Türk Ordusunun Güney Kürdistan seferinin fiyasko ile sonuçlanmasının en büyük kanıtı, Kemalist-Militarist cephenin birbirine düşmesidir. Daha geçen Nisan ayında e-muhtırada kolkola olan Kızıl Elma Koalisyonunun kamuoyu önünde nasıl birbirlerini suçladıkları, Türk günübirlik adeta ağız dalaşına girmesi bu fiyaskonun en belirgin sonuçlarından biridir.
Geçtiğimiz yıl Nisan ayında Cumhurbaşkanlığı seçimini engelleyerek, Çankaya'yı kaptırmamak için e-muhtırayla bir erken seçimi zorlayan, Cumhuriyet mitingleri ile kitle tabanı yaratıp bir CHP-MHP koalisyonu tasarlayan TSK'nin siyaset mühendisliği, Türk basınının olağanüstü çabalarına rağmen nasıl fiyasko ile sonuçlandı ise; Güney Kürdistan seferi de aynı biçimde başarısızlık ve fiyasko ile sonuçlandı. Türban dahil bütün siyasi konularda aralarından su sızmayan ortaklar sonuçta birbirine düştüler.
İşin ibret verici yanı bu “sivil“ Generaller'in, operasyonların kısa sürmesi ve daha fazla şiddet kullanılması için Genelkurmay'ı eleştirmeleridir. Eleştirilmeye alışık olmayan Genelkurmay ise eski ortaklarını hemen “hainlerden daha zararlı!“ ilan etmekten geri durmamıştır. Sivillerle Askerler arasındaki tartışma genellikle abartılı şiddet kullanılması, insan haklarına daha fazla özen konusunda olması gerekirken, Türkiye'de siyasal muhalefetin kullandığı şiddet itibariyle TSK yönetimini beğenmemesi Türk siyasetinin manzarasını en iyi açıklayan görüntülerden biri olmakta.
Ne ki TSK dahil Kemalist- Milliyetçi şövenist cephenin birbirine düşmesinin asıl nedeni Güney Kürdistan operasyonu olmasa gerek. Koalisyon geçen yıl verilen e-muhtıranın ardındran gelen genel seçimlerde CHP ve MHP'nin beklenen performansı gösterememeleri ve AKP'nin ezici b.ir başarı göstermesiyle başladı. Genelkurmay muhtemelen Çankaya'nın ebediyen kaybedildiği süreçten “Laik Cumhuriyetçi“ muhalefetin beceriksizliğini sorumlu tutmakta.
Seçimler sonrasında AKP ile TSK arasında bir mütabakat oluşmaşı şaşırtıcı değildi. AKP'nin başından beri yatkın olduğu uzlaşmacılığı TSK da yanıt vermiş oldu.. Karşılıklı tavizlerle oluşan bu mütabakat, her siyasi sorunda Ordu sopasına sarılma alışkanlığında olan CHP ve Kemalistleri giderek daha çok rahatsız eder oldu. Anayasa Değişikliği, Türban ve Vakıflar yasası gibi konularda TSK'nın yumruğunu niye masaya vurmadığından yakınır oldular.
Güney Kürdistan'a düzenlenen sınır ötesi operasyonun fiyasko ile sonuçlanmasını fırsat bulan ortaklar ise, temeldeki kırılmayı bu hassas nokta üzerinden TSK yönetimini vurmak için kullanmaya çalışmaları derindeki kırılmayı gün yüzüne çıkarmış oldu. Her cephedeki yenilgi ortakların birbirlerini suçlamalarını getirdi.
Hemen belirtmek gerekir ki Militarist Bürokratik Oligarşinin, AKP'nin aldığı kitle desteği ve konjonktür itibariyle hükümet ve parlamento çoğunluğu ile açıktan bir savaşa girişmenin elinde kalan diğer alanları için de risk taşıdığını görerek onunla uzlaşma yolunu seçmesi anlaşılır bir şeydir. Bu konsensusun çimentosunu kaçınılmaz olarak şovenizm oluşturuyor ve tabiiki derinden yürüyen güç kavgasının sona erdiği anlamına gelmiyor.
Görünen odur ki artık sivil asker dengesinde denklemler değişmiştir, değişmektedir. Ne varki bu değişikliğin demokratikleşme doğrultusunda olmadığı da açıktır. Militarist bürokrasi durumu okuyarak mevzisini tahkim etmektedir o kadar.Bu değişiklik sonucunda eğer Generaller eşlerinin başına türban geçirerek yollarına devam ederlerse bu şaşırtıcı olmayacaktır. Çünkü bürokrasi için aslolan ideolojik korunaklar değil güç ve iktidarın sürdürülmesidir.
Editör
Gelawej
Bizim çözüm önerimiz/ Kurdistan-post Akt: F.D