Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 24 August 2009

Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasi, idari, hukuksal, kültürel sisteme dair paradigmasına ve senaryosuna göre: Kürtlerin varlığı inkâr edilmektedir. Kürtlerle, devlet ve egemen ulus olarak Türkler arasındaki ilişki klasik sömürge ilişkisinden daha geri ve olumsuzdur. Kürtler, hem ulusal topluluk olarak, hem de bir Kürt birey olarak herhangi bir statüye sahip değildir. Bu nedenle bir Kürdün, Kürt kimliğiyle başbakan olması olanaklı değil. Ben de bir Kürt olduğuma göre, Kürt olarak başbakan olmam olanaklı değil. Başbakan olabilmem için, ya Kürt ulusal kimliğimi ret etmem, ya da ulusal kimliğimi gizlemem gerekli. Uzun dönem kimlik gizleme de kimliksizliği ortaya çıkarır. Bu nedenle verili durumda, bu kimliksizlik ortamında başbakan olarak en iyi ne yapabileceklerimi çerçevelendirmeye ve 10 hamlemi/atılımımı ifade edeceğim.

1-Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğunun mirasçısı olarak, ilk kuruluş döneminde Kürtleri bir ulusal topluluk olarak kabul etmiş. Kuruluş aşamasında Kürtleri muhatap alarak ortak kongreler yapmış, yeni devlet yapısı üzerinde ortak bir akıl oluşturulmuş, yeni devletin özerk ve otonom bölgelerden oluşacağı benimsenmiş, Kürdistan'ın Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki özerk ve otonom yapısı kabul görmüştür. Ne yazık ki, Lozan Antlaşmasından sonra Kürtlerin varlığı inkar edilmiş ve Kürtlerin asimile edilmesi benimsenmiştir. O tarihten sonra, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tek ulusa Türk ulusuna, tek ideolojiye Kemalizm'e, tek bir kesime sivil ve asker kesime, tek dine İslam'a, tek mezhebe suniliğe dayalı olarak kurulmuştur.

Devletin kuruluş felsefesi, Türklerin, Kürtlerin, diğer etnik grupların, değişik sınıf ve tabakaların, tüm dinlerin ve mezheplerin, tüm ideolojilerin çıkarlarını temsil etmeyen bir konumdadır. Devletin bu kuruluş felsefesi, çatışmacıdır. Devletle, Kürtler, diğer toplumsal kesimler, dinler ve mezhepler arasındaki çatışma, bu felsefenin ürünüdür. Eşitsizlik, demokratikleşememek, refah seviyesinin gelişmemesi, ekonomik gerekli atılımların özgürce yapılmaması bu üniter ve tekçi yapının ürünüdür.

Bu bağlamlarda, başbakan olduğum zaman, il yapacağım şey, Devlet ve toplum paradigmasının ve senaryosunun iflas ettiğini; toplumsal ve ulusal çoğulculuğa cevap vermediğini; yeni bir devlet ve toplum paradigmasına, senaryosuna ihtiyaç olduğunu ilan ederdim.

2-Kürtlerle, Türklerin Türk üniter ulus devleti içinde birlikte yaşamalarının olanaklı olmadığını saptar, yeni bir devlet ve toplum modelinin saptanması için çalışma başlatırdım. Bu yeni devlet ve toplum modelinin, uluslar, ideolojiler, dinler, mezhepler, sınıflar üstü olan federal bir sistemde daha olanaklı olacağından hareketle, yeni bir toplumsal sözleşme ve anayasa çalışması başlatırdım. Bu anayasanın, devletle vatandaşlar, vatandaşların, ulusal ve etnik toplulukların birbirleriyle ilişkilerini tayin eden, onların eşitlikçi bir tarzda haklarını belirleyen ve koruyan, devleti yeniden federal bir model içinde tanımlayan bir kimlikler anayasası olmasını benimsetirdim.

3-Federal modeli ortak bir model olabileceğini düşünmeme rağmen, Kürtlerle ilgili tarihsel haksızlığın son bulması, egemenlik hakkının kayıtsız şartsız sağlanması, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkını bağımsız devlet, federal ve konfederal devlet şeklinde tayin edebilmesi için referanduma karar verirdim.

4-Türkiye Cumhuriyeti'nin tekçi, otoriter ve demokratik olmayan devlet ve toplum paradigmasının ve senaryosunun belirlenmesinde; Kürtlerin inkar edilmesinde, Kürdistan'ın özerk ve otonom yapısının ortadan kaldırılmasında Lozan Antlaşması tarihsel bir arka plan ve temel bir neden, uluslar arası bir antlaşma niteliğindedir. Bu nedenle, Lozan Antlaşması'nın ortadan kaldırılmasını Meclis'ten talep eder ve ortadan kaldırılmasını sağlardım.

5- Türk Tarih Tezi ve Güneş Dil Teorisi, Türk ırkçılığının gelişmesine kaynak oluşturan önemli referanslar olduğundan, bu tezlerin yasaklanmasını kararlaştırırdım.

6- Kürtlere, Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca yapılan haksızlık, zulüm, işkenceden dolayı özür dilemekle kalmaz, Kürt katliamlarına, Kürt jenosidine, Kürt liderlerinin idamlarına yol açan tarihi dönemleri ve sorumlularını hukukun ve yargının denetimine tabi tutulmasına karar verirdim.

7-Kürtlerin, sosyal, siyasal, kültürel talep ve isteklerini dile getirmeleri için Kürt siyasi partilerinin ve diğer ulusal örgütlerin kurulmasını serbest hale getirirdim.

8- Devletin, meclisin, hükümetin, ordunun, bürokrasinin ulusal ve etnik çoğulculuğa göre yeniden yapılandırılmasını karar altına alırdım.

9- Kürtlerin ulusal değerlerinin de, Türk ulusal değerleri; Kürt dilinin Türk dili, Kürt kültürünün Türk kültürü, Kürt edebiyatının Türk edebiyatı kadar değerli olduğuna karar verirdim. Kürt dilinin resmi ve eğitim öğretim dili olmasına; Kürtçe radyo ve televizyonlarının açılmasına izin verirdim. Bu faaliyetleri Kürdistan Federe Bölgesi Yönetiminin inisiyatifine terk edilmesi için, yeni bir sistem ve hukuksal düzen yapılanmasını ön görürdüm.

10- Kürtlerin haklarına kavuşmasının, diğer etnik grupların hak ve özgürlüklerinin tanınmasıyla; Ermeni katliamının kabul edilmesiyle doğrudan ilişkili olduğunu düşünerek; bu konularda fikri ve çözüm proje hazırlıklarını başlatırdım.

Diyarbakır, 22. 08. 2009

Radikal Gazetesi, 16. sayfa, 23. 08. 2009

([email protected])

Degerli Ibrahim Guclu! Diyarbakirdan sesinizi duymak cok guzel. Görusleriniz sesini duyuramayan kurtlerin okadarda sessiz olmadigini gösteriyor. Memlekete döndugunuz icin sizinle grur duyuyoruz. Insallah butun eski kurt siyasetcileri sizin gibi sesini cikarir ve kurtlerin sadakalara ihtiyaci olmadigini ve haklarinin pesinde oldugunu belirtir. Saygilar

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.