Ana içeriğe atla

Kamışlo Katliamı üzerine Heybet Açıkgöz Ile Söyleyisi

12 Aralık 2007 tarihi Kamışlı katliamının 27. yıl dönümüdür. Katliam üzerinde çok spekülasyon yapıldı. KAWA Hareket düşmanları fısıltı mekanizmasını harekete geçirdiler. Amaç şayia ve kuşku yaratmak olduğuna göre olmadık iddialarda bulundular. Bu tutum onların niyetlerini ortaya koymaktaydı. Niyetlerininde hiçte masum olmadığı ortadaydı. Bu çevrelerin dezimfarmasyonlarına ve de bundan sonra olasılık dahilinde olacak spekülasyonlara cevap olacağı düşüncesiyle Qamuşlo katliamında vücuduna 13 kurşun ve sayısız şarapnel parçası almasına rağmen sağ kurtulan Heybet AÇIKGÖZ ile Newroz Com olarak E. Mail üzeri bir roportaj gerçekleştirdik. İlgiyle okuyacağınıza eminiz... Newroz ComNewroz Com: Merhaba Heybet! Merhaba.Newroz Com: Önümüzdeki 12 Aralıkta "Kamışlo Katliam"ının 27.yıl dönümünde şehid düşen yoldaşlarımızı anacağız.. Bu katliamdan yalnızca sen sağ kurtuldun... Bir çok olay yaşadın... Önce kendinizi okuyucularımıza tanıtır mısınız? Kimdir Heybet Açıkgöz? Ben 1961 yıllında Diyarbakır Lice yolu özerinde olan Lırka köyunde doğdum, Kawa ve Keldan isimli iki erkek çocuk babasıyım. Baba tarafım Lice, anne tarafım ise Karazlidir. Lice ve Diyarbakır arasındadır. Babam 5 kardeşin tek erkek çocugudur. 21 yaşında kocasını kaybeden baba annem evlenmeyip çocuklarına kol kanat gerdi. Daha önce ikamet ettikleri köyden amcalarının köyü olan Kendese'ye taşınır. 13 yaşında babamı anemle evlendirir. 1967 yıllında ben daha 6 yaşında iken Diyarbakır'da genelikle Ermenilerin bulunduğu Hasırlı mahalesine taşındı. Biz 4 kız 4 erkek kardeşiz. İlk, orta ve lise eğitimimi Diyarbakır'da tamamladım.Devrimci mücadeleye 1978 yıllında katıldım. Büyük kardeşim Fevzi Açıkgöz Diyarbakır cezaevinde belirli bir süre tutuklu kaldı. Sene 1979 iddi. Ziyaretlerine gidip gelirdim. Onun telkini ile KAWA hareketine sempati duymaya başladım. Kısa bir sürede KAWA Hareketinin bir militanı oldum. 1980 yıllında televizyon ve afişlemelerle vur emriyle arandım. 12 Eylül cuntasından sonra KAWA Hareketinin aldığı kararla önce Ciyayi Bagok'a (Nusaybin'e) daha sonra "Suriye" Kürdistan'ı Qamuşlo'ya gönderildim. Qamuşlo katliamından yüzlerce bomba parçası ve 13 kurşunla yaralanıp ölumle penceleşmeme rağmen 6 ay Suriye cezaevlerinde kaldım.Qamuşlo katliamından 7 ay sonra (6 ay Suriye zindanlarında)1981 yıllında İsveç devleti tarafindan Isveç'e getirildim. İsveç'e gelişimin ilk yıllarında siyasi çalışmalarımın yanısıra çocuk pedagogu ögrenimini daha sonra Uppsala Akademiska Üniversitesinde Tıp okudum. 1982-85 yılları arasında Türkiye tarafindan sürekli olarak İsveç'ten istendim. 1987 yıllında İsveç'te yakalanıp Türkiye'de askeri cuntanın hazırladığı Diyarbakır KAWA Hareketi dosyasında bulunan 8 cinayetle yargılandım. Dava İsveç Baş savcısı KG Svensson tarafından yürütüldü. 1989 yıllında Kasım ayında üzerime atılan cinayetlerin askeri cunta tarfindan işkence altında alınan ifadelere dayalı olduğuna hükmederek geçersiz olduğuna ve bu temelde beraatime karar verdi. 2004 yıllında Estonya'da İnterpol tarafından yakalandım. 3 ay tek hücrede kaldım. Türkiye'ye teslim edilmek amacıyla yargılandım. Kürdistan'i örgüt, kurum ve kuruluşları (İsveç, Fransa, Almanya, Holanda vs), insani kurum kuruluşlar (Amnesty, Kızıl haç) ve vatandaşı bulunduğum İsveç devletinin yardımları ile Turkiye'ye gönderilmem engelendi. İsveç'e teslim edildim.Newroz Com: Ne zaman KAWA Hareketine katıldınız? Kısaca bize Amed'e yaşanan gelişmeler, KAWA Hareketinin bölgedeki örgütlenmesi, faaliyetleri ve Amed’te şehid düşen arkadaşlar hakkında bilgi verirmisiniz?Yukarıda da değindiğim gibi KAWA örgütüne 1979 yıllında kardeşim Fevzi AÇIKGÖZ'ün çabasıyla katıldım. O dönem Fevzi Diyarbakır cezaevinydi. Sık sık gürüşüne giderdim. Onun telkiniyle PKK'den ayrılıp KAWA örgütünün sempatizanı oldum. 1978-80 yılları yöremizde siyasi alışmaların yoğunluk kazandığı, Kürd mili meselesinin en fazla tartışıldığı yıllardı. KAWA Diyarbakır örgütlememizde 3 önemli nokta üzerinde konsantre olmamiz gerekliydi.1-Kürdistan'da örgütlenen şoven Türk sol grupları halkımız nezdinde teşhir etmeliydik. Bunu Diyarbakır'da yaptığımız çalışmalarla önemli oranda başardık.2. Yoksul Kürdistan halkının yanında işbirlikçi feodal ağalara karşı mücadele etmek gerekiyordu.3-Örgutlerarası çatışmalardan kaçınmak varolanları durdurmak, sömürgeci güçler ve işbirlikcilerine karşı ulusal birlik ve cephe kurmanın koşullarını yaratmak gerekiyordu. PKK'nin Siverek ve Hilvan'da feodal ağalara karşı başlatığı yanlış mücadele tarzı aşiretler arasında çelişkileri derinlestirmişti. Buda birçok yoksul yurtsever Kürd insanının kanını akıtıyordu. Ölen öldürülen Kürd'ü. Kürd Kürd'ü öldürüyordu. Birinin adı 'telebe' diğerinin 'tırşıkcı' olmuştu. Ağalar tırşıkçılarını telebelere karşı savaştırıyor ve kendileride metropolerde zevkleriniyorlardı. Binin özerinde Kürd katledilirken ağalardan hiç biri öldürülmüyordu. PKK'nin savaş ağalarına karşı kulandığı yanlış mucadele biçiminin tersine yoksul halka zarar vermeden işbirlikçi ağalara yöneldik. Ağaların Diyarbakır'daki etkinliği büyük oranda kırdık. Bu süreçte üç değerli yoldaşımızı kaybettik. İki yoldaşımızda ağır yaralı olarak kurtuldu. Cezalandırılan MİT'ci Yayha Koçak ağanın adamları tarafından Muzafer yoldaşımız şehit düştü. Yaşar yoldaş yaralandı. Niyazi Çetin ağanın öldürülmesinden sonra DDKD örgütünün o zamanki sekreteri olan Ömer Çetin'in kardeşi Lokman Çetin ve oğlu tarafından 1981 tarihinde Şerif KURT ve Recep PAÇACI yoldaşlarımız Diyarbakır merkezinde katledildi. Yakalanıp yargılanmalarına rağmen beraat ettiler. Çünkü Lokman Çetin jitemin elemanıydı. Ömer Çetin, kardeşinin Jitemin adamı olduğunu söylüyordu, ancak kendisiyle ilişkisinin olmadığını iddia ediyordu. Bu doğru değildi. Babasının öldürülmesinden sonra kendi değişiyle politıkayı bırakmış, aile ve aşireti vasıtasıyla KAWA örgütüne karşı savaş açmıştı.Şerif KURT değerli arkadaşlarımızdan biriydi. Köylü, okuma yazması olmayan bu cana yakın yoldaşı kırsal alanlarda çalıştığımız dönemlerden daha önce tanımama rağmen bize büyük yardımları olmuştu. Fedekar ve cana yakın bu yurtsever insanın feodal ağalara karşı büyük öfkesi vardı. Daha 6 yaşında iken gözlerinin önunde babası ağalar tarafından öldürülmüştü. Yıllar sonra küçük kardeşi Salih KURT'a Niyazi Çetin (Ömer Çetin'in babası) ağanın adamları tarafından 1977 öldürülmüştü. Niyazi ağanın bulunduğu köyun çevresindeki köylerde yaptığımız çalışmalarda her yerde KAWA'cılarla karşılaşıyorduk, ama kendilerine KAWA'cı demelerine ragmen örgutle hiç bir ilişkileri yoktu. Kırsal alan çalışmalara gittiğimizde sayısız KAWA örgüt sempatizanı ile karşılaştık. Bunlardan biride Şerif KURT'u. KAWA adına aşıktı. Çünkü KAWA onun acısının dermanı olmuştu. Hiç bir KAWA'cıyı tanımamasına rağmen kendisine her yerde KAWA'cıyım diyordu. Ona göre Niyazi Çetin Dehhak kendiside KAWA iddi.Kırsal çalışmalarımızda Niyazi(ağa) Çetin ve kardeşi İzettin Çetin'in adi mahkumları kulanarak yoksul halkı soyduğuna şahit olduk. Mahkumlar yoksul halkın hayvanlarını çalıyordu. Niyazi ve İzettin ağa aracı olup para karşılığı hayvanları kurtarıyordu. Paraları adi mahkumlarla paylaşıyordu. Niyazi ağanın Kurtoğlu köyüne yakın Riclik köyunde daha önce benim okuduğum Diyarbakir Ziya Gökalp lisesinde kantincılık yapan Mehmet Açıkgöz ile (soyadımız ayni olmasina ragmen hiç bir akrabalığım yoktur) karşılaşıyordum. Diyarbakır'da KAWA ile ilişkilerini geliştirmişti. Biz bu dönem araniyoruz ve kırsal alanlardayız. Mehmet Açıkgöz, babasını Ömer Çetin tarafindan, dayısınında (Remoyi Gulemiri) Niyazi ağanın mahkumları tarafından öldürüldüğünü iddia ediyordu. Bizim kantinci Mehmet Açıkgöz'ün ailesi daha önce Niyazi ağanın köyunde kalıyorlarmış. Niyazi ağa birgün köy ortasında Mehmet'in babasına köfreder. Memet'in babasıda aynı şekilde karşılık verir. Ömer Çetin alır kırmayı bütün köy halkının gözü önunde babama hakaret etti diye bizim Mehmet Açıkgöz'ün babasını öldurur. Ömer Çetin bu olaydan dalayı aranır duruma düşer. 12 Mart 1970 tarihinde askeri cunta ülke yönetimine al koyunca önce güney Kürdistan'a sonra İsveç'e geçer. 1974 yıllında Ecevit'in afıyla ülkeye döner. Bu kriminel aranmayı kimseye söylemez. Siyasi amaçlarla arandığını lanse eder. Güney Kürdistan'da yaşanan Saitler olayında oda I-KDP'si tarafından tutuklanır. Ağaoğlu olduğu için o serbest bırakılır. Onun yerine Hasan YIKMIŞ (Birüsk) tutuklanır ve öldürülür. Şıvan (Sait KIZILTOPRAK) ve arkadaşlarının şehit edilmesinden doğan boşlukta parti lideri olur. I-KDP'nin kendisine yaptığı bu kıyağın altında kalmaz. 1976 yıllında Hakkari'de 700 YNK kadro ve savaşcının katledilmesinde önemli rol oynar. İşte DDKD'li Ömer Çetin'in kısa hayat hikayesi.Fakat işin tuhaf tarafı Kürdistan'nın yoksul, ama güzel çocuklarını katleden Jitemleşmiş bu aile kimi Kürd çevrelerince “yurtsever”, buna karşılık bireyi olduğun AÇIKGÖZ ailesi “yurtsever Kürd katili” ilan edilmesidir. Bunu yapanlar hemde kelefeli siyasi çevre ve bireylerdir. Her neyse! Mehmet Açıkgöz, Diyarbakır KAWA örgüt çevresinde kantinci lakabı olarak tanınır. O dönemde DDKD örgütü KAWA ve PKK'ye karşı okularda şiddet uyguluyordu. Hemen hemen hergün yaralılarımız vardı. DDKD'nin okullarda yoldaşlarımıza uyguladığı şiddeti durdurmak için cevap vermemiz lazımdı. Kısa sürede bunun yanlışlığını kavradık ve bundan vazgeçtik. Yeni bir taktik geliştirdik. DDKD'nin yaptığı her saldırıya karşı devletin bir işkenceci polisine yönelme kararı aldık. KAWA'ya gelen her saldırıya karşı bir işkenceci polis cezalandırıldı. Bu vesileyle kısa bir sürede Diyarbakır'daki örgutler arası çatışmaları durdurduk. Bu mücadelemizle DDKD'den ayrılıp bize katılmalar başladı. Biz sadece bize gelen saldırıları değil KUK, DDKD, TKSP (UDG) ile PKK arasında süren çatışmalarıda önemli bir derecede engel olduk. Newroz Com: 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Güney Batı Kürdistan’a çıktınız... Niçin böyle bir gereksinim duydunuz? Bu çıkış nasıl oldu? Kim önayak oldu?Cuntanın gelmesiyle halkın üzerinde baskı ve şiddet artarken devrimci kadrolara yönelik özel bir yöntem uygulanmaya başlandı. Gericilik had safhaya ulaştı. Operasyonlar ve tutuklanmalar arttırıldı. Öldürme ve işkence döneme damgasını vurdu. Bu nedenle arananların sayısı çoğaldı. Cuntanın saldırılarına karşı yeni bir mücadele biçimi ve örgütlenmeyi geliştirmek, geçici olarak geri çekilip, toparlanmak ve güçlü bir mücadeleye hazırlanmak için KAWA örgütü olarak Kürdistan'nın diğer parçalarına geçmeyi düşündük. Zaten örgütün bu yönlü kararı vardı. Bu arada örgütün kadro ve arananları Bagok dağında barındımak, buralarda askeri gerilla üsleri kurmak için çalışmalarda bulunduk. Amacımız Kurdistan'ın dört parçasıylada ilişkileri geliştirmekti. Bunun içinde "Suriye" Kürdistan'ına geçtik. YNK lideri Celal Talabani ile göruşmek, geliştirmek istediğimiz en önemli ilişkilerden biri iddi. "Irak" Kürdistan'ından Celal Talabani ile çok ciddi ilişkiler geliştirdik. Bunun yanısa "Türkiye" Kurdistan'ından Ala Rizgari ve PKK ile göruşmelerimizde oldu. "Suriye" Kürdistan'dan PSK (Partiya Sosyaliste Kurd) ilede dostça ilişkiler kurduk.KAWA örgutunun dışında bütün Kürd örgutlerinin Suriye devleti ile 'iliskileri' vardı. Suriye devleti istihbaratının diretme ve tehditlerine rağmen kendileriyle ilişki kurmayı reddettik. Şam'da kalmayı değilde halkımızın içinde, mücadele alanına yakın 'Türkiye' sınırına yakın Qamuşlo'nın Cırnık köyunde geçici kalmayı tercih ettik. Zaten örgütün kararı gereği “İran” Kürdistan'ına gitmeyi düşünüyorduk.Newroz Com: Kaç gün Qamuşlo’da ve özellikle Cırınık köyünde kaldınız?Qamuşloya bağlı Cırnık köyunde yaklaşık olarak 3 hafta Ramazan Kabreş'in evinde kaldık. Bu süreç içinde arananlar önce Bagok dağında toplanıp hergün Cırnık köyüne getiriliyordu. Bu işide çok değerli yurtsever Ramazan Kabreş üslenmişti. Bu değerli insanı 12 Aralık 1980 tarihinde Qamuşlo katliamında kendi ailesinin 6 ferdi ile birlikte kaybettik. Newroz Com: Katliam öncesi gelişmeleri bize anlatırmısınız? Çevrenizde hiç şüphelendiğiniz bir şey oldumu..? Qamuşlo katliami Türk devletinin yakın tarihinde ilk yurtdışı eylemiydi. Ancak TC devleti yalnız başına bu eylemi gercekleştiremezdi. KAWA örgütü feodal zülumkar ağalara karşı bir savaş açmıştı. Cunta dönemi cezalandırılan bu ağaların oğulları ve aşiret çevresi intikamlarını almak için Kürd yurtseverleri ve halka karşı devlet desteğiyle saldırılara başladılar. Devletle içiçe devrimcilere karşı savaştılar. Özelimizde Galibo ağa ve Niyazi Çetin ailesi özel bir rol oynadı. Heriki ailede Qamuşlo katliamına istihbaratan tutun fiili olarak katılım sağladılar. Niyazi Çetin'in oğlu Lokman Çetin ve yanında bulunan biri ile Qamuşlu katliamdan 3 gun önce Hüseyin Yıldız, M. Emin Mutlu ve Necla Baksı ile Qamuşlo'da bir restorantın ikinci katında yemek yerken bizi takip ettiğini gördük. Lokman Çetin benim dışımda yanımdaki arkadaşlardan hiç birini tanımiyordu. Durumu arkadaşlara söyledim. Bana silah teminati için ricada bulundum. Bu görev Ramazan Kabreş'in oğluWelat'a verildi. Welat'a "Türkiye" Kürdistan'ına katliamdan birgun önce geçti. Geldiğinde bana silah temin edeceğini söylemişti. O dönmeden katliam gerçekleşti.Yoldaşımız Şerif Kurt ve Recep Paçacı'yı kendi elleriyle 1981 yıllında katleden Lokman Çetin katliamdan üç gün önce Qamuşlo'da ne yapiyordu? Bizi neden takip ediyordu? Qamuşlo'da şehit düşen yoldaşlarla ilk kez ve restorantın ikinci katında otururken Lokman Çetin'in beni görur görmez tanınmamak için hemen merdivenlerden geri dönmesinin anlamı neydi? Benim onu tanıdığımı ve gördüğümü anladığı zaman ortalıktan kayboldu. Eğer rastgele iddi ise neden uzaktan takibini devam ettirdi?Katliamdan rol oynayanlardan birileride daha önce cezalandırılan Nusaybinli Galib ağanin oğlu ve adamlarıdır. Bu kişiler katliam öncesi bizi katliamın yapıldığı evde ziyaret etmişlerdi. Bizim taraftarlarımız olduğu intibasını vermek istiyorlardı. Aynı yöreden oldukları için daha çok Mehmet Emin Mutlu yoldaşımızla ilişkideydiler. Bu kişiler Qamuşlo katliamından sonra Nusaybin'de askeri kışlasına yerleştiler. Daha sonraları köy korucusu başı oldular. Yüzlerce Gerilla ve yurtsever Kürd'ü katlettiler. TC devleti bu ağaları bir araya getirerek güçlü informasyonlarla Qamuşlo Katliamını gerçeklestirdi. PKK'nin en güçlü olduğu dönemde jitemi kuran ve yöneten Cem Ersever öldürülmeden önce tüm bunları yazmış sonradan kitap haline getirmişti.İşin garip tarafi Lokman Çetin sonraları jitemin adamı olduğu canlı şahitler ve basılan kitaplarla belgelenirken, Galip ağanın bu adamlarıda köy korucusu komutanı oldular. Bu unsurların ortak yanları devlet uşaklığı yapmak ve yüzlerce Kürd yurtseverin katili olmaktır. En önemlisi ise ikisinin de TC devletinin Qamuşlo Cırnık köyunde gerçeklestirdiği bu vahşi katliamda önemli görevler almalarıdır. Zaten bu yüzden sömürgeci devlet onlari mükafatlandırıp birini Jitemci diğerini de köy koruyucusu başı yaptı. Newroz Com: 12 Aralık 1980 katliam gecesi hakkında tüm bildiklerini ve arkadaşların saldırı esnasındaki tutumları hakkında bize detaylı bilgi verirmisiniz?Kaldığımız ev ve bulunduğummuz oda silahli çete tarafından kuşatılmıştı. Aniden tüm ev ve kaldığımız oda seri ateşe tutuldu. Baskına uğradığımızı farketsekte yapabileceğimiz pek fazla bir şey yoktu. Çünkü yanımızda silah yoktu. Ramazan dayının oğlu Avdo elektriği söndurdu. O karanlıkta sadece silahlardan çıkan ateşi görebiliyorduk. Hüseyin ASLAN'ın ilk ateşle şehit düştüğüne inaniyorum, Çünkü karanlıkta duyduğum ilk ses Necla Baksı'nın 'ah yavrum' diye bağırmasiydi. Necla sekiz aylık hamile iddi. Hüseyin hoca ile karşımda yanyana oturuyorlardı. Yönleri kapıya bakıyordu. Kapıdan sıkılan silahlarin ilk hedefi onlardı.Düşmanın pencere ve kapılardan üzerimize ölüm kusan seri ateşine karşılık sadece slogan atabildik. Ilk sloganı M. Emin Mutlu hocam attı. Kafese konulmuş aslanlar gibi 'Kahrolsun Sumurgeciler! Yasasin Bağımsız Birleşik ve Demokratik Kürdistan! diye slogan attığını duydum. M. Emin hocama bir yandan eşlik etmeye, bir yandanda sırtımı duvara dayayarak sol ayağımla kapıyı içerden itelemeye çalışarak katillerin içeri girmelerini engelemeye çalışıyordum. Kapıya dayalı olan ayağımdan seri ateşli silahla ilk darbeyi aldım. Sloganlar çok kısa sürede kesildi.Sonra bayılmışım. Sersemletici bir baygınlık gibi. Hayal meyal kendimi "Diyarbakır bahçelerinde bir dut ağacının altında yatiyorum sandım". Bir anda bir sürü karışık sesler duymaya başladım. Ev yaniyor, vah vah su getirin gibi sözlerle gözlerimi açtım. Gözlerimi açtığımda sırtüstü yatıyordum, gözlerim tavanda idi. Tavanda gerçekten ateş vardı. Bu bir yangındı. Kalkıp arkadaşlara yardım edeyim dedim ama kalkamadım. Sanki tüm vücuduma beton dökmüşlerdi. O ara tekrar baygınlık geçirmişim. Sonra köylüler içeri girmişler. Beni görmüşler. Burda yaşiyan biri var demişler. Köylüler hepimizin öldüğünü sanmışlardı. Yangını söndürürlerken vücudumda bir teplenme olmuş ki sağ olduğumu anlamışlar. Beni dışarı çıkardılar. O ara ne olduğunu hatırladım, ama hiçbir arkadaşı görmedim. Kim yaralı, kim ölu olduğunu tahmin edemedim. Korkunç gerçeği iki hafta sonra öğrendim. Zaten hafızam yerinde değildi.O dönem TC devletinin Dışişleri Bakanlığından biri ile Nuseybin kaymakamı ve bir doktorla beni Türkiye'ye göturmek için geldiklerinde katliamın fotoğraflarlarını göstermişlerdi. Hatırlamaya başladım ve büyük bir şok geçirdim. TC devletinin ordusu ve işbirlikçilerinin ortaklaşa işledigi Qamuşlo katliamında kurtulan sadece bendim. Yoldaşlarımdan önderim Hüseyin Aslan, Askeri komutanım M. Emin Mutlu, yakında doğuracağı çocuğunun aşkı ile yanan yoldaşım Necla Baksı, gecesini gündüzünü malını, daha sonra yedi aile ferdini KAWA Hareketi ve Kürdistan için feda eden, fedakar yiğit insan Ramazan Dayıyı (Ramazan Kabreş), Ozano'yu,Yusuf'u kaybetmiştim. Evet bunlardan hiç birini bir daha hiç görmeyecektim. Yoldaşlarımın intikamını almak için ölmiyeceğime, her ne pahasına olursa olsun yaşamaya o andan sonra karar verdim.Newroz Com: Sen nasıl sağ kurtuldun? Kaç kurşun yemiştin? Suriye devletinin sana karşı tutumu ne oldu? Nerde, nasıl ve hangi koşullarda tedavi oldun?Kurtulmam bir mucizedir. Kafamdan ayak topuklarıma kadar kurşun ve bomba parçası vardı. 13 kurşun ve iki yuze yakın bomba parçası ile kurtuldum. Yara almiyan iki yerim kalmıştı. Biri kalbim, diğeri beynimdi. Bunun yanısıra yoldaşlarımın intikamını alma hırsım olduğu için yaşama ümidimi kaybetmedim. Bu yaralarıma rağmen Suriye devleti 6 ay içinde beni tedavisiz 6 hapishane 3 hücre dolaştırdı. Benim öldürmek yerine, ölmemi istiyorlardi. Suriye devleti hem TC nin isteminden, hemde Kürdleribeni serbest bırakmaları istemine karşı kendince bu çareyi bulmuştu. Tedavisizliğim, kelepçe ile yatığım karyolaya baglı olduğum karanlık hücreleri, Şam, Haleb, Qamuşlo ve Dirazor zindanları, askeri ve polis karakol hücreleri çare olmayinca beni mahkemeye çıkartarak Suriye'ye kaçak olarak girişten 6 ay hapis cezası ve Türkiye'ye teslim etme kararı aldılar.Suriye devleti, güney, kuzey ve güneybatı Kürdistan örgütleri, Filistin ve Avrupa insan haklarıyla ilgilenen kuruluşların çabası sonucu beni serbest bırakmak zorunda kaldı. Newroz Com: Peki Heybet! Seninle seni Türkiye'ye götürmek için gelenler arasında nasıl bir dialog geçti?Bu sorunuza en güzel şekilde İsveç'e gelmeden beş gün önce Suriye'nin başkenti Şam'da YNK tarafindan bana ayrılmış bir bir otel odasında duygularımı yazıya dökmüştüm. Daha sonra İsveç'te değerli dostum ve arkadaşım şehit Necla Baksi'nin rahmetli ağabeyi yazar ve yurtsever Mahmut Baksi yardımiyla ¨Kürdistan tarihinde Qamuşlu katliamı” ismiyle kitap haline döküldü. Evet Küdistan tarihinde Qamuşlo katliami kitabını beş gün içinde sıcak sıcağına o anki gerçek duygularımla yazdım. İsveç'e gelişimin 17. gününde kitap halini aldı. Ve o günkü duygularımı şöyle dile getirdim.Günlerden ne olduğunu bilmiyordum. T.C. sömürgecilerden Nusaybin Kaymakamı, Türk MİT’inden birkaç kişi, doktor ve jandarmalarla birlikte benimle konuşmak ve yapabilirlerse beni Türkiye'ye götürmek için yanıma gelmişlerdi. Sert ve acımasız bir şekilde başımı sallayarak uyandırdılar.T.C. Uşakları: Adın ne diye sordular.Ben daha önce sahte olarak yaptığım kimliğimin künyesini verdim onlara. Adımı saklamak istiyordum. Kim olduğumu bilmemeliydiler sömürgeci faşistler. Bunun üzerine sömürgeciler birden ellerinde bulunan Qamuşlo katliamının o korkunç ve kanlı fotoğraflarını bana gösterdiler. O anda çıldırmıştım. Dünya başıma yıkılmıştı san ki; yaralarım yeniden kanamaya, o korkunç geceyi tekrar tüm yüreğimde duymaya başladım. Demek ki arkadaşlarımın, dostlarımın tümü öldürülmüştü.Yerimden kalkıp sömürgecilerin boğazına sarılmak istedim, yapamadım. Yaralarım buna elvermiyordu. İrkildim birden, gözlerim dolmuştu. Ama hemen toparlandım. Sömürgeci T.C. uşaklarının karşısında ağlamamalıydım. Var gücümle yüzlerine haykırdım: Bunları tanımıyorum, dedim.Bu sözlerime şaşırmışlardı. O pis yüzlerini çirkinleştirerek, sert bir şekilde:Nasıl tanımıyorsun? Onlarla beraber değilmiydin diye bağırdılar.Değildim! O evden bir saat önce ayrılmıştım dedim. Daha sonra onlara olaydan bir gün önce Suriye'ye geldiğimi, öldürülenlerin içinde sadece Ozano arkadaşı tanıdığımı anlattım. Onlar 0zano'yu nasıl tanıdığımı, Suriye'ye neden geldiğimi sordular bu kez.Ben de Ozano ile 1978 -79 yıllarında Nusaybin'de beraber beton kalıpçılığı yaptığımızı ve Türkiye’de iş olmadığı için buraya çalışmak için geldiğimi söyledim. Ama beni rahat bırakmıyorlardı.Biliyorsun, dediler. Burada epey Türk öldürülmüş, bunun hesabını sormalıyız yapanlardan. Onun için doğru konuş dediler.O anda ciğerlerini sökmek, köz köz ateşte pişirmek istiyordum. Yüreğime sanki hançer saplamışlardı, bu sözleriyle. Vuruyorlar, öldürüyorlar katlediyorlar, sonra öldürdüklerine sahip çıkıyor, onları kendilerinden sayıyorlar. Yakalanacak eğer bir suçlu varsa hesap sorulacak bir cellât varsa, o da kendileriydi.Sesim çıkmıyordu. Tüm gücümle bağırmama rağmen sesim yavru bir kedinin miyavlamasına benziyordu. "BUNLAR TÜRK DEGİL KURTTÜRLER! BU OLAYI YAPANLAR SÖMÜRGECİ TÜRK DEVLETİ VE ONUN UŞAKLARIDIRLAR!.." diye yüzlerine bağırdım.Yanımda iki Qamuşlu polisi ve sömürgeci T.C den eli kanlı üç katil vardı.Sömürgeciler bu sözlerime fena içerlemiştilerdi. Bağırıyorlardı. "Bunları nasıl dersin, sana gösteririz." diye dişlerini gösteriyorlardı.Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Oyunları bozulmuştu. Bu katliamı kendilerinin dışında kimseye yükleyemeyeceklerdi. Bu gerçeği anlamışlardı artık. T.C. topraklarında olsaydım belki de beni kıyma makinesinden geçireceklerdi. Ama işkenceci olduklarını belli etmemeye çalışıyorlardı. Alay edercesine bana:Türkiye’ye geleceksin yavrum. Seni hiçbir güç elimizden kurtaramaz, diyorlardı.Gelmeyeceğim dedim. Götürebilirseniz götürün, gücünüz yetiyorsa eğer diye yanıt verdim.T.C. sömürgecileri katliamdan kurtulan tek kişi, tek tanık olduğumu bildikleri için, beni Türkiye'ye götürecek, bu katliamın ikinci sahnesini benimle kapatacaklardı.Belki de beni radyo ve televizyonlarına çıkaracak, bu katliamı yurtsever Kürd örgütlerine yükleyeceklerdi. Daha sonra onlardan bu katliamın hesabını soracak olanların adlarını, yerlerini öğrenmeye çalışacaklardı benden.Ama bu çabaları boşa çıkmıştı. Yekitiya Niştimane Kürdistan'ın Qamuşlo sorumlusu Şemal benden yana tüm ağırlığını koymuştu. Türk sömürgecilerinin beni alıp götürmelerine engel olmuştu.Sömürgeci faşistlerin gidişinden hemen sonra beni tekrar uyandırdılar. Gözlerimi açtığımda karşımda omuzu rütbeli biri duruyordu. Yanında bir fotoğrafçı ile iki sivil vardı. Bunlarda Suriye sömürgecilerinin uşaklarıydılar. Onlar benden bazı gerçekleri öğrenmek istiyorlardı. Kim olduğumu, nerden, niçin buraya geldiğimi kimleri tanıdığımı soruyorlardı:Adın ne diye sordu rütbeli olanı.Heybet, dedim.Nweroz Com: Türk devleti seni istiyordu? Suriye’de bulunan Kuzeyli ve Güneyli Kürd örgüt ve bireylerin buna yaklaşımı nasıldı? Artı Suriye Kürdlerinin yaklaşımı neydi? Suriye devleti beni o dönemde Turkiye'de barınan ve Suriye karşıtı Müslüman Kardeşler örgütünün 50 elemanı ile değiştirmek istiyordu. Fakat bu o kadar kolay değildi. Bir katliam olmuştu. Bu katliamdan ağır yaralı kurtulan ölümle pençeleşen 18 yaşında bir Kürd genci vardı. Bütün Kürd örgütlerinin yardımı oldu. "Suriye" Kürdistan'ından, Hemide Heci Derwiş'in Partisi, Partiya Sosyaliste Kurd (Ebu Cengo) ve tanınmış şahıslar. "Irak" Kürdistan Yekitya Nıştımanı Kurdistan (Mam Celal), "Irak" Kürdistan'ı Kürd İslam Partisi, Filistinli örgütler ve Avrupa'da bazı hümanist kurum ve kuruluşlar yardımcı oldular.Newroz Com: Bize bildiğin kadarıyla Hüseyin Aslan, Necla Baksi, M. Emin Mutlu ve diğer şehid arkadaşlar hakkında kişisel izlenimlerini anlatırmısın?Ben Hüseyin hocayi hareketimizin önder siyasi kadrosu olarak biliyordum. Diyarbakır'dan taniyordum. Yiğit ve bilinçli bir yoldaştı. Diyarbakır'da önemli çalışmalarda bulundu. Sonraları Nuseybin'de çok ciddi çalışmalarda bulundu. Kawa örgütü içinde çok sevilen ve değer verilen yoldaşlardandı. Çevresine umut, davaya inanç ve baglılık aşılıyordu. Güven veriyordu. Necla Baksi, sıcak ve sevecendi. Umutla doğuracağı çocuğunu bekliyordu. Onun için kazak örüyordu. Bağımsız ve özgür bir kadındı. Inançlı ve umutluydu.Mehmet Emin yoldaş, büyük bir kahramandı. Güleryüzlü ve ilkeliydi. Kürdlüğün tüm özeliklerinini üzerinde taşıyordu. Kısacası tertemiz bir yoldaştı.Newroz Com: Nasıl yurtdışına çıktınız? Türkiye’ye teslim edilme durumunuz vardı? Kimler sana yardımcı oldu? Suriye devleti Kürd örgut ve kişilerin benim icin göstermiş oldukları dayanışmaya yenik düşerek beni bir ay içinde Suriye'yi terketme şartı ile serbest bıraktı. İsveç Suriye Konsolosu bana İsveç iltica pasaportu ve İsveç'e gidiş uçak biletimi verdi. YNK bana Suriye İçişleri Bakanlığından dışarıya çıkma izni aldı. 27 Temmuz 1981 akşamı saat 9'da İsveç'e iniş yaptım. Yeni bir hayata, yeni bir yaşam biçimine ilk adımımı attım. İsviçre'de değilde İsveç'te olduğumu ancak 3 ay sonra öğrendim.Daha önce dışarıda bana yardımcı olan parti, kurum ve şahsiyetleri söylemiştim. Bunların yanısıra zindanlarda her bakımda bana yardımcı olan mahkumlara (Kürd, Arab), kardeşlerime, Haseki'den Arab hemşire Furyal, beni Şam'da 'Seri Çiya Bı Dumane' türküsünü söyleyerek ameliyatla sırtımdaki kurşunu çıkarıp elime veren doktora teşekürlerimi sizin aracılığınızla 27 yıl sonra sunuyorum.Newroz Com: 13 kurşun ve yüzlerce şarapnel parçası vücuduna saplandı. Bunlar alındı mı, yoksa vücudunda duruyorlar mı? Eğer duruyorlarsa şu an fiziki olarak sana zararları var mı? Psikolojik olarak seni etkiliyor mu? Mesela sancın olduğu zaman olay anını tekrar yaşıyor musun? Bu seni rahatsız ediyor mu?Şarapnel parçalarının büyük bir kısmı halen vücudumda duruyor, Bir kısmı kendiliğinden dışarı çıktı. İkinci dünya savaşında yaralananlardan alınan tecrübe sayesinde İsveçli doktorlar onlarca amaliyat yapmaya gerek olmadığını söylediler. Vucudun kendisi bu sarapnal parçalarını uzun sürede bir torbaya benzer yağla örtüler ve bu şekilde vücuda zarar vermesini engelediler. Bunun yanısıra onlarca amaliyatlar geçirdim.Fiziki olarak bu parçalardan çok her iki ayak topuklarmdan (calcaneus) denilen kemik ve omuzumda (scapula) aldığım yaralar beni istisnasiz hergün ve her dakika rahatsiz ediyor. Günlük işkenceye benzeyen bir sancı ile yaşıyorum. Doğal olarak buda vücudun bütün hücrelerine zarar verir. Uzun sürede post traumatisk syndrolama yol açıyor. Buda yatmamaya, yorgunluğa ve rahat iritasyona yol açıyor. Bu belirtilerin tümü bende var. Sanıiar bana olayı yaşatırmıyor, ama televizyonda canlı katliam sahneleri beni Qamuşlo'ya götürürüyor ve olayı tekrar yaşatıyor.Newroz Com: Sorularımızı cevaplandırdığın için teşekür ediyoruz. Bundan sonraki yaşamınızda sancısız, sağlıklı bir yaşam ve başarılar diliyoruz.Teşekürler! Bende sizlere mücadelenizde başarılar dilliyorum.

Selamlar Heybet ! D.Bakir halki Heybo ile gorur duyor.Dahada D.Bakir da isgalcilere karsi verdigin eylemlerin konusulur ve sohbet edilir. Eylemlerin efsanelesti D.Bakir halki tarafindan.Dinle yoldas,su anda binlerce Heybo lar D.Bakir i zabtetmis durumda. D.bakir halki Niyazi aga ya " Zalim Niyazi aga "der ama bazi kendini bilmez siyasi cevreler kalmimayan cirkef dedikodulari onlarin ne kadar cahil kilifli oldugunu dile getirmektedir. Mermer li yoldasin Ali

Kamisli sehidleri ölümsüzdür bin yil gecse dahi,onlari hep kalbimizde tasiyacagic.!!!!!!!!!!!!!!!!!! Kahrolsun T:C Kahrolsun bütün kurd dusmanlari Yasasin bagimsiz birlesik demokratik bir kurdistan!!!!!!!!!!!! Yasasin KAWA BEN KAWACIYIM ÖLÜNCEYEA KADER, PARTI OLARAK GÜCÜ KALMAMASINA RAGMAN GEN HEP RUHUNU TASIYACAGIM YASASIN KAWA KAWA.........................KAWA.......................KAWA................KAWA........

Sevgili Heybet ! Yazilarinda Omer Cetin direktivleri altinda kendisine DDKD diyen Omer Cetin ciler tarafindan oldurulen Siverekli Ekrem ve Mahsum gecmiyor. Unutuguna eminim cunku bu arkadaslari cok konusmustuk. Ekrem ve Mahsum bir gece D.Bakir sokak karanliginda O.C tarafindan gonderilen eli silahli kisiler ilk once rehin alip Heybo ve Kawa cilarin yerini gostermelerini aksi takdirde olduruleceklerini tehditine karsilik Ekrem ve Mahsum inatla "Aga usaklari bizler yoldaslarimizi size gosteremiyecegiz " ardinda kafalarina sikilan kursunlarla yere cansiz bedenleri duser. Bu olaya sokak sakinleri sahit olmus ve Cetinci DDKD lilerin oldugunuda sokak halki teshir etmisti. Insallah yurd kani tasiyan ve yurtseverliginden suphe ettmedigimiz DDKD li arkadaslarin bir gecmisine bakip gelecege tutarli yurtsever bir tavir takarlar Vedat Aydin lar gibi . Yasasin kutd halkinin birligi ! Yasasin Kawa ve devrim ogruna sehit olanlara. Yasasin bagimsiz birlesik demokratik Kurdistan ! Serheldan

Evet yoldas. Ne Ekrem yoldasi nede sendikacilar sorumlusu mavi gözlü güler yüzlü Mahsumu unutmadim ve ölünceye kadar unutmuyacagim. Bu elli katil jitemciler bu yoldaslarimizinda katileridirler. Mahsumun mezari basinda seyar gerilar grubu olarak intikamlarini alacagimiza and icmistik Ama maalesf sadece maksadim kamisli olayina deginmekti. Olayi baska taraflara kaydirmamak icin bu olaylara deginmek istemedim. Recep ve Serif devlet lokan Cetinin kendi ellleri öldurdügüne TC tutanaklarinda vardir. Cetin ailesinin Ekrem ve Mahsumun öldürdügünü biliyoruz. Kim oldugunu bilmiyorum ama. eger newroz.com araciligi ile kim oldugunu bana bir mail ile günderirsen memnun olurum. Sevgi ve selalar Heybet Acikgöz

sevgıli Heybet onurlu bir tarhi gerçekçi ve sammi duygularla anlatiyor.Yurtsever kürd kahraman gençlerın hiçbir şahsı beklentılerı olmadan sadece ve saece sömürge bir ulusun sömürgecilerın işgal ve ilhakından kurtulması ve bir halkın kendı vatanında özgürleşerek insanca yaşanabilir bir ülke yaratmak uğruna sömürgecilerin ve işbirlikçi hayın kürdlerın hain salıdrılarında nasıl katleıldıklerını ve nasıl ölürlerken bile Kürd ve Kürdistana bağlılıklarını haykırdıklarını yüreğı yaralı canlı tanık can yoldaşı onurlu yurtsever sevgılı heybet ten yıllar sonra öğrendık. öğrendık ama herşey apaçık ortadayken hiçbirşey yapamamış olmanın ezıklığıyle birkez daha kahr olduk .çok bedeller ödendı çok yiğitler kaybettık ancak sömürgecıler ve işbirlikçı katil kürdler gözümüzün önünde ve heryerde yaramızı kanatmaya devam ediyor.hebetın anlatığı o onurlu ve örgütlü samimi günlerı çok özledım.saygılar sevgılı Heybet.şehıtlerımızı saygıyla anıyorum.katalı

Bi yek bêjeyê Shehîd û lehengên mey wek HEYBET`dar namirin HEYBETî ku bi wuzeya polayî ya KAWAy Kesra serwerî MEDya, zora dagirkerên segên tirkên gurrî,Cehsên xwefirosh û zora mirinê biyekcar bir Gelî Kurdistan bi têkoshîna wey shikudar serbilind û serberze êwe kanîya hêvî û serkeftinêne Silav û rêz û tendurustî û pabendî bo cenabê Birêz HEYBET û Hogirên wî Gelî serefmendî KUrdistan ZERDEST ARYAN

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.