Skip to main content

GÜNEŞIN MELEĞI ŞÊĞIM NE YAPARDI?

Ulusal semboller ve bayrak olayı üzerine

Bu kisa çalişma, semboller, özellikle politik sembolller, konusunu işliyor. Önce sembollerin genel olarak önemi ve ödevleri üzerinde duruluyor. Sonra bayrak tartışmaları örneğinde semollerin Kürt politik mücadelesi için önemi ve Kürtlerin sembollerine ilişkin politik tutumlari değerlendiriliyor.
Bu çalışma iki dilde – Kürtçe ve Türkçe – hazirlandi. Önce elektronik yayınlandığı için ve okuyucuyu yormamak için yararlanilan kaynaklar verilmiyor, ama klasik yayında kaynaklar verilecektir.

Bu çalışmayı yapma önerisini Sayın Osman Aydın yaptı, çünkü daha önce azınıklar konusu üzerine bir kısa çalışması Gelawej’de yayınlandı. Bu çalışma, mekalesinin bir devamı sayılabilir. Sayin Osman Aydın Çalışmayı okudu, eleştrilerini bildirdi. Ancak yazının sorumluluğu bana aittir. Hocam Osman Aydın’a saygılarımı sunuyorum.

Sözlük Anlamı ve Geçmişi:
Sembol, Yunanca bir kemlimedir ve birleştirmek, kavuşturmak olarak tercüme ediliyor ve kendisinin üstende bir anlamı ifade eden bir işarettir.
Antik dönemde insanlar ziyaretlerinde bir birbirlerine, kilden yapılmış bir eşyanın (örneğin çanak, halka gibi) bir parçasıni verirlerdi. Karşılıklı ziyaretlerde bunlar birleştirilerek, kavuşturularak misafirin, daha önce ziyaret edilen ailenin üyesi olduğu kanıtlanıyordu. Bu, kişinin kendisini tanıtmanın dışında, kişiler arasında dostluğu, birbirine başlılığı ifade eden bir sembol sayılmaktaydı. Yüzük en yaygın başlilik semboldür.

Bu gün bile gizli ve tanınmayan kuryelere yırtılmış kağıt paranın bir parçası verilir ve giden yere de diğer parça gönderilir. Kurye oraya vardığında yanında götürdüğü parçayı gösterir ve bu parçalar birleştirilerek kuryenin gerçek kurye olduğu anlaşılır.

Sembollerin işlevi ve Ödevi:

Semboller önemli işlev ve ödev yerine getirirler. Kanaatlerin, politik ve dini inançların ve özlemlerin işaretsel ifadesidirler. Sembollerin yardımıyla insan bir sonuca varabilir, tanıyabilir. Çünkü onlarda bireysel ve kolektif ortaklıklar yoğunlaştırılarak (işaretsel, yazılı ve sözlü değil) ifade edilmiştir. Biçimde rahat anlaşılır, ama estetik olarak derin ve geniş anlamı olan ayrıma işaretidir sembol.
Ritscht bir adım daha da ileri gider. Ona göre semboller, sözcük, eylem veya gestik yerine bilinçli ve olgun bilgi kazanımlarının temsilcileridir ve „başka şekilde ifade edilmeyen şeyler semboller vasıtasıyla dile getiriliyor“ der. Sigmund Freud ve diğerleri ise sembolleri, olgun bilgi kazanımlarını bilinçten çıkarma olarak görürler.
Belli bir insan topluluğu sembollere belirlediği bir anlamı yükleyerek sembolün nesnel işaretini (yapısını) aşan fark edilir bir görünüm verir. Semboller nesnel yapısını aşan duygusal anlamlarını yitirdikleri zaman, sıradan bir işarete, rumuza, simgeye vs. dönüşür ve katılaşır, Toplum içindeki etkisini yitirir. Nihayet bir klişeye dönüşür. Bu, diğer işaretler (örneğin trafik işretleri) ile semboller arasındaki önemli bir farktır, çünkü diğer işretler ve tabelaların tersine sadece üzerine çizilen nesneyi ifade ederler.

Dinlerin, Halkların ve Politik Yapıların Sembolleri:

ınsanlar günlük yaşamlarında sık sık sembollerle karşılaşır, onlarla yaşar; onları fark edip etmeme, bilerek algılayıp tahlil edip etmemek önemli değil. Örneğin renklerin sadece bilgi edinmemiz için değil, psikolojik ve sembolik önemleri de var. Dinler, halklar (uluslar) ve politik yapılar, ana düşüncelerini sembolleştirerek ifade ediyorlar.

Bu iki konu üzerine biraz daha ayrıntılı durmakta yarar var.
Dinlerde tekerlek sonsuz dönüşün, boş mezar yeniden dirilişin ve yol yaşam biçiminin sembolleri olarak değerlendirilirler.

Her dinin kendine özgü sembolleri var. HIristiyanlık’ta tüm HIristiyan dünyasını başlayan anlaşmalar, örneğin Apostolikum, var. Haç, HIristiyan dininin önemli bir sembolü olarak kabul ediliyor ve Hazreti Isa’nın çarmıha gerilişinin simgesidir. iki eşkenar üçgenden oluşan Davut YIldızı ve eşit ve yan yana dizilmiş yedi kanatlı şamdan (menora) Yahudilerin sembolüdür. Hilal da islamin sembolü olarak kabul ediliyor.

Dinlerde sayılara sembolik anlamlar yüklenmiştir. Dört sayısı yılın dört mevsimini, dört gök istikametini; 12 sayısı, yılın 12 ayı ile özdeşleştirilir. Ezidi dinine göre yedi önemli bir sayıdır; Allah’ın yedi meleğini simgeler. Allah istediği zaman bu meleklerini yer yüzüne gönderir veya onların varlığını insanlara his ettirir. Taus-i Melek ise gökten yere indiğinde, tavus kuşuna bürünerek inmiştir. Ezidi dinine göre, gezegenler, özellikle güneş, kutsal sayılıyor. Çünkü Allah’ın Meleği ğêğims (Güneşin Meleği), insanlara varlığını güneş seklinde devamlı biçimde sezdiriyor. Bu nedenle Ezidiler günde üç kez güneş yönüne bakarak dua ederler. Bilgisizlik nedeniyle bazıları Ezidileri „güneşe tapanlar“ olarak adlandırırlar.
Dini semboller gibi halkların (ulusların) ve kurdukları devletlerin de sembolleri vardır.

Ulusal semboller nasıl tespit ediliyor? Kişiler bunları istedikleri gibi keyfi olarak değiştirebilirler miş En önemlileri hangileri sayılabilir?

Ulusal semboller, ulusal kimliğin, dilin, eylemin önemli parçası sayılırlar. Toplumun tüm üyelerinin itirazsız kabul ettiği ana düşünce ve kanaatlerdir. Çünkü bu ulusal semboller vasıtasıyla halk, gurur duyduğu, övünüp büyük gördüğü tarihi ve kültürü ile manevi bir bağ kuruyor. Semboller, ulusun yoğunlaşmış manevi değerleridir ve bir ulusun kendisini ve değerlerini diğer ulus ve değerlerden ayıran esas özellikleridir. Bu nedenle kimse bu ulusal sembolleri ne keyfi olarak tespit edebilir ne de değiştirebilir. Halkın şerefli tarihinde oluşurlar ve halka mal olurlar.
Ulusal sembollerin en önemlileri arasında dil, ulusal renkler, ulusal bayrak ve ulusal marş sayılır. Bunlara ulusal bayramlar, kahramanlar, anıtlar ve destanları da eklemek gerekir.

Halklar bu sembollerini kurdukları devletin sembollerine dönüştürür, böylece hem devletini hem de kendisini dışarıya karşı temsil eder. Hiç bir modern devlet sembolsüz işlemez. Bunun iki önemli nedeni var. Biri pratiktir: Devlet sınırlarını, bağımsızlığını ve otoritesini sembolleriyle belirler. Anlaşmalar, yazışmalar ve diğer belgeler devletin sembolleri kullanılarak hazırlanır ve kesinleşirler. Diğer bir nedeni de manevidir (tinseldir): Devlet vatandaşlarının büyük gördüğü tarihinin, kültürünün ve inancının sembollerini kullanırken vatandaşlarının yurduna başlılığını (yurtseverliğini), ortaklıklarını, dayanışma duygusunu ve politik kader birliğini ifade etmek ister. Yani devlet ortak ulusal kimliğin oluşmasını amaçlar. Ulusal marşın eşliğinde tören ile bayarak çekilerek ve ulusal bayram kutlanarak (is hayatı durdurularak) ulus sembolleri yaşatılır.

Kürtler ve Türklerin Sembolleri:
Kürtler ve Türklerin ulusal sembolleri hangileridir? Aralarındaki fark nedir?
Kürtlerin sembolleri arasında en önemlileri olarak şunalar sayılabilir:
• Dilleri
• Kürtlerin dünyayı tanıma ve yorumlamadaki felsefi bilgisi, Ezidilik ve onun düşüncelerini en az bin yıl önce Kürt dili ve alfabesiyle yazıya döken MIshefa Reş ve Kitabı Celve (Allah’ın vahiy ettiği kitap)
• Ala Rengin (KIrmızı, beyaz ve yeşil zemin ortada doğan güneş)
• Ey Raqip Marşı
• Ulusal Bayramı Newroz ve kahramanı Demirci Kava
• Mem û Zin Destanı
• Kürt ve Kurdistan’in kurtuluşu uğruna mücadele edip şehit düşen yakın çağ önderleri (Örneğin: şeyh Ubeydullah, şeyh Sait, Seyit RIza, Qazi Muhammed, Büyük Mustafa Barzani)
Kürt ulusal sembolleri bugün ülkelerini sömüren ve onları baskı altında tutan Türkiye, Iran, Suriye ve Irak’a (Saddam dönemine dek) karşı verilen mücadele sürecinde oluştular.

Kürt dili, Türkçe ve Arapça’dan tamamen bağımsızdır, onlarla hiç bir bağı yoktur. Her Kürt insanı diliyle gurur duyuyor. Her Kürt, daha önce Kürtlerin mücadelelerinde taşıdığı, 1946 da Mahabat’ta (Doğu Kürdistan) ilan edilen Kürdistan Cumhuriyet’inde ve bugün de Güney Kürdistan Cumhuriyeti’nin göğe çekilen Ala Rengi’nin Kürdistan semalarında dalgalanmasından duygulanıyor ve gurur duyuyor.

Kürt bayranın bugünkü biçimi, Kürt manevi dünyasının milattan 3000 yıl önceki dünyayı tanıma ve yorumlamadaki felsefi görüşünün modern yorumudur. Islamlığın Kürdistan’da 650 yılından itibaren Arap istilası ile Kürt dünyasına zorla kabul ettirilmesinden önce Kürtlerin orijinal manevi dünyası Islam ve HIristiyanlık gibi bir dine dönüştü. Kürtlerin dünyayı tanıma ve yorumlama felsefi bilgisi olan Ezidilik halen de Kürt aydınları tarafından Islam ve HIristiyanlık gibi bir din olarak değerlendiriliyor. Arapların dünya görüşlerini Kürtlere zorla kabul ettirerek Kürtlerin Kürtçe olan dünyaya bakış dimenziyonunu geriletti. Kürtler düşünsel olarak fakirleştirildi ve bu nedenle de kendisini ezen Arapların, Iranların ve Türklerin baskısına karsı silahsız ve zayıf kaldılar. Ama bayrak, dil ve güneş örneğinde görüldüğü gibi Kürtlerin Kürtçe olan manevi dünyasını tamamen yok edemedi. Ezidiler onu korudular. Müslümanlaşan Kürt kardeşleri düşünsel olarak her ne kadar fakirleştirilmişlerse de tarihsel Kürt sembollerinden tamamen vazgeçmiş değiller. (Bu konu, Ali Tuku birlikte yakında yayınlanacak bir çalışmada daha ayrıntılı araştırmış.)

Ömürlerini Kürtlerin özgürlüğü ve mutluluğu için yitirmiş Kürt kahramanlarının önünde Kürtler saygıyla eğiliyor ve onları saygıyla anıyorlar. Newroz Bayramı ve mitolojisi, artık Kürtler için vazgeçilmez bir ulusal bayram haline gelmiştir. Karanlık dönemin sonu, aydınlık ve özgürlüğün sembolü haline gelmiştir. Kürt halkı böyle inanıyor. Bu tarihsel hikayenin anlatıldığı gibi olması veya olmaması tartışması önemsizdir.

Türk sembolleri şunlardır:
• Türkiye Devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe’dir.
• Bayra, ay yıldızlı al bayraktır.
• Milli marşı Istiklal Marsı’dır.
• Ulusal kahramanı olarak Atatürk ve Atatürk milliyetçiliği tercih edilmiştir.
• Başkenti Ankara dır.

şüphesiz Türkler için kendi dili ve bayrakları önemlidir. Türkler, Osmanlı döneminden beri bu bayrak altında hem kendilerini savunmuşlar hem de saldırdıkları ülkeleri işgal ederken ellerinde bu bayrak vardı. “Osmanlica” da dense yine Türkçe konusuyorlardi. Türk Ordusu, Dersim, AŞrı ve şeyh Sait önerliğindeki Kürdistan ulusal direnişleri üzerine yürürken de elerinde ayni bayrak vardı. Türk Ordusu, PKK direnişçilerine saldırırken yine önlerinde ayni ay yıldızlı Türk bayra dalgalanıyordu. PKK militanlarından kurtardığı Kürdistan dağlarına ayni bayrak dikiliyor.

Türk istiklal marşı, Türklerin milli duygularını ifade etmektedir, ama onun Kürt geleneği ve mücadelesiyle hiç bir ilgisi yoktur. Kürt politikacılarına hapishanelerde saatlerce bu ve benzeri Türk marşları zorla dinletiyordu, ezberletiliyordu.

Atatürk, Türklerin tartışmasız önderidir ve Anadolu’da Türklerin en zayıf döneminde Türkiye Cumhuriyetini kurdu ve Kürtlere rağmen Türk iktidarını yerleştirdi. Atatürk milliyetçiliği, Türk devlet politikasının –Marksizm, Leninizm, faşizm gibi – ideolojik esasını oluşturur. Ideolojik devletlerde olduğu gibi, Türk milliyetçiliği anayasanın güvencesi altına alınarak devletin resmi ideolojisi haline getirilmiştir. Kürdistan’ın tüm coğrafyasında Kürtlere Türk devletinin bu sembolleri – Atatürk heykelleri dikilerek, bayrak dalgalandırarak, daşlara “ne mutlu türküm” diyene yazılarak – gösterilerek his ettiriliyor ve benimsetilmeye çalığılıyor.

Türk Bayranı Yakma Olayı ve Kürtlerin Tutumu:

Vatandaşların devletin sembollerine başlılıkları, devlete başlılığın ölçüsü olarak görülür. Devlet sembolleri seçerken buna dikkat eder. Sembollerini keyfi ve sadece vatandaşların bir kısmının veya devlet içindeki halkların bir kesiminin ulusal sembol ve değerleriyle kendisini temsil ettirdiği zaman tüm vatandaşları kaynaşmasını sağlayamaz ve dayanışma duygularını ve toplum barısını güçlendiremez.

Güney Kürdistan hükümetti ve Araplar arasında bu semboller üzerine yapılan tartışmalarda Kürdistan Demokrat Partisi Başkanı Mesut Barzani bugünkü Irak bayranı Kürdistan’da asmayacaklarını söyledi. Bu bayran Kürtlerin ulusal değerlerini sembolize etmediğini, Irak Arap ordusu bu bayra taşıyarak Güney Kürdistan’da baskı ve zulmünü sürdürdüğünü, Kürtlere karsı katliam yaptığını, hatta Halepçe’ye kimyasal bomba attığını gerekçe gösteriyor. Kürt ulusunun bayranı asacaklarını, çünkü bu bayran sadece Güney Kürdistan’ın bir sembolü değil, tüm Kürt ulusunun bayra olduğunu söylüyor.

Federal Irak Hükümetiyle Kürt ve Arap halkını sembolize eden bir bayrak üzerine anlaşırlarsa, o zaman Kürt ulusal bayranın yanında Federal Irak Devletinin de bayranı Kürdistan’da asabileceklerini söylüyor. Güney Kürdistan Başbakanı hükümet görüşmeleri üzerine verdiği demecinde önemli bir sorunun bayrak olduğunu ve „Irak’ın şimdiki bayra tümden değiştirilmelidir“ diyor. „Yeni oluşturulacak Irak bayranda Kürdistan’ın rengi açıkça ifadesini bulmalıdır. O zaman biz de Kürdistan’da Kürdistan bayranın yanında Irak bayranı dalgalandırırız.“
Dolayısıyla Mersin’deki Newroz kutlamaları sırasında - nasıl yaptıkları önemli değil – çocukların Türk bayranı yerde sürümeleri normaldir. Yukarda nedenleri izah edildiği gibi Türk bayra onların ulusal değerlerini sembolize etmiyor.
Ama Kuzey Kürdistan’lı Kürt politikacıların önemli bir kesimi ya Kürt sembollerinin farkında değil, ya da politikanın nasıl yapıldığını bilmiyor.

DEHAP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, 22.03.2005’te basın toplantısında „Türk Bayra Kürtlerin de bayradır. Türk Bayra’na Türkiye’de yaşayan herkes kadar saygılıyız. Bu ortak sembolü atalarımız birlikte yarattı. Bu konuda çok hassasız. Mersin’deki olay provokasyondur. Olayı kınıyoruz.” Demokratik Toplum Hareketi sözcüleri Orhan Doğan ve Leyla Zana 23 Mart 2005’te Diyarbakır Büyükıehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’i makamında ziyaretleri sırasında yaptıkları açıklamalarda „Türkler ve Kürtler, Çanakkale’de, ınönü’de ve pek çok yerde, kurtuluş savasında birlikte kan döktü ve Türkiye Cumhuriyetini yarattı. Cumhuriyeti oluşturan ve sembolize eden değerlerin başında bayrak gelir. Bu bayrak hepimizin bayradır, ona hep birlikte sahip çıkıyoruz“ dediler. Baydemir ise „Türkiye’de yasayan bütün yurttaşlarımızın ortak değeri olan bayrağa saygısızlığı biz kabul etmiyoruz“ dedi.

Kongra Gel Başkanı Zübeyir Aydar 23 Mart 2005 tarihinde yaptığı açıklamada „Newroz’da Kürt halkı özgürlük talebini yükseltmiştir. Kürtler kendi değerlerine sahip çıkmıştır. Hazmedilmeyen budur, hazmedilmeyen Newroz kutlamasıdır, kimsenin değerleriyle bir problemimiz yok, ancak Kürtlerin de değerlerine saygı duyulması gerekir“ dedi.

Diğer Kürt parti ve örgütleri de açıklamalar yaptılar ve olayın bir provokasyon olduğunu iddia ettiler. Onlar açıklamalarında PKK nın legal kolları gibi Türk bayrana sahip çıkmadılar, ama Türk sembollerini ret ettiklerini de açıklamadılar. Bayrak yüzünden suçlanan çocuklara sahip çıkmadılar. PSK’ın tutumunu bilmeyenler bu Kürt örgütün de Türk bayrana saygı duyduğu kanısına varabilir. PKK’den ayrılan PWD ise ilk önce susmayı tercih ettti. Buna karşılık bağımsız Kürt çevreleri ve şahsiyetleri, RIzgari ve Kawa açık bir biçimde Türk bayranı ve sembollerini ret ettiklerini açıkladılar, suçlanan çocuklar ile dayanışmaya girip Kürt sembollerini yaygın propaganda etmeye başladılar.

PKK’nin legal çevrelerinin yaptığı açıklamalar ve cocuklara karsi araştirma komisiyonu kurmaları Türkleri ikna edemedi ve onlardan Türk sembollerine daha fazla bağlılık bekliyorlar. Taha Akyol 22 Mart 2005’te Milliyet’teki yazısında „NEWROZ gösterilerinde Türk bayranı yakmaya kalkmaları... Ayrı bayrak açmaları, Kürt milliyetçiliği’nin ‚etnik ayrılıkçılık’ hareketidir. Hem bir ülkenin vatandaşı olmak, hem o ülkenin bayrana saldırarak ayrı bir bayrak açmak, birlikte yaşamayı tahrip eder.(...) Orhan Dogan, Derya Sazak ile yaptığı görüşmede Türkiye'de Türklerle Kürtlerin iç içe geçtişini, federasyonun düşünülemeyeceğini’ söylüyor ve ‚vatandaşlık başı’nı’ savunuyordu. (Milliyet, 24 şubat 2005) Federasyonlarda bile tek milli bayrak olur.(...) Doğan gibi Kürt politikacılar 'söz'le ifade ettikleri şekilde Türkiye'nin bütünlüğüne, vatandaşlık başına ve kader birliğine inanıyorlarsa, bu üst değerlerin kutsal simgesi olan milli bayrağa sahip çıkmaları, saldırıları kınamaları gerekir.(...) ÇAĞIMIZDA etnik, kültürel ve dinî kimliğin ifadesi ve ‚özel hukuk’ alanında kurumlarının oluşturulması demokratik bir haktır. Bu hak, aynı zamanda ‚vatandaşlık’ sadakatini, ve bu sadakatin milli sembollerine, bu arada milli bayrağa saygı gerektirir" diyor. Konuyla ilgili yazan tüm Türk yazarlari Taha Akyol’un ifade ettigi görüşleri savundular.
***
Genel Kurmay Başkanı verdiği demeçte Kürtleri „sözde vatandaş” olarak niteledi. Bazı Kürt çevreleri bu „sözde vatandaş“ nitelemesine şaşırdılar ve Genel Kurmay Başkanına karşı ceza davası açılmasını talep ettiler. „Sözde vatandaş“ nitelemesi doğrudur. şaşılacak ne var? Kürtler, sözde bir vatandaşlık başının dığında Türkiye’de görülür başka bir haklara mı sahipler? Dilleri, kültürleri ve tüm ulusal sembolleri yasak değil miş Kimlikleri, yani ulusal ve demokratik hakları yasak değil miş Kurdukları partileri hemen kapatılıp, yöneticileri cezalandırılmıyorlar mı? Hangi hak ve hukuklarına saygı gösteriliyor? Cumhuriyetin kuruluşundan beri Kürdistan özel yönetim yasalarıyla yönetilmiyor mu? Soruları çoğaltmaya gerek var mı?
Kişiler ulusal sembollerini diğerlerinin sembolleriyle karsılaştırdığı zaman kendi ulusal sembollerinin daha belirgin olarak farkına varır. Karsılaştırma kişiyi hem duygulandırır, hem de düşünsel ve etiksel farklılıkları anlaya bilir.

Ulusal semboller, halkları birbiriden ayiran önemli özelliklerdir. Bu nedenle Kürdistan’daki Türk sembollerine Kürtlerin saldırmasını değil, saldırmamasına şaşırmak gerekir. Dünyanın her yerinde ezilenler ezenlere karsı mücadelelerinde ilk saldırılarını hakim devletin veya ulusun sembollerine yöneltir. PKK da silahlı mücadeleye başladığında ilk saldırdığı kurum Türk Ordusu güçleriydi.

PKK Başkanı Abdullah Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye götürülmesinden sonra PKK’nın politikasında temelli bir politik stratejik değişikliğin olduğu görülüyor. Abdullah Öcalan ve Türk Ordu yönetiminin direkt ulaştığı HADEP ve Demokratik Toplum Hareketi arasında bir parelellik, ama onlarla PKK’nın silahlı kanadı (HPG) ve Zübeyir Aydar arasında önemsiz sayılmayacak farklı politik tutum olduğu anlaşılıyor. Bu farklı politik tutum, sadece Bayrak olayında değil, Kerkük, Irak seçimleri ve Güney Kürdistan Federal Cumhuriyetine karşı tutumda da ortaya çıkıyor.

PKK içindeki bu ayrşıma önemlidir. Kürt Aydını Recep Maraşlı, „PKK Abdullah Öcalan’ı AŞar mı?“ yazısında PKK nın bu önemli çıkmazına değinmişti. Züberyir Aydar ve diğerlerinin PKK Başkanından farklı tutumlarını – Kerkük, Güney Kürdistan partilerinin seçim başarıları ve en son bayrak olayında ulusal sembollere sahip çıkma – görmek gerekir. PKK, Türk ordusuna esir düşüp Türk devlet güvenlik güçlerinden bağımsız politika üretemeyen Abdullah Öcalan’ı aşarsa halkına ve ülkesine büyük hizmet eder.

Newroz olayı iki gerçeği bir daha gözler önüne serdi:

Brincisi: Adana ve Mersin Kürt şehirlerine dönüşmüşler, özellikle 1980 yılından sonraki hızlı göç ile önemli ölçüde Kürt nüfusu bu yörelere yerleşmiştir. Kürtler, oraya sadece yerleşmemiş, sembollerini de oraya taşımıştır. Örneğin Newroz kutlaması, seçimler. Bu durum Türkleri çok tedirgin etmektedir. Kürtler kuzeyde toprak kaybederek denize açılan sahlarda toprak kazanıyorlar. Taha Akyol yukarda aktarılan yazısında hakili olarak değerli Kürt Aydini Ahmet Zeki Okçuoğlu’nu aktararak Türklerin endişelerini ifade ediyor: “Kürt aydını Ahmet Zeki Okçuoğlu, gençliğinde, hayali Kürt haritaları için ‚denize de çıkışlarımız olsun diye Iskenderun ve Trabzon'u da içine alan’ sınırlar çizdiklerini, ‚sonra Suriye ve Iran'a yönelip Basra Körfezi'ne çıktıklarını" anlatır.

Ikincisi: Newroz kutlamaları özlenen düzeyde olmasa da Kürtlerin ulusal değerlerine sahip çıktığını ve Türk sembollerini ret ettiğini gösterdi. Newroz kutlamasına yüzbinlerce Kürd’ün katılması, Bayrak olayı bunun en iyi örneğidir. Böylece Kürtler, kendi kendisi icin Kürd oluyor. Bu durum Türkleri daha bir tedirgin ediyor. Türk ordusuna saldırmak tabuydu, asker öldürmek olanaksız sayılırdı. Ama PKK, silahlı mücadelesini başlatırken Türk sembollerine, yani kutsal ve dokunulmaz askerlerine, saldırarak başladı ve güçlendi. Kürtlerin derin özlemlerini yerine getirdi. Kürtler, PKK’yı bilenen tüm olumsuzluklarına rağmen destekledi. Çünkü Türk sembollerine derin kin duyuyor. Türk Devleti, Genel Kurmay Başkanının da haklı olarak dediği gibi Kürtleri „sözde vatandaş“ olarak görüyor ve onlara iddia edildiği gibi şevkatle yaklaşmıyor.

Ulusal sembollerini yaşamayan bir halk kendisi için yok sayılır. Kürtleri yok etmek için onları ulusal sembollerinden uzaklaştırmak yeterlidir. Yukarda da izah edildiği gibi onu (Kürleri) diğerlerinden (Türkler, Araplar vs.) ayıran ana özellikler sembolleridir. Araplar Kürdistan’a gelirken ilk yaptıkları, Arap dünya görüşü olan Islamlığı Kürtlere kabul ettirmek oldu. Onlara dillerini unutturmak için Kuranı Kerimin başka dillere tercüme edilmesini günah saydı. Türklerin bugün istekleri de farklı değil. Kürtlerin sembollerinden vazgeçip Türk sembollerine sahip çıkmalarıdır istedikleri.

Sembollerin önemi ve sembolik çıkışlar küçük görülmemelidir. Kürt politik hareketinin ve aydınlarının kendi sembollerine tutarlı biçimde sahip çıktığı iddia edilemez. Türkler ile başlarını koparamıyorlar. Kürtleri aydınlatma veya kurtarma iddiasıyla kurulan kuruluşların yönetim merkezleri Ankara’da veya Istanbul’dadır. Niye Diyarbakır’da, Van’da olmasını Nedeni ne? Ulaşmak istediği, kurtarmak istediği ülke ve insanlar orada değil miş

Kürtlerin bazı kesimleri ülkelerini küçük düşürüyorlar. Misafirlerini ağırlarken veya doğum günlerini kutlarken bile bunu ülkelerinde gerçekleştirmeye bile razı değiller, Kürdistan’in sahibi olmayı küçük görüyorlar.

Sadece örnek olarak vermek istiyorum, hiç kimseyi kırmak istemiyorum. Avrupa Parlamentosu Başkanı Borel „Kürdistan’a gidip Kürtlere misafir olmak istiyorum“ dedi. Leyla Zana onu nasıl karşıladı? Leyla Zana, Boreli Istanbul’da bir lokantada misafir ederek „Biz Türkler konuk severiz“ dedi. Kürt aydını olduğunu söyleyen, sık sık Kürtlere nasihat eden ve feodallerle devlet kurulmaz diyen (Bkz. Gelawej) Tarik Ziya Ekinci Istabul’da 80. doğum yılını kutluyor ve herhangi bir Kürt aydını doğum günü töreninde konuşturulmuyor. Değerli Kürt aydını Ruşen Arslan „80 yıllık çınar ...“ isimli yazısını internette yayınlıyor ve bana konuşma fırsatı verilseydi şunları söylerdim diyor. Kürt asıllı büyük yazar Yasar Kemal ne yapıyor? Kürt asıllı olduğunu inkar etmiyor, ancak Türkiye, Anadolu romancısı olduğunu söylüyor. Bir Türkiye yazarı olarak Kürtlerin haklarının verilmesini söylüyor, ama bunu bir Kürt olarak talep etmiyor. Kürt aydınlarının – yeterli görüp görmeme başka bir konu – Avrupa’nin önemli günlük gazetelerinde Kürtlerin durumuna dikkat çeken bir ilan kampanyasını imzalamadı. Nedenı Kürtlerle beraber görünmek istemiyor. ınce Memed Roman’ındaki Kürt kahramanını Türk kızıyla evlendirerek, „Türk ve Kürt kaynaşmasına“ ve „kardeşlişine“(!) sosyalist klişeyi kullanarak hizmet hizmete koşuyor. Merak ediyorum: Kürt aydınların, „Kürdüm, tarafım, talep ediyorum!“ kampanyasını imzalar mi?

Güneşin Meleği şêğims Kürt sembollerine sahip çıkmayan bu Kürtlere ne yapardı?
__________________________
*Ömer Tuku, ekonomi ve politika bilimlerini okumuş, Türkiye’nin Kürtlere ilişkin politikası üzerine 15 yıl önce yazdiği tezini güncelleçtirme üzerine calışma yapıyor. Doz Yayınları yayınladığı “Kürdistan’da Türk Endüstrisi: Gelişim ve Sömürü” kitabın yazarıdır.

Azab (not verified)

Thu, 04/21/2005 - 21:00

Destê te xwes bê kekê amer, xwezî ka, ev tistê te gotin Apo jî bi xwenda. an Apocîya jî bi xweenda. berê zarokên kurda di din qada duvre di bêjin ev piraveqasyone. li wan xwedî dernakevin. Bo reng û sembolên kurda an Ezdaîyan. te serê Quba sîpî quba Sixadî û Quba sexsem ji bîr kir. Ew Nisana ola ezdaîyaye di lalisa Nuranî de, Quba Sîxadî û Quba sex sems hene. di serê wan de nîsanek Sipî delal û bi qîmet heye. ew bi zêr hatîye cêkirin. Rengê Ala Kurdî Kesk û Sor û Sipî, ji Rengê Rojê rengê Zer Li nêvîye. Rengê Sor û Sipî û Zer, Her sê reng li cem Ezdaîye qutsalin hata bi libasê Qewal û micêwirê ezdaîye rengê sipîye. Rengê kesk ê sehîda ye. wexta ku, Sehîdên Ker boza, cuna ber mala Sixadî. bikarî bi xêr, bo kü sira sixadî bi ceribinin. bêma raste Sêxadî Sîxadî ewqas bi keramete. Sîxadî 40 kevir xistîye Kerê boz û wan kera, sîyandine malê. ji hingîve ji Sehîdare di bê jin Sehîdê Ker boza. Di xwazîm bêjim Her car rengê ala Kurdî Rengên Ezdaîya ne devê te destê xwes bê Li gel rêz û silavên germ

zredest Aryan (not verified)

Thu, 04/21/2005 - 22:38

Biraye Brez emer Li quliya dile xwe silaw u rezen xwe bo cenabe we araste dikm we ewende ji tendurusti, bextewari u temeneki direjxayen bo xezane we arezu dikim. hewidarin bi tekosina weya rosnakirina piroza li ser regu riseyen kurdayetiya bav u bapiren me e disa rebaza piroza serkeftina azadiye, jiyanprestiye, wekheviye li xaki kurdistan encameke hemise bide u dadimendi zal bibe. Hedi dest u gianed xwos be di gel silaw rezen birayane

Add new comment

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.