Kişi olarak halkların birbirini boğazlamasını istemesemde Türklerle Kürdlerin çatışmasını kaçınılmaz görüyorum. En ayrıştırıcı yolun bu çatışmadan ve iki toplumun birbirlerinden kurtulmasıda buradan geçeceğini inaniyorum.
Ezen ve ezilen millet statükosunun olduğu dünyanın her alanda istisnalar hariç çözümün yolu bu olmuştur.
İstenen bir yol mudur? Elbette değildir.
Fakat ezenler, ezmekten vazgeçmediği müddetçe mücadelenin seyrinin varacağı yer iki millet bireylerinin çatışma aranasıdır.
Bu işin başka bir yolu da yoktur.
Bu iş, 'etmeyin, eylemeyin' demekle savrulacak bir iş değildir.
Çözüm yolu bellidir.
Bu işin kansız olması özelikle Kürdlerin tercihidir. Fakat bu, tek taraflı Kürdlere bağlı bir iş değildir. Bunu Türk tarafınında istemesi gerekir. Onlar istedikleri zaman bu iş kansızda çözülebilir.
Dünyada bunun örneğide var. Çekler ile Slovakyalıların ayrışması bunun en bariz örneğidir.
Bu örnek emsal alınabilir.
Kürd tarafın buna yok diyeceğini sanmıyorum.
İstemeyen Türk tarafıdır.
Onlar, daha hala inkar ve imha ile Kürdleri yok edecekleri mücadelesi veriyorlar.
Durum bu olunca Kürdlerin kendilerini korumak ve geleceğe taşımak için silah dahil baş vurduğu her yol ve yöntem doğal olarak meşru olur.
Bu da, Türk egemenlik sistem sahiplerini çileden çıkarmaya yetmektedir.
Devlet ve halkıyla gözü kestiği Kürd'e saldırmayı politıka edinmişlerdir.
Durum budur.
Fakat Kürdler, onlardan korkmuyor. Davalarından da vaz geçmiyor.
Sonuç iki toplumun çatışmasına ve ayrışmasına varacak.
Dikkat edilirse, bundan en çok korkanlar Türk egemenlik sistem sahipleri ve bu sistemden nem alan ırkçı çevrelerdir.
Bu çevreler az-buz değildir.
Irkçılardan, şeriatcısına, sosyal-demokratından komünistine, aydınından toplumun en geri kesimine kadar geniş bir kesimden oluşmaktadır.
Dikkat ederseniz son İnegöl ve Dörtyol'da baş gösteren kitlesel çatışmalar sonrası panik yaratanlar bunlardır.
Algı bellidir:
“Kürtleri kaybediyoruz”(!)
Kürdleri hiçbir zaman kazanmadıkları bir türlü akıllarına gelmiyor.
Sahi Türkler ne zaman Kürdleri kazandı?
Kürdleri hiçbir zaman kazanmadılar. Fakat kılıç kalkan, tank top, alavere dalavere ile egemenliklerine alabildiler.
Sorunda bundan çıktı.
Kürdler, bunu kabul etmedi. Türklerden kurtulmak için bedeli ağır bir mücadele verdi.
Ne Türkler; Kürdleri katletmek, yurtlarından sürmek ve asimilasyondan geçirerek yok edebildi, ne de Kürdler; bedeli ağır mücadeleleriyle Türkleri ülkelerinden kovabildi.
Bunun sayısız nedeni var. Ve çok yazıldı çizildi.
Sebebi ne olursa olsun sorun hem Türklerin, hem Kürdlerin önünde çözüm bekliyor.
Herkes bir çözümden bahsediyor, ama kimse sorunun esas çözüm biçimine el atmiyor.
Aslında en kansız, en zahmetsiz, en ucuz, en kolay çözüm biçimi vardır.
Nedir bu?
Türkler ordu, hükümet, muhalefet, aydın ve halkıyla ittifak halinde otursunlar.
“Kürdler bir millettir, ülkeleride Kürdistandır. Aha biz pılımızı prtımızı alıp Sivas'ın batısına çekiliyoruz. Kürdler, bundan sonra serbesttirler. Ne halleri varsa görsünler” diye bir karar alsınlar.
Sıra Kürdlere gelsin.
Kürdlerde otursun kendi aralarında bir temsil çıkarsınlar.
Geleceğimizi nasıl örgütleyeceğiz diye halkına sorsunlar.
Çıkacak iradeye herkes boyun eğsin.
Sorun böylelikle çözülmüş olur ve kanın akmasıda böylelikle önlenmiş olur.
Herkes bir yana, sorum özelikle Kürd dostu kılıfına bürünmüş kendilerine Türk aydınıyim diyenleredir.
Ne derler?
Bir şey demelerine gerek yok.
Ne diyeceklerini biliyorum.
“Sınırları tartışmasınlar, sabrımızı taşımasınlar” diyecekleri kesin.
Bunu söyleyen 92 yaşında ve kendine 'marksist-leninist” diyen Türk bir yazar.
Gerisinin ne diyeceğini siz tahmin edin.
Tahmininizden yanılmayacaksınız.
Sonra akan kan edebiyatı yapanları gözleyin.
Hepsinin timsah gözyaşı döktüğüne şahit olacaksınız.
30 Temmuz 2010