Ana içeriğe atla
Submitted by Aso Zagrosi on 5 July 2014

Aso Zagrosi: 10 Haziran 2014 tarihinde İŞİD olarak bildigimiz “Ad- Davla Al-islamiyya fi al- Irak wa-sh-Sham” adlı oluşum tarihi Kürdistan şehri Musulu alarak tümden dünyanın gündemine oturdu. Ardından örgüt Irak Sunnilerin yerleşik olduğu bir dizi şehri denetim altına aldı. IŞID ın bu ani çıkışı ile ilgili bir hayli komplo teorileri ortaya atıldı. Sizin bu konuya ilişkin düşüncelerinizi ögrenmek istiyoruz..

Davut Kurun: Komplo teorilerinin gerceklik payi olsada, esas olan Irakın özgün dinamikleridir, tarihi çok eskilere dayanan sunii – sii çatışmasının günümüzdeki tezahürüdür. Bilindiği gibi, bugün Irakta siyasi iktidarı ellerinde tutan siyasi partilerin kadroları ve kadroları , ki Malikinin kendisi de, BAAS iktidarına karşı İranın desteği ile uzun yıllar şiilik davası için illegal silahlı mücadele verdiler. ABD ve koalisyon güçlerinin ıraktan ayrılmasından sonra, Türkiyede AKP ve RTE yaptığı gibi, sandık ve seçimleri , demokrasi icin yeterli diyerek, Irakta nüfusun çoğunluğunu oluşturan şiilerin oylarını alarak iktidar oldular ve sunnilerle tarihsel hesaplaşmaya, intikam almaya başladılar. Buna Kürdistan halkı da dahil. Ancak Kürdistan güçlü bir orduya sahip olduğu için Kürdistana askeri müdahalede bulunamadılar ama haklarını kısmaya , toprak ve doğal kaynaklarını gaspetmeye, petrol çalmaya, bütçe payı vermemeye kadar gittiler. Sunni Araplar 10 yıl her türlü yolla varlıklarını ve haklarını savunmaya çalıştılar ancak giderek hakları kısıtlanmaya ,dışlanmaya uğrudılar ve son b bir iki seneden beri eski baas artıkları, siyasal islamcı örgütler ve Sunni Arap Aşiretleri yeniden örgütlenme silahlanmaya başladırklarını her kes biliyordu ve suriyedeki gelişmeler de bölgeye yansıyınca bu güçler kendi aralarında bir koalasyon oluşturup kendi bölgelerinden, Musuldan başlıyarak şii güçleri dağıttılar. IŞID bu koalasyonun içinde şimdilik belki en silahlı olanıdır, ancak IŞID ın hakimiyeti çok uzun vadeli olmayacak, ve koalisyon içinde, dünya ve bölge güçlerinin kabul edebileceği güçler hakim duruma gelecektir. Bu Irakta din ve mezhep savaşlarının uzun bir müdet daha süreceği anlamına gelir. Artk bugünden sonra eskisi gibi sunni ve şii arapları merkezi bir devlet çatısı altında tutmak olanaksızdır. Eski ırak devleti dağılması gerekiyordu ve dağıldı. Herkes kendi bölgesine hakim olarak, federatif bir devlet oluşturabilirler mi, bunu zaman gösterecektir. Bir şey daha netleşti ki, sunni ve şii Araplar, Kürdistanın haklarına saygi duymamakta, ilk fırsatta . bölgenin demokrasi dinamiği olan Kürdistana karşı birleşerek saldıracaklardır. Tarih ve güncel olaylar da buna doğrulamaktadır. Bu nedenle Güney Kürdistan Hükümeti, suni-sii çatışmasına taraf olmadan, kendi yolunu belirlemeli, kendi sınırlarını güvence altına almalı, doğan bu tarihi fırsatı iyi kulanarak demokrasi ve çağdaş değerlere bağlı kalarak bağımsızlığını ilan etmelidir. Güney Kürdistan Hükümeti, bugüne kadarki uygulamalarıyla bölgenin en güvenilir en istikrarlı ve demokratik değerlere bağlı bir yönetim olduğunu ispatlamıştır ve dünya da bu durumu takdir ile karşılamaktadır. Güney Kürdistana, şii diktatörlüğünden, ve sunii hilafet güçlerinin mezaliminden kaçan, arap, türkmen, asuri, keldani, hırıstıyan, sii, sunii, kakai, yezidi, şebek, yüzbinlerce kişi sığımıştır. Kerkükte tek 13 miletvekilinden tek birini bile alamayan sunni türkmen cephesi sözcüsü, türk tv.lerinden “kerkük Türktür, Türk kalacaktır, Peşmerge hakimieyetini kabul etmiyoruz” diyen salih Müslüm gibi Türkeyeden para koparmaya çalışan üçkağıtçıların bile can güvenliğini , siyaset ve örgütlenme hakını garanti eden bir Kürdistan, bölgenin devrim ve demokrasi merkezi olduğunu ispatlamıştır. Bu demokrasi güçleri, gerici terörist sii, sunni islamcılara kurban edilmemeli ve bağımsızlığı hemen tanınmalıdır.

Aso Zagrosi: Kürdistan başkanı kek Mesud Barzani ve diger bazı yetkililer IŞID ın Musula yönelik çalışmaları konusunda Irak merkezi iktidarını uyardıklarını, fakat kendilerini dinlemediklerini söylüyorlar. Arıca ABD yakın gördükleri devlet başkanlarının ve başbakanlarını (Almanya başbakını Merkel gibi) telefonlarını dahi dinliyorlar. Nasıl olur da IŞID ın girişimlerinden habersiz oluyorlar.

Davut Kurun: Bağdak Hükümetinin IŞID ın girişimlerinden habersiz olmadıkları kesindir. Sadece Sayın Barzani değil, bir çok yetkilinin Malikiyi uyardıklarını,tedbirler için öneriler yaptıklarını söylüyorlar. Kürdistana sığınan Musulun suni valisi, Malikiyi birçok kereler uyardığını öneriler sunduğunu TV de açıkladı. Savunma ve İçişleri bakanlıklarını da vekaleten üstlenen Malikinin ne gibi önlemler aldığını bilmiyoruz. Ancak görünen o ki, Malikinin aldığı hiç bir tedbir işe yaramamıştır. Maliki komutanı olduğu ,Ordu ve polis güçlerine sözgeçiremediği anlaşılmaktadır. Bu nedenledir ki, emirlere uymayarak direnmeyen komutanların yargılanacağını söylemektedir. Gelişmeler Bağdat hükümetinin sandığından da farklı gelişti. Uzun süredir şii maliki hükümetinin baskısı altıda olan Musul şehrini IŞID güçleri ele geçirmedi. IŞID güçleri şehri topa tutarken, Musuldaki mütefikleri, sunii aşiretler birligi ve baas güçleri ayaklandı ve şehri ele geçirdi. Sunni arap komutanlar savaşmadı. ABD işgali döneminde ayaklanmacı sunilere karşı, yine suni aşiretleri birliği oluşturularak ayaklanma bastırıldı. ABD nin çekilmesinden sonra, suni araplar dahada sınırlandırıldı, devlet kademelerinden uzaklaştırıldı, bakanları tutuklandı. Suni cumhurbaşkanı yardımcısına tutuklanma emri çıkartıldı. Bu gelişmelerden sonra suni araplar yeniden örgütlenip koalasyon kurdular ve savaştıkları islamcı örgütlerle birleştiler. Bu yılın başından beri Tikrit ve Felucede ırak ordusunu epeyce zorladılar. Bütün gelişmeler biliniyordu ancak, ancak diyaloğ yoluyla anlaşma yerine şidetle bastırma yöntemi benimsenince, gelişmelerin öne alınamaz oldu. Din savaşları öyle bir şeyki, soğan-ekmek ekonomisi ile son ferdine kadar savaş sürdürülebilinir. Çünkü nihayetinde şehitlik ve cenet vardır. Cemaat toplumları ile sivil savaşları sürdürmenin zorluğu Afganistanda Sovyet ordularının ve Nato ordularının beyhude çabalarından da anlaşılmaktadır. Maliki hükümeti de sunnii ayaklanmasına karşı şii gönüllü dini birlikler oluşturma çabasındadır. Bu uzun sürecek bir iç savaş demektir.

Aso Zagrosi: İngiltere ve Fransanın Kürdistanı ve bölgeyi kendi aralarında Sykes Picot antlaşmasi ile 2016 yılında 100.yılına giriyoruz. Bu anlaşmadan ençok zarar gören ulkeleri yeniden parçalanan ve jenosidlere uğrayan kürtlerdir. IŞID 10 Haziranda sınırları hiçe sayıp v Sykes Picot antlaşmasını yırtıp attı. Bu antlaşmanın 100.yılına doğru gittigimiz bu süreçte bundan en çok zoror gören Kürtler ne yapıyor?

Davut Kurun: Soru sınırın 4 parçasındaki kürtleri kastediyorsa, cevabı zor ve karmasık olacaktır.PKK Kuzey Kürdistanda, rojava Kürdistanında, Rojhilad Kürdistanında ciddi tarihribatlar yaratmıştır. Kuzeyde sınırları çöpe atacak olan bağımsızlıkçıların gücü ve sesi cılızdır.Rojavada suriyenin bütünlüğü içinde, suriye rejimi hakimiyetinde kanton bölgeler oluşturulmuştur. Doğu Kürdistandaki güçlerin ufukları otonomiyi geçmemektedir. Ancak tarihi gelişimler kendi mecrasinda yürümektedir. Güney Kürdistanda, otonomi ile yola çıkarak, federasyon ve bağımsızlığa kadar geldiler, tarihi akışın peşinde yürüdüler. Kürdistandaki mevcut eski senaryoların hiç biri tutmayacaktır. Çünkü gelişmelere yön verecek olan bu güçlerin istemleri değildir, bunların güçleri de değildir tek başına. Aynı zamanda düşmanın tutumu ve dünya güçlerinin tavrıdırda. Sömürgeci faşist , kürdistan realiteesiini tanımıyan güçlerle demokratik Kürdistanın birlikteligi nasıl oluşabilir.? Bugüne kadar Kürdistan halkının iradesine saygi gösteren, eşit özgür birlikteliği kabulllenen ne Arap ne Türk ne Iran oldu. Bundan sonra da değişmelerine ancak Kürditanın demokratik güçleri zorlayabilir ama artık geç kalmış olabilirler. Kürdistanın kurtuluşunu ve demokrasisini bu gerici statükocu yapılara kurban etmemeliyiz.

Mevcut sınırlara Kürdistan hep itiraz etti ve 4 parçada da mücadele etti. Bugun sayın Kürdistan Başkanı kek Mesud Barzani’nin de dediği gibi, “ artık ne düşmanlarımız eskisi kadar güçlüdür nede Kürtler eskisi kadar zayıftırlar” Kürtler iradelerini ortaya koymuş, ve bunu pratige geçirme gücüne erişmişlerdir. Bugünden sonra halkkın iradesini hice sayan ne Sykes-Picot nede Lozaan antlaşmaları geçerli değil ve bölge halklaarının iradesi ve gücü bölgenin doğal sınırlarını belirliyecektir.Kürdistan coğrafı bütünlüğü olan bir ülkedir ve sınırlar buna göre biçimlenecektir. Bu tek tek parçaların bağımsızlığı sonucu mu olacak, yada güney Kürdistan statüsünde ,birleşik kürdistanın ,bölge devletlerinden biri ile konfederal birlik mi oluşturacak.? Bunu gelişmeler gösterecek. Iran ve Türkiye bu konuda rekabet halindedirler. Ancak mevcut halleriyle, Kürdistan ne İranın şii dini rejimi ile nede Türkiyenin militarist inkarcı imhacı rejimi ile birligi mümkün değil. Kürtler, aktuel olan Güney Kürdistanın bağımsızlğını desteklemelidirler. Birlik ve bağımsızlık farklı sürecleri izleyebilir.

Ama herşeyden önce kürtler güçlerini demokratik zeminde birbirlerinin farklılarını kabullenerek birleştirmelidirler. “her kürdün hayalinde bağımsızlık yatar” ve bütün kürtler bu hedefte birleşmelidirler. bunun zemini de vardır. Parcacı anlayış sömürgecilerin himeyesinde yokoluşu getirir.

Aso Zagrosi: Gecenlerde Irak şavaşına katilan Amerikalı bir subay, George Bush’un Irak’ı güney Kore olarak gördüğünü ve 60 yıl alanda kalacaklarını söylediğini, fakat başkan Obama’nın Vietnam olarak gödüğürü ve askeri güçlerini çektigini yazıyordu. ABD’nın alanda ayrılmasınan sonra ‘(2011) Irak başbakanı Nuri El Maliki’nin ilk işi sunileri devletin üst kademelerinden uzaklaştırmak oldu. Cumhurbaşkanı yardımcısı kaçtı, maliye bakanı hapse atıldı, ve birçok sunni ordu ve devlet görevlisi kurumlarından uzaklaştırıldı. Nuri Maliki Kürtlere karşı Dicle askeri güçlerini gönderdi.Kürdistan bütçesini kesti ve peşmerge maaşlarını dahi göndermedi. Irak Anayasasında Kürtlere ilişkin esas madddelerden,( Kerkük ve diger işgal altındaki bölgelerin geleceğine dair made de dahil) hiç birini uyugulamaya sokmadı. Nuri El Maliki, bağdat merkezli tam bir şii diktatörlüğü kurdu. Aktuel durumda yaşanan çatışmalar konusunda Kürtler nasıl bir tavır almalıdırlar?

Davut Kurun: Korede de Vietnam da da,iki kutuplu dünyaya ugun bir cepheleşme vardı. Sosyalist cephe ile kapitalist emperyalist dünya ile bütünleşmek isteyen cephelerin savaşı. Irak da çok farklı bir cepheleşme vaardır. Cemaatlerin din savaşı, iktidar savaşlları din üzerinden yürütülüyor. Bu durum ne Rusyanın, ne ABD nin ne de AB ülkelerinin destekleyeceği cepheler değil. Onlar petrol bölgelerinde dünya pazarlarına açık, batı değerlerini benimsiyen istikrarlı bir yönetimin olmsanı isterler. Arap dünyası, kendilerini dünyanın imtiyazlı mileti sayar ve eski 1500 yıllara kadar süren üstün ve yönetcilik dönemlerini diriltmeye çalışırlar ve bu nedenle dini referans alarak hırıstıyan batıya karşı tavır geliştirmeye çalışmaktadırlar. Orta Doğuda Demokratik sistemi geliştirmek çok zordur.çünkü bilimi ,bilinci değil, bilincaltınını yanı dini, ahlakı cinselliği temel alarak politik tavır geliştiren cemaat toplumlarıdır, kaotik toplumlardır. Böylesi toplumlarda zor ve şidetle yönetim olmadı mı, cam parcaları gibi irili ufaklı paçalara ayrılır ve parçalar birbirleri ile çatışır. Barış ancak bir tarafın boyun eğmesi ile mümkün olur. Irak, Kore ve Vietnamdan çok afganistan, Mısır, süriye libya tunus ve türkiyeye benzer. Nuri El Maliki istesede yüzyıllardır intikam hırsı ile yanan sii toplumuna sunni haklarına sayğıyı kabul ettiremezdi. Kürdistan hükümeti bu konuda çoook çaba gösterdi. En son sunni, şii ve Kürdistani gurupları arasında imzalanan “Hewler Mutabakatı” da iyi niyet gösterisinden öte gidemedi. Demokrasi bir yaşam kültürüdür. Siyasallaşmış din bu kültürün yeşerme zemeni değil, dahası da zehiridir. Kürdistan hükümetinin şii maliki hükümetinden anayasal ve yasal haklarının yerine getirmesi beklentisi beyhude bir beklenti olduğu net ortaya çıktı. Maliki güç gösterisi yaptı ve yapmaya devam edecek. Sorun demokrasi ve hak degil güç ve zora boyun egmeye alıştırılmış toplumsal kürtürdür. Dolayısı ile Irak da siyasallaşan sunni ve sii islamın bir arada yaşama şansı yok, ve mevcut gelişmeler dağal mecrasına akarak sunni ve sii bölgelerin ayrılması ve kendi federe yönetimlerini oluşturmalarıdır. Kürdistan her iki komşu bölge ile iyi komşuluk politikasını temel almalıdır. Kürdistan yönetiminin bağımsızlık referandumu yerindedir ve bağımsız devletni ilan etmelidir.

Aso Zagrosi: Geçenlerde General Davil Peraeus yaptığı bir açıklamada eğer Amerika hava saldırılarıyla İŞİD’i vurursa “şii milislere hizmet eder”diyordu. Diger yandan İŞİD, sunni mezhebi ideoloji olarak kulanan Arap ırkçısı bir yapılanmadır. Eski Baasçıların yoğun bir şekilde bu hareketin içinde yer alması bu gerçekliin açık bir ifadesidir. Bazı Kürd çevreleri “bu savaş bizim savaşımız değildir” diyorlar. Eğer İŞİD vb yapılar bölgede dikiş tuttururlarsa Kürdistan ile doğrudan komşu olacaklar. Ayrıcı sunni Araplar, Musul Kerkük ve diger işgal altındaki Kürd bölgeleini kendi toprakları olarak görüyorlar.Yarın çıkacak çatışmalarda Türkiye dahil bir dizi Arap ülkesi onların yanında olacaktır.Kürdistan yönetimi yarınları da düşünerek şimde nasıl bir tavır takınmalıdır?

Davut Kurun: Kürtler ne sunni nede sii paramiliter güçlere yardım etmelidir. ABD da hangi tarafı vurursa karşı tarafa yardım etmiş sayılacağı açıktır. ABD nin maliki yönetiminden rahatsız olduğunu açık dile getirmektedir. Sunni paramiliter güçlerden de rahatsız olduğu bilinir. Doğru olan, bölgede demokratik ve meşru zeminde duran Kürdistan güçlerini desteklemesidir ve sunni ve şii bölgelerin kendi yönetimlerini kurmasına yardımcı olmasıdır. Diger taraftan şii araplarda sunni araplarda Kürdistanın valığına, işgal altındaki toprakların kürdistana katılmasına karşı oldukları ve birleşebilirlerse birlikte Kürdistana saldıracakları da açıktır. Kürtler bu savaşa taraf olmamalı derken, savaşa askeri olarak bir tarafta yer almamayı kastediyoruz. Yokska bölgedeki her gelişme Kürdistanı etkiliyecektir ve tavrını etkiliyecektir. Politika bir çok araçla yapılır, mutlaka savaşa taraf olmayı gerektirmez. Kürtler çevrelerinde dost ve demokratik değerlere, istikrar getiren siyasal yapılanmalara destek verirmelidir.Maliki de, IŞID da bu değerlerden uzak, paramiliter dini örgütlerdir, bölgeye savaş ve ızdıraptan, zulümden başka bir şey vermezler ve kürtlerin dostu olamazlar. Kürtler bölgenin belirleyici gücüdür, ne malikiye ne Işıda tetikçilik yapamaz. Ancak şii ve sunni güçleri,Kürdistan ulusal haklarını , çağdaş demokratik değerleri kabul etmeye zorlamalıdır. Bu Türkiye için de geçerlidir. Kürdistani güçlerin anti demokratik ırkçı dinci sömürgeci özelliği olan Türkiyilileşme yerine, Türkiyenin biraz Kürdistanileşerek demokrasiye, çağdaş değerlere, hukukun üstünlüğüne, laikliğe doğru adım atmalıdır. Yoksa yıllardır türkleştirilen kürtlerin biraz daha türkleşmesini istemekle demokrasiye ulaşılmaz, aksine uzaklaşacaktır. “Avrupa Birliğinin yolu Dıyarbakırdan geçer”. Komşu halklar ve devletler etnik ve dini savaşlara girerken, Kürdler bilimin, aklın, sağduyu ve rasyonalizmin yolunu gösteriyorlar. Bu duruşu ile Kürtler bölgeye örnek olurken, neden sömürgeci gericilerin politikalarına alet olsunlar. Artık orta doğuda çözüm yeri Ankara,Bağdat, şam yada Tahran değil, Hewlerdir.

Aso Zagrosi: beyaz saray son günlerde doğrudan Kürdistan Başkanı kek Mesud Bazrani, ıran sunni ve Şii yönetileriyle ilişşkiye geçerek, “teröre karşı ortak mülcadele “ ve “ bağdat yönemini Şii, Sunni ve Kürd ekseninde “ yeniden yapılanmasını istiyor. Eğer Kürdler Armerikanın bu istemini kabul etseler hangi taleplerle Bağdata gitmelidirler.?

Davut Kurun: IŞID’in hilafet devleti kabul edilemez, ve IŞID’ın sivil halka karşı vahşi ve zalimane tavrı kabul edilemez. Ancak aynı şey Şii paramiliter güçlerin yaptıkları da kabul edilemez ve bunların terör eylemleri engellenmelidir ve Peşmerge güçleri bu görevi layıkıyla yapmaktadırlar ve sivil halka yardımcı olmaya çalışmaktadır. Ne vaarki, terör kavramı, meşru ve demokrasi mücadelesi veren güçlere karşıda kulanılmakta ve bu tanımı redetmek gerekir. Sunni halkın, Şii bağdat hükümetinin diktatörlüğüne karşı haklarını savunmak terör eylemi değildir. Bağdat hükümeti demokratik yolları tıkamıştır ve sunii halkı silaha sarılmaya mecbur bırakmıştır. Dolayısıyla burada, baskı Şii hükümeti üzerinde kurulmalı ve Sunni kesimde IŞID dıştalayacak, ancak böylece terör tecrid edilebilinir. Ayrıca Kürtler Bağdata gitmemeli ve muhtemelen Hewlerde görüşmeler sürdürülecekti ve Maliki, yönetimi terk etmeli ve Kürdistanın ayrılma hakkı dahil diğer ulusal haklarını tanıyan, ve sunilerin kendi yönetimlerini kabul eden bir hükümet kurulmalıdır. Yeni hükümet Kürtlerin bağımsızlık haklarnı tanımalıdır.

Kürtler artık Anayasanın 140.md. tatbikini istememelidir. Bu madde fiilen gerçekleşmiş Kürdistanın sınırları dışında kalan bölgelere peşmerge güçlerini yerleştirerek, Kürdistan hükümetinin hakimiyeti altına almıştır. Şii ve Sunni arap güçleri, Federe Kürdistan’ın haklarını tanımamakla, birliğin yolunu tıkadılar. Artık Kürdistanı güçler bağımsızlık talebi dışında bir secenekleri yoktur. Kürdistan Başkanı sayın Mesud Barzani de bağımsızlık isteğini açıkça dile getirmekte ve uluslararası alanda da olumlu destek almaktadır.

Aso Zagrosi: İŞİD de facto sınırları ortadan kaldıdken Kürdler hala kendi aralarında duvar sınır henderler örüyorlar. Kürdistan kazanımları tüm düya Kürdleri için Sykes picot antlaşmasını çöpe atmak için tarihsel bir imkan sağladı. PKK, Güney Kürdistan Hükümeti ve parlamentosu oluştuğu zaman hemen karşısına “Botan ve Behdinan Savaş Hükümetini” çıkardı. Bugün ise Batı Kürdistan’da “Kanton” ile Kürdlrin karşışına çıkıyor. Bu girişimleri nasıl yorumluyorsunuz.?

Davut Kurun: soru, cevabını kendi içinde taşıyor. Kürtlerin yığınca sorunu vardır. Hem 4 parça arası sorunlar, hemde her parçanın kendi içindeki sorunları. Ancak bütün bu sorunların üstesinden ancak, barışcıl,demokratik ve diyaloğ yolu ile çözüm bulma konusunda bütün kürtler itifak etmelidirler. Hiç bir Kürdistani güç diger kürdistani güçler alehine olacak şekilde dış güçlerle ilişkiye girmemeleri konusunda da mutabık olmalıdırlar. Güney Küdistan hükümeti, bağımsızlığının bedelini diger parçalardaki kürtlere ödetmemeli ya da PKK bağımsızlıkçı güçleri desteklemiyorsa, sömürgeci güçlerle itifak halinde bağımsızlıkçı güçlere saldırmamalıdır. PKK güney Kürdistanda bağımsızlığa karaşı propağanda edebilir ve destek bulursa halkın isteğini bağımsızlıkçıların önüne koyar. Aynı şekildeHalkın bağımsızlık talebine de saygı göstermek zorundadır. Aksi durumda Kürdistani güçleri karşısında bulacaktır. PKK bu gün programıyla Kürdistani bir parti olmaktan çıkmıştır. Kürdistani değerlere karşı bir tavır belirlemiştir.Devlet, federasyon istemiyoruz diyerek kültürel hakları baz alarak kendi partisinin devamı ve güveni için yasal “statü” istemektedir. Bu statü Suriyede Esad rejiminin tahamül sınırları içinde Kanton şeklinde, Türkiyede AKP ve MİT in tahamul ve insaf sınırları dahilinde kültürel haklar şeklinde gerçekleşecektir. Bu Kürdistani bir Statü değil. PKK Kürdistanin geleceğini, kendi parti ve liderinin geleceğine bağlıyor. PKK eğer Güney Kürdistandaki Kazanımlara karşı tavır alırsa, kendi teşhirini ve kürtler içindeki varlığının da sonunu getirmiş olacaktır. Bunu yapacağına ihtimal vermek istemiyoruz. Kürdistan ulusal Kongresi toplanmalı ve Kürdistani güçler arasındaki ihtilafların çözüm yollarını belirlemelidir ve dayanışmalarını sağlamalıdır.

Güney Kürdistandaki diger bir sorun da yeni durumun ortaya çıkardığı de Facto durumdur. İşgal altındaki topraklar, Kerkük ve Xanekin gibi şehirler Kürdistana katıldığına göre, buradan seçilen miletvekillerinde Bağdat yerine Hewlerde ulusal parlamentoya katılmalıdırlar. Bu durumda YNK , Goran’ın önüne geçerek ikinci güç olacaktır ve doğal olarak hükümette gücü oranında etkili olmak istiyecektir ve bu sorunda kürdistan parlamentosunda çözülmelidir.

Aso Zagrosi: Güney Kürdistan yönetimi Arap güçleriyle çatımalar içine girerse yada bağımsız Kürdistanı ilan ederse Kürdistanın diger parçalardaki ve diasporadaki kürdler somut olarak ne yapabilirler.

Davut Kurun: Her parçadaki kazanım bütün Kürdistan için bir kazanımdır. Bağımsızlık bütün kürtlerin rüyasıdır ve böyle bir durumda her kürd nerede olursa olsun kendi savaşı ve kendi kazanımı olarak görmelidir. Kürdler artık sadece asker değil, aynı zamanda mühendis, avukat döplomat, prof. Tüccar, sanayici, modern ziraatcı , bankacı gibi her meslekten yetişmiş modern bir toplumdur ve herkesin kendi gücü ve yeteneği alanında yapacağı çok şey vardır. Yeterki kendi savaşımız ve kendi kazanımımz olarak görelim. Biz geçmişten beri bunları hep savunduk ve bunları yerine getirmeye çalışan bir gelenegin ve pratigin de sahibiyiz. Parçacı çabalar yerellikten kurtulup kurtuluşa götürmez, Kürdistan bir ülkedir ve butündür, politkalarda bu realite üzerine inşa edilmelidir. Her parçanın özgünlüğü bu gerçeği degiştirmez. Kürdistani güçler, Arap Fars veya Türk güçlerinden önce kendi aralarındaki birliği geliştirmelidirler. O zaman dış itifaklar daha kolay ve yararlı olur.

Aso Zagrosi: sorularıma çevap verdiğiniz için teşekürler.

Davut Kurun: Ben teşekür ederim.

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.