Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 25 October 2009

Anadillerimiz kutsaldır

Cem Yılmaz'ın kız kardeşi, abisine filminin adı için ilham veren bu cümleyi eğlenerek söylemekte haklıymış.

Yazıya “oralıyım, Goralıyım“ diye başlayınca ben de içimden bayağı kikirdedim doğrusu.

Üstelik ben hakikaten oralıyım; en azından baba-yarımla Goralıyım...

Gora, Slavca “dağlar“ demektir, Goralılar da “dağlı“dır velhasıl.

Lakin, “Goralı“ kelimesi ailemizde pek kullanılmaz; bizimkiler ait oldukları coğrafyayı büsbütün daraltarak, kendilerine “Brodlu“ derler daha ziyade.

Kastettikleri, Brod-Prizrenski'dir.

Kosova'nın güneyindeki Gora bölgesinin kucağında, çoğunluğu Goranice (Naşinski) konuşan ve kendisine “Gorani“ diyen Müslüman Slavların yaşadığı bir yerdir Brod-Prizrenski.

Goranilerin 18. yüzyılda Müslümanlığa geçen Sırp Ortodokslar olduğu söylenir.

Babamın ailesi de, işte Brod-Prizrenski'li, yani Gorani'dir.

İkinci Dünya Savaşı'nın arefesinde, karısını ve çocuklarını Türkiye'ye taşıdıktan sonra, savaşın son yılında henüz gencecik bir adamken vefat eden büyükbabam, bütün Balkan dillerini konuşurmuş.

“Anadilimiz Goranicedir“ diye anlatır babam, “ama bizden önceki kuşakta ailenin bütün erkekleri Manastır'da, Selanik'te, İstanbul'da eğitim görüp çalıştıklarından Türkçe ve Sırpça konuşurlarmış aralarında. Kadınlarsa Goranice...“

Bugün sayıları elli bini geçmeyen Goralılara sorarsanız kesin bir dille “Biz Arnavut değiliz, Sırp değiliz“ derler.

Aralarından “Kosovalıyız, Makedonuz“ diyenler çıksa da tek tük, çoğunlukla “Buralıyız, Goralıyız, herkesle ayrı gayrıyız“ havasındadırlar.

Ama hiçbir Goralı Türkiye'ye yakınlığını gizlemez; çoğu benim ailem gibi Türkiye'ye yerleşmiş birçok göçmen ailesinin akrabasıdır zira.

Brod'da, mesela, büyük camide Türk bayrağı dalgalanır; duvarlarda Türkçe, Bosna'yla dayanışma sloganları yazar.

Bunları size anlatıyorum, çünkü serdeki “oralılık, Goralılık“ sayesinde, Balkanlar'da, özellikle de Makedonya ve Kosova'da ne olup bittiğini, gazetecilik merakını aşan bir aidiyet hissiyle izliyorum ben.

Kosova'daki “anadilde eğitim“ tartışması da yakından ilgilendiriyor beni.

Ve tam da bu nedenle, dünyanın bu en genç cumhuriyetini çok seviyorum doğrusu.

Zira halkının çoğunluğu Arnavutça ve Sırpça konuşan Kosova, bu iki dile “resmî dil“ statüsü tanımakla kalmıyor; Kosova Anayasası, Türkçe, Boşnakça ve Romca'nın, “belediyeler seviyesinde resmî statüye sahip ve yasalar dahilinde herhangi bir seviyede resmî kullanımda olmasını“ da hükme bağlıyor.

Goranice ise yasalarda, “Boşnakça ile Makedonca arasında bir dil“ diye tarif ediliyor ve Kosova Eğitim Yasası, Goranice kullanım ve öğrenim hakkını güvenceye alıyor.

Yani benim “el kadar“ Kosova'nın “avuç kadar“ Brod'unda yaşayan akrabalarım, Arnavutça ve Sırpça'nın yanı sıra Goranice ve Türkçe'yi de öğrenebiliyorlar okulda; bu dilleri hemen her yerde konuşabiliyorlar.

Yine de, Kosova'da Türk azınlığın parlamentodaki temsilcisi olan Kosova Türk Demokratik Partisi, “anadilde eğitim hakkı“nı temel meselelerden biri olarak gündemde tutmayı sürdürüyor.

Zira halen Prizren, Mamuşa, Priştine ve Gilan belediyelerinde yaşayan Türk kökenliler, okulöncesi, ilk ve ortaöğretimi anadillerinde görme hakkına sahipler ancak Vuçitırn gibi bazı kentlerde ortaöğretimde Türkçe dersi görülmesi için siyasi mücadeleye devam etmek gerekiyor.

Ve ben, büyükbabası Brod'dan gelme bir İstanbullu, büsbütün Türkleşmiş bir Gorani olarak bu mücadeleyi kalben destekliyorum.

Esasen, “anadilde eğitim hakkı“ bakımından Kosova'nın dağları ile Kürdistan'ın dağları arasında bir fark da görmüyorum. Silahlarını geride bırakıp Kandil'den inerken yanlarında getirdikleri dokuz maddelik talep mektubunda “anadil hakkı“ çok önemli bir yer tutan PKK'lılar için Kürtçe (ve hatta Zazaca) ne denli önemli; Kürtler (ve hatta Zazalar) için, annelerinden işittikleri dili her yerde konuşma ve okulda öğrenebilme hakkı ne kadar kutsalsa, Brodluların da Goranice (ve hatta Türkçe) konuşma ve öğrenme hakkı o kadar kutsal benim için...

Ve büyük bir çoğunluğu Balkan göçmeni, dolayısıyla da sonradan Türkleşmiş Slav kökenliler olan Trakyalı, Marmaralı, Egeli milliyetçilerin, bu memleketin en kadim halklarından Kürtlerin “Kürtçe eğitim“ talebine hararetle karşı çıkmaları hüzünle gülümsetiyor beni.

Böyle zamanlarda, içimden yükselen ince bir ses Türk milliyetçiliğiyle dalgasını geçiyor:

“Ne mutlu Kosovalıyım diyene.“

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.