Ana içeriğe atla
Submitted by Aso Zagrosi. on 24 July 2009

[b]Aso Zagrosı:[/b] Ülkemizin Güney Parçasında 25 temmuz günü Kürdistan Parlamentosu ve Kürdistan Başkanı için seçimler yapılacak. Siz bu seçimleri genel olarak nasıl görüyorsunuz? Kuzey Kürdlerinin sessiz bir şekilde takip ettikleri bu seçimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

[b]
M.Şerif Şener:[/b] Güney Kürdistan bu seçimlerle demokrasi yürüyüşünde ne kadar kararlı olduğunu göstermiştir. Bütün handikaplarına rağmen, orta doğu gibi vahşi bir çoğrafıyanın olduğu bir bölgede, Kürt halkının parlamento sistemi altında, Güney çoğrafyasında yaşayan bütün halkların kendini özgürce ifade etme hakkını bu seçimlerle kullanması; Kürtlerin, kısa, yarı iktidar tarihi de göz önüne alındığında, orta-doğu halklarına demokrasi dersi verdiğini söylesek abartmamış olacağız.
Artı kabilinde ekleyeceğim, birden fazla listelerle seçimlere gidilmesi, bir anlamda geleneksel otoritelerin kırılma noktasıdır. Bu kırılma noktasında gösterilen demokrasi olgunluğu gerek Kek Mesud'un ve gerekse Mam Celal'ın, federal devlet olma iradesinin ortaya çıkması için hem fikir olduğuna yorumlanmalıdır. Bu bağlamda baksak bile bu seçimlerin önemi büyüktür. Kürtlerin demokrasi tarihinde bir sıçrama dönemi olarak sayılır.
Sonuç olarak önemli olan, bu seçimlerle iktidar olacak güçlerin yarım kalan devlet strüktürlerini bir an önce giderip, adına yakışır federal devlet yapısını, sağlam kurumlarla oturtmasıdır.

[b]Aso Zagrosı:[/b] Bu seçimlere Nawşirwan Mustafa'nın bağımsız bir liste olarak katılması, seçim propagandalarının daha çok iç sorunlara kaydırılması hakkında düşünceleriniz nelerdir? Nawşirwan Mustafa'nın çevresinin başarı göstermesi halinde parlamento denklemi, KDP ve YNK balansı nasıl olacak?

[b]
M.Şerif Şener:[/b] Ayrılıklar ve birliktenlikler sürecin doğal sonucudur. Devinim ve değişimin farklı elementidir, biri olamadan diğerinin olmayacağının doğal yasasıdır. Dolayısıyla, bölünmeler daha da çeşitlenecektir. Bu gerek YNK bünyesinde ağırlıkla olsun KDP bünyesinde de yer yer yaşanacaktır. Bunlar tabiatın yasasıdır.

Bence Nawşirwan Mustafa'nın bağımsız bir liste olarak seçimlere girmesi, Kürt demokrasinin devinimine hız katacaktır.Üçüncü ve dördüncü güçlerin tutucu, muhafazakar güçlerden ziyade, devrimin cefasını çekenlerin bağımsız listeden katılımı, kazanımların korunması ve çok renkli bir demokrasi yürüyüşünde güçlü muhalefet rolünü oynaması için önem arz etmektedir. Bu konuda Nawşirwan Mustafa'nın tavrı takdirle karşılanmalıdır. Eğer seçim propagandaları salt iç sorunlara kaydırılıyorsa muhalefet olarak Nawşirwan Mustafa'nın elline önemli bir fırsat verilmektedir, kanımca. Bence bu fırsat muhalefet adına iyi kullanılmalı, merkezi iktidar güçleri, iktidar tarihi boyunca bir türlü federal devlet yapısının oluşturulamayan strüktürleri konusunda eleştirilmeli, muhalefetleri Kürdistan Demokrasi tarihine bir ivme kazandırma olarak sergilenmelidir.

KDP ve YNK balansı,doğası gereği, üçüncü dördüncü güçleri yaratacaktır. Bu doğal gelişim yasasının önünde durulamaz, sanırım bu konuda, Başbakan Sayın Mesud Barzani'de çok demokratik ve toleranslı açıklamaları oldu: ’'Başbakanlığa seçilecek ilk kardeşimi önce ben kutlayacağım, çalışmalarından başarılar dileyeceğim.'' vb, bağlamında birden fazla açıklaması oldu. Ve bu, takdirle karşılanması gereken bir soyluluğun göstergesidir.

[b]Aso Zagrosı:[/b] Kürdistan Parlamentosunun son anda bir kararla Anayasa'yı referanduma sunmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Parlamento'da 30 cıvarında milletvekili Anayasa oylamasına karşı çıktı. Kürdistan'da bazı siyasal oluşumlar Anayasa'ya reddedeceklerini açık bir şekilde proganda ettiler. Fakat Irak Yüksek Seçim Kurulu “teknik“ nedenlere dayandırarak Anayasa Referandumunu erteledi. Bu konuda Kürdler ikiye bölünmüş durumda. Bir kesimi, Maliki'nin Jeo Biden'e söylediklerini ve Abdullah Gül'ün Obama'ya açtığı telefon konuşmasına dayanarak bu ertelenmenin “siyasi“ olduğunu söylüyor, diğer bir kesim ise Ağustos'un 11 referandum tarihi olarak verilmesini sebep olarak göstererek “teknik“nedenlere bağlıyorlar. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

[b]
M.Şerif Şener:[/b] Bugüne kadar, bu Anayasanın çıkmaması iktidar güçlerin en önemli hatalarından biri olarak görünmelidir. Doğası gereği iktidar olma yolunda geciken bir kararın sonradan koyulması, bölgenin güçler dengesi ve hassasiyeti bağlamında kendine özgü sorunlar yaratmaktadır. Tabi Anayasa'nın henüz içeriğini okumuş değilim, basına yansıyan biçimiyle değerlendiriyorum. Referanduma sunulacak Anayasanın ortaya koyduğu çoğrafıya konusunda Kürtlerin çok önemli sıkıntılar yaşayacağı kaçınılmaz bir olaydır. Bu Anayasanın referandumla onaylanması dahilinde bile mevcut uluslar arası çıkarlar ilişkisi çerçevesinde kabul göreceğini fazla gerçekçi görmüyorum, bunun emarelerini sistemin dışişlerince ortaya attıkları demeçlerden ve de Maliki'nin ABD'ye son yolculuğu ve çok önceleri Şii dini liderlerin ırkçı ve şoven açıklamalarından çıkarıyorum. Kürt tarafı olarak bu çok haklı taleplerimizi her ne kadar Federal Irak Anayasasının 140. Maddesine sığınarak dile getiriyor olsak bile, Kürt
cephesi olarak Irak özgülünde, biz; Kürtler olarak, mevcut çıkarılan Anayasanın kabul görülmesini çok zor görüyorum. Biz Kürtler, çıkarılan Anayasanın prosesleri konusunda, Federal Irak özgülünde treni kaçırdığımızı söylemem abartma olmayacaktır. Ortaya sunulan Anayasa, halk referandumunda kabul görünse bile uluslar arası hukuk standartlarında kabul görünmesi bir hayli sancılı olacaktır inancındayım.

Bu konuda geleneksel otoriter siyasal güçler, büyük bir hata yaptıklarını henüz dürüst bir şekilde halkımızla paylaşmış değiller. Ne var ki; onlarda bu konuda ne kadar, büyük bir gaflet içinde olduklarını yeni yeni kavramaya çalışmaktadırlar. Ama, nafile siyaset bilimi böylesi gafletleri toplumlara ağır bir veballe ödettir; orta-doğu gibi vahşi çoğrafıya da bu gafletler genellikle savaşla karşılanır. Kürt halkı olarak bu lüksümüz yoktur, inanancındayım. Değişen dünya şartlarında da Kürtlerin bu ihtiyacının olmadığını düşünüyorum, uzun bir erimde somut durum analize tabi kılındığında, savaşların hiçbir millete ve halka kazanç sağlamadığını, yaşadığımız tarihin trajedisinde görmekteyim. Onun için savaş naraları uzun vadeli orta-doğu politikaları için, bir çocuğun inlemesini bana anımsatıyor. Bu inlemeler orta-doğu politikaları için gerçekçi değildir. Orta-doğu istesek istemesek de çok farklı bir atmosferin içine yuvarlanmış, bu gidişatta Saddam rejiminin devrilmesi biz Kürtler
için önemli bir fırsattı Kerkük Sorununu hal etmemiz konusunda.

Biz Kürtler, siyaset bilimimizdeki aymazlığımızdan dolayı, bunu yapamadık ve en büyük handikabımız burada yatmaktadır. Dikkat ederseniz referanduma sunulması düşünülen Anayasamızın en büyük handikabı da sanırım Kerkük ve çevresiyle ilgili toprakların egemenlik sorunuyla ilintili noktalardır. Bilmem yanılıyor muyum?

İstesek istemesek de bu noktalarda mevcut referanduma sunulması düşünülen Anayasamız konusunda taviz vermek zorunda kalacağız. Siyaset biliminde büyük konuşmak, büyük felaket getirir Kürt halkının böylesine ahmakça lüksü yoktur. Taviz verilmesi gereken yerde Kürt halkının taviz vermesi gibi basiretli bir davranış göstermesi ulusal ve halk çıkarlarımız açısından hoş görüyle karşılanmalı.

Unutmayalım dünya ve bölge siyaseti, napalımlarla tarumar edilen dağlarımızın görkemliliğiyle ve bu görkemliliğin bireyde yarattığı yiğitlikle değil, uluslararası çıkarlar ilişkilerini düzenleyen dolar ticaretiyle yükselen piramitlerin, tepesindeki genel hegomanya gözünün strüktürlerinde düzenlenmektedir. Dolayısıyla biz Kürtler bu konuda duyarlı olmak zorundayız. Bazı konularda taviz vermek dünyanın sonu değildir. Ama; savaş gibi bir tercih seçmek o millet ve o halk için dünyanın sonu olabilir.

Bunu orta-doğu siyaset denkleminde iyice kafaya idrak etmek gerekir. Bu konuda değer verdiğim ve saygı duyduğum orta-doğu siyaset bilimcisi Simon Peres'in sözleri kulak ardı edilmesin: ’'orta-doğu haritaları bir gecelikle nasıl düzenlenmişse, bir gecelikle de değiştirilebileceğini de hesaplamak gerekir.'' Ürdün ve Lübnan gibi haritaların, dünya tarihine geçmesini Winston Churchill gibi büyük locaların mimarlarının, bir öğle yemeğinden sonra düzenlediğini ortaya koymak için fazla çaba göstermeye gerek var mıdır?

Referanduma sunulan Anayasanın zorlukları bilinmesine rağmen, yüzünü sadece Federal Irak'la bütünleştirmeye dönük bir paradigmayla sınırlamak, orta-doğu politikası açısından sağlıklı bir girişim olmadığına inanıyorum. Bölgede yükselen gerek diplomatik ve gerekse ekonomik olarak bir Türkiye politikasıyla barışık bir çizgide olması, halkımızın kazanımları için daha mantıklı bir yoldur inancındayım. Ama, bu barışıklık Öcalan'ın ihanetçi bir politikada seyretmesi anlamına gelmiyor. Çünkü, nihai tahlilde Türkiye'de Kürtlere rağmen bölgede süper bir güç olamayacağını çok iyi bilmektedir. Zira, bundandır Öcalan'ın son avukat görüşmelerinde ortaya attığı en büyük korkusunun batı güçlerinin ’' yeni bir liderlik anlayışını'' çıkaracağı konusunda gerici kaygılarını dile getirmesi. Bence Kürt halkı, kendi ulusal ve halksal çıkarları açısından bir önderlik anlayışını ortaya çıkarmıştır. Bununda adı; benim inancıma göre Başkan Mesud Barzani'dir.

Öcalan'ın halktan yana hiçte kaygısı olmasın, O bütün entrikavari dünya düşüncesini, yıllar önce kendisini barışık gördüğü Ergenekoncu elit çıkarın hizmetinde büyük korkularını dile getirebilir. Ne var ki, değişen dünya durumu ve somut şartları, Öcalan'ın Kürt ulusuna karşı ihanetini de, Ergenekoncu elit iktidar çetelerinin Türk halkına yaptığı ihaneti de sollayıp, sağduyulu seslerin ortak noktasında uzlaşıyı zorlayacaktır/zorlamaktadır. Dolayısıyla, Türkiye'nin gündemini Öcalan'ın yapacağı yol haritalarına kilitlemesi yerine, Güney Kürdistani güçlerle sağlıklı ilişkilere yönlendirmesi kendileri açısından daha yararlı olacağının inancındayım.

Güney Kürdistan'ın bu aşamada kazanımı, Kerkük sorunu dahil olmak üzere, kendi bölgesel çıkarları için öok daha yararlı olacağını Türkiye artık kavramak zorundadır. Çünkü nihai tahlilde orta-doğu'nun kaderini tayin edecek sorunun, İran Sorunu olduğunu hem Kürtler hem de Türkler kavramak zorundadır. Böyle bir sorun karşısında Irak'ın bölgesel haritası kaçınılmaz olarak küçüleceğini hem Kürtler hem de Türkler bilince çıkarmalıdırlar. Dolayısıyla, siyasal bilim bağlamında, orta-doğuda henüz taşlar yerli yerine oturmuş değil. Bu cüretli konularda yanılıyor muyum, henüz emin değilim. Bunlar çok uzun uzadıya tartışılması gereken konulardır, inancındayım.
Bütün bunları neden anlatıyorum: çünkü bütün bunlar halk referandumuna sunulması düşünülen Kürt Anayasasının gerek direk ve gerekse indirek birer elementlerini oluşturan faktörlere tekabül ettiğinden, konuyu geniş çerçevede ele almaya çalışıyorum.

[b]Aso Zagrosı:[/b] Güney Kürdistan'da bir siyasi çevre ve aydınlar mevcut olan Anayasa Taslağının ciddi bir şekilde tartışılmadığını, Anayasanın bazı maddelerinin Kürdleri geriye götüreceğini, örneğin “hiç bir yasanın islam dinine ve Kuran'a aykırı olmayacağı“ yönündeki maddeleri sebep gösteriyorlar. Siz bu Anayasa sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

M.Şerif Şener: Yukarda da sanırım değindim. Bu Anayasanın içeriği vs, hiçbir konuda, direk okuyarak, bilgi sahibi değilim. Dedim ya sadece basına yansıyan yönlerine tanığım, sizler gibi. İçeriği konusunda basına yansıdığı kadarıyla insanlık yürüyüşünde kabul görünecek, insancıl ve medeniyetli bir Anayasa olmadığının emarelerini, yasaların İslam ve Kuran'a aykırı olmayacağını teyit etmesinde yakalamak gerekir. Kürt yaşam tarzına uygun olmayan bir Anayasa olduğunu bu basit proseslerden de çıkarabilirim ama; buna rağmen Kürdistan çoğrafıyasın da yaşayan halklar açısından önemli bir konudur, Anayasanın bir an önce yürürlüğe girmesi. Bence önemli olan bu Anayasada paradoksal yasaların değiştirilmesine dönük yasalarında var olduğunu gösteren yasaların bulunmasıdır. Yani, toplum ve doğanın gelişim yasasına aykırı görülen ve görülebilecek bütün yasaların değişimini kolaylaştıracak yasalarında olması, Anayasa'da olması önemlidir. Dilerim bu Anayasayı düzenleyen kurumlar, bu yetkin bi
linci taşıyan kardeşlerimizden oluşmuştur. Ve Anayasamız gerici dini motiflerden arınıp, çağdaş, insanlığın evrensel değer yargılarında kendine bir çerçeve çizmiş olsun

[b]Aso Zagrosı:[/b] Mam Celal Irak Devlet Başkanıdır ve uzun bir dönemden beri Kek Mesud'un başkanlığı ve Kürdistan Listesinin kazanması için açık toplantılar yapıyor. Siz bu tutumu doğru buluyormusunuz?

[b]
M.Şerif Şener:[/b] Kendine özgü göreceli nedenlerinden dolayı sayın Mam Celal'ın tavırlarında her hangi bir aykırılık görmemekteyim.

[b]Aso Zagrosı:[/b] Güneydeki seçimlerle ilgili bir temeniniz ve isteğiniz varmı?
[b]
M.Şerif Şener:[/b]İnsan olarak en büyük temmenim ve isteğim bir an önce seçilen ve kurulacak hükümetin yarım yamalak kalan federal devlet strüktürlerin inşasının, uluslar arası hukukun kabul edeceği proseslere göre, geciken her konuda oturtulmasıdır.

[b]Aso Zagrosı:[/b] Newroz.Com okuyucularına ve Kürd kamuoyuna bir mesajınız varmı?

[b]
M.Şerif Şener:[/b] Halk olarak çok duyarlı ve dengeli bir geçiş sürecini yaşamaktayız. Lozan ve milli misak- i pravaksiyon söylemlerine halk olarak duyarlı olmak zorundayız. Kazanılan kazanımlar, Şex İdrisi Bitlisi söylemleriyle, gerici elitlerin çıkarlarına endekslenmeye çalışılmaktadır. Bu konuda duyarlı olmak zorundayız.

Güney Kürdistan, konumu ve taşıdığı siyasal ve ulusal potansiyelliğiyle diğer parçalarında gözünün nurudur, inancındayım. Aklı selim hiçbir insan bu nurundan olmak istemez. Kürdistan'lı halkların özenle koruyup kendi halksal çıkarlarıyla birlikte bu nuru yaşatmaları, her Kürdistanlının ister Kürt olsun ister bir başka halka mahsus birey olsun, özgürlüğünün ortak bir ölçütü olarak görmelidir.

[b]Aso Zagrosı:[/b] Bize zamanınızı ayırdığınızdan dolayı sizlere teşekkür ediyoruz.

[b]
M.Şerif Şener:[/b]Bana bu fırsatı tanıdığınız için ben size teşekkür eder, konu üzerinde yeterli bir şekilde yoğunlaşmadığım için, Newroz Com okurlarından özür dilerim. Selamlarımı bütün okurlarınıza arz ederim.

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.