Türk Devleti Vahşetlerine Devam ediyor
Belli bir dönemden beri Türk devleti yeniden Güney Kürdistan’ın Qandil dahil bir dizi alanını bombalıyor.
Daha dün yedi sivil insanımız Türk barbarlarının saldırıları neticesinden şehid oldular.
Türk devleti Ağustos ayının yakıcı sıcaklığında Kürdistan benzinine bomba yağdırıyor ve ülkeyi yakıyor.
Kürd liderleri ve kurumları çeşitli protesto mesajları dışında hiç bir pratik adım atamıyorlar.
Kürdistan sahipsiz ve avukatsız.
Yıllardır Kürdistan Parlamentosunun kararına rağmen Türkler Güney Kürdistan’daki üslerini terketmediler.
Türkler üzerine baskı kuranda yok.
Türkler tarih boyunca yaptıkları tüm soykırımların, katliamların ve vandalistlerinin hiç birinin hesabını vermediler.
Kürdistan’da bombalamadıkları ne dağ kaldı, ne şehir, ne köy, ne nehir ve ne de ova kaldı.
Bir Cudi, Agirî, Munzur, Bêxêr, Qandîl, Zagros dağları, Dicle, Firat, Xabur ve Munzur nehirleri dile gelseydi, Türklerin Kürdistan’daki vahşetleri binbir gece masallarını binlere katlardı.
Türklerin vahşetlerinden dolayı zozanlarına çıkmayan aşiretler ve onların hayvan sürüleri yaşamış olduklarını anlatsaydılar, bir Kürd çobanının kavalının eşliğinden dünya mateme boğulurdu.
Her Kürd seceresinin son 200 yılını bilmiş olsaydı, Türk barbarlarının kıyımlarına hedef olmayan tek bir aile bulunmazdı..
Kürdler Kürdistan’da yaşanan Türk vahşetini yazmadılar.
Yazılmayan tarihte yok.
Belgelenmeyen soykırımda yok.
Bunun için Türkler rahatlıkla eski kıyımlarına yenilerini katıyorlar.
Kürdlerde duyarsız..
Fakat, tarihe baktığımız zaman, daha doğrusu klasik Kürd edebiyatına baktığımız zaman Kürd şairleri Türk kelimesini “sitemkâr”, “zalim”, “hilebaz” “zulüm” ve “kötü” anlamında çok yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.
Baban Mirliği döneminde Kürd edebiyatına Nali ve Salim ile birlikte damgasını vuran Kurdî bir çok şiirinde Türkleri yermektedir.
Kurdî bir şiirinde şöyle diyor:
“Tûşî yarî hatum sehhar û duzid û hîlebaz,
Turk reftar û tabî’het kafir û sufî numa”
Kurdî burada “Turk reftar” derken Osmanlıların o dönemki kötü ahlakından sözediyor..
Kurdî başka bir şiirinde “Tazî, Tirk û Fars wêney yarit nîye” diyor.
Baban Mîrliğinin Osmanlılar tarafından yıkılmasında sonra Kurdî yazdığı bir şiirinde o dönem yaşanan vahşeti açık bir şekilde gözler önüne sermektedir.
Kurdî şöyle yazıyor:
“Xelatî Rom, welatî çol û wêrane le Baban da,
Le kawl da nebê, aşyanî kunde, lale naxwênî”
Burada açık bir şekilde görülmektedir, ki Romlar(Türkler) Baban’ı yani bugünkü Suleymaniye’yi harabeye çevirmişler ve insanları şehirde çıkarıp, şehri çöle çevirmişler.
Türklere karşı Kurdî’nin yaptığı bu tespitleri diğer Kürd şairleri Mehwi(1830-1904), Edeb(1859-1916) ve daha başkaları da yapıyor.
Hatta Mehwî kendi dönemini bitemlerken Türk, aşkların kasaphanesini gördüğü zaman ben birinci Yezid ve burası ikinci Kerbela diye durumu değerlendiriyor.
Türklere yada o dönem Kürdler arasında yaygın bir şekilde söylenen Romlara ilişkin klasik Kürd edebiyatçıları tarafından yapılan bu tespitlerin yabana atılacak bir tarafı yok.
Yurtsever Kürd şairlerinden Haci Qadrî Koyî bin sekizyüzlerin sonlarına doğru Türklerin Kürdlere karşı vahşetini şiirleriyle ölümsüzleştirirken “Artık Bilbaslar Zozanlara çıkmıyor” diye yalınıyordu.
Aktüel durumda ise Türk devleti Kuzey Kürdistan’ın kırsal kesimlerindeki binlerce yerleşim yerini viran etmiş, milyonlarca Kürdü büyük şehirlerin varoşlarında açlık ve yoksulluğa mahkum etmiş durumdadır. Türk devleti bununla yetinmiyerek bugün ise Güney Kürdistan’ın kırsal kesimlerini kuzeyleştirmeye çalışıyor.
Köprüler uçuruluyor!!
Yerleşim yerleri tahrip ediliyor.
Ormanlar ve tarlalar yakılıyor..
Kürdler göçe zorlanılıyor.
Kerkük ve diğer işgal edilen Kürd bölgeleri yıllardan beri Kürdistan bölgesine dönmüyorsa, bunun en büyük sorumlusu Türk devletidir.
Saddam’ın yıkılmasından sonra büyük oranda Türklerin tehdit ve baskılarından dolayı Kürd liderleri gereken ulusal duruşu sergilemediklerinden dolayı bu bölgelerin geleceği belirsizliğe itildi.
Bugün Suriye’de yaşanan olaylar konusunda Türk devletinin hassaslığı ve oradaki gelişmeleri “iç mesele” gibi algılanmasının esas nedeni oradaki Kürdlerin özgürlüğünden korkmasıdır.
Yani kısacası Türkler dünyanın neresinde olursa olsun, Kürdlerin hiç bir hak ve hukuka sahip olmasını istemiyor.
Türkler Kürdistan’a bombalar yağdırırken, hâlâ bazı insanlarımız “biz silaha karşıydık” diye yırtınıyorlar.