Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 18 August 2009

[img]http://www.kurdistan-aktuel.org/images/stories/agustos2009/sait_aydogmu…]

[b]Ayrılmanın kâr ve zararları

Sait Aydoğmuş[/b]

Mûrad Ciwan, NETKURD'deki köşesinde, “[b]Türkiye'den Kopmak Kürtlerin Yararına mıdır Zararına mıdır?[/b]“ başlıklı bir yazı serisi yayınlıyor. Serinin ikinci bölümü de yayınlandı ve devam edeceği belirtiliyor.

Lozan'dan bu yana geçen 80 yıllık bir inkâr ve imha sürecinden sonra, Kürt ulusal sorunun gerçek anlamda bir çözüme kavuşması veya bu yola girmesi için, çok kritik bir aşamadan geçilirken, söz konusu yazı, ayrılmayı adeta öcü gibi gösterip, imkansızlaştıran içeriğinden bağımsız olarak, salt konusu ve zamanlamasıyla içinde bulunulan kritik aşamayı Kürtler aleyhine aşındıran etkili bir psikolojik saldırı işlevi görüyor.

Zira, yüz yıldır sürmekte olan İnkâr, imha uygulamaları ve saldırılarına karşı, resmi ağızlarca 29 defa gerçekleştiği belirtilen ve otuzuncusu da daha sürmekte olan Kürt “[i]isyan[/i]“larından sonra, nihayet ulusal ve uluslar arası koşullarıyla tekrar oluşup gündemleşen “[i]açılım[/i]“ veya “[i]çözüm[/i]“ tartışmalarında, “[i]çarpışmalar[/i]“ında; tarafların gündeminde, bırakalım ayrılmak; hiçbir siyasal statü söz konusu değildir. Söz konusu olan, “[i]30 İsyan[/i]“ boyunca Kürtlerce ödenen çok ağır bedele rağmen, 80 yılda gerçekleştirilen asimilasyon ve entegrasyonun pekiştirilip tamamlanmak üzere kazılmakta olan ikinci bir Lozan "çukur"udur.

İşte, Kürtlerin bu “[i]çukur[/i]“a, Türk egemenlik sisteminin yanı sıra, siyasal olarak kendi biricik hegemonik temsilcilerinin de çabasıyla yokuş aşağı hızla yuvarlatıldığı bir ortamda, tepeden onlara bakıp “[i]durmanız veya tepeye geri dönmeniz artık imkansızdır[/i]“ diye bağırmak, niyetiniz ne olursa olsun, Kürtler için bu “[i]çukur[/i]“u zorunlu bir çıkış yolu olarak göstermektir. Bu gereksiz ve isabetsiz tartışma, özellikle Abdullah Öcalan'ın ulus, uluslaşma, devletleşme karşıtı söyledikleriyle, taktik yaptığına inandırılan ve fakat adım adım hem siyasal hem de kültürel olarak hızla asimile olup Türkiyelileşmekte olan PKK tabanını olumsuz etkileyecek ve dolayısıyla Abdullah Öcalan'ın işini kolaylaştıracaktır.

Evet, özellikle Kürdistan'da ayrılığı, bağımsızlığı savunanların “[i]dinazor[/i]“ veya “[i]deli[/i]“ sayıldığı; bilinçli veya bilinçsiz, “[i]taktik[/i]“ veya stratejik hiçbir statü talep etmeden Türk egemenlik sistemi içinde kalmayı savunanlardan geçilmediği bir ortamda, imkansızlıkla argümente etmenin ötesinde, sadece “[i]ayrılmak kâr mıdır zarar mıdır?[/i]“ tartışması, siyasete bir tüccar gibi bakmanın yanı sıra onun asıl gündemini saptırmaktır. Zira, belirtildiği gibi, Kuzey'de, Kürt ulusal hareketinin günümüzde karşı karşıya bulunduğu asıl “tehlike“, ayrılmak değildir; aksine, asıl tehlike, Dünyamızdaki benzer ulusal meselelerin çözüm biçimlerinden hiçbirini içermeyen statüsüz bir “[i]açılım[/i]“ veya “[i]demokratik çözüm[/i]“ün, 80 yıldan sonra Kürtlere tekrar yutturulmaya çalışılmasıdır. Ve bununla kazanılacak zaman içinde, zaten hızla uygulanıp yürümekte olan siyasal ve kültürel asimilasyon yoluyla entegrasyonun tamamlanmasıdır. Kürt ulusal davasının, benzeri her mesele gibi gerçek anlamda bir çözüme kavuşması veya bu yola girmesini savunan her Kürt yurtseverinin, politikacısının, yazarının, gazetecisinin, tarihçisinin, edebiyatçısının görevi, asıl bu tehlikeye işaret etmektir. Bu oyunu bozmaktır.

Yazımı toparlayan birkaç soru sormak istiyorum: Mevcut koşullarda ayrılmanın “[i]kâr ve zarar[/i]“ını tartışmak kime yarar: Yılların Toplumsal mühendisliğinin ürünü olan psikolojik savaş çabalarıyla kendi halkını bölünme fobisiyle delirten, ona ırkçı ve faşizan bir ideoloji aşılayan ve hâlâ da bunu yapan Türk Devleti'ne mi, yoksa yemin billah ederek “bölücü“ olmadığını kanıtlamaya çalışan bir siyasal örgütün hegemonyasındaki Kürtlere mi?

Bu soruya bağlı olarak bir soru daha: Politik tutum ve tartışmada, belli koşullar içinde çok ama çook güçlü bir eğilim (örneğimizde statüsüzlük ve entegrasyon tehlikesi) ortada dururken, güçsüz eğilimi (örneğimizde kürt toplumu tarafından taraftarları “[i]dinazor[/i]“ veya “[i]deli[/i]“ olarak görülen ayrılma) öne çıkarıp tartıştırmanın politikada ve gazetecilikte adı nedir?

Son soruda gazeteciliği işin içine sokmamın nedeni, her yazısıyla bir politik kadro gibi doğrudan politika yaptığı halde -ki bu O'nun hakkı ve görevidir- Mûrad Ciwan'ın, sık sık “[i]ben politikacı değilim, kendi çapımda gazetecilikle uğraşıyorum[/i]“ demesinden kaynaklanıyor.

Türk egemenlik sisteminin yıllardır Kürtlere karşı uyguladığı stratejide “[i]Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek[/i]“ taktiğini kullandığını biliyoruz. Ancak bu taktiğin Kürtler tarafından kendi kendilerine karşı kullanılması Abdullah Öcalan ile başladı ve örneğimizde, bu taktiğin aktörlerinin, artarak süreceği anlaşılıyor.

Yazıyı özetleyen yukarıdaki sorularımı, Kürt ulusal davasının gerçek çözümünden yana diğer Kürt politikacılarının ve basın mensuplarının tartışmasına sunarken, konuyla ilgili kendi politik tutumumu net bir biçimde açıklamak istiyorum. Kürt ulusal davasının gerçek anlamda bir çözüme kavuşması için “[i]bölücü[/i]“leşerek ayrılmayı savunmanın tam zamanıdır!... Kürt ulusal davasının her ulusal mesele gibi gerçek bir çözüme kavuşması için veya bunun yolunun açılması için, yukarıda belirtile gelinen koşullarda, gerçek ve doğru politik strateji de taktik de budur.

Türk egemenlik sisteminin, Kürtlere karşı yüzyıllık inkâr ve imha siyasetinden kaynaklandığı için sosyolojik, diplomatik, psikolojik, kültürel, tarihsel ve siyasal boyutları bulunan Kürt ulusal sorununun birlikte yaşama boyutunu, “[i]kâr ve zarar[/i]“ gibi çıplak ekonomik kavramlarla açıklamaya yeltenmek; başlı başına büyük bir ahlâki, sosyolojik, diplomatik, psikolojik ve politik bir gaftır. İnsanları, kendilerine yıllarca zulmeden birileriyle birlikte yaşayıp yaşamamalarını kararlaştırmayı konu edinen tartışmalarda, daha çok maddi saikleri hatırlatıp çağrıştıran söz konusu kavramlarla ikna etmeye çalışmak; onur kırıcıdır, aşağılatıcıdır, hazindir...

Tarih, neredeyse tüm ulusal meselelerin ezici çoğunlukla ayrılıkla sonuçlandığına şahit olduğuna göre, anılan konuda “kâr ve zarar“ın ötesinde çok daha etkileyici olan başka etmenlerin bulunması gerekir. Kişi olarak ben, bir ulusal sorunun çözümü sürecinde, birlikte kalıp kalmamanın, keyfilik yerine, belli koşullarda ulusal, uluslararası, bölgesel bir çok etmene bağlı olduğunu bilsem de; hayalimde ve rüyamda hep ayrılmayı gördüm, göreceğim. Kendilerine yıllarca zulüm edenden hoşlanma, ona tapınma hastalığına yakalanmamışlarsa eğer, mevcut siyasi konjonktürde bunun aksine oluşmuş/oluşturulmuşlarsa bile, her Kürdün de, özünde, böyle rüyalar gördüğüne, göreceğine inancım tamdır.

14 Ağustos 2009/Diyarbakır

[b]Sait Aydoğmuş[/b]

[i]Kaynak: www.rizgari.com[/i]

[url=http://www.kurdistan-aktuel.org/yazarlar/konuk-yazar/2735-ayrilmanin-ka… Aktuel[/u][/b][/url]

نەناسراو (not verified)

Tue, 2009-08-18 16:13

Rüyalarının, rüyalarımızın gerçekleşmesini yürekten temenni ediyor, birleştiriyorum.. Darısı hepimizin başına. Eline yüreğine sağlık.

نەناسراو (not verified)

Wed, 2009-08-19 05:23

Ulus ve ulke gerceginden hareketle aklin yolu birdir. Kurdlerin ulus olmaktan dogan haklarini tartisma konusu yapmak,veya bunu tartisan taraf olarak kurdlerin kendi ulus gercegine karsi duruslari zuldur. Siyasal bir yaklasim felan degildir. Kurd yurtseverligi yeni bir yol ayrimindadir. yol ayriminin taraflarida DELILER VE LOZAN´IN DISLILERIDIR. Sömurgeciligin dislisi olmaktansa DELI OLMAK TERCIH EDILMELIDIR. DELILIK KURD YURTSEVERLIGININ YENI ADI OLDU BILE. DELILERIN COGALMASI DILEGIYLE. SEVGI VE SAYGILAR

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.