaletiyle süsledikleri basit “yurtseverlik“ şifresini kaldırdığınız zaman, on milyonlarca insana zorla ezberletilen şiirdeki kanlı mantığı bütün çıplaklığıyla görebilirsiniz. 70 yıllık cumhuriyetlere hakım olan siyasal mantığın şiirsel seslenişi, şifresi çözülürken şunu söylüyor bize: Eğer Fars askeri Tebriz'de kan döküp orayı Azerilerden temizleyebilse, Tebriz Fars vatanıdır demektir. İşgalci zihniyetin bin yıllar boyunca dayattığı ve uyguladığı “yurtseverlik“ budur. Kürd bayrağı, Kürdleri kendilerinden ve simgelerinden uzaklaştırıp renksizleştirmek isteyenlerin kanla boyalı ve de kan kokuşan bayraklarından mahiyetçe çok faklıdır. Bu öğelerin simgeselliği arasında da dağlar kadar başkalık vardır. Kürdler kendi bayrakları altında kimseyi esaret altında tutmamış, hiçbir ulusa baskı yapmamıştır. Tertemizdir Kürd bayrağı! Kanlı bir bayrak değildir, kana bulaşmamıştır. Eski savaşlardan bildiğimiz şehit düşen kahramanların kanlı gömleklerinin bayrak yapılması mantığını da Kürd bayrağına bulaştırmamak gerekmektedir. Yeşil, sarı, kırmızılı Kürd bayrağı; temsil ettiği halkın üstüne çullanan komşularının beton ağırlığı altından taşı, asfaltı delip göz yaşartan masumiyet ve akıl almaz dirençle filizlenmiştir. Kanı ve savaşı değil, mahrumiyetlerin içinden yeşeren dağ çiçeğini, temizliği, sadeliği, adaleti, özgürlük ve kurtuluş aşkının başkaldırısını simgelemektedir. Farklı ulusların simgeleri altında yaşamaya mecbur bırakılmış Kürdlerin kendi ulusal simgelerine sarılma hakkı fazlasıyladır. Kendini ifade etme, varlığına sahiplenme, gelişmeye ve güzelliğe hizmet eden farklılığını ortaya koyma ve ulusal birlik ruhu yakalama açısından bu çok gerekli. Ne var ki, kendi bireysel özgünlüğünü ve “ferdi simgesini“ toplumsal simgelerde kaybetme alışkanlığını kaparak bireysel renkleri hiçleştiren totaliter mantığa ve akile kayma lüksüne de sahip deyilerdir Kürdler. Simgeler, toplumun ideolojilerle uyuşturulması süreçinde bir araç olarak da kullanılmaktadır. İnanç simgeleri; insan oğlunun aşırılıklarını dizginleme rolünden çok, akli ve duyguları itaatte tutma rolü oynamıştır tarih boyunca. Toplumsal körleşmeye, kendini totaliter kurumlaşmaya peşkeş çeken zihniyetin şekillenmesine hizmet etmiştir. Simgelerle dünyayı anlama ve anlatma girişimleri her zaman totalitarizme hizmet etmemiştir ne var ki; içgüdülerle ulaşılması mümkün görünen mahiyet ve ideyaların, bulanık ve değişken duygu ve hayallerin simgeler aracılığıyla ifadesine çalışan A. Şopenhauer, E. Gartman ve F.Nitşe'lerin (isimleri seslendiği gibi yazmayı doğru buluyorum) varoluşun ve aklin sırlarına, dünyanın zaman üstü ideal mahiyetine simgeselliğin felsefi-estetik prensipleri ile nüfuz etme girişimleri taktire layıkti. Sembolistler; burjuvalığa ve pozitivizme itibarsız yaklaşarak, ruhsal özgürlüğe özlemlerini ve dünyadaki sosyal-tarihsel trajik altüst oluşlara dönük üzüntülerini ifade etmekle birlikte insanları ve halkları birleştiren asırlar boyunca gelen simgeleşmiş manevi kültürel değerlere güvenlerini dile getirmekteydiler. Kürdler açısından bayrak simgesinin felsefi-estetik ve tarihsel anlamının doğru anlaşılması, bütünleyici ulusal anlamıyla buluşmaya da kolaylık sağlar. Kürdistan'ın her noktasında ve Kürd yüreği atan her toprak parçasında yeşil, sarı, kırmızı simgemizin dalgalandırılması önemlidir. Her bir Kürdün iş yerine ve evine kendi bayrağını asması yurtseverliğin şekli bir ifadesi sayılabilir. Ancak bayrak simgesine yüklenen tarihsel-siyasal anlam, felsefi içerik, estetik öz ve ruhsal münderecatın anlaşılması ve özümsenip içselleştirilmesi, bayrak dikmeye gerçek anlamı kazandırabilir. Ne mutlu bize ki, nihayet Kürtlerin tüm örgütlü güçleri “Mahabad bayrağını“* ulusal bayrak olarak kabul etme gelişimi göstermiştir. Olanakların oluşmasına rağmen bazı alanlarda örgüt simgelerinin hala da ulusal bayraktan daha hevesle dalgalandırılması, dış baskılara karşı direniş mantığıyla beslenen gurupsal bencillik olup geçici mahiyet taşımaktadır. Asfalt altından filizlenip çıkan çiçek-bayrağımız özgürlüğümüzün simgesidir. Kürd insanının kendi içinde ve çevresine karşı verdiyi mücadeleyi anlatmaktadır. Yalınız toplumsal-ulusal özgürlüğü değil, her bir Kürd insanının düşünsel-manevi özgürlüğünü de simgelemektedir. Özgürlük; en başta bireysel bir olgu olup önce ruhta ve düşüncede başlar mantığını kabul ettiğimiz taktirde, özgürlüğün simgesi olan bayrağımızı da gurupların, örgütlerin, hatta devletin tekeline, “toplumsal duygunun ve aklin“ tekeline veremeyiz... Direnç çiçeğinin simgesi olarak gördüğümüz bayrağımız, bir araç olması itibarıyla düşünce tekleşmesi ve toplumun renkli simgeler altında renksizleştirilmesine can atanlar için kanlı bayraklardan daha az olanak sağlamaktadır. Bu huzur verici. Kürd bayrağı; kesk û sor û zerimiz böyle bir bayrak, böyle bir simgedir. Devletin ve devletçiliğin bayrağı olmaktan önce, çok çok önce özgürlük aşkına tutkun her bir Kürd insanının bayrağıdır. Halkın simgesidir, onu halk yaratmıştır. Başkalarında tersinedir; en iyi bildiğimiz Türkiye bayrağını mesela, devlet yaratmıştır. Bütün devletler, günlerin bir günü çöküşe mahkumdur. Devletler çöktüğünde bayrakları çöplüğe atılmakta, en iyi durumda müzelerde korunmaktadır. Türk bayrağını böyle bir akıbetin beklediğinden hiçbir kuşkumuz yoktur. Bir örgütün yarattığı ve her kese zorla kabul ettirilen Sovyetler Birliğinin şanlı kızıl bayrağının hali gözler önündedir... Yeşil – baharı ve yeniliği; kırmızı - özgürlüğü ve direnişi, sarı ne bileyim neyi ifade ediyor demekle bu simgenin gerçek özünü anlatamazsınız. Sarısıyla, kırmızısıyla, yeşiliyle ve beyazıyla Kürdün ve Kürdlüğün simgesidir bu bayrak. Köyüne yapılan asker baskısının akabinde günlerce yumrukları sıkılı halde karşı dağlara bakan gencin gözlerindeki parıltı da; “bu zalim oğlu ne zaman gönlünü açıp bir söz söyler“ umuduyla günde on kez bulak başına giden ermiş gözelin yüreğindeki can yakan heyecanlı sıkıntı da; delikanlı torununun önünde onuncu çocuğunu emziren annenin bakışlarından süzülen tatlı azap da; asasını çenesine dayayıp kendisi gibi halden düşümüz ihtiyar arkadaşlarıyla duvar dibinde çömelip ağır ağır “Irak'ın patçahı Kürd oldu, inşallah İran'ınki de bizden olur“ deyen ihtiyarın yüzündeki gurur da; Çin sınırındaki yabancı memlekette ülkeden gelen bir gence “Oğul, Apo'yu ne zaman bırakacaklar?“ diye soran o yaşlı nenenin hüzünlü seslenişi de bu bayrakta simgelenmiştir. Arzumuzun, sevinçimizin, üzüntümüzün, hatta kendimize ihanetimizin...bir sözle bizi biz yapan, bizi Kürd yapan her şeyin simgesidir bu bayrak. Bu bayrağı dalgalandırdıkça ruhumuzu dalgalandırıyoruz; Özgürlük ruhumuzu! [email protected]

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.