Ana içeriğe atla

DAYATMA YURTSEVERLER III / Baliç Ailesi adına Osman (Şoreş)Baliç

Yaşamın her alanında insanların dürüst, ahlaklı ve vicdanlı olması beklenir. Bu beklenti özellikle de topluma yön veren yada topluma yön verdiğini söyleyen insanlar acısından daha yüksey düzeydedir. Bu ahlaki yaklaşım, yaşamın diğer alanlarında olduğu gibi siyasi arenada da olmak zorundadır.

Ne yazık ki, ideal olanla (olması gereken) yaşanan gerçeklikler arasında dağlar kadar fark olabilmektedir. Balzac ''Dürüstlük pahalı bir mülktür, ucuz insanlarda bulunmaz'' diyerek siyasi alanda da bu tür insanlardan beklentiler içinde olmanın hayalperestlikten öteye gidilemeyeceğini göstermiştir. Bu tarz siyasal iktidarı elde etmek için uğraşan bireyler, guruplar yada örgütler, bu hedefe ulaşma noktasında amaca ulaşan her yol mubahtır anlayışı ile hareket ederek, inandırıcılıklarını yitirebilmekte ve toplumsal çıkarları, bireysel çıkarlara kurban edebilmektedirler.

Kürtler açısından da bu acı durum defalarca yaşanmış ve günümüzde halen yaşanmaktadır, bu gidişat ile yaşanmaya da devam edecektir. Kürdistan Tarihi açısından siyaset yapan yada siyaset yaptığını düşünen lider ve lider safsatalarını Kürt Halkının kadim dostu İsmail Beşikçi iki kategoride çok kısa ve öz bir şekilde ifade etmektedir.

''Kürdistan'da iki lider tipi vardır. Birincisi, Kürdistan için bir şeyler düşünen, bir şeyler yapmaya çalışan ve bunun için yaşamlarını dar ağaçlarında yitirenler. İkincisi, Kürdistan sorununu tamamen inkar eden, Türkleşen bunun propagandasını yapan, ajanlaşan ve hala yaşayanlardır''. Bu tarz yanlış tutumların içinde bulunanların hangi kategoriye gireceğine ise her zaman olduğu gibi tarih karar verecektir.

Dostluk temelinde ara ara sohbetlerimizin devam ettiği dönemde konuşmalarımızın birinde kendilerinin bana karşı bir tavır takındıklarını öğrendim. İşin özünü ve sebebini öğrenmeye çalıştım. Eski PWD merkez yönetiminden bir arkadaşıda yanıma alarak KOYE'ye gittim. Benle gelen arkadaş tutumlarından dolayı onlarla görüşmek istemediğini ve geri döneceğini söyleyip geri döndü. Ben orda kalıp Botan'dan (Nizamettin Taş) randevu alıp evine gittim. Doğan (Selahattin Gün) ve Ebubekir'in (Halil Ataç) de bulunduğu ortamda konuyla ilgili konuştum. Onlardan farklı düşündüğümü ve onlarla ortak hareket etmediğimi söyleyip sitem ettiler? Etraflarında değerli insan bırakmadıklarını, onun aksine çoğunlukla ilişkilerinin Kürt Halkına ihanet eden ve zarar veren insanlarla sürdürdüklerini örnekleriyle beraber yüzlerine vurdum. Doğru söylüyorsun bu tür yanlış bazı tutumlar var arkadaşlarımızı bu konuda uyarmışız ve tekrar uyaracağız dediler. Halktan bu konuyla ilgili kendilerine farklı eleştiriler geldiğini söylediler. Yinede gitmeden önce size dostça bir öneride bulunayım, bu şekilde davranmaya devam ederseniz kendi sonunuzu hazırlamış olursunuz dedim. Bu şekildeki tutumunuz sağlıklı değil bu halk adına birşeyler yapmanız lazım bu halkın sizden hala beklentileri var elinizi vicdanınıza koyun ve bu halkın geleceğini farklı çıkarlara kurban etmeden bir çalışmanın içine giriniz dedim.

''Sen bizden, bizi ve gücümüzü aşan şeyler yapmamızı istiyorsun; YNK önümüze bir ''KEMİK'' atıyor, biz bu kemikle zor bela yaşamımızı sürdürüyoruz. Başka şeyler yapmaya şuanda gücümüz yok, kimse bizden farklı birşeyler beklemesin'' deyip içinde bulundukları içler acısı durumu bu cümleyle ifade etmiş oldular.

Onların bu acizce ve içler acısı durumu beni gerçekten çok üzmüştü. Aslında yapılabilecek çok şey olduğunu, fakat kendilerinin bu sorumluluktan kaçtıklarını söyledim. Onlar gibi ne PKK, nede PWD de üst yönetimde görev almadığımı, onlar kadar yetenekli ve birikimli olmadığım halde kendi aklımın yettiği kadarıyla bireyselde olsa bir çaba içinde olduğumu yüzlerine vurdum. Ben ve benim gibi insanların onları yalnız bırakıp gittiklerini söyleyip, telefonla da olsa bir irtibatımızın olması gerektiğini söylediler. Ben ise onlarla irtibat içinde kalmak için yanlarına gitmediğimi söyledim. Yine yapay bir ortam oluşturmak bahanesiyle ve ahlaki boyuttan yoksun bir söylemle ''sen Metin'in (Şahin Baliç) kardeşisin bizim için farklı bir yerin var'' deyip aslında yine ulusal çıkardan çok hatır üzerine ilişkiler içinde olduklarını farkına varmadan dile getirmiş oldular. Ya Metin'in kardeşi olmayan PKK den ayrılmış zor durumda olan onca değerli Kürt gerillasının durumu ne olacak? Onlarla irtibatınız olmayacak mı?

Aynı bölgenin hatta aynı şehrin insanı olmanın da verdiği etkiyle kendimi Doğan'a bir nebzede olsa yakın hissederek, Doğan'a ''bunlardan birşey çıkmaz bunlar dürüst degil. Bundan sonra bunlarla değil siyasi, dost ilişkisi içinde bile olmak anlamsız'' dedim. Onlarla ilişkimi tamamıyla kopardığım halde, genel anlamda PKK'den ayrılan insanlarla irtibatım devam etti. Bu zor günlerde birbirimizi sahiplenmemiz gerektiğini ve ara ara görüşmemizin bize moral kaynağı olacağını belirttim.

MİT ile GÖRÜŞME

Uzun bir sessizlik döneminden sonra kulağıma bazı söylentiler geldi. Bu gurubun Mitle görüştüğüne dair bazı duyumlar aldım, umarım duyduklarım sadece bir söylentidir ve bu kadar haince bir tutumun içine girmemişlerdir dedim kendi kendime. Bu olayı araştırma ihtiyacı duydum ve bu yönlü bir araştırmadan sonra çok emin olduğum kaynaklardan MİT ile görüştüklerini kesin olarak öğrendim. Bir kereye mahsus belki düşünce alma yada ortamı yoklama görüşmesi olabileceği iyi düşüncesini kafamdan atmak istemedim. Fakat MİT ile yapılan bu görüşme sonrası MİT ile olan ilişkileri maalesef devamlı hala geldi. PWD olarak yada siyasi bir parti olarak görüşebildiklerini söylemeyi isterdim, fakat kendileri parti düzeyinde olmadıkları için Botan (Nizamettin Taş) ve Ferhat'ın (Osman Öcalan) ekibi MİT ile görüştü demek mecburiyetinde kalıyorum.

Bu çirkin ve Kürt Halkına zarar verebilecek tutumlarından sonra, bu görüşmelerini kendime yakın hissettigğim, dürüstlüğüne ve yurtseverliğine inandığım arkadaşlarıma söyledim ve onları bu konuda dikkatli davranmaları hususunda uyardım. Bunu da, kendime bir görev olarak bildiğim için yaptım.

Önceleri sınırlı düzeyde de olsa, hatta söylem düzeyinde de olsa, halkın gözünü boyamak için bir uğraşları vardı. MİT ile görüşmeleri sonrasında izledikleri yol iyice değişti ve bunu programlarında da net bir şekilde ortaya koydular. PKK ye karşı daha önce açıklama düzeyinde de olsa ara ara eleştiri yapma zorunluluğu hissederken MİT ile yapılan görüşme sonrasında PKK'ye, Öcalan'a karşı ve AKP ye yönelik açıklamaları tamamıyla değişti. Aşamalı olarak bu kesimlere karşı tavırlarını yumuşatıp son noktada ise başlangıç noktasında görünürde düşman olarak gördükleri APO, PKK ve AKP taraftarları durumuna geldiler.

Apo kirliliğini gizlemek için yıllarca devletle, MİT ile yaptığı görüşmeleri "ben devleti kullandım" diyerek halkı kandırmaya calıştı. Otuz beş senelik mücadele sonrasında Abdullah Öcalan'ın MİT'i kullanmadığını tam tersine otuz beş sene boyunca kendisinin MİT için çalıştığını kendi gözlerimizle görmüş olduk. Acaba Botan, Ferhat ve etraflarındaki bir kaç kişi Turkiye Cumhuriyetini kullanma mertebesine mi eriştiler? Yada gizli önderleri gibi devlet onları da kullaniyor olmasın? Bunu da bu halkın 35 sene sonra görmesini bekliyorlar. Kürt Halkının bir 35 seneyi daha feda etmesi gibi bir lüksü yok artık.

Sen kim olarak MİT ile görüştün? Örgüt müsün, siyasi bir kuruluş musun? Beş kişilik parti olarak mı MİT ile görüşüyorsun? MİT kimle neden görüşür? Neden sizi tercih ettiler? Bu konuyla ilgili bir açıklamanız varmı acaba?

PKK içerisinde çeteler vardı ve hala var diyorsunuz. Peki neden açıklamıyorsunuz? bu şekilde kendinizi temize çıkarabileceğinizimi düşünüyorsunuz. Kendinizi kandırabilirsiniz ama halkı değil. PKK nin tüm pisliklerini ölü insanlarlamı ifade edeceksiniz. Peki şimdi MİT ile yaptığınız bu görüşmeleri hangi kategoriye koymayı düşünüyorsunuz?

MİT ile göruştükleri gibi kendilerinin PKK ile olan dirsek temasında ki canlılığını sürekli korudu. MİT ile görüştüğünüz gibi PKK nin siyasi kanadıyla kaç kez ve neden görüştünüz?

Apo'nun ve Türk Devletinin PKK nin dağ kadrosuna yönelik kaygıları mevcuttu ve bu kaygılar hala devam etmekte. Apo görüşmelerinde sürekli birileri PKK'yi kullanmak isteyebilir, hatta PKK bazı güçlerin ve istihbarat örgütlerinin kontrolüne girebilir kaygısını taşımakta olduğunu söylüyordu. Bu konuda dikkatli olmak zorunda olduklarını ve bunun önüne geçmek için bir çaba içine girmeleri gerektiğini dile getiriyordu.

Devletin ve Apo'nun yaşadıkları bu endişe sonucu, bu doğrultuda Apo tarafindan size iletilen mesaj neydi? Yoksa PKK içinde hala yurtsever olabilecek ve Kürt Halkının menfaatini düşünebilecek birileri var korkusunu yaşayıp, yarın öbür gün olurda PKK'nin kazaren Kürt Halkının menfaati lehine bir dönüş yapmaları durumunda siz Apo için can simidi mi olarak hazırlanıyorsunuz?

YENİ ARAYIŞLAR

Uzun bir süredir tutturmuşlar Kürt Halkı için yeni ARAYIŞLAR içine girmek lazım. Bunu da sanki yeni ve çok önemli bir adımmış gibi yansıtmaya çalışıyorlar. Kürt Halkı ne istediğini bilmiyormu ki, yeni arayışlar içine giriyorsunuz? Kürdistan Krallığını kuran Mehmûdê Berzencî, ''artık düşmanlarınıza aldanmayın, merhametsizdirler, vicdansızdırlar, size acımazlar, sizi birbirinize kırdırırlar, yalan dolanlarla, para pulla sizi karşı karşıya getirirler'' deyip Mahabat Kürt Cumhuriyetini kuran Qazi Muhammed, düşman önünde diz çökmeden ölüme giden Seyit Rıza, ''halkım için feda olduğuma pişman değilim yeter ki torunlarım düşmanlarıma karşı beni mahçup etmesinler'' deyip dar ağacında idam edilen Şex Said, zindanda bedenini ateşe veren Ferhat Kurtay, yada sizin yanı başınızda şehit olan onca Kürt evladı neyin arayışı içinde olduklarını bilmiyorlar mıydı?

Kürt Halkının yüz yıllardan beridir olduğu gibi herhangi bir arayışa ihtiyacı yoktur. Bu tutum Kürt Halkını gerçek hedefinden saptırmaya çalışmaktan başka bir şey değildir. Kürt Halkının arayışa değil mücadeleye ihtiyacı var, çünkü bu halk ne aradığını ve neye ihtiyacı olduğunu sizin bilemeyeceğiniz kadar net bir şekilde biliyor. Kürt Halkının Kürdistan'ın dört parçasının bir bütünlük içinde bağımsızlığına kavuşmasından başka arayışı yoktur! Bunun dışında yapılacak her türlü safsata ve arayış halkın gözünü kapatmaktan başka birşey olmayacaktır! Utanmasanız, Kürt Halkı bağımsızlık istiyor mu diye referanduma gitmeyi önereceksiniz.

PKK içerisindeyken yıllarca elbirliğiyle Markist ve Leninist ideoloji eşliğinde Kürdistan'da olmayan sınıf çatışması ve cinsiyet çatışması olduğunu ön plana çıkartıp Kürt Halkını işin özünden uzaklaştırmaya çalıştık. Katkı sağlayamıyorsanız da en azından halkı hedefinden saptırmaya çalışmayın.

Zahoda, Hewlerde, Süleymaniyede Güney Kürdistanın her yerinde yaşamını çok zor şartlarda ikame etmeye çalışan, zamanında sizin komutanlığınızda halkı için ve sizin için gözünü kırpmadan ölüme giden insanlara 10 senedir neden yüzünüz çevirdiniz? Onları sokak aralarında gördüğünüzde neden yolunuzu değiştirdiniz? Peki bugün ne oldu da kapı kapı gidip o insanlarla görüşmeye başladınız? Şimdi hangi yüzle onları toplama ve yanınıza çekmeye çalışıyorsunuz? Onların sırtında bu kez kimin değirmenine su taşımayı düşünüyorsunuz?

Yoksa MİT için mi onlari tekrar bir araya getirme gayreti içine girdiniz? Bunu yaparken onlara MİT ile görüştüğünüzü söyleme cesareti gösterdiniz mi? Unutmayın ki, halktan gizli yapılan görüşmeler ve gizli siyaset hiçbir zaman halkın menfaatine olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır.

Siyasetten biraz da olsa anlayan ve kıyas yapabilme becerisine sahip olan herkes Türkiye'de belli ölçülerde olumlu gelişmeler yaşanmakta olduğunu görebilmektedir. Doğal olarak biz Kürtlerinde bundan payımızı almamız çok fazla abartılacak bir durum değildir. Nitekim hakkımız olanı bile alamıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin 90 yıllık tarihine bir bakıp; Kürtler açısından değerlendirdiğimizde de Tayyip Erdoğan farklı bir yerde olabilir. Son dönemde durumu öyle trajik bir hale getirdiler ki, bir milletin kaderini bir insanın iki dudağının arasından çıkan iki kelimeye mahkum edecek konuma getirdiler. Kürtleri adete Erdoğan ne dese onu kabul etmemiz lazım noktasına getirmeye çalışıyorlar. Erdoğan, bir kez ''Kürdistan'' dedi onlar için herşey bitti. İyi güzel Erdoğan bunu dedi de peki hemen ardından "Biz bu topraklar üzerinde ameliyat yaptırmayız'' deyişini nereye koyacaksınız?

Kırk milyon insan bu kadar mı iradesiz? Bu kadar mı aciz? Nüfusu yüz binler olan halklar kendi kaderini tayin ederken, Kürtler kendi kaderlerini belirleyemiyor mu? Unutmayin ''fakirlerin asıl trajedisi, beklentilerinin fakirliğidir'' diyor Adam Smith. Bizim beklentimiz, birilerinin bize birşey vermesi değil, kendi mücadelemiz sonucunda kendi öz haklarımızı elde etmek olmalıdır. Sayın Mesud Berzaninin de dile getirdiği gibi "Bağımsız devlet her Kürdün rüyasıdır" ve bundan vazgeçmek Kürt Halkına ihanet olacaktır.

KİRLİ İNSANLARLA TİCARİ İLİŞKİLER

Türkiye Cumhuriyeti yıllarca halkımıza karşı kabul edilemez yöntemler kullandı. Belkide bunlardan en yaygın olanı işkence ile insanlarımızı baskı altına alıp, yanlış şeyler yapmalarını sağlamaktı. Çok sayıda insan tutuklandı ve bu yöntemlerle kendi halklarına karşı iftiracı yapıldı. Acı olsada bu gerçekliği gözardı edemeyiz. Toplumda bu tarz insanlarında olabileceğini kabullenmek lazım. Fakat kabul edilemeyecek şey bunu gönüllü olarak yapıp ellerindeki potansiyeli kendi halkına karşı kullanmaları ve bu temelde halka zarar vermeleridir.

Garisa Bölgesinde (Pervari) gurubu imha edilip kendisi devlete teslim olan ve sonrasında itirafçı olup gerilla üzerine yapılan operasyonlarda kılavuzluk yapanlarla neden ve hangi siyasi yada ticari mantıkla bir ilişki içerisinde olduğunuzun açıklaması varmıdır acaba ?

Bu tarz insanlarla ilişki içinde olmanız sonucunda neler yaşandı? Bunun Kürt Halkına ne gibi bir getirisi olacağını düşünüyorsunuz? Hem ajanlarla alıp verişiyorsunuz, hem yurtsever oluyorsunuz(!) hem de Kürt ittifakı için çalışıyorsunuz. Peki sizin ilişkilerinizde red ve kabul ölçütleriniz neler?

PKK nin MİT ile yada EL MUHABERAT ile görüşmesinden ne farkı var bu tür yaklaşımların. Sözde PKK, Türk Devletinin ve Suriye Devletinin düşmanıydı. Böyle bir durumda bunlarla bu kadar sıkı ilişkiler içinde olmasının mantığı ne ise sizin MİT ile ve bu tarz kirli insanlarla olan görüşmenizin mantığıda aynıdır. Sizin gibi sayısızca insan ayrıldı, onlar birşeyler yapamıyorlarsa bile sizin gibi Kürt Halkının duygularını kullanıp halka zarar vermiyorlar. Gençliğini o dağlarda halkı için mücadele etmeye adayıp, yaşlılıklarında bedenlerinin bile kaldıramayacağı işler yapıyorlar. Kısa yollardan para kazanmayı bilecek bir tek akıllı sizler misiniz? Tutturmuşsunuz Kürt mirasına sahip çıkacağız diye. Kürt mirasına bu gençleri öldürenlerle, öldürttenlerle iş yaparak mı sahip çıkacaksınız? Onların kanı üzerinden ekonomik çıkar elde ederek mi?

ULUSAL KÜRT KONGRESİ

Abdullah Öcalan devletle birlikte çok büyük bir çaba gösterip kendi istekleri doğrultusunda Ulusal bir Kürt Kongresi yapılmasını istedi. Bu kongrede temsiliyetin ve delege seçimin parti düzeyinde olmasi gerektiğini dile getirip önceden neyin hazırlığını yaptığının sinyallerini veriyordu. Bu temeller üzerine yapılacak bir kongrede Apo'nun ve devletin istekleri ön plana çıkacaktı ve kongreye bunlar dayatılacaktı. Çünkü siyasi partiler açısından kıyaslama yaptığımızda Kürdistan coğrafyasında PKK güdümünde olan siyasi partiler çoğunluktaydı. Ellerinde bulundurdukları bu partilerin içine birde PWD'yi eklemek istiyorlardı. Hatırlarsanız bu kongre döneminde PWD bizi neden kongreye almıyorsunuz? PKK kongreye katılmamızı engelllemek için ellerinden gelen herşeyi yapıyor deyip bas bas bağırıyorlardı. Aslında bu taktikle kongreye girebileceklerini düşünüyorlardı.

Şükürler olsun ki; Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve duyarlı yurtsever kesimin çabasıyla Kürt Halkının geleceğini tehlikeye atacak bu kongre yapılmadı!

Kongre sürecinden umut ettiklerini alamayan Ferhat, Botan ve ekibi alternatif bir plan devreye sokmak istediler. Nitekimde bu çok gecikmeden kendini gösterdi. Devlet ve PKK, PWD'ye yönelik saldırı planıyla PWD'nin gündemden düşüşlerini engelleyip kendilerini gündemde tutmaya çalıştılar. Elimizde yaralılar var diyebilirler ki; bu muhtemelde doğrudur, fakat unutulmamalıdır ki, hiç bir tetikçi işin perde arkasını bilemez! Sadece kendisine verilen görevi yapar. Farzedelim ki, böyle bir saldırı olacaktı. Bunu onlara kim haber verdi? Yoksa MİT mi uyardı kendilerini? Tüm bu gayretler sözde yapay muhalif parti ve yapı oluşturma ve bunun varlığını halka kabul ettirme çabalarıydı.

FERHAT ile AYRILMA

Diğer bütün konularda olduğu gibi bu konuyla ilgili de halkı bilgilendirme ihtiyacı duymadılar. Zaten işin perde arkasında kalan gizli şeyler olduğu için bu konuyla ilgili bir açıklama yapmaları da beklenilecek birşey değildir. PWD'de zaten kimse kalmamıştı. Kalanlarda, Ferhat'tan rahatsızdı ve Ferhat'ı istemiyorlardı. Ferhat elinde bulunan paralarla lüks bir yaşam sürerken diğerlerinin içinde bulunduğu durum göze batıyordu. Gurup uzun bir süre bu olumsuzluklara rağmen garanti belgesi olan olan Ferhat'ı yanlarında tuttu, fakat bıçak kemiğe dayandığında, yapacak birşeyleri kalmamıştı artık. Anlam yüklemeye çalışıp bunu siyasi bir ayrılma gibi göstermek yalanlara bir yalan daha eklemek olur.

Belkide Ferhat Urfaya belediye başkanı olmak için ayrıldı, Bunca mücadeleden sonra hayali buymuş ya (!) Acaba Botan'da Varto'dan mı aday olacak?

Yakın bir zamanda Rudaw TV de yapılan bir programa katılan Ferhat işin özünü biraz daha net ortaya koydu. PKK den başka bir gücün varlığını kabul etmeyen Ferhat, İbrahim Güçlüye "siz Kürt Halkı için ne yaptınız, sadece kaçıp gitmekten başka" diye soruyordu. Ey be akıllı adam küçük Öcalan, kuruluş amacınız öncelikli olarak Kürt Aydınları ve Siyasetçileri tavsiye etmek değil miydi? Kurulduğunuz günden bu yana sizin gibi düşünenlerin dışında kime yaşama alanı bıraktınız, kime siyaset ve mücadele hakkı tanıdınız ki? Bu insanlar kendi özlerini muhafaza ederek yıllarca güçleri yettiği ve sizden (bizden) fırsat buldukça çabaladılar. Hiç birşey yapamadıylarsa bile en azında bizim 35 senedir bu halkada verdiğimiz tahribatı ve zararı vermediler. Ama bu konuda Ferhat'ı suçlamak çok doğru bir yaklaşım olmaz, çünkü Ferhat'ın genetik olarak yüzünün kızarmasını beklemek hata olur. Ferhat sadece kendisine verilen görevi yerine getirmekte, fakat bu tarz insanları Kürt Halkının temsilcisi olarak ekranlara çıkartmanın anlaşılır ve izah edilebilinir bir tarafı yok.

Neden bunları söylüyoruz? Çok mu gerekli? Evet ihaneti ve suçu görüp sessiz kalmak yada bunları görmemezlikten gelmek, bu ihanete ve suçlara aynı ölçülerde ortak olmaktır. Bunun başka bir tarifi ve açıklaması olmaz. Kendimizi halkımıza karşı sorumlu hissedip görev olarak gördüğümüz bu gerçekleri söylüyoruz. Aklıselim olarak davranmamız gerektiği ve yanlış açıklamalardan kaçınmamız gerektiği söylenebilir. Birileri için yada birilerinin çıkarı için değil halk için aklıselim olarak düşünmek ve davranmak bir görev olmalıdır!

''Kendi kimliğini bulmanın en iyi yolu, kendini başkalarına hizmette kaybetmektir."diyor Gandi. Kendi öz değerlerinden taviz vermeden başkalarının doğru çalışmalarına yardımcı olarak bu sağlanabilinir. İşin özünde kimlik sahibi olamayan kişiler yada yapilar, başkaları tarafından kendilerine uygun görülen her türlü kimliğe bürünmek zorundadirlar. Bu tip insanlar ve yapılar işin özünde kimliksizdirler.

Halkimiz bunları neden şimdi açikliyorsunuz gibi bir soru yöneltebilir.

Gurup adına onlardan birisi beni arayıp yeni bir sürece girdiklerini ve yeni bir yapılanmanın içinde olduklarını belirtip onlarla hareket etmemi istediler. Böyle bir yanlışın içinde olmayacağımı ve neden onlarla hareket etmediğimi ona anlatıp kendilerininde yanlış yerde olup yanlış şeylere hizmet ettiklerini üstüne basa basa söyledim. Yakın bir zamanda kendilerinin yaptığı yanlışları kamuoyuna bir yazıyla açıklayacağımı belirttim. Kürtlüğü kullanıp, gurupsal çıkar elde etmeye çalışıp halkın mezarını kazıp Kürt Halkının geleceğiyle oynamaya hakları olmadığını söyledim.

Biz aile olarak bilinçsizce fakat yurtseverce gücümüz oranında bu yanlışlara katkı sağladık. Eğer bilincimiz ve öngürülerimiz yeterli olsaydı Kürdistan tarihinde teoriyi pratiğe dönüştüren Ferit Uzun gibi değerli Kürt liderleri PKK tarafından şehit edildiğinde herşeyin farkında olup PKK ye ve bu olumsuzluklara katkı sağlamazdık.

Her türlü zeminde biz halkımıza özeleştiri vermeye hazırız. Halkımız şunu çok iyi bilmelidir ki PKK sisteminin içinde olupta suçsuz olduğunu dile getirebilecek kimse yoktur. Önemli olan geçmişin karanlıklarını ve pisliklerini ortaya çıkartıp bundan sonraki dönemde halkın menfaatine çalışmaktır.

Biz Botan gibi, Tayyip Erdoğan'ın çıkaracağı affı bekleyip eve dönmeyi düşünmüyoruz yada Ferhat gibi Hac'a gidip günahlarımızı affettirmek gibi riyakarca bir yolu da tercih etmiyoruz. Biz bu yazılarla halkımızı muhattap alıyor, halkımıza özeleştiri veriyoruz ve buna bağlı olarakta her ortamda Kürt Kamuoyu karşısında hiçbir kaygı taşımadan tartışmaya hazır olduğumuzuda söylüyoruz. Ayrılma noktasından sonra çok farklı siyasi yapıların içinde yer alabilme şansı olduğu halde özümüzü kaybetmemek için sadece seyirci kalmayı tercih ettik. Ahlaki olarak belgesiz ve kanıtlara dayandırmadan hiç birşey söylemedik. Parti tarihinde, çözümlemelerde, Apo ile olan görüşmelerde, kongre tutanaklarında, PKK'nin eğitim notlarında, kendi özeleştiri raporlarında bu dile getirdiklerimizin hepsi fazlasıyla mevcuttur.

Bu gerçekleri dile getirdiğimiz için bizim hakkımızda çok farklı ithamlarda bulunabilirler, hatta farklı yönelimlerin içine de girebilirler. Bu yazıya başlarken bunların hepsini biliyorduk. İbn-i Sina'nın dediği gibi "Bir kimse kendisinin ne olduğunu bildikten sonra, kendisini bilmeyenlerin onun hakkında söylemekte oldukları sözlerin, onun nazarında hiçbir önemi ve etkisi yoktur". Biz ne olduğumuzu ve bu mücadeleyi ne için yaptığımızı çok iyi biliyoruz. Eğer bizim söylediklerimiz yalan ve temelsiz açıklamalar ise onlar için de bir önemi olmasın.

İnsanları sahte ittifaklarla kandıracağınıza gelin bu halk adına elinizi vicdanınıza koyun, uluslararası bir çagrıda bulunun, bir araştırma komisyonu kurun. Devlet Cizrede, Şırnakta, Diyarbakırda, Batmanda, Hakkaride Kürdistan coğrafyasının bütünde neler yaptı. Failli meçhuller, asit kuyuları, kayıp ettirmeler ve buna benzer birçok yöntem uygulandı. Devlet bu halka neler yaptıysa bire bir kopyasını biz de, kendi halkımıza uyguladık! Zele Kampına, Xinere Kampına, Bekaa ve Barliyasa gidin bir araştırma yapın ve bakın 35 sene boyunca ne işkenceler etmişiz, binlerce kişiyi nasıl toprak altı ettiğimizi tekrar göreceksiniz. Bu halkın bu mücadelenin emeklerine sahip çıkın, yazıktır bu yanlışlardan dönün artık.

Diyarbakırlı Avukat Tevfik Bey'in dar ağacına giderken "Cesedimi bütün dünyaya gösteriniz ve herkes bilsinki, kişisel haklar için değil; ulusal haklar için savaşıyorum. Yaşasın Kürdistan" sözüyle sonlandırıyorum.

Saygılarımla

selam daha öncedende bazı konularda yazı yazan arkadaşlar oldu. şoreşin bence eğer biraz namusu varsa kendi bölüğünde birbirlerini sevdiler diye idam ettirdiği zelal ve berxedanı yazsın. ayıptır. senin kirinde az değil. bir çok arkadaşın kanı senin ellerinde. bunlarıda yazmalısın. ayrıca bu insanlara bu kadar seni öfkeli kılan şey nedir. bizde kendi tanıdıklarımıza sorduk yazdıklarının çoğu yalan bilgiymiş.mesela botangille ferhat öcalan 2005 in mayıs ayında ayrılmışlar o günden beride ilişkileri yokmuş. bizde senide iyi tanıyoruz senide inan onlar katbe kat senden dürüst insanlardır. bu yazıları yazmak için para aldığın söyleniyor. bunu zaxoda herkes konuşuyor. bunun doğruluğu varmı. diğer bir konuda bunuda sorduk kimse sana hiç bir tekliftede bulunmamış. ya şoreş bilmeyende seni bu dünyayı sen yönetiyormuşsun sanar. ya sen kendi karnını bile doyuramayacak kadar aciz ve beceriksizsin. insanlara iftira ederek para kazananında halk arasında değeri yoktur. benim bahsettiğin kişilerle direk yada dolaylı ilişkim yok ama senin yazılarından sonra o insanlara sempati duydum. bu insanlara bu kadar saldırmanın altında farklı şeyler var gibi. bende eski bir pkliyim. sizin gibi anlı şanlı değilim. sıradan biriyim. ama ben berxedanın arkadaşıyım. onu nasıl infaz ettirdiğini bilirim. ben gözlerime inanırım.  ayrıca sen bu insanlarla hiç beraber olmamışsın. sadece ayrıldığında gelip botandan para istemişsin  sana para vermiş sende suriyeye aileni almaya gitmişsin ve alıp zaxoya gelmişsin bir dahada ilişkin olmamış. bir iki defa para istemişs,in sanırım onlarda paramız yok demişler tüm ilişkin bu kadarmış . nasıl oluyorda bu kadar şeyi söylüyorsun yada söyletenmi var. ben sordum ya bu pwd liler neden cevap vermiyorlar diye dedilerki ciddiye almıyoruz. başından sonuna kadar yalandır, cevap vermek ciddiye almaktır onun için kaale almıyorz demiler. bilemiyorum. umarım berxedan ve zelal içinde bir şeyler yazarsın en azından vijdanını rahatlatmak için. saygılarımla

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.