Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 26 December 2008

Bizimki de deveye neren eğri diye sormuşlar misali, yüzyıllardan beri süregiden işgal, ilhak, böl, parçala, ez, yak, yönet'in eğip bükmediği bir gerçekliğimiz kalmadı nerdeyse. Hamidiye Alayları da bunlardan birisi, çoğu kişi bunları sanki Kürdistan veya Kürd Alayları'ymış gibi algılamakta, ya da sanki bunlar bağımsız veya otonom şeylermiş, Kürd iradesini temsil ediyormuş, millî bir aidiyetle hareket ediyormuş gibi.

Bunlar, adı üzerinde, “Hamidiye“ Alayları. Íkinci Abdülhamid tarafından kurulduğu için “Hamidiye“. Özetle bu alayları kurmasının esas amaçları olası Ermeni, Kürd ayaklanmalarını bastırmak, kontrol altında tutmak, Ruslara karşı savaştırmak, Kürdistan'da devletin askeri ve mülkî otoritesini kurmak, yanı sıra misyoner faaliyetlerini kontrol altında tutmak, Batı nüfuzuna engel olmak, 1877-78 Osmanlı-Rus savaşından kaynaklanan otorite boşluğundan dolayı biraz serbestleşen, merkezî otoriteyi temsil eden mahalli otoriteleri dinlememeye başlayan aşiretleri zapturapt altına almak vb. konulardır. Doğrusu 2. Abdülhamid dünyada ve bölgedeki gelişmelerden yola çıkıp öngörülerde bulunuyor ve oranın ufuklarında Kürdistan veya Ermenistan ya da ikisini birden görüyordu; aşiretlerin kendi aralarında birlikler oluşturması, Kürd-Ermeni işbirilikleri oluşması, Batılı güçler yerel güçler ilişkilenmesi ihtimalleri. Hamidiye Alayları bunlara tedbir olarak kuruldu. Kuruluş emri 1890.

Örneğin M.S.Lazarev Kürdistan ve Kürt Sorunu adlı kitabında (Jîna Nû) bu alayların kuruluş gerekçelerini şöyle koymaktadır:
[b]"Hamidiye alayları ile, Kürtleri Rusya karşısında güçlü bir askeri siper, İran'a karşı saldırı aracı durumuna getirme amacı yanında önemli amaçlarından biri de, Kürt 'başıbozukları'nın önünü almak, Kürtleri Türk idari makamlarının sıkı gözetimi altında durmaya alıştırmaktı. Bununla birlikte, Hıristiyan ulusal azınlıkların, özellikle de Ermenilerin yükselen özgürlük hareketlerine karşı kullanmak amacıyla kuruldu."[/b]

Bütün bunların yanı sıra Hamidiye Alayları'yla amaçlanan önemli bir şey de Kürd aşiret elitlerinin a) kendi aralarında birleşmelerini b) ulusal aidiyet bilinçlerinin gelişmesini, bunu işleyen Kürd modern-okumuş kesimi dinlemesini önlemektir.

Bunu yapmak için Nizamnameleri'nde aşiretlerin birleşip alay kurmaları yasaklanmıştır, aşiret küçük ise bölük kurar, fakat küçük aşiretler biraraya gelip alay kuramazlar. Bu şekilde kendi kontrolleri altında bile olsa aşiretlerin işbirliği ve birleşmeleri yasaklanmıştır.

Bir de Martin van Bruinessen'den alıntı yapalım, aşiret elitinin okumuş kesimden ulusal aidiyetle ilgili fikirleri reddetmeleri hakkında:
[b]The establishment of the Hamidiye regiments (1892) allied parts of the (Sunni) Kurdish tribal elite even more strongly to the Sultan than they had been before. Until the early 1920s, most members of this stratum rejected the idea, unsuccesfully propagated by a handful of modern-educated men, that they belonged to any 'national' entity apart from that defined by loyalty to the Ottoman dynasty.[/b]

Şunu diyor: [b]Hamidiye Alayları'nın kurulmasi (Sünni) Kurd aşiret elitinden bazılarının Sultan'la ittifakını eskiden olduğundan daha da fazla güçlendirdi. 1920'li yılların başlarına kadar, bu tabakanın çoğu mensubu, bir avuç modern-eğitimli kişi tarafından propagandası yapılan, Osmanlı handedanına sadakatın tanımladığından ayrı bir ’millî' mevcudiyete ait oldukları fikrini reddediyordu.[/b]

İkinci Abdülhamîd tahttan indirildikten sonra, iktidâra yerleşen İttihad ve Terakkî, Hamîdiye Alaylarını lağvedip (1910), aşîret hafif süvâri alayları adıyla yeniden düzenledi ve sayılarını da azaltarak 24e indirdi (100'e kadar çıkmıştı, Arap aşiretler de katılmış, Halep'ten Libya'ya kadar yayılmışlardı).

1913'te, alaylar yeniden düzenlenerek, ihtiyat süvârî alayları adı altında, iki fırka hâlinde, merkezi Erzurum olan dokuzuncu kolorduya bağlandılar. Ermeni Jenosidi'nde (1915) kullanılmışsa bunlardan bazıları kullanılmıştır, her nedense bunlarla ilgili pek bilgi de ortalıkta görünmemektedir. Onun yerine Hamidiye Alayları denip geçilmektedir.

Mancel

نەناسراو (not verified)

Fri, 2008-12-26 05:56

Önce Kek Mancel'e alıntılayarak paylaştığı bilgiler için teşekkürler. [b]ihtiyat süvârî alayları adı altında, iki fırka hâlinde, merkezi Erzurum olan dokuzuncu kolorduya bağlandılar.[/b] Kek Mancel'in yazısından tekrar ettiğim bu ibare çok önemlidir. İki fırka, üç alay asker demektir. Eski askeri örgütlenme birimlerinden olan 'fırkalar' bugünkü tugayla tümen arası bir askeri birliğe tekabül etmektedir. Bir fırka üç alaydan oluşmaktaydı. O günün koşullarında bir alay hazarda (barış döneminde) 1000 kişiden, seferde (savaş hali) mevcut artırılarak 1200 kişiden oluşturulmaktaydı. Bir fırka toplam 6 alaya denk düştüğünden azami sayısı 1913 itibarıyla 6 alay gücünde 7200 askere denk düşmektedir. Bundan yaklaşık on yıl öncesine kadar çok garip bir şekilde Kürdistan Teali Cemiyeti soykırım suçlamasına maruz bırakılıyordu. Bu saçma düşünceyi perde arkasında durup el altından pompalayanlar Özcan Soysal, Demir Küçükaydın, İbrahim Seven gibi "Türkiye" partilerinden gelen türk komünistleri idi. İntername'deki tartışmalarda sürekli Kürdistan Teali Cemiyeti'nin 1919 yılında kurulduğunu öne çıkararak, Teali Cemiyeti'nin kuruluşundan 4 yıl önce gerçekleşmiş bir soyıkırıma nasıl katılmış olacağını alaycı ifadelerel sorgulamış ve önün geçmiştim. Şimdi işin aslını bilmeden Hamidiye suçlaması yapılıyor. Hamidiyelerin 1913 yılından itibaren aşiret önderliklerinin komutasından alınarak 9. Kolorduya bağlanması bu andan itibaren devletin askeri örgütlenmesi içinde yer alması ve komutasının ordu kademelerinde görevli muvazzaf subaylara devredilmiş olması demektir. Bu andan itibaren Hamidiyelerin komutasından ve eylemlerinden direkt bir şekilde sorumlu merci merkezi otoritedir, yani Osmanlı'nın kendisidir.. Esas dikkat edilmesi gereken husus şudur. 1915 yılı 1. Dünya savaşı'nın en kızgın devam ettiği bir yıldır ve savaş 1. yılına girmiştir. Savaşın Osmanlı için anlamı büyüktür. Çünkü veliinimeti Alam İmparatorluğu savaşa tutuşmuştur. Osmanlı savaş hazırlığı içindedir. En büyük tehlike sınırdaşı olan Rusya'dan beklenmektedir. Önceki tecrübelerinden ermenilerin durumuna vakıf olan Osmanlı savaşa girişen her askeri güç gibi cephe gerisini ve ikmal hatlarını güvenlik altında tutmak zorundadır. Buna bir de Almanya'nın Azerbaycan petrol yataklarına ulaşabilmesi için mevcut güzergahı "güvenli" hale getirme isteği eklenince ortaya soykırım çıkmıştır. 1915 yılı itibarıyla; Enver Paşa'nın 1916'dan itibaren Ruslara karşı süreceği ve 250 bini Allahu Ekber dağlarında mevta olan sayısı 600 bin civarındaki Osmanlı ordu birlikleri, ayrıca Cemal Paşa'nın bilahare Hicaz, Yemen, Filistin ve Suriye'nin savunması için emrine verilen yaklaşık 500 bin kişilik kuvvet, ilaveten jandarma birlikleri, silahlandırılmış sivil memurlar, paramiliter yapıya sahip Teşkilat-ı Mahsusa o gün için Diyarbakır, Mardin, Halep, Urfa, Bitlis, Erzurum, Erzincan, Elazığ, Muş vilayetlerinde konuşlanmış olup tahkimat oluşturmakta, askeri tatbikatlar yapmaktadır. Bütün bu orduların sevk ve idaresi Adana'da karargahı bulunan Yıldırım orduları komutanlığınca yürütülmekte, Yıldırım ordularının komutanlığı görevinde ise daha sonra Çanakkale'ye geçecek olan Liman von Sanders adlı Alman genereli bulunmaktadır. Görünürde Enver Paşa Osmanlı'nın Harbiye Nazırı iken bugünün genelkurmay bakanlığına denk düşen Harbiye nezaretini fiilen Liman von Sanders yürütmektedir. Osmanlılar Alman kurmaylarının sevk ve idaresi altındadır. Silahların sahipleri olanlar aynı zamanda ordunun yönetiminde tartışmasız belirleyici konumundadırlar. Ermeni Soykırımı'nın devam etmekte olan savaş ve bu nedenle Kürdistan'a yığılmış bulunan askerlerin mevcudiyeti temelinde değerlendirilmesi gerekir. Ermeni Soykırımı'nı yöreye o gün egemen olan askeri ve siyasi atmosferden ayırarak ele aldığınız zaman gerçek suçluları gizlemek ve ilgisiz suçlulular peydahlamak kolaylaşır. Hafif silahlı güçleriyle birlikte düşünüldüğünde 1 milyon 200 bin civarında askerin varlığı önünde 'iki fırka Hamidiye' Ermeni Soykırımı'nın suçlusu olarak lanse edilebiliyorsa, suç sorumluluğunu asker sayısıyla oranlayarak üleştirmeleri meraklılarına salık verilebilir. Ancak bu da yetmeyecektir, Kek Mancel'in aktarısından da anlaşılacağı gibi Soykırım yıllarında artık merkezi otoritenin emrine ve ordu hiyerarşisine bağlanmış Hamidiyelerin varlığı sözkonusudur. Selam ve sevgiler.

Kek Kenan, Ellerine sağlık, katkın için teşekkürler. Bu alaylara muvazzaf subayların katılması saptaman da çok doğru ve yerinde; aslında ekleyeceğim konulardan biriydi, ancak o konudaki notumu bulamadım, zira bir Türk (TCci) kaynaktan vermek istedim alıntıyı. Bulunca ekleyeceğim, bu arada da saptamanın yerinde olduğunu, katıldığımı belirteyim dedim; ayrıca konuya vakıf olmana sevindim, buna çok ihtiyacımız var. Çünkü: [b]Çar hawir me diz in, keleş in, tev dane dijmin Me ji hev diqetînin bir bir, heyf û mixabin ... Meydan e ji bo hirç û çeqel , gur zûrezûr e[/b] Selam ve saygılarımla Mancel

نەناسراو (not verified)

Fri, 2008-12-26 15:39

bilmedigimiz bir sey soylemen lazim 1-hamidiye kurd ulusal tavrini temsil etmiyor-evet etmiyor peki ne -kim kurd ulusunu temsil ediyor-tartistigin donem icin soruyorum? 2-kurd ulusu o esnada hangi dinamiklerin kontrolunde? 3-veya var mi ulus diyebilecegimiz bir sey ortada? yoksa sadece olan biten bir etnik grup mu? 4-hazir elin degmisken kurd aydinlarinin o donemde bu donem de bir ayaginin kurdlukte otekinin de turk(o donem icin osmaanlilik) ta oldugunu hatirlatman iyi olur. serif pasa daan tutalim dr abdullah cevded (br kurd adi ile yazan) e kadar, nehri seyhlerinin osmaanliya karsi isyani nicin durdurduguna kadar cikabiliriz. muslumanligin nasil onemli bir kimlik ogesi oldugunu birakalim o gunu bugunku tork istatistiklerine de yansidigini goz onune alirsaak-8bkz son gunlerde yayinlanan kurdler ne istiyor fasaryalarina -kurd sitelerinde var). nicin kopulamiyor? engel olan ne? beden mi zihin mi, bir yerlerde yapilan ortaakkligin kirli izleri mi? iyi tarih iyi sorularla baslar. is boyle olunca su bu kurd ulusunu temsil etmiyor demek ne demek? onlar temsil etmiyorsa kim temssil ediyor ve nasil ediyor? hic kimse temsil etmiyor ise bunun adi nedir? enseyi karartmayalim tamam da alni da acik tutalim! HeK

ortadogunun dunya guclerine karsi bir pakt gucu hala olusmamiz.ornegin ab su anda 27 ulke her irkin temsil gucu var.bu temsil gucu bir pakt haline dunusmus.ama ne yazikki ortadogu hala o kulturden uzak.ab sevyesine gelebilmesi icin.din fakturunu bir kenara birakmasi lazim.teknoloji guce erismesi.ve bu gucu her ulusa tavsiye etme mekanizmasinin olusmasi. yani bir ulkenin tum ulkeler icin olmasi tum ulkelerin bir ulke icin var olmasi.tipki avrupa orneginde oldugu gibi. bir bucuk ermeni halkinin katledilmesinden sonra iki miliyon da kafkas asili anadolu mezopotamya topraklarina yerlestirildi.

Değerli HEK, maalesef giriş ve sonuç cümlen problemli; [b]“bilmedigimiz bir sey soylemen lazim“[/b] diyorsun, her halde her ne kadar [b]“..diğimiz“[/b] diyorsan da kendini kastediyorsundur, aksi takdirde çoğuluna pek anlam veremeyeceğim. O durumda da iki nokta var: a) ben bir mesaj asarken, [b]HEK biliyor mu bilmiyor mu[/b] diye bir ölçü koymam, b) nereden bileyim, biliyor mu bilmiyor mu? [b]“enseyi karartmayalim tamam da alni da acik tutalim!“[/b] sözüyle zimnî suçlama yapıyorsun, haksızlıklık oluyor, kendim dahil bu forumda yazan hiç kimsenin bu sözü hakettiğini sanmıyorum. Bu zincir Hamidiye Alayları ve jenosidle varsa ilgisi, dolayısıyla bu sözü hakkeden (ben veya başkası) olmuş diye düşünüyorsan da lütfen buraya değil ilgili veya yeni yerlerde aç, uygun bulursam katılır, bulmazsam katılmam. Bana girmek istemediğim tartışmaların farz edilmesini istemem. Bu iki cümle arasına serpiştirdiğin konu veya sorulara gelirsek, kuşkusuz çoğu kişi gibi ben de sorulara cevaplar arar, öğrenmeye, danışmaya ihtiyaç duyar bir durumdayım. Yani her sorunun kapsamlı cevabı bende de yok. Ancak fikrim oldukça belirtiyor, saptamalarım oldukça paylaşıyorum. Şunu da belirteyim, diyelim ki senin soru bombardımanının altından çıkamadım, cevap veremedim, şimdi bu senin bir şey kanıtladığın anlamına mı geliyor? Sen neden hesap sorar pozisyonda olacaksın da ben hesap veren pozisyonunda? Soruların zımnî suçlamalar gibi geliyor bana, onların yerine bazı sorulara kendin de cevaplar arayarak katılırsan daha geliştirici, aydınlatıcı olur diye düşünüyorum. Sorulara gelirsek, bunların bir kısmıyla ilgili görüşlerim bu ve önceki yazılarımda öz olarak vardır. Örneğin o dönemde Kürd halkının henüz uluslaşmamış olduğu (şimdiki bile problemli), Kuzey Kürdidstan Kürd halkının ortak bir iradesi, bu iradenin temsil edildiği bir kurum veya örgütün olmadığı şeklindeki düşüncemi yine senin sorularına yanıt verirken belirtmiştim. Yok buna katılmıyorsan, tersinden ortak bir iradeyle katıldığını jenosidden sorumlu olduğunu düşünüyorsan, sen de o zaman o pozisyonda gir tartışmaya, dayanaklarını aç, tartışma gelişsin, tezler arasında gelişsin ama kişiler arasında değil. Aslında Hamidiye Alayları ve ardıllarıyla ilgili bu bilgiler de bunun olmadığını doğrulamaktadır. Osmanlı sistemi ümmet sistemiydi, millî hareketlenme ve fikirler Batı kaynaklı, dolayısıyla bunlar Batıdan doğuya seyrederken Balkanlara, Trakyaya, Egeye falan nüfuz etmesi, nüfuz derecesi ile Kürdistana etkisi oldukça farklı. İlaveten ümmet dine dayanırdı ve din de en fazla bizim tarafta hakimdi. Mirlikler tasfiye edilmiş, daha küçük birimler olan aşiretler bırakılmış ve onlar da Hamidiye Alayları Nizamnamesi'nde açıkça görüldüğü gibi ayrı kalmaya mahkum edilmişlerdi (iç dinamiklerindeki bölünmeye ilaveten). O dönemde millî aidiyet fikrini taşıyıp, yaymaya çalışan aydın, eğitimli kesim alıntıda belirtildiği gibi bir avuç. [b]“beden mi zihin mi, bir yerlerde yapilan ortakligin kirli izleri mi?[/b] iyi tarih iyi sorularla baslar“ diyorsun. Doğrudur iyi sorular yol göstericidir. Buyurun sorularınızın peşine düşün de cevaplarından ben de yararlanayım, müteşekkir olayım. Bu arada müsaade et de ben de kendi sorularımın peşine düşeyim, benim iyi sorularımı da ben kendim saptayayım. Ben “Hamidiye Alayları“ a) yoktu b) ardılı olan alayların koldorduya bağlı, muvazzaf subay yerleştirilmiş olduğunu, vb nedenlerden dolayı ortak Kürd iradesini temsil etmediğini, bu bağlamda araştırmaları geliştirmeyi önüme koyarken, sen de buyur; [b]“bir yerlerde yapilan ortakligin kirli izleri“ni[/b] araştır, bul da, eğer o ortaklık ortak bir Kürd iradesi adına yapılmışsa, yüzümüze çarp, seni alkışlayalım, özür dileyelim. Onu yap, ama sağa sola, mesajlarımın altına imalı, zimnî suçlamalı sorular asma, işte o zaman ben de [b]’her bijî, mêr e'[/b] diyeyim. Selamlar Mancel

burada gercekten iletrisim problemi derinlesti ustune ustluk ifade ozgurlugunun de onu tabularla kesilimeye basladi. basligi kendi adima konusyorum diye attigim halde hizli yazarken dili berbat ettigim de bilindigi halde ve aklima duseni sansur etmeden yazdigim da bilinmesi gerektigi halde sen gene supheye dusmsusun. elbette sadece kendimi kasdediyorum (kendim gibiler de dahil buna) kurdler siyasette populizmin kantarinin topuzunu hep kacirir. ancaj o alanda boyle bir tavir (populizm yapmak) makuldur. cunku siyaset mesruiet gucunu cogunluktan-kelle sayisindan alir-kemiyet oysa atdinlanma-sanat bilim vs gibi bir ulus olustururken siyasetin sagini solunu ustunu altini derinden derine bicimleyecek her turlu kultur -yeni kultur daha dogru olacak- icin kriter tekrar degil sinirlari daha oteye iteklemektir. benim diasporada bir ssuru imkana sahip ve zihni bedeni torklarca rehin alinmamis (bu bir hakaret degil bir durum tahlili-olaki her seyi dogru anlamak mumkun iken nasil oluota yanlis anladigina sasip kaldigim bazi kurdler bunu da hakaret olarak algilar diye sarih bicimde yazayim) diapsora kurdlerinin ana alani bence kultur olmasi gerektigi icin burya yazan kurd insanindan beklentim yuksek. tekrar degil yeni seyler bekliyorum-elbette kendim icin. en saglam referansimiz kendimizdir. diger konulara geleyim 1-ben hesap soran pozisyonunda degilim. yazdigin tezleri birinin review etmesi gerekmiyor mu? bir tezi orta atanin disaridan gelecek (yuklu veya pasif) sorulara acik olmasi gerekmiyor mu? bu siradan bir iletisim faliyetinde de bir doktora tezin de veya hakemli yayina gonderilen bir makalenin kabul edilme surecinde de boyle islemez mi? sen nerde gordun bir dergiye bir tezi yayinlatmak isteyen yazarin reviewer lere -nicin siz hseap soran oluyorsunuz da ben savunan oluyorum? diye sordugunu. 2-soru sormaya nicin bu kadar hircin tepki verdin? ben burda bir ssey kanitlamak iccin ugrasmayan tek kisi gibi kaldim. kendi inadigim bazi seyler var ve bu inancima dayanak yaptigim olgular ve bunlara bir anlam yukleyen yorumlarim da var. bunlari yazdim. kimseye gelin benim gibi dusunun diyen biri degilim bu acidan kanitlamak lakirdisi sosyal konularda benim hic ugrastigim bir mevzu degil. bu alanda kanitlamak bence neredeyse imkansiz cunku olayi gozuyle gorup bedeniyle hisseden insan bile bu olguyu rededebilecegi bir ortam. yani kanitlamak bazen imkansiz o halde ugrasmaya degmez. benim burdaki pozisyonun gorusumu yazip gecmektir.tepkim bu kitsal hakkima engel koymak veyaa soyledigimi burup bambaska anamlar yuklemekle sidetlenir-hepsi o. yoksa umurumda degil kac kisi neye nicin inanmis diye. bu mevzularda kanitlamakla ugrasmam sorularimin kesin cevaplari oldugunu da hic dusunmuyorum. ortada salkim sacak orumcek agi gibi bir sey var ve uzerinde her turlu gorusle durmak gerek. tabusu da sorusuda sorgulanacak sekilde. burda hep boyle oluyor. asagiya gidip bakin berwarto bir yazi asti ardindan biri buna cevap yazdi ardindan hanife yazdi ardindan da ben yazdim. way kurd capulcusu veya cpulcu kurdler her neyse onu dedim diye basladi mi hircin yorumlar. uzzerine alinanlar dede ata savunmasi yapanlar. aralarinda babasiz dedesiz tek PIC galiba ben kaldim ilavetten herkes kurdluge hangi noterden aldigi belirsiz bir hakla benden daha ship gorunuyor. simdi de sen soru sormaya hircin tepkiler gosteriyorsun. zimni filan diyorsun. herseyi olanca acikliginda yaziyorum. ben burda hakeretten habire yakinan ama ucundan kizdirilinca en agiza alinmayacak hakaretleri siralamkta pek maharetli olanlar gibi degilim. asfalyam atttimi hakaret ederim. bunu da defalarca soyledim yazdim. adim burda hakaretci numbber 1 a bile cikti. kavrama sakati olanlarin teshiisini kafaya takacak degilim ama sen bari bu olcude havadan nem kapanlar alayina kapilma derim. yani son cumle de hakaret yok. alni acik olmak , tarihe bakarkken surekli savunma gudusunu birakip olgulari isimize gelmese bile oldugu gibi kabul etmeye cagridir.sizlere gore olgular kurdlerin bu mevzuda en ufak bir rahatsizlik duymamasini gerektiriyor, bana gore ise oyle degil. tarihin surekli ulusal cikarlara servis veren bir bicimde kullanmanin ulus olusturmada bir islevi var ancak tarihin sadece bundan ibaret olmadigini hatta daha cok bunun disinda bir dissiplin oldugunu hatirda tutmak lazim. enseyi karartmamak ulusal taleplerimizden vazgecmemek oluyor ise, alni acik tutmak da tork tarihcilgi gibi olgulari sadece eninde sonunda hep lehimize yorumllayacak verilerle aciklamanin disina cikabilmek demektir. bu soylediklerimin bugun icin kurd pazarinda hic alicisi olmadiginin farkindayim. ancak dunya icin bu isler bu donemde -kurdler de artik gecikmis tren biletleri ile bu caga ayak uyduramayacaklarini anlamak zorundalar. daha somut sorularina somut cevaplarim da asagida. kurdlerin o donemlerde henuz uluslasmadigini bende dile getirdim. ancak benim burdaki "ulus" tanimim primordial ulus degil-modern ve bir bolumu sentetik olmak zoruda -bu caglarda yasayabilen ve sonunde ulus-devllete donusebilecek bir ulus. aksi halde benim literaturde primordial ulus olarak tanimlanan kabaca etnik yakinlasmalarla olusmus bir kurd ulusu elbette cok erken donemlerde (adi degisyor olsa bile) var. modern-ulus anlamida su an bile halen uluslasma surecinin icindeyiz. ayrildigimiz nokta kurdlerin tarih derken neyi kasdettikleri uzerine fikir yuruturken oluyor. bana gore kurd tarihini (simdi bir baska problem de belirdi-kurd ulusal tarihi diyecek miyiz demeyecek miyiz? hamidiye donemi kurdler henuz uluslasmadi ise ve bir ortak irade yoksa (ortak irde deyince bunu illa ortak hukumet ortak yonetim gibi algilamak mi gerekli? bunya yuz yildri var olmayyi beceren kurdler in baska bicimde olusturduklari ve sorumlu olmalari gerekli bir baska irade filan yok mu?) kurd ulusal tarihini epey kucultmek gerekmiyecek mi? malum kurd tarihi deyiverince isi neredeyse 10 bin oncesine cekenler de var. kurd ulusu arada bir olusup sonra kaybolan bir sey mi? mesela sanlis donemlerde olusup kanli donemlerde kaybolan bir sey mi? burda bambaska bir mevzu daha cikyor ortaya kurd ulusal tarihini nerden neye gore baslatmak gerekiyor? kurd ulusal tarihini hangi bicimde irdelemek gerekiyor? surekli bize uygulanan haksizliklari one cikartarak mi? habire henuz ulus biclinci yoktu, araya sunlar girdi, actik, caresizdik turu veri bulmakta zorlanilmayan dayanaklara basip hic oto kritik yapilmayan bir tarih ile mi kurd tarihini tartisacagiz? simdi isi ER nin "ulus nedir?" sorusuna goturmek bile mumkun? ulus illa ulus-devlet olunca mi bazi ortak tamyuller-iradeler sergiler? yani biz kurdleri ne zaman kurd olarak varoolmalarini saglayan su yada bu olcude ortak irade-kultur sahibi sayabilecegiz? dikkatinizi cekerim surekli topu taca atmak su anlama da gelebilir; kurdler ergenlik cagina gelmemis, veya akli dengesi yerinde olmayanlarin cezzai ehliyeti (bunu sorumluk alma olarak okumanizi rica edecegim) olmadigi gibi- su yada bu bicimde bazi olaylara bulasmis olmasi da(bunu tartistigimiz olayda ben baskalarinin kestanelerini atesten alanlar olarak tarifledim) onlara bazi sorumluklar yuklemez. yani kurdler cocuklukla veya akli dengesi yoksunlarla ayni duzzeyde mi ele alinacak? hamidiye den hamid kadar o donemde olusturduklari kulturden dolayi kurdler de sorumlu sayilmali. tipki bugun kuzeyli kurdleri zihinsel alanlarda turkiyeyi bolgesel guc yapmak icin servise sokan abdullah ocalan a dogru durust bir alternatif cikaramadiklari gibi. bunlar sizi uzdugu gibi beni de uzen olgular. siz uzuntunuzu hafifletme yolu olarak farkli bir yontem izliyorsunuz benim de bu yonteminizle ilgili ciddi problemim var. (sade benim yok ama haydi oyle formule edeyim de -ohh be neyseki tek kislik bir itiiraz deyip rahatlayan cikar) hamidiye ile ilgili iki ornegi verecegim 1-ileride kurd ulusal damarina katilan Cibranli Halit in benim burda yazmaya cabaladigim tezin en kisa ve ozlu ifadesini tekrarlayacagim: “bu gün, bir gün bizim de boğazımızı kesecek kılıçları biledik“ cibranli halit burdaki bir cok kurdden daha alni acik biri kiliclari bilediginin farkinda! o kiliclarin gelecekte kurdleri kesecegini de farkinda. 2. ornegim Brahim(pasa) daha once oglu mahmud beg ile goorussen british subayinin izlenimlerini aktardim. bu iki sahis ta cok belirgin olarak kurd milyecisidir. cok net bicimde bu ortadadir. bu asiret lideri veya lider kisleri ulusal bilince sahip degil diyerek siniflandirmak mumkun degil. buna ragmen halit bile bile bazi islere bulasmis. buna ragmen Brahim saf bicimde abdulhamid in ona verdigi "pasa" rutbesini ozellikle severek kullaniyor-oglu bile bundan guru duyarak kurd milliyetcilgi yapiyor. hamidiye ile bulastiklari surecin en kanli son asamasinda ise her iki kurd lideri de kurd ulusalciligina hem ahlaki hem de pratik aciddaan en uyguunu yapiyor-ya katilama bulasmiyor yada daha iysini korumayi seciyorlar. burda ulus tarih acisindan sahiplenilecek iki sey var 1-berbat bir saflik ve kotu bir isbirlgi (sonradan bize bela olacagi hisedilse bile) 2-ardindan gosterilen dogru tavir- bu ikisini birden kabul etmeden tarih tarih olmaktan cikar.kendi kendimzi avutugumuz bir zamazingo oluverir. yapilan ortaakligin kirli izleri bunlardir bizaat halid in agzindan cok onceden sezilmis. ve terssinden bu ortakliga katilmayan kurd liderlerinin nasil cezalandirilacagi gosterilerek (turkler tarafindan mezari bile tahrip edilen Brahim (pasa) yi kasdediyorum). bence kurdler halen bu berbat asimetrik ortakligin ceremesini cekmekteler. ve isin acisi halen de ortak olabileceklerini sanarak bir isbirlgi cabasi icinde olan en buyuk orgutumuz. dunden bugune kurd ulusunun olusturdugu dinamiklerde iyi olan malesef kitlesel olamamis-veya aksiyona gecen cogunlukla hep kotu noktaya varmis. belgeler? buldukca asacagim. ancak sunu da hatirlatmadan gecmiyeyim bu tur konularda tapu senedi gibi belge beklentisi icinde olanlari tatmin etmek mumkun degil. bakalim ulasilabilecek belgeler neler olacak. hurmetler HeK soykirim da gerekce nin onemsiz oldugunu ardndan da soykirimi illa bir plan dahilinde yapmak gerekmedigini ardindan da soykrim yapmak icin illa bir devlete sahip olmak gerekmedigini aktaran bilgiyi gectim. ben bunlara katiliyor muyum katilmiyor muyum bu onemli degil ancak sen bazi tanimlar aktardin ve ben de baska tanimlari ortaya sundum-dikkatine sundum. yarin bir gun(olacagi yok ama bu kadara paranoyik dayanaklarla goruss olusturaan kurdler var etrafimizda, onlara korktuklarinin pratik olarak olmayacagi tahmini soylerken teorik olarak buna imkan taniyan bir soykirm tarifinin-surekli de degistiginini farketmek de lazim-orda durdugunu hatirlatmak lazim. yani biz devlet degldik, biz ulus bile degildik gerekceleri yeterli olmuyor-araya mesafe koymak icin.

Değerli HEK, Bu ve buna benzer şekilde olduğu sürece hiçbir eleştiri, sorun veya sorgulaman beni rahatsız etmez, katılsamda katılmasam da. Bir önceki yazından rahatsızlığımı da bir önceki yazımda belirttiğim ve kendimi tekrardan hazzetmediğim için bu yazındaki yanıt sözlerini yanıtlamayacağım. Daha önceki tartışmalarla ilgili ise açık söyleyeyim ben bir yerden sonra tıklamadım, açıp okumadım, dolayısıyla görüş belirtemeyeceğim. Sebebi de Kürdler arası tartışma, tartışma (discussion) değil de polemik veya daha ağırına dönüştüğü anda bende tiksinti uyandırır ve okumam çoğu zaman. Ancak şuna inanıyorum, Hrant'la ilgili başlattığın ve benim iki mesajla katıldığım zincirde ikinci mesajımda öz olarak bir yaklaşım koydum, onun üzerinden tartışmayı geliştirseydik, polemik vb laf dokundurmalar, daha sonra hakaretler falana kaçmasaydı şu anda çok farklı bir yerde olabilirdik. Tartışma hakaretlerle dolu kör döğüşüne dönüşünce herkesin acaba onda benim de bir katkım oldu mu ya da önlemek için bir şeyler yapabilir miydim diye de düşünebilmesinde yarar var. Asıl cesaret de orada olsa gerek. Bunu da genel olarak hepimiz için söylüyorum. Neyse biz yine de enseyi karatmayalım. Selamlar Mancel

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.