Ana içeriğe atla

Sayin Fikret Yaşar ile Irak ve Güney Kürdistan da Yaşanan Son Gelişmeler Üzerine

Aso Zagrosi: 10 Haziran 2014 tarihinde İŞİD olarak bildiğimiz „Ad-Davla Al-Islāmiyya fi al-'Irāq wa-sh-Shām” adlı oluşum tarihi Kürdistan şehri Musul’u elegeçirerek tümden dünyanın gündemine oturdu. Ardından örgüt Irak Sünnilerin yerleşik olduğu bir dizi şehri denetim altına aldı. İŞİD’in bu ani çıkışı ile ilgili bir hayli komplo teorileri ortaya atıldı… Sizin bu konuya ilişkin düşüncelerinizi öğrenmek istiyoruz.

Fikret Yaşar: Işıd sorunu lokal gibi görünse bile küresel aklın ürünün olduğu tartışma götürmez...

Sorun; Küresel sermayenin dünyada serbest doşlaşımını sağlamak için sorunlu bölgeleri vesayet demokrasilerle pasaifize ederek yönetme girişimidir.

Doğu bloku çözülmeden önce dünyada 2 kutuplu siyaset egemendi, ancak doğu bloku çözüldükten sonra kutuplaşmalar arttı, özellikle ABD’nin makyavellist politikalar yürüterek güç dengeleriyle oynaması (organize et, çatıştır, böl, yönet) sonucu fundamentalist grupların yakın süreçte senaryoda önemli rol aldıkları görülmektedir.

Her ne kadar küresel güçlerin denetiminde reaksiyonel oldukları söylense de bu grupların (IŞID,AL QAİDE) kendi hedefleri ve bu hedeflere ulaşmak için de plan ve projeleri olduğu da bilinmektedir. Batı bu güçleri kullanırken zaman zaman tatmin olmalarını da sağlıyor, aksi taktirde senaryo istenen sonucu vermez. Kimi yorumcular, ‘Küresel güçler nüfuz alanlarında bu güçleri organize ederken kontrolü elden kaçırmış...’ gibi değerlendirmeler yapıyor’, buna katılmıyorum, dediğim gibi, senaryonun gerekleri yerine getirilmektedir. Bu çetelerin sahip olduğu güç saman alevine bezer, sürekliliği yok, zira lojistik desteğini yine batılı güçlerin yönlendirdiği aktörlerden sağlamaktadırlar. Onun için kontrol dışı göründeklerinde bile aslında rollerini oynuyorlardır...

Afaganistanı hatırlayalım, ABD ve enstrümanları Ruslara karşı islami grupları destekleyerek AL-QAİDE’nin kurulmasını sağladı. Sovyetlerin çözülmesiyle beraber –devamında- bu aktör üzerinden ortadoğu ve Asya’daki çıkarlarını koruma ve geliştirme yönünde hareket ettiler. Arap baharında yine bu grupları yönlendrerek (Tunus, Mısır, Libya, Yemen ve Suriye) kendine hareket şansı yarattılar, Son seansta Suriye’de konuşlu bulunan Rus gücünü bertaraf edip, Akdeniz ve Ortadoğu çanağında hakimiyet alanını sağlama almak için el-qaideden ayrılma IŞID’ı sahneye sürdüler. Turk, Suudi, Katar gibi Sünni güçlerin senaryodan saparak Işıd’ı kendi amaçlarına yönlendirmeleri rol değişikliğine sebep oldu.

İran, Rus, Şii Iraq ve enstrümanlarına karşı, ABD, İsrail ve esntrümanları yer alıyor. İki taraf da bu çeteler üzerinden sonuca gitmek istiyorlar. Bu bir bakıma dünyanın en zengin bölgesini kontrol ve idare etmek için başlatılan yeni bir paylaşım savaşıdır. Dünya petrolünün %30’u bu coğrafyada (Kurdistan) üretilmektedir. Bu zenginlik 1910 Sikes_Pisot antlaşmasıyla bölüşülmüş ve bugüne kadar piyon iktidarlar kullanılarak sömürülmüştü, ancak sahneye yerli aktörler (Kurdler) dahil olunca işler değişti ve paylaşım yenileniyor.

Aso Zagrosi: Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani ve diğer bazı yetkililer İŞİD’in Musul’a yönelik çalışmaları konusunda Irak Merkezi iktidarını uyardıklarını, fakat kendilerini dinlemediklerini söylüyorlar. Ayrıca ABD yakın dost gördükleri devlet başkanların ve başbakanların(Almanya Başbakanı Merkel gibi) telefonlarını dahi dinliyor. Nasıl oluyor da İŞİD’in girişimlerinden habersiz oluyor?

Fikret Yaşar: Maliki’nin esas hatası, İran dışndaki aktörleri dikkate almamasıydı, Iraq’ı demokratikleştireceğine Sünni ve Kürdlerle çatışmayı seçti, Sünnilere yaptığı baskılar ABD ve tabiiki çetelerin ve Kürdlerin işini kolaylaştırdı. Maliki iktidar hırsıyla sağlıklı düşünemiyordu, Şii’lerin sahip olduğu devlet gücüne fazla güveniyordu, ancak bu gücün düzensiz ve de eğitimsiz olduğu Işıd saldırısıyla ortaya çıkınca Kürdlere karşı eli zayıfladı.

Ayrıca Barzaninin bu konudan haberdar olması PARASTIN, CIA ve MOSAD’ın beraber çalıştığını da gösteriyor. Bu da Kürdlerin elini güçlendiriyor.

Batı kamu oyu Iraq’ın artık fiilen bölündüğünü, Kürdlerin amaçlarına ulaştığını konuşuyor, yazıyorken, Rusya ve Türkiye’nin Iraqın bütünlüğünü savunmaya çalışması bir şey değiştirmez. Zira Kürdler dünyadan önemli bir destek görmeye başladılar. Papa’nın yakın zamanda Barzani ile görüşmesi ve Barzaniyi kutlaması anlamlıdır, poltik sonuçları olan önemli bir jestti.

IŞID’ın Kürdistana yönelmesi tesadüf değildir, kazan kazandır misali olaylar gelişiyor.

Aso Zagrosi: İngiltere ve Fransa’nın Kürdistan’ı ve bölgeyi kendi aralarında Sykes picot-Antlaşması ile bölüşmelerinin 2016 yılında 100. Yılına giriyoruz. Bu antlaşmadan en çok zarar gören, ülkeleri yeniden parçalanan ve jenosidlere uğrayan Kürdlerdir. İŞİD 10 Haziran’da sınırları hiçe saydı ve Sykes-Picot Antlaşmasını yırtıp attı. Bu antlaşmanın 100.yılına doğru gittiğimiz bu süreçte ondan en çok zarar gören Kürdler ne yapıyor?

Fikret Yaşar: Barzani’nin tam da bu sırada Fransada başkan Holland ile görüşmesi anlamlıdır, tesadüf değildir...

Yüz yıl önceki Kürd politik duruşu ve gücü bugünküyle kıyaslanamaz. Emperyal güçlerin 100 yıl önce din kurumu üzerinden pasifize ettiği Kürdler bugün özgün iradeleriyle ayakta durmakta ve bölgede önemli bir aktör olduklarını hissettirmektedirler. Bölünmüş gibi görünüyorlardı, ancak IŞID saldırısı sonrasında birlik görüntüsü vermeleri dostları sevindirmiş, düşmanları da endişelendirmiştir.

Aso Zagrosi: Geçenlerde Irak savaşına katılan Amerikalı bir subay George Bush’un Irak’ı Güney Kore olarak gördüğü ve 60 yıl alanda kalacaklarını söylediğini, fakat Başkan Obama’nın Irak’ı Vietnam olarak gördüğü ve askeri güçleri çektiğini yazıyordu. ABD’nin alandan ayrılmasından sonra(2011) Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin ilk işi Sünnileri devletin üst kademelerinden uzaklaştırmak oldu. Cumhurbaşkanı yardımcısı kaçtı, Maliye Bakanı zindana atıldı ve bir çok Sünni ordu ve devlet kurumlarından uzaklaştırıldı. Nuri Maliki Kürdlere karşı Dicle Askeri güçlerini gönderdi, Kürdistan bütçesini kesti ve Pêşmergelerin maaşlarını dahi göndermedi. Irak Anayasa’sında Kürdlere ilişkin esas maddelerden, ( Kerkük ve diğer işgal altındaki bölgelerin geleceğine dair madde de dahil) hiç birini uygulamaya sokmadı. Nuri El Maliki Bağdat merkezli tam bir Şii diktatörlüğü kurdu. Aktüel durumda yaşanan çatışmalar konusunda Kürdler nasıl bir tavır almalılar?

Fikret Yaşar: Kore,Vietnam ve Iraq her biri farklı sosyolajik yapıya sahip yerlerdir. Kore ve Vietnam Iraq kadar kozmopolit değiller, ayrıca Iraq dünya enerji koridorlarının merkezi konumunda stratejik öneme sahip bir yer. Dolayısıyla Kore ve Vietnamdaki reçeteler buraya uymaz, nitekeim ABD’nin reçeteleri her yerde yan etkiler üretmiştir.

Irakta yerli halklar derdest edilmişken Kore ve Vietnamda yerli halklar kendi aralarında savaştılar. İran, Maliki ve TC gibi işgalci ve sömürgeci güçlerin Kürd ve diğer yerli halkların kazanımlarına karşı oldukları bilinen bir şeydir. Zira varlık nedenleri işgal ve talan edilen yerel değerlerdir. Péşmergenin Işıd’ a karşı başarılı olması istilacıları rahatsız eder. Bu nednle IŞID baskınları sonucu elde edilen Kürdistan yerleşimlerinden péşmergenin kalıcı olması sevindiricidir, ancak Kürdler öncelikle milli savunmayı tekleştirmelidirler. Pdk ayrı, ynk ayrı silahlı güç olmamalı bu ayıptan kurtulmalıyız. Yani gün birlik olma günüdür, ki gelişmeler umut verici, böyle bir hava yaratılmışken kurumsal alanda standartlaşma ve birleşmeyi gerçekleştirebilmeliyiz.

Aso Zagrosi: Geçenlerde General David Petraeus yaptığı bir açıklama da eğer Amerika hava saldırılarıyla İŞİD’ı vurursa “Şii milislerine hizmet eder” diyordu. Diğer yandan İŞİD, Sünni mezhebi ideoloji olarak kullanan Arap ırkçısı bir yapılanmadır. Eski Baasçıların yoğun bir şekilde bu hareketin içinde yer alması bu gerçekliğin açık bir ifadesidir. Bazı Kürd çevreleri “bu savaş bizim savaşımız değildir” diyorlar. Eğer İŞİD vb yapılar bölgede dikiş tuttururlarsa Kürdistan ile doğrudan komşu olacaklar. Ayrıca Sünni Araplar, Musul, Kerkük ve diğer işgal altındaki Kürd bölgelerini kendi toprakları olarak görüyorlar. Yarın çıkacak olacak çatışmalarda Türkiye dahil bir dizi Arap ülkesi onların yanında olacaktır. Kürdistan yönetimi yarınları da düşünerek şimdi nasıl bir tavır takınabilir?

Fikret Yaşar: Sorun poltik çözüme gebedir, askeri seçenek çözümsüzlük getirir, ama bu IŞID’ın saldırganlığına karşı sessiz kamak değildir.

Kürdler dereyi görmeden paçayı sıvamamalılar, ama fırsatı da kaçırmamalılar. Sevindirici olan dünyanın Kürdlerden yana olmasıdır.

Musul -bana kalırsa- Kurdistana dahil olmalıdır, ancak şimdi böyle bir girişim kazanımları baltalar, Sünnilerin kendi ikatidarlarını kurup Kurdistana komşu olması kaçınılmaz bir durumdur, sağlanmalıdır, aksi taktirde savaş sona ermez. Önemli olan karşılıklı çıkarlar temelinde anlaşabilmektir, bundandır ki Musul şimdilik onların denetimine bırakılmaktadır. Kurdler doğru davrandığı sürece küresel güçler kürdlerden yana davranacaktır, ama dolduruşa gelip saldırı pozisyonuna geçerlerse eğer, zarar görürler. Bu nedenle David Petraus haklıdır, mesele çatışmadan çok politik yönden değerlendirilmeli, Sünnilere iktidar olma şansı tanınmalıdır, aksi takdtirde bu kazan kaynamaya devam edecektir...

Aso Zagrosi: Beyaz Saray son günlerde doğrudan Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani, Irak Sünni ve Şii yöneticileriyle ilişkiye geçerek „teröre karşı ortak mücadele“ ve „Bağdat yönetimini Şii, Sünni ve Kürd ekseninde“ yeniden yapılanmasını istiyor. Eğer Kürdler Amerika’nın bu istemini kabul etseler hangi taleplerle Bağdat’ta gitmeliler?

Fikret Yaşar: Batı basınından takip ettiğim kadarıyla kamu oyu Kürdlerden yanadır, zira Kürdler Orta doğuda demokratik sistemin güvencesi durumundalar, bu imajı verebildiler yani. Farklılıkların kendilerini güvencede gördükleri yegane ülkenin Kürdistan olduğu kamu oyu araştırmalarında ortaya çıktı. Sorunlar yok mudur, elbette vardır, ancak Kürdistan henüz yolun başında olmasına rağmen olumlu bir imaj yaratmıştır. Bu da politik alanda Kurdlerin elini güçlendiriyor, devletleşmesine imkan sağlıyor, yani bağımsızlık talebi olumlu karşılanır, demek istiyorum.

Aso Zagrosi: Güney Kürdistan yöneticileri sık sık Kürdistan’ın bağımsızlığından söz ediyorlar. Son dönemlerde Irak Ordusunun İŞİD güçlerinin karşısında aldığı yenilgilerden sonra boşaltığı Kerkük vb yerlere Pêşmerge güçleri yerleşti. Niçin Pêşmerge güçleri Hemrin’den başlayarak tüm Kürdistani bölgeleri denetim altına almıyor? Yoksa Güney Kürdleri yeniden Irak Anayasasının tatbikini mi bekleyecekler?

Fikret Yaşar: Iraq ordusunun beklenmedik yenilgisi başta Maliki olmak üzere şii dünyasında hayal kırıklığı yarattı,ama aynı zamanda Kürdler ve sünnilere de umut ve cesaet vermiştir. Kürdler tüm Kürdistan yerleşkelerine yerleşecekelerini ve çıkmayacaklarını ilan ettiler, kararlılıklarını gösterdiler, ancak bu pratik gelişme ancak mütefiklerin desteğiyle ve güven verici politik bir manevrayla sonuca ulaşabilir, bu Anayasanın tatbikiyle olabilir, zira güç dengeleri Kürdlerden yana, bunu iyi kullanmak gerek...

Şu anda Iraq’tan bana mesaj geçen bir arkadaşın yazdıklarını size pas ediyorum:

“abe burda kurd tarafi tamamen kendisini garantiye almis ve musulu ablukada tutuyor, hic bir seye mudahale izni wermiyor, kendi kontrolunde amerikadan dewlet garantisi aldigi takdirde temizlik operasyonu yapacak, turk tosuncuklar kerkuk ustune oynamak istediler, fakat ordaki pcdk gurubu bunu bertaraf etti, ilk bir kac gun sadece pcdk wardi, pesmerge yeni girdi bolgeye we isid ele gecirdigi koyleri we irakin en buyuk rafinerininde %70 ustu bir bolgeyi kontrol altina aldi, kerkuk bu saatten sonra tamamen kurt kontrolunde olacak, bu kdp olur weya pkk fark etmez, simdilik bilgim bundan ibaret, saygilar .”

Aso Zagrosi: Türkiye ile bir dizi ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkiler içinde olan Güney Kürdistan yönetimi Bağımsız Kürdistan’ı ilan edebilir mi? Böyle bir durumda Kuzey Kürdlerine hiç bir hak tanımayan Türkiye Güney Kürdlerin bağımsızlığına karşı tavrı ne olur? Geçenlerde Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani’nin başında bulunduğu bir KDP ve YNK delagasyonu İran yetkilileriyle görüştü. İran yetkilileri tüm görüşme boyunca “Kürd-Şii İttifakını” işlediler. Acaba günümüzde İkinci Çaldıran mümkün mü? Eğer mümkün ise somut olarak Kürd güçleri nasıl hareket edecekler?

Fikret Yaşar: Türkiye Kurdistanla iktisadi birlik kurarak güç kazanma peşinde, eski düşmanca tavrının artık kazandırmayacağını anladı ve Kürdlerle ittifakın daha karlı olduğunu gördü, Hüseyin Çelik’in” : Kürdler kendi kaderleriyle ilgili kararı alabilirler...” demesi Kürdlerin olası bağımsızlık kararlarını tanıyacağız anlamına gelir.

İran şii eksenli bir hakimiyet kurup ortadoğu ve ön asyada ipleri eline geçirmek istiyor, arkasında da Rus ve doğu bloku var, ama batı buna izin vermez, tc de batı blokundan yana tavır takınmak zorunda, bu da 2. Çaldıran’ın mümkün olduğunu göstermektedir. “Tarih tekerrürden ibarettir.” sözü boşuna denmemiştir.

Aso Zagrosi: İŞİD de facto sınırları ortadan kaldırırken Kürdler hala kendi aralarında duvar/sınır/hendekler örüyorlar. Güney Kürdistan kazanımları tüm dünya Kürdleri için Sykes-picot-Antlaşmasını çöpe atmak için tarihsel bir imkan sağladı. PKK, Güney Kürdistan Hükümeti ve parlamentosu oluştuğu zaman hemen karşısına „Botan ve Behdinan Savaş Hükümetini“ çıkardı. Bugün ise Batı Kürdistan’da „Kanton „ile Kürdlerin karşısına çıkıyor. Bu girişimleri nasıl yorumluyorsunuz?

Fikret Yaşar: Nihayet hendeklerin neden kazıldığı ortaya çıktı, kazılmayan kısmın da neden kazılmadığını da yine son olaylar gösterdi. Anti-Kürd bir girişim gibi gösterenler aslında antiükürd politikalarını gözden kaçırmak için hendekten medet umdular. Her fırsatta güney kurdistanı topa tutanlar her konuda olduğu gibi bu konuda da öngörüsüz davrandılar. Kürdçe bir söz vardır:” suvaré xelqé peyaye” Yani, kendi değerlerine yabancılaşanlar, başkalarına hizmet ederler.

Ocalan’ın sömürgeci tezlere dayandırdığı anti-kürd politikalar sonucu pkk her zaman güney kurdistandaki Kürdi gelişmelere karşı hasmane tavır aldı. Bu nedenle de Kurdi kimlikten enternasyonalist kimliğe devşirilen özgürlük savaşçıları emir komuta zincirinde kürd dışı güçlere hizmet ediyorlar. Rojavadaki durum da bunu kanıtlıyor. Kantonların oluşması kötü olmazsa bile Esad’ın güdümünde Kurdistan adını anmadan nüfüs temelinde yapılanması manidardır, dört parça Kürdistanda Kürdlere reva görülen kimliksizlik politikası sömürgecilerin işine yarar, sınırların değişmezliği ilkesi Kurdistan’a veda, bağımsızlık isteyen kürdlere hasım olmak demektir...

Aso Zagrosi: Güney Kürdistan yönetimi Arap güçleriyle çatışmalar içine girerse yada Bağımsız Kürdistan’ı ilan ederse Kürdistan’ın diğer parçalardaki ve diasporadaki Kürdler somut olarak ne yapabilirler?

Fikret Yaşar: Ocalan’a rağmen Kürdlerde milli bilinç gelişmektedir, güneyde kürd gençlerinin gönüllü olarak cepheye yazılmaları da bunu göstermektedir. Diasporadaki Kürdler Ocalanist baskı altıda olmalarına rağmen böyle bir durumda milli duruş sergileyeceklerdir diye düşünüyorum, zira her aklı selim kürd biliyor ki bu fırsat kaçarsa bir daha böyle bir şansı yakalamak biraz zor.

Bir çatışma söz konusu olursa eğer, Kürdler seferberlik ilan etmeliler...

Sorularıma cevap verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.