Skip to main content
Submitted by Rêvebir_D on 7 December 2014

Kürdistan hakkında gelişi güzel demeçler veren bazı Kürd politika ve siyaset aktörlerini dinlerken, küçükken köyümüzde yaşanan bir olay aklıma geldi. İlk okul üçüncü sınıfta benimle yaşıt bir akrabamız vardı. Babasından çaldığı tütünleri kirli kağıt parçalarıyla sarıp sigara olarak içerdi. O zamanlar sigara kağıtları kaçak alındığı için pek bulunmazdı. İnsanlar pipo ile tütün içmek zorundaydılar. Akrabamız babasından tütün aşırma fırsatı bulamadığı günlerde, bizden bir sınıf yukarda olan abime başvurur, abim de tütün içen ninemden tütün çalarak ona verirdi. Tüm ısrarlarımıza rağmen, küçük yaştaki akrabamızı sigara içmekten vaz geçiremedik. Bir gün yine abimden tütün istemişti. Abim de, yaz sıcaklarında kurumuş katır ve at fışkısını bir kağıda sarıp sigara diye küçük akrabamıza getirdi. (at ve katır dışkısı, kuruyunca tütüne benziyordu.) Sigarayı bitirmek üzereyken, hepimiz kahkayı bastık ve fışkı, fışkı diye tempo tutturduk. Duman altı olmuş olan küçük akrabamız şaşırmıştı. Durumu anlayınca da başladı ağlamaya. Babası bize oldukça çok kızmıştı. Bu fışkı olayı köyün tüm çocuklarının diline düşmüştü. Artık akrabamızın ismi fışkı olmuştu ve haylaz çocuklar tarafından fena kızdırılıyordu. Onun için bazen kavgalar oluyordu ve akrabamızı korumak bize düşüyordu. Tabii haylaz çocuklardan fena dayak yiyerek de bedelini ödüyorduk.

Kürdistan'ın bazı parti başkanlarının demeçlerini dinler veya okurken, ister istemez insanın kafası, insanı olmadık düşüncelere doğru sürükleyip götürüyor. Dudaklarımdan şu sözcükler dökülür:

Bu politikacılarımız duman altı olmuşlar ve bedelini de tüm Kürdistan Halkı ödüyor. Kürdistan'a esaret, zulüm ve kölelik gömleği giydiren sadece sömürgeci devletler degildir. Bazı ''Kürd'' parti başkanları, örgüt liderleri, ''Kürd aydınları'', sanki sömürgecilerin resmi danışmanları gibi çalışıyorlar. Bu politikacılarımız sömürgecilerle girdikleri samimi ilişkiler sonucu, Kürdistan'ın sömürge ve köle olarak kalması için çaba harcıyorlar.

İçinde yaşadığımız son yıllardan örnek verecek olursak, Öcalan hakkında Kürdistan'a verdiği tahribatlar hakkında oldukça çok şeyler yazıldı, anlatıldı. Onu geçelim.
Qandil / KCK, BDP / HDP , PYD ve bu kervana uyum sağlayan demeçleri ile Güney Kürdistan Başbakanı Necirvan Barzani'nin demeçlerine bir bakalım.

Her biri sanki tüm Kürdlerin onayını almış gibi bol keseden Kürdistan topraklarını sömürgrcilerin katil ellerine sunmaktan bahsediyorlar.

Selahattin Demirtaş, partisinin grup konuşmalarında adeta Türkiye Halkı'nın haklarını savunurken, elde gaz lambası ile Türkiye'nin sorunlarını çözmek için hükümeti paketler açmaya çağırıyor. Bunları isterken Kürd Halkı'nın gerçek haklarından ve ayrılma özgürlüğünden, anadil egitiminden bahsetmiyor.
Demirtaş, ''Kürd Halkı'nın haklarından bahsedip Türkiye'de yönetime gelmiş hiç bir kişi ve politikacı gösteremezsiniz '' diyor. Doğrudur, ama kendisi kimin parlamentosunda şov yaptığını ya unutmuş, ya da halkımızla dalga geçiyor. Peki hükümet ne yapıyor? ''Kürd çözümü'' adı altında kendi iktidarını daha çok güçlendirecek düzenlemeler yapıyor. Bu düzenlemeleri de Kürdistan'da Kürd Halkı'na darbe üstüne darbe vurmak için yaptığını anlamamak için geri zekalı olmak gerekir. Demirtaş, bir hukukçu olarak bu gerçekleri gördüğüne göre keskin laflar kullanarak konuşma yapması , danışıklı bir dövüş değil de nedir peki?

Demirtaş, Dersim soykırımından bahsederken, ''Devletin o zamanki tüm yöneticileri bu katliamdan sorumludurlar. Bu yöneticiler o zaman tek barti içindeydiler'' diyor ama, '' önder'' Apoları ve kendi parti arkadaşarının, Dersim'in en büyük katili olan M. Kemal'i yüz yılın ender ve büyük adamı olarak taktir ettiklerini de es geçiyor. Bunlar Kürd Halkı'nı ağıla doldurulmuş koyun sürüsü mü sanıyorlar.

Yine gazetelerden ve PKK yayın organlarından, KCK Yürütme Konseyi Üyesi, PKK'nin önemli adamı olarak duyurulan Sabri Ok'un demecine bakalım:

“Bu koşullarda silahsızlanmayı tartışmak Kürtlerin iradesine saygısızlıktır” diyen Ok, Türk ordusu ve polisinin "Kürdistan’daki varlığı ve uygulamalarının meşru olmadığını" savunurken tutuklama, gözaltılar ve ev baskınlarına karşı PKK'nın misilleme hakkını kullanacağını bildirdi.

''Önder Apo hala kendi avukatları ile görüştürülmüyor. Uzun zamandır heyet ile de görüştürülmüyor. Bu, AKP’nin tamamen keyfiyetçi, üsttenci ve Kürt halkının varlığını kabul etmeyen tutumundan kaynaklanıyor. Kürt halkının varlığını ve temel haklarını anayasal ve yasal güvenceye almadan Kürt sorununun çözülmesi zaten mümkün değildir.’’

Neredeyse üç seneyi geçti. Bu süre içinde KCK Yürütme Konseyi Üyelerinin hepsinin aralıklarla benzer şekilde çıkışlar yaptıklarını hepimiz de biliyoruz. Ne oldu? sonuç ortada. Halkımızı oyalamak ve kandırmaktan başka bir yere varılmadı. KCK Yürütme Üyelerinin hepsi son sözün Öcalan'da olduğunu belirttiler. Sabri Ok da aynı mantık üzerinden çıkışlarını yapıyor. Önderleri ve kendileri Kürdistan Devletinin bağımsızlığına karşı olduklarını söylerken, ardından bu çıkışları yapma, boş arenada boğa güreşine çıkmaktır derim. Bu çıkışlara itibar etmek sadece saflık ve hüsran olur. ''Bunları tartışmak, Kürd Halkı'na saygısızlıktır'' derken Öcalan'ı nereye koyuyor, onu bile şaşırmış durumda.

Bu kervana uyum içinde ayak uydurarak yürürken verdiği demeçler ile kötü bir ün yapan Neçirvan Barzani'ye bir bakalım:

''Kuzey Kürdistan ve PKK Türkiyenin iç sorunudur''.
''Biz Sadam'dan sonra Kürdistan'da bir savaş olacağını beklemiyorduk''
''Türkiye'nin İŞİD'e yardım ettiğini söyleyenler belge gösteremezler''
Bunlara benzer bir çok potlardan sonra, şimdi de kalkmış, ''Biz Musul için ölmeye gidemeyiz'' diyor. Sanki Musul asırlardır atalarımızın toprağı değil de, Araplarınmış gibi davranıyor. Vay yeşil dolarlar ve çıkarlar vay!!!

Hele ki dünya kamu oyunda saygın yeri olan, ''Ben başkanlık istemiyorum, Bağımsız bir Kürdistan istiyorum'' diyen Kek Mesut Barzani gibi dik duran bir Güney Kürdistan lideri var.

Kürdistan'da gerçek yurtsever, kendi çıkarlarını değil gelecek kuşakların ve Kürdistan'ın çıkarlarını önde tutandır. Güçlü bir ses, güçlü bir hareket oluşmadan ülkemizi fışkıcıların hoyratlığından kurtaramayız. Bu güçlü ses ile ilgili umutlarımız gün geçtikçe daha da güçlenmektedir. Biji Bağımsız Birleşik ve Demokratik Kürdistan. Kürdistan'ı kendi ülkesi olarak görüp seven her inançtan Kürdistanlıların eşit bir şekilde haklarını kullanacakları Kürdistan topraklarını korumak boynumuzun borcu olsun!!!

26. 11. 2014

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.