Ana içeriğe atla

Sevgili Bavê Rabûn(3)

13  Mart günü  biz bir grup arkadaş “Şehid Helebçe’yi  ziyaret etmeye gittik..  Biz   Helebçe’ye giderken,  çok farklı düşünce, hayal  ve realiteler  eşliğinde   yeni yapımına  başlanan  bir  asfalt    yolda  kendimi  iki dünya  denebilecek  bir  ortamda    buldum..  Aslında   ben   gerçek ve  hayal  haline  gelebilen   bir  başka gerçek  arasında  kıstırılmış   bir halde  buldum..18 yıl önce,  yani  16 Mart 1988  tarihinde   benimde   Paris’te   bulunduğum   bir   esnada    Helebçe    jenosidini  duymuştuk..   O dönemde   Güney Kürdler   elerinde  bulunan  kısmi  imkanlar  çerçevesinde  dünya  kamuoyuna  ve  devletlerine    Saddam  rejiminin   Kürdlere karşı  kimyasal  ve  hardal  silahlarını  kullandığını  anlatmaya çalışıyordu...   Güney Kürdler  yoğun  bir şekilde    kimyasal  silahların   korkusundan   İran  ve Türkiye  sınırlarına  vurmuş...  Ama,   dünya devletleri ve kamuoyu yaşanan Kürd trajediyası  karşısında  kör ve sağır  kalmıştı..  Herkes  Kürd jenosidi  karşısında  3  maymunu  oynuyordu..  Tüm  dünya güçleri,  bazıları    ekonomik ve  siyasal çıkarlarından, bazıları doğrudan  kımyasal  silahları Saddam  rejimine  verdiklerinden ve bazılarıda   Kürd düşmanlığından  dolayı  bize sırtlarını  çeviriyor ve  dinlemiyorlardı..Biz de  dünyanın bir çok ülkesindeki yurtsever   kürdler gibi  Paris’te    Helebçe  jenosidi protesto etmek amacıyla  15  günlük   bir açlık grevi  düzenlemiştik...Dünya devletleri   Kürdlerin  kıyımına karşı sessiz kalırken,  Kürdler arasında da  birlik yoktu.. O dönemlerde  bir çok Kürd  kıyıma  yönelik    Kürd  birliğini gerçekleştirme  yerine  YNK ve KDP’yi  İran’la  girdikleri  ilişkilerden dolayı suçluyorlardı...   Bugün  Güney Kürdistan’ın  en büyük iki liderlerinden  biri o dönem   açlık grevimizi   desteklemek için  bizi ziyaret etmişti ve Güneyli bazı Kürdlerin  suçlama  ve hakaretleriyle karşı karşıya kaldığından  dolayı   çadırlarımızı terkedip gitmişti...Bu yaşanan  tatsız  olaylar  biz açlık grevi yapan insanlar arasında da  sorun olmuştu...Daha  sonra    yaşanan Körfez savaşı ve  en sonunda   9  Nisan 2003 tarihinde   Baas rejimi  yıkılınca  her şey değişti..Saddam’ın  kanlı rejimi  yıkıldıktan  sonra     o hakaret eden arkadaşlardan  bazıları Kürdistan’a döndüler  ve  bakan oldular..  Eski  defterler   kapatıldı ve yeni  sayfalar açıldı...Sadece  onlar değil,  Kürdlerin    Irak’ta  homojen  bir siyasal aktör olarak   ortaya çıkmaları  tüm   dünya güçleri ve hata Kürdistan’ı  işgal eden   sömürgeci güçler dahi ‘yeni bir Kürd politikasına’    gitmek zorunda   bıraktı....Sevgili Bavê Rabûn,Biz   Helebçe yoluna   düştüğümüz  an   başka  bir  ortamdaydık  ve  özgür   Kürdistan’da    korkudan   uzak   Kürdistan Peşmergelerinin    güvenliği sağladığı    de facto  bağımsız   Kürdistantaydık....Saddam,  Kimyacı Ali  ve diğer Kürd  cellatları  Bağdat’ta  tutuklu ve Kürd  hakimlerin  başkanlığında  yargılanıyorlar..   Onlara    kimyasal madde taşıyan   Franz Van Anraat  gibi ölüm  tucarları  ‘Kürd  jenosidine  suç ortalığı’   için  Holanda  mahkemesi  tarafından mahkum  edildi...İki   gün  sonra   Helebçe jenosinin   18.yıl dönümü  kutlamaları yapılacak..  Ama hâlâ   Saddam  ve Kimyacı Ali    Kürd  jenosidinden  dolayı mahkeme  karşısına    çıkmadılar..    Ben   yolda  giderken   içime  bir burukluk  sinmişti...  Nedenine gelince  eğer  Saddam  ve  Kimyacı Ali    Şii  katiamından  dolayı  ölüme  mahkum  edilirlerse    Halebçe ve Enfaldan   dolayı  yargılanmayabilirler..  Biz Kürdler  tarihsel  bir  anı  böylece  elimizden  kaçırabiliriz..Holanda mahkemesi   ‘tarihsel  bir ilk giriş’ yaptı...    Dünyada     Saddam’a  yardımcı olan   ve yargılanması  gereken     bir çok  Saddam’ın  suç  ortağı  devlet ve uluslararası  şirket  hâlâ   hesap vermiş değiller...   Saddam ve yandaşlarının   Helebçe’den   ve Enfal’den   dolayı yargılanıp mahkum edilmeleri   Kürd  ulusal davası için  ve  Kürdlerin  geleceği  için çok önemlidir... Dr. Munzur  El Fazıl’ın  dediği gibi “ Helebçe için   Saddam’a  verilecek  en az ceza idam” olacak....Sevgili Bavê Rabûn,Biz  Helebçe’ye    vardığımız  zaman  Helebçe  jenosidinin 18. yıl kutlamalarına  3 gün  var..  Daha  şimdiden    anma  toplantıları için ön hazırlıklara  başlamışlar...   “Helebçe  Anıtı”ndan sorumlu ve görevli olan  herkesin izinleri  askıya alınmış  durumdalar..  Çünkü    16  Mart günü   yine  Kürdler  ve dostları  Helebçe’ye yığılacak  ve    5000  Kürdistan şehidini anacaklar..Biz  “Helebçe Soykırımı Anıtı”nı  ziyaret etmek için  Peşmergelerin  kontrolundan  geçerek    Anıt’ın içine   girdik...  Anıtın içinde  görevli olan  iki  Kürd  genci   bize  ve daha başka  ziyaretcilere   Anıtın  içinde  bulunan   tüm  Helebçe’ye ilişkin  tüm fotoraflar, kıyım resimleri ve  Kürd resamların  Helebçe’ye ilişkin resim ve tabloları hakkında  bilgi verdiler..2003 yılında  ziyaretçilere açılan  anıtın ilk girişinde    büyük  Kürd şairi  Şerko Bêkes’in  ‘Halabdja’ adlı  şiirin  ingilizce   çevirisi   altın  renginde  bir  tablo  içinde    işlenmişti...    Karşı  duvarda ise   yine  bir başka  Kürd şairi olan Refiq  Sabir’ın   kaleme aldığı ve ilk olarak  Peyman Ömer’in  seslendirdiği   Helebçe’ye ilişkin olan ‘ Be tenya cim mehele’   adlı  şiirin  Aşağı  Kurmança versiyonu duruyordu..   Anıtın   girişinin   hemen  sağ tarafta   ‘Holi Helebçe’ adlı bir oda  var...  Bu oda  içinde  Helebçe’nın  tarihine ilişkin  çekilen  resimler  var...  Bunların  içinde  en çok dikkatımı  çeken   grup için   bulunan  ve kendiside Helebçeli olan  büyük  Kürd şairi Abdullah Goran’ın  resmi ve     ‘Merivanlı on  iki  suvarı’nin   canlandırılmasıydı...   Daha  sonra     Helebçe  jenosidinin  o hepimizin  basında   ve  Helebçe’ye ilişkin  dokumanlarda  gördüğümüz  resimleri  otantik  hallerine  yakın  ve  bazende  insanlara gerçekmiş   gibi gelen   kıyıma  uğramış  Kürdlerin  minyatürleri vardı...   Hemen sağ tarafta    kimyasal silah neticesinde  ölen   kadın çocuk,  yaşlı insanlar, tarlasında  çalışırken  ve yatağına   yatarken    ve yemek yerken  ölen  insanların   manzaraları  otantik  bir biçimde  verilmiştir...   Ayrıca     hayvanlar ve   kurumuş  ağaçlarla  tabiatın  yıkımıda    verilmeye çalışılmıştı.Yine  aynı salonun sol tarafında     Ömeri  Xaven’ın   evi canlandırılmıştı.  Şimdi  soracaksın   bu Ömeri  Xaven  kim diye..Ömeri  Xaven,  Ramazan Öztürk’ün fotorafını çektiği   ve adeta  Helebçe  jenosidinin   sembolu haline gelen    çocuğuna  sarılıp ölen  babadır..   Ömeri  Xaven’ın    8  kızı ve  bir oğlu vardı...     O  sarıldığı çocukta  onun biricik oğluydu..    Fotorafın  çekildiği yer Ömeri  Xaven’ın   kapısının önüydü..   Ömeri  Xaven,  koyunu ve  kurumuş  bir ağaç   kimyasal jenosid  neticesinde   evin  kapısı önünde  ölmüş halde  çanlandırılmış   durumdalar.Bir başka   salonda  Kürd  resam  Rebwar  Said’ın   Helebçe  Jenosidine  ilişkin   yağlı boya taploları  sergilenmiş..  Ayrıca   yine  aynı salonda    65  başka resamın  Helebçe’ye ilişkin eserleri  sergilenmişti..  Yine  aynı salonda   kimyasal silahların  atıldığı an  ve  sonrasında  yaşanan trejediyayi  anlatan  fotoraflar vardı.Yine  biz  geri     büyük giriş  salonuna  döndük..    O  solanda   5000  Helebçe   şehidinin resimleri  duvarlara yazılmıştır..  Salonun  tam ortasında  16 tane   mermer taş  bir  halka  temelinde  düzenli olarak   dizilmişti..   Bu   16 taş ayın  0naltısını   simgeliyordu..  Bu   düzenli bir şekilde  dizilen taşların  oluşturduğu  halkanın eni ve uzunluğu  3  metredir...  Bu 3metrede yılın 3. ayı olan  mart ayını  simgeliyordu..  Kübe  gibi yapılan   ve içine   Kürdistan bayrağı dekor olarak  kullanılan  anıtın  yüksekliği  19 metre  88 cm dir...    Bu son rakamlarda   1988 yılını ifade  ediyor..     Yine   Kübe gibi oluşturan   anıtın tam  orta yerinde   Anıtı ziyaret eden   Mam Celal ve Kofi  Annan’ın   resimleri var..Biz  Helebçe anıtından  sonra   Şehidler için   yapılan  mezarlığı ziyaret  ettik  ve  ayrıldık..   Ama  hiç birimizin içinde  Helebçe’de  birşeyler  içmek ve yemek gelmedi..   Daha  sonra  biz  Seyid Sadiq’a  geldik   ve orada   “iyarbekir” adlı bir  lokantada bir şeyler yedik..Sevgili Bavê Rabûn,2  iki gün sonra   Helebçe jenosidinin   18. yıldönümü....  Yine  tüm  dünya  Kürdleri   farklı şekillerde    bu günü  kutlayacaklardır..   Çünkü,  Helebçe    Kürdlerin   kendi  düşmanlarını  en açık en çıplak  ve  barbarca  gördüğü  yerdir.  Kürd   milletinin  millet olma   bilincinin   en  yaralı  miheng taşlarından  biridir..    Biz  Helebçe’yi   ulusal kollektif  hafızamızda  ne kadar canlı  tutarsak   düşmalarımızı da  o ölçüde  tanırız..   Ben  bu  kısa  yazıyla  18.yılında   Helebçe  şehidlerini    saygıyla anıyorum..Kendine  iyi bak Sevgili Bavê Rabûn,Görüşmek üzere Hoşca kalDevam edecek....

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.