Ana içeriğe atla

MİT-PKK Görüşme Tutanaklarını Kimler ve Neden yayınladılar? / İbrahim GÜÇLÜ

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanı Recep T. Erdoğan, Arap ve Kuzey Afrika seferinin ilk halkası olan Mısır’da bulunurken, MİT-PKK’nın Oslo’daki görüşmelerinin tutanakları gündeme düştü. MİT-PKK görüşme tutanakları önce PKK’ya yakın bilinen internet sitelerinde yayınlandı, daha sonra da bütün basın organlarında genel ve yaygın bir hale geldi.

PKK’ya yakın internet siteleri, kendilerine yapılan uyarı üzerine MİT-PKK görüşme tutanaklarını yayından kaldırdılar.

PKK internet siteleri, kendilerine sanal dünyada yapılan saldırılar sonucu MİT-PKK görüşme tutanaklarını kendi iradeleri dışında yayınladıklarını açıklasalar da, çok inandırıcı gelmedi. Ben de bu açıklamayı inandırıcı bulmadım. Çünkü PKK’ya yakın internet sitelerinin bu tutanakları yayınlanmasının amaçlı olduğunu, bu amaçlarının çatışmaların yoğunlaştığı dönemde ortaya çıkan nedenlerle ve izahlarla bir çakışma gösterdiğini düşünüyorum.

MİT-PKK görüşmelerinin tutanaklarının PKK’ya yakın internet sitelerinde yayınlanmasından sonra, bu tutanakları PKK’nın basına sızdırdığına inananlar, PKK’nın neden bunu sızdırdığı üzerinde durdular. PKK dışında bu tutanakların yayınlanmasını sağlayanların devletin, MİT’in içinden birileri ve İsrail olabileceğine inananlar da, daha geniş ve global bir çerçevede sorunu izah etmeye çalıştılar.

Bundan önce de muhalefet partileri CHP ve MHP, yayınlanan tutanakların hükümeti ve AK Parti yöneticilerini yalancı çıkardıklarını yüksek sesle ifade ettiler. Ama muhalefetin de çok şaşırmış olmadığı, beklentileriyle gelişmelerin bir örtüşme gösterdiğini ortaya koyuyordu.

Muhalefet partilerinin eleştirilerinde, kendilerine göre de bir haklılıkları vardı. Çünkü daha önceleri Başbakan, “PKK ile görüşmenin şerefsizlik olacağını ve ileri sürülen iddiaların doğru olmadığını” ifade etti.

Bir dönem sonra, mızrak çuvala sığmayınca, “ulusal çıkarlar ve sorunun çözümü için PKK ile hükümetimiz değil, devlet görüşebilir” diye ucube bir görüş, devlet ile seçilmiş hükümet arsında garip bir ayrımı, geçmiş ve Türkiye gerçeğiyle örtüşen devletin Kemalist sivil-askeri geleneksel bürokratik elit olduğunu, farkına varmadan bu durumun meşruiyetini savunmuş oldu. Bilindiği gibi ben de içinde olmak üzere bir çok yazar bu tutumu ve görüşü sert şekilde eleştirdiler. Bu yaklaşımın, geleneksel devlet güçlerine teslimiyet anlamına geleceğini ifade ettiler.

MİT-PKK görüşme tutanaklarının yayınlanmasından sonra, Türkiye’de deprem olmadı. Herkesin ve bütün kesimlerin görüşmeyi doğal karşılar gibi bir psikoloji içinde olduğu saptandı. Sadece görüşmelerin kim ve kimler tarafından, neden sızdırıldığı hakkında bir açıklama MİT’ten beklendi.

MİT, önce bir açıklama yapacağını ifade etti. Ama daha sonra bundan vazgeçti. MİT’in yerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan açıklama yaptı.

Başbakan açıklamasında, Devlet/Hükümet’in PKK ile görüşmeler yaptığını açıladı. Bunun doğru bir tutum, ulusal ve devlet çıkarlarına uygun olduğunu, görüşme zamanında Başbakan Müsteşar Yardımcısı ve şimdilerde MİT-Müsteşarı Hakan Fidan hata yapmış olsa da onu koruyacaklarını ve harcamayacaklarını açıkladı.

Başbakan’ın açıklaması bununla sınırlı kalmadı, açıklamalarında iki konu daha önem kazandı. Konulardan biri, Başbakanının açık olmazsa bile başından beri İsrail’in Hakan Fidan’dan rahatsız olduğunu, dolayısıyla İsrail’in tutanakları basına sızdırmış olabileceği. Hakan Fidan’ın hedef alınmış olduğunu açıkladı. Bu açıklamasıyla, devletin ve hükümetin hedef olmadığı gibi bir sonucu da ileri sunmuş oldu. Oysa bu yaklaşım tümüyle yanlış olmazsa da eksik bir yaklaşımdır. Başbakan’ın açıkladığı ikinci konu, “PKK’ya bundan sonra iyi niyet ve tolerans gösterilmeyeceği” idi.

Çatışmalar açısından gelişmeleri yakından izlemek gerekiyor. Ama MİT-PKK görüşme tutanaklarının kimler ve neden basına sızdırıldığı konusuna girmek gerekiyor.

*****

MİT-PKK görüşme tutanaklarının basına sızdırılmasından çıkarları olanların, bunları basına sızdırmasından hiç şüphe yoktur. Görüşme tutanaklarının yayınlanmasından iki taraf başta ve belirleyici olmak üzere, üç tarafın çıkarları söz konusudur.

Bu tutanakların yayınlanmasında çıkarı olan taraflardan biri, PKK’dır.PKK ile görüşmeler, öncelikle İmralı’da Öcalan’la başladı. Bu görüşmeler sonrasında, Öcalan’ın yaptığı açıklamalarda açığa çıkan, PKK’nın hayatiyetini ilgilendiren, dağdaki elit kadronun çıkarlarıyla da yüzde yüz çatışma içinde olan bir konu vardı. O konu da, PKK’nın, bu görüşmelerin sonucunda anlaşmaya varılması halinde silahları bırakacağı konusuydu.

Kamuoyu da bu beklenti içindeydi.

Oysa böyle bir anlaşma, PKK’nın sonu, PKK’yı yöneten elitin anlamsız ve fonksiyonsuz hale gelmesi demekti.

PKK’yı yönetici elitinin bunu kabul etmesi düşünülemezdi. PKK yönetici eliti, Kürtler hangi bireysel ve kolektif haklara sahip olurlarsa olsunlar, ondan önemli ve birincil olan, kendilerinin Kürdistan’ın bir bölümünde de olsa iktidar olma istekleri ve kendi silahlı güçleriyle bu iktidarını sürdürmek istiyor olmasıdır.

Ayrıca PKK, silahlardan uzaklaştığı zaman, hayatı son bulur. PKK eliti, kendi hegemonik ve otoriter sistemini/iktidarını sürdüremez.

Böyle olduğu için de, 12 Haziran seçimlerinden önce, PKK’nın yönetici askeri eliti, AK Parti ve hükümetle ilişkileri bozmak, yapılan görüşmelerin son bulması için çok yönlü, askeri, siyasi, psikolojik bir saldırı başlattı. Bu saldırıları sonucunda da başarılı oldu. Yoğun çatışmalar dönemi başladı.

Başbakan da kendisine yönelik suikast eylemi ile Silvan ve diğer olayları bütünleştirerek, “kırılma noktasından” bahsetti.

MİT-PKK arasındaki görüşme tutanaklarının yayınlanması: Devlet ile Öcalan arasındaki görüşmenin tümden dinamitlenmesi, devletin kızdırılması, çatışmanın sürdürülmesi koşullarının yaratılması sonucunu doğuracağı hesaplanmıştır.

Ayrıca PKK aynı zamanda çözümsüzlüğe göre tasarlanmış ve kurgulanmış bir yapıdır.

MİT-PKK tutanaklarının basına sızmasında amaç görüşmelerin dinamitlenmesi ve çatışmaların devamının istenmemesi olduğuna göre, bundan çıkarı olan güçlerden biri; PKK’yı başından beri, Kürt ulusal hareketini içerden teslim almak ve kuşatmak, Kürt ulusal hareketinin gelişmesini engellemek; bunun yanında PKK’yı kendi geleneksel iktidarının devamında bir enstrüman ve araç olarak kullanmak için kurgulamış ve tasarlamış olan geleneksel Kemalist bürokratik elit ve güçlerdir.

Bu güçler 2202 yılında AK Parti’nin hükümet olmasından sonra gerilemeye, şimdilerde tasfiye ile karşı-karşıyalar. Kendi tasfiyelerinin önüne geçmeleri için, silahlı çatışmalara, Kürdistan’da silahlı bir harekete, PKK’ya ihtiyaçları var. Bu nedenle de, PKK ile devlet/hükümet ilişkilerinin bozulmasını istemeleri kadar doğal bir şey olamaz. MİT-PKK görüşme tutanaklarının basına sızdırılması, çatışma sürecinin devamını sağlayan bir aktör konumundadır.

Kemalist elit, PKK ile de facto bir statüde anlaşma sağlamış durumdaydı. Bu de facto konum, Kürtlerin haklarının kazanılması sürecinin sürüncemede kalması, PKK’nın da kendi varlığını devam ettirmesi şeklindeydi. Görünen o ki, AK Parti Hükümeti/Devleti bu statükonun bozulmasını, ortadan kalkmasını istemektedir.

Görüşmelerle de buna statüye de son verilecekti.

Bu da hem PKK’nın yönetici elitinin ve hem de devletin geleneksel elitinin çıkarlarına aykırı bir durumdur.

PKK-MİT görüşme tutanaklarının yayınlanmasında ve Devlet-PKK arasındaki görüşmelerin dinamitlenmesinde çıkarı olan üçüncü taraf da, dış güçlerdir.Bulunduğumuz aşamada, Devletle PKK arasındaki çatışmaların yoğunlaşmasında İsrail, Suriye, İran, Ermenistan’ın çıkarları var.

PKK-MİT görüşme tutanaklarının bu dış güçler tarafından basına sızdırıldığı konusundaki alternatif görüşü zayıf, uzak bir alternatif olarak görmekteyim.

İbrahim GÜÇLÜ
(
[email protected].)

Amed, 17. 09. 2011

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.