Ana içeriğe atla

Geniş Çaplı Bir Savaşa Doğru

Yaşadığımız coğrafyada geniş bir savaşın çıkma olasalığı giderek artıyor. Her ne kadar dünyaya şekil veren karar kılıcılar, “Ortadoğu Barışı” için toplantılar, konferanslar, seminerler, görüşmeler yapsa da, savaşın emareleri giderek artıyor.

Hizbullah İran, Suriye ve Türkiye tarafından korkunç derecede silahlandırıldı. Pek yakında İsrail'e saldıracağı an meselesi.

İran atom bombası yaptı ha yapacak.

Hizbullah'ın elindeki füzeler Yahudi toplumun geleceğini tehdit ediyor. Çıkacak bir savaş tüm Ortadoğu'yu sarma ihtimali yüksek. Bu kez İsrail çok sert girişecek. Lübnan ve Suriye'yi yerlebir edeceği kesin. İran boş durmayacak. İsrail'e karşı safta bilfiil yerini alacak. Eğer Rusya ve Çin bu sıcak savaşa girerse işte size 3. Dünya savaşı.

Olmayacak bir şey mi? Her an bu ihtimal masada.

Merak edilen konu Türkiye'nin bu sıcak savaştaki yeri. Bunuda son dönemlerde izlediği dış politıkasına bakarak tayin etmek mümkün.

Türkiye Osmanlı'dan beri, bir merkezden idare edilemeyen, fakat farklı merkezlere farklı bağımlılık ilişkilerinin yanısıra, manevra alanı da olan bir ülke olarak batı sistemi içinde bugüne kadar yerini koruyabilen bir ülkedir. Fakat bunun daima böyle gideceği diye bir kural yok.

Türkiye esasta çıkarı nerede ise onu yapacaktır. ABD istedi diye Türkiye buna uymayacaktır. Kıbrıs işgal harekatı bunun en somut örneğidir. 1967 ve 1973 savaşlarında Arap ülkelerini kollayan bir tutum almış olması da buna bir başka örneğidir. Brezilya ile birlikte İran ile uranyom takas anlaşması, BM'in İran'a ambargo uygulamasına karşı çıkması, İran ile siyasi ve işbirliğini geliştirmesi Türkiye'nin “sistem dışına mı çıkıyor?” yorumundan öte dünden bugüne durduğu yer ile ilgilidir denilebilir.

Fakat Türkiye'nin izlediği son dış politıkaları bunu aşan seyir izlemektedir.

Kürdlerin dikkatle izlemesi gereken önemli gelişmeler yaşanıyor. Sovyet Blok'unun dağılmasıyla ABD'nin tek başına süper güç olarak sahneye çıkması ve izlediği politıka dünya yüzünde yeni müttefik ve ittifakları gündeme getirdi. Eski müttefikler ve ittifaklar yerine yenileri doğdu. Bu süreç devam ediyor.

Biz Kürdleri ilgilendiren işin can alıcı boyutu düşmanlarımızın oluşan ittifaklardan hangilerinden yer alacağıdır.

Bilindiği gibi ikinci Körfez savaşından bu yana Türkiye'nin izlediği politıka ABD'nın çıkarlarıyla tam olarak oyuşmadığıdır. Çoğu çevre bunu Türkiye'nin “eksen kayması”, yani Türkiye'nin Batı'dan Doğu'ya doğru yüzünü çevirdiği şeklindedir. Ki yerinde bir tespittir.

Kimi çevre bunu AKP Hükümetin politıkasına bağlasada bence izlenen politıka sadece AKP ile sınırlı olmayıp TC devletinin dönem politıkasıdır.

Bunun nedeni ABD'nin ortaya koyduğu ve İsrail'in desteklediği BOP'nın Türkiye'nin kendi çıkarlarına görmemesidir. Çünkü izlenen BOP ile Kürdlere oluşan denklemde bir aktör olarak yer verilmesidir. Türkiye'nin hazmedemediği, engeleyemediği, ama kabulde etmediği ve buna karşıt olarak yüzünü Doğu'ya çevirdiği izlediği politıkalarla açığa çıkmıştır.

1 Mart tezkeresini meclislerinde geçirmemeleriyle tavrını ortaya koydu. Türkiye bunun bedelini 11 askerin başına çuval yemesiyle ödedi.

ABD, BM ve AB İran'a yaptırım uygularken Türkiye'nin İran ile diplomatik ve iş ilişkisini geliştirmeleri Türkiye'nin bir başka hamlesi.

Kısa süre önce Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhammed Rıza Rahimi bir araya geldi. Görüşmeye 100 işadamıda hazır bulundu. İşadamları arasında tekstil, makine ve otomotiv sanayiide etkin halde çalışan şahıslar da yer aldı.

Şu an Türkiye-İran arasındaki ticaret hazmi 10 milyar Evro civarındadır. Toplantıda yaptığı konuşmada bu rakamın 5 yıl içinde üçe katlanacağını söyledi. 2011 yılında İran'da özelleştirme hız kazanacak. Türkiye bu pastadan pay almanın hesabını yapıyor.

Türkiye İran, Suriye ve Lübnan ile ilişkilerini ete kemiğe büründürmeye çalışırken İsrail Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi ile ilişki geliştirmeye çalışıyor.

Türkiye, İsrail'e karşı bir savaş yürütüyor. “Gazze seferi” sadece bir örnek değil.

Öncülüğünü Şeyh Raed Salah’ın başkanlık yaptığı ve Hamas'ı destekleyen “İslami hareket“in Kuzey kolunun senelik toplantısına Türk Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den özel bir mesaj iletildi.

Gül’ün Türkiye Ortadoğu işleri danışmanı tarafından telefonda okunan mesjında Gül, “Türkiye'deki kardeşleriniz El Aksa camii ve diğer kutsal yerlerin korunmasında her zaman yanınızda olacaklardır.”

Aynı mesajında Gül, “Gazze seferi”ne değinerek; “bu hürriyet yolculuğu aramızdaki derin bağları temsil ediyor. Kutsal yerleri beraberce koruyacağız” dedi.

Ve devamla mesajında Gül;

Bu sene en tehlikeli sene. Tehlikeler bitmek bilmiyor. El Aksaya bu sene birşey yapacaklarına inanıyorum. Yahudiler orada bir tapınak inşa etmek istiyorlar, devamlı orada bulunmalıyız. Kudüsteki aileleri hem maddi hem manevi şekilde desteklemeliyiz”

Gül'ün gönderdiği mesaj;

El Aksa kan ve ateşle kurtarılacaktır” diye bittiriyor.

Bu bir meydan okumadır. İlan edilmemiş bir savaş narasıdır.

Türkiye'nin İsrail karşıtı politıkası bunlarlada sınırlı değildir.

Bilindiği gibi her yıl İsral'inde çağrılı olduğu Konya'da yapılan “Anadolu kartalı” hava tatbikatını Türkiye bu yıl iptal etti.

Nedeni, bu yıl İsrail çağrıcılar arasında değildi. İsrail çağrılmayınca NATO üyeleride daveti ret etti. Türkiye'de tatbikatı iptal etmek zorunda kaldı.

Araya zaman geçmeden Türkiye, Çin ile ortak bir hava tatbikatı düzenledi.

Çin, Sukhoi SU-27 savaş uçaklarını ve kendi pilotlarının Türk Hava Kuvvetleriyle eğitim yapmaları için Türkiye'ye gönderdi.

Obama hükümeti yapılan tatbikata Çin savaş uçaklarının Türkiye'ye Pakistan ve İran üzerinden gelmesini Türk İran askeri işbirliğini olarak görerek protesto etti.

Sorun sadece Türkiye'nin Çin ile yaptığı ortak tatbikat ile sınırlı değil.

Türkiye, iran ve Çin arasındaki askeri işbirliğini giderek gelişiyor.

Bu işbirliğinin silah satışlarına da yansıdığı görülüyor.

Türkiye Çin J-11 savaş uçağı almayı düşünüyor.

Türkiye, İran ve Çin arasındaki askeri işbirliği, İran'ın Çin'den roket sistemleri satın almasını da içeriyor.

İkinci Lübnan savaşında Hizbullah'ın ateşlediği bir C-802 roketi İsrail'in Hanit adlı savaş gemisini vurmuştu. Bu roketin Çin teknolojisiyle İran'da yapıldığı biliniyor.

Çin aynı zamanda Türkiye'yle roket sistemleri de geliştirdi.

Olup bitten sadece bunlarlada sınırlı değil.

İki gün önce Çin Başbakanı Wen Jiabao, kalabalık bir işadamı kafilesiyle Türkiye'yi ziyaret etti. İki ülke arasında stratejik ilişki kurmanın yanısıra birçok konuya ilişkin sekiz anlaşma imzalandı.

İşte imzalanan anlaşmalar.

İkili Ticari ve Ekonomik İşbirliğinin Geliştirilmesi ve Derinleştirilmesine İlişkin Çerçeve Anlaşması.“

İkili Ticari ve Ekonomik İşbirliğine İlişkin Orta ve Uzun Dönem Gelişim Planı İçin Ortak Çalışma Başlatılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası.“

Üçüncü Ülkelerde Altyapı İnşası ve Teknik Danışmanlık Hizmetlerinde İşbirliğini Arttırmaya İlişkin Mutabakat Muhtırası.“

2010-2013 Yılları İçin Kültürel Değişim ve İşbirliği Uygulama Planı

Demiryolu İşbirliği Anlaşması.“

Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı ile Çin Ticaret Bakanlığı arasında, Yeni İpek Yolu Bağlantısı Hakkında Ortak Çalışma Grubu Oluşturulmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası.“

Ulaştırma Bakanlığı ile Çin Sanayi ve Bilgi Teknolojisi Bakanlığı arasında, Bilgi ve İletişim Teknolojileri Alanlarında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Muhtırası.“

Ulaştırma Bakanlığı ve Çin Ulaştırma Bakanlığı arasında, Ulaşım Altyapısı ve Denizcilik Alanlarında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Muhtırası.”

Türkiye ve Çin'in bir başka ortak projesi İran'da boru hatları inşa etmek.

İki ülke Başbakanı ortak bir basın toplantısı yaptı.

İstanbul’u Pekin’e bağlayan demiryolu hattının adımlarını atma konusunda ileri bir adım atıldığı, “Nükleer enerji alanında gerek termik santrallerde gerek HES’lerde müşterek çalışmalar yapmak konusunda anlaştıklarını“ Türk Başbakanı açıkladı.

Türkiye ile Çin arasındaki ikili ticaret hacmi şu anda 17 milyar dolar. 2015’e kadar bu hacmi 50 milyar dolara çıkarmayı öngörüyorlar. 2020 yılında da, bunu 100 milyar dolara ulaştırmayı hedefliyorlar.

Çin’in 1.1 trilyon dolarlık ithalatından Türkiye binde 2 pay alıyor. Türkiye'nin dünya ticaretindeki payı binde 9. Bu payı Çin’de de elde etmek istiyor.

Çin Başbakanı Jiabao;

İki ülke terörizmle mücadelede ve aşırıcılıkla mücadelede karşılıklı mekanizmalar kurarak ortak çalışma yapma kararı almıştır.“

Tüm bu gelişmeler İsrail ve ABD'yi endişeye sevkediyor.

Ortadoğu'da geniş çaplı bir savaş gündemdedir.

Bu savaşta Kürdlerin kaybedeceği bir şeyleri yok.

Yok efendim Türk islamcı-ırkçı AKP Hükümeti demokrasiyi geliştirecekte, “Kürt sorunu”nu çözecekte, cek, cek.. süren martavlara Kürdlerin karnı tok olduğu gibi, vakti de yoktur.

Kürdlerin bu savaştaki yeri ABD ve İsrail ittifağıdır.

Olasılık dahilindeki bu savaşı ABD ve İsrail kazanırsa Kürdler tarih sahnesine devlet olarak çıkacağı kesindir.

2011 yılı ola, hayrola...

11 Ekim 2010

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.