Gülsüm Bilgehan Toker, İsmet İnönü’nün torunu ve Metin Toker’in kızıdır. Halen CHP de miletvekili ve dedesinin mirascısı ve CHP nin sahibidir. Yani türkçü ve ırkçı çizginin temsilcilerindendir. CHP nin ve TC nin değişimine demokratikleşmesine karşı direnen, Kürdistandaki sömürgeci varlığını sürdürmek için katliamlar öngören çizginin temsilcilerindendir. Yani Aygün ve Tanrıverdi gibi Kürtleri yanına alarak ırkçı çizgilerini cilalamaya çalışan CHP nin gerçek sahiplerindendir. Bunların derdi, Kürdistanda tarumar edilen türk ırkçılığının barajlarından boşalan hakikatlerin, kürdistan demokrasisinin önünü nerede nasıl keseceklerinin hesabıdır. Fazla konuşmazlar, çünkü her konuştukça pislikleri ortaya saçılıyor. Zaman zaman mecburiyetten konuşunca kitlelerin tepkisi karşısında tekrar bir dönem suskunluğa gömülürler. Geçenlerde Gülsüm Bilgehan Toker de konuştu.
“Ortaçağ döneminde yaşıyan Tuncelilerin operasyonlarla en eğitimli ve demokrasiye inan insanlar haline getirildiğini görmek gerekir......demek ki silahlı operasyona mecbur kalmışlar” dedi.
Bu köleci ticareti yapan, klasik sömürgeci görüşlerilerine karşı tepkiler büyüyünce, Gülsüm.B. Toker ikinci bir açıklama ile “maksadını aşan sözler ettim. Silahla bastırma ile uygarlık götürme düşüncesi dünya görüşümle bağdaşmıyor.” Devam ediyor Gülsüm hanım. “bence sonuca bakmak gerekiyor.Sonuçta Tunceli bölgesi en görgülü en egitimli demokrasiye inanan insanlardan oluşuyor. Mesela sürgünlerden bahs ediliyor. O sürgünlerde çok iyi yetişmiş genç kızlar var.Belki o bölgelerde ortaçağ şartlarında kalsalardı o aileleri kuramazlardı.”
Bu bayanın özürü kabahatinden büyüktür.
Tezlerimizi koymadan önce bu bayanın çarpıttığı noktaları masaya yatiralim.
Ortacağ şartlarında yaşıyan kimdi. Bayanın Tunceli dediği kürdistanın Dersim bölgesi eskiden beri okuryazarı olan medeni ve bir çok dili dini kültürü bir arada yaşatan bir bölge idi. 1872-88 yıllarına ait Devlet salnamelerine göre Dersimde Pülümür,Çemişgezek, Mazgirt ve Pertek kayıtlarına göre Dersimde 7 rüştiye 23 Mektep vardır. Merkez olan Hozat, Çarşancak Peri kayıtlarını da eklersek 12 Rüstiye 50 mektep ortaya çıkar. Bunların dışında Ermenilerin mekteplerini kaç rüştiyesinin olduğunu bilemiyoruz, maarif salnamesinden 8 iptidaiyesinde(ilkokul) kız ve erkek 1050 ögrenci olduğu kaydı var. Kilisenin açtığı okullar bunun dışındadır.Bunun yanında sayılarını bilmediğimiz subyan mektepleri ve 7 medrese eğitim vermektedir. ( Dersim tarihi , Ali Kaya.s.356) bunların yanında ingilizlerin ve ABD nin osmanlı devletinde açıtığı avrupai eğitim verek okullarda vardı. ABD nin açtığı 436 okulun 14 tanesi Harput Malatya ve Dersimde idi. Dersimde ingilizce eğitim veren bu okulların kaç tanesinin Dersimde olduğunu bilemiyoruz ancak misyonerler anılarında Hozat, Mazgirt ve Perideki ingilizce eğitim veren okullardan bahsetmektedirler. Bu okullarda ingilizce ögrenip ABD ye giden binlerce Dersimli var. Bunların bir kısmı geri dönerken bir kısmı hala Detroit ve Chicago da getolar halinde yaşamaktadırlar.
İttihat Teraki ve Kemalist iktidar döneminden okullar kapandı ve eğitim hızla düştü. Abdullah Alpdoğan’nın 1936 yılana ait raporunda 21 ilkokuldan bahsediliyor. Soykirimdan sonra ki döneme ilişkin rakamları bulamadım, ancak devlet karakolların bulunduğu il, ilçe ve nahiyelere ilkokul yapmayı hedefliyen politikası vardı. Bu hedef bütüyle gerçekleştiğini kabul etsek bile 18 okuldan bahsedilebilir. Bunlardan bazıları yatılı okullardı, yani türkçü yetiştirme merkezleri idi.1964 kadar, il merkezinde küçük iki katlı bir bina ögleden evel ilkokul, ögleden sonra orta okul olarak kulanılirdı. Lise ve Orta okul binasının inşaası 1964 yılıdır. Buradan çıkardığımız sonuç şu. İttihatçı ve kemalist diktası altında dersim, ekonomik olduğu kadar eğitim olarak çok geriledi. Rakamlar gösteriyor ki , 1960 larda bile eğitim ve ekonomik alanda, 1900 lerin gerisine düşmüştür. İlerleme yada yerinde sayma değil, bir gerileme sözkonusudur.
Kaldı ki türk okullarında, egitim müfredatında, demokrasi çağdaş degerler adına hiç bir şey yoktur, aksine bu degerlerin inkarı, türk ırkçılğı faşizm ögretiliyor, kemalizm öyle bir nesil yetiştir di ki, dünyada ve bölgemizde yaşıyan gelişmeye, demokratik degerlere, degişime düşman, halklara kütürlere dillere düşman, Avrupanın en geriçi ırkçı faşist degerlerini benimsiyen, taklitçi, zırtaboz, darbeci, militarist bir nesil. Gülsüm hanim bunları demokrasi olarak sunmaya çalışıyor. Okuma yazma medeniyetin demokrasinin bir ölçütü degildir. Okuma yazma bilmeyen bir kürt kadınının bile kemalist ekolün profesöründen daha demokrat daha medeni, daha saygılı, daha görgülü ve hüşgörülü, olabileceğine binlerce örnek verebilirim. Demokrasi aynı zamanda bir yaşam kültürüdür, okuma yazma ile fakirlik yada zenginlikli ilgisi yoktur.
Diyeceğimiz şu ki; Dersim 1938 öncesinde ortaçağ karanlığında yaşamıyordu, aksine Balkanlar hariç osmanlı sınırları içinde o zamanda aydın, yenilige açık, hoşgörülü ve okuma-yazma bakımında anadoludan daha ileri durumda idi. Kemalistler Dersimi Ortaçağ karanlığından kurtarmadılar, ortaçağ karanlığına gömdüler. Demokrasi ve medeniyeti Kürdistanda katlettiler. Turk ulusçuluğunun temsilcileri, halkı, diger ulusların ilkel, ortaçağ karanlığında yaşıyan mahluklar olduğuna inadandırarak kendi üstünlüğünü, kendilerine medeniyet , uygarlık ve demokrasi misyonunu yüklemeye çalışıyor. Ama gerçekler bunun tam tersidir. Güneş balçıkla sıvanamaz.
Fransız Devriminin 1800 lerden itibaren osmanlı sınırları içinde etkisini gösterirken, buna ilk yanıt dersimden geldi. Sultanların Tarnrının temsilcileri olmadığını,kadın erkek, zengin fakir, yöneten ve yönetilenlerin eşit ve özgür doğduğunu, eşitlik kardeşlik ve özgürlük ilkelerini savunurken, istanbul uleması “ bunlar şeytanın atına binmiş fesat denizine dalmiş, kadın erkek, sultan ile kulun eşit olduğunu iddia eden münafıklardır” diyerek, öldürülmeleri için fetva vermiştir ve 2.Mahmut Dersimde katliamlar yaparak, ellerindeki topaklarını gaspetmiştir. II.Abdülhamidin istibdadına karşı ilk ögütlemenin başını Kürtler ve Arnavutlar çekmiştir. İmparatorluk içindeki bütün etnik ve dini toplumların temsil edildiği bir meclisin seçilmesini ve sultanın mutlak iktidarından meşruti iktadara geçilmesi için, Dersimli Abdullah Cevdet Cenevrede 1889 da İttihad-ı Osmanmiye örgütünü kurdu. İ.Sukitinin katılması ile örgütlenme büyüdü daha sonra İttihat Teraki adını alan bu örgütlenmeyi, türkler askeri darbeyle ele geçirip ırkçı turancı bir yönetim kurunca Abdullah Cevdet ayrılarak Hürriyetperver Fırkası kurar Kürdistanın muhtariyeti için mücadele eder. Kürt Teali cemiyetine üye olur. Kemalistler, siyasi çalışmasını yasaklar ve ömür boyu Istanbulda gözhapsinde tutulur.
Kürtler medeniyeti savunurken, Türkler, milli marşlarında da belirtildigi gibi “medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” olarak görüyor ve medeniyete demokrasiye kılıç sallıyorlardı.
Gülsüm Hanımın sahip cıktığı CHP Dersime hangi medeniyeti getirmiştir. Kılıç medeniyetini mi?
Yine Demokrasi ve hukuk mücadelesini Türkiyenin gündemine ilk sokan kişi, Dersim Nazimiyeli Lütfi Fikrinin başına gelmeyen kalmadı. Türklere ilk modern hukuku ögreten, şeria hukukuna karşı pozitif hukuk mücadelesi veren, yine Tükiyede demokrat avukatları örgütliyerek ilk Baroyu istanbulda kuran Lütfi Fikri, birde aylık hukuk dergisi çıkararak, hukun üstünlüğünü, herkesin hukuk karşısınde eşit olduğu ilkesini, kişi hak ve özgürlüklerini ve kişi hakları konusunda ciddi bir mücadele vermiştir. Gerek ittihatçılar gerekse kemalistler Lütfi Fikri nin bu demokrasi ve hukuk mücadelesini susturmak için, sürgün , hapis , tehdit ve işkence gibi her yolu denediler. Ömrü zindanlarda geçen bu fikir adamı, bir ara gönüllü olarak Dersime kaymakam olarak atanır. Onun kaymakamlık döneminde Dersim barış içinde canlı bir dönem geçirir.
Dedesinin ve CHP nin mirascısı Gülsüm hanımın söylediğinin tersine, medeniyeti, demokrasiyi hukuku, Kürdistan halkı savundu, Türk hükümetleri işgal katliam ile halkların topraklarını zenginliklerini gaspetti, Dersim katliamın gerekçesinde de belirtildiği gibi, Kürdistanda asker ve vergi istiyorlardı. Bugün AB kapılarında dilendikleri değerleri, demokrasi, hukukun üstünlüğü,kişi hakları, din ve vicdan özgürlügü ,düşünce ve örgütlenme özgürlüğü vb gibi değerleri Kürdistanda katlettiler.80 yıl sonra içinde düştükleri kuyudan çıkamayan bir türk başbakanı bu gerçeği görerek itiraf etti, “AB yolu Dıyarbakırdan geçer” dedi. Ama 80 yılda oluşturdukları suç örgütünü dönüştürmenin, ve günahlarından arındirmanin öyle çok da kolay olmadığını görup sustu.
Türk ırkçılarının yalan söylemelerine kızmıyorum, onların mesleğidir, ama bizi bu yalanlara kanacak kadar aptal sanmalarına kızıyor ve küfür etmesini becerebilseydim en galizini bunlara ederdim,
Karanlık aydınlıktan, yalan doğrudan kaçar.
Güneş yanlız da olsa etrafa ışık saçar
Üzülme doğruların kaderidir yanlızlık
Kargalar sürüyle kartallar yanlız uçar.
Ömer hayam.