Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 23 August 2009

'Lozan'ın kaldırılmasını sağlardım'

22/08/2009 09:23

Radikal soruyor: Eğer Başbakanlık koltuğunda otursaydınız, Kürt sorununun çözümüne yönelik atacağınız ilk 10 adım ne olurdu

Kürt siyasetçi-yazar İbrahim Güçlü:
Türkiye Cumhuriyeti'nin paradigmasına ve senaryosuna göre: Kürtlerin varlığı inkâr edilmektedir. Kürtlerle, devlet ve egemen ulus olarak Türkler arasındaki ilişki klasik sömürge ilişkisinden daha geri ve olumsuzdur. Bir Kürdün, Kürt kimliğiyle başbakan olması olanaklı değil. Ben de bir Kürt olduğuma göre, Kürt olarak başbakan olmam olanaklı değil. Başbakan olabilmem için, ya Kürt ulusal kimliğimi ret etmem, ya da ulusal kimliğimi gizlemem gerekli. Uzun dönem kimlik gizleme de kimliksizliği ortaya çıkarır. Bu nedenle bu verili kimliksizlik ortamında başbakan olarak en iyi ne yapabileceklerimi çerçevelendirmeye çalışarak ve 10 hamlemi/atılımımı ifade edeceğim.
1- Başbakan olduğum zaman, ilk yapacağım şey, devlet ve toplum paradigmasının ve senaryosunun iflas ettiğini; toplumsal ve ulusal çoğulculuğa cevap vermediğini; yeni bir devlet ve toplum paradigmasına, senaryosuna ihtiyaç olduğunu ilan ederdim.
2-Kürtlerle, Türklerin Türk üniter ulus devleti içinde birlikte yaşamalarının olanaklı olmadığını saptar, yeni bir devlet ve toplum modelinin saptanması için çalışma başlatırdım. Bu yeni devlet ve toplum modelinin, uluslar, ideolojiler, dinler, mezhepler, sınıflar üstü olan federal bir sistemde daha olanaklı olacağından hareketle, yeni bir toplumsal sözleşme ve anayasa çalışması başlatırdım. Bu anayasanın,devleti yeniden federal bir model içinde tanımlayan bir kimlikler anayasası olmasını benimsetirdim.
3-Federal modelin ortak bir model olabileceğini düşünmeme rağmen, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkını bağımsız, federal ve konfederal devlet şeklinde tayin edebilmesi için referanduma karar verirdim.
4-Türkiye Cumhuriyeti'nin tekçi, otoriter ve demokratik olmayan devlet ve toplum paradigmasının ve senaryosunun belirlenmesinde; Kürtlerin inkar edilmesinde, Kürdistan'ın özerk ve otonom yapısının ortadan kaldırılmasında Lozan Antlaşması tarihsel bir arka plan ve temel bir neden, uluslararası bir antlaşma niteliğindedir. Bu nedenle, Lozan Antlaşması'nın ortadan kaldırılmasını Meclis'ten talep eder ve sağlardım.
5- Türk Tarih Tezi ve Güneş Dil Teorisi, Türk ırkçılığının gelişmesine kaynak oluşturan önemli referanslar olduğundan, bu tezlerin yasaklanmasını kararlaştırırdım.
6- Kürtlere, Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca yapılan haksızlık, zulüm, işkenceden dolayı özür dilemekle kalmaz, Kürt katliamlarına, Kürt jenosidine, Kürt liderlerinin idamlarına yol açan tarihi dönemleri ve sorumlularını hukukun ve yargının denetimine tabi tutulmasına karar verirdim.
7- Kürt siyasi partileri ve diğer ulusal örgütlerin kurulmasını serbest hale getirirdim.
8- Devlet, meclis, hükümet, ordu ve bürokrasinin ulusal ve etnik çoğulculuğa göre yeniden yapılandırılmasına karar verirdim.
9- Kürt dilinin resmi ve eğitim öğretim dili olmasına; Kürtçe radyo ve televizyonlarının açılmasına izin verirdim. Bu faaliyetleri Kürdistan Federe Bölgesi Yönetimi'nin inisiyatifine terk edilmesi için, yeni bir sistem ve hukuksal düzen yapılanmasını ön görürdüm.
10- Kürtlerin haklarına kavuşmasının, diğer etnik grupların hak ve özgürlüklerinin tanınmasıyla; Ermeni katliamının kabul edilmesiyle doğrudan ilişkili olduğunu düşünerek; bu konularda fikri ve çözüm proje hazırlıklarını başlatırdım.

’Eşit ve gönüllü bir arada yaşam için yeni anayasa'

Emek Partisi Genel Başkanı Levent Tüzel:
1- Siyasi iktidar olarak, devletin bu güne kadar izlediği inkar, baskı ve yasakçı politikaların yol açtığı acı ve kayıplar nedeniyle başta Kürt halkı olmak üzere Türkiye halkından özür dileyerek demokratik halkçı bir çözümün ilk adımını atmak.
2- Çok küçük bir azınlık durumundaki bir grup milliyetçi, şoven çevrenin dışında toplumun büyük kesiminin istediği savaşın ve şiddetin ortadan kalkması için derhal Türk silahlı Kuvettleri'nin sürdürdüğü askeri operasyonları durdurmak; barışın ve siyasi diyaloğun ortamını oluşturacak bir dil ve üslupla kararlılık ve çözüm iradesi sergilemek.
3- Tüm toplumu kucaklayacak bir barış, özgürlük ve demokratikleşme sürecini geliştirmek için ayırımsız bir siyasi genel af ilan ederek tüm toplumsal güçlerin destek ve katılımını sağlamak.
4- Toplumsal bir bilinç, eğitim ve katılım sağlamayı hedefleyen bir şekilde Cumhuriyet tarihinde olan bitenlerin ortaya çıkması, insanlık suçlarının tespit ve yargılanması için çalışmalar başlatıp; öncelikle de koruculuk sistemini kaldırıp bugünkü gibi göstermelik değil gerçekten kontrgerilla ve çete örgütlenmelerinin dağıtılmasını sağlamak.
5- Türkiye toplumunu oluşturan Türk ve Kürt ulusu ve değişik milliyetlerin özgür, eşit ve gönüllü şekilde bir arada yaşadığı bir demokrasi için yeni bir anayasa çalışmasını yürütmek üzere tüm toplumsal güçlerin ve örgütlerin temsil edildiği bir kurucu meclis oluşturmak.
6- Anadil Kürtçenin eğitim dili olarak okullarda okunması için gerekli düzenlemeler yaparak bu dilin ve kültürün gelişmesi için siyasi, sosyal ve ekonomik kararlar ve uygulamalar içine girilmesini sağlamak.
7- Yıllardır toplumsal ve bölgesel ayırımcılığın izlerini silmeye dönük Kürtlerin yaşadığı toprakların yağmasına, tahribine son vererek bölgenin eşit haklara kavuşmasına dönük koruyucu tedbirler almak.
8- Kürtlerin siyasi irade ve temsiliyetlerinin önünde engel olan yasal düzenlemeleri kaldırıp demokrasi ve eşitliğin gerektirdiği bölgesel, yerel özerklik vb. yönetim ve idare biçimlerinin yolunun açılmasını sağlamak.
9- Kürtlerin nasıl, ne şekilde yönetim biçimleri altında yaşamak istediklerini belirlemeye dönük referandum gibi irade tespitinin özgür ve demokratik bir ortamda gerçekleşmesini sağlamak.
10- Nihayetinde bir arada yaşama iradesini sağduyu içinde bu güne kadar korumuş ancak eşit, özgür ve gönüllü bir birlik talep eden Kürt halkının bu hasletinin kıymetini bilip her tür emperyalist/ işbirlikçi plan ve zorbalık karşısında bölgede gerçekten barışın, özgürlüğün ve demokrasinin egemen olduğu bir halk egemenliğinin güçlendirilmesi, pekiştirilmesi için çalışmak.

’Türkiye sivilleşirse pek çok mesele çözülür'

Doğa Derneği Başkanı Güven Eken:
1- Kürt açılımı yapmak yetmez. Türkiye'nin Anadolu kimliği ile barışması gerekir. Çünkü bir toplumun karakterini etnik kökeni ve dininden çok, yaşadığı coğrafya belirler. Bu nedenle bu topraklarda doğan her bir insanın kökleri, bir ucuyla Çatalhöyük'e, diğer uçlarıyla Orta Asya'ya, İyonya'ya, Mezopotamya'ya ve sayısız başka coğrafyalara uzanır. Bu kökler, Türk, Kürt, Laz, Çerkes ve diğerlerini ayırt etmeden hepimizi besler. Türkiye'yi yönetenler bu topraklardaki her bir insanın kendini ait hissettiği kimliği ve köklerini korumakla mükelleftir.
2- Türkiye'nin sadece Kürtler için değil, tüm vatandaşları için sivilleşmesi gerekmektedir. Sivilleşmek, egemenliğin her an için halka ait olmasıdır. Kürt sorunu dahil pek çok mesele Türkiye gerçek anlamda sivilleştiği takdirde çözülür.
3- İnsan hakları ile ilgili sorunların hızla ele alınması büyük önem taşımaktadır. Öte yandan, bu çalışmalara artık yeni bir hak anlayışının eşlik etme zamanı gelmiştir: Doğa hakkı. Ormanlarını, akarsularını, Çoruh'u, Munzur'u, Göksu'yu veya Dicle'yi yok edebilen bir toplumun birbine karşı adil olması neredeyse imkânsızdır. Çünkü hak parçalanmaz, bütündür.
4- Toplumlar arasına sınır çizme fikri, bugüne kadar dünya insanlığına faydadan çok zarar getirmiştir. Enerjimizi yeni fiziki sınırlar oluşturmak yerine var olan fikirsel sınırları ortadan kaldırmak için harcamak hepimiz için çok daha geniş bir özgürlük alanı oluşturabilir.
5- Yüzde 10 seçim barajı kaldırılmalı. Türkiye'de yaşayanlar, bu barajla temsil edilemeyecek kadar zengin kültüre sahiptir.
6- Türkiye ekonomisi, yanlış yönlendirilen inşaat sektörünü beslemenin ötesine geçerek, kültürel ve bilimsel araştırmaları destekleyecek şekilde tanzim edilmelidir.
7- Türkiye'nin eğitim felsefesi topyekûn değiştirilmelidir. Var olan eğitim müfredat toplumdaki farklılılarla övünmek şöyle dursun, onu yok farz edecek şekilde hazırlanmıştır.
8- Kırsal nüfusun kente göçü dururulmalı, istihdamın sadece büyük şehirlerde değil, tüm ülke sathında oluşması üzerinde çalışılmalıdır. Çünkü hızlı şehirleşen alanlarda birbirine düşman saflar çok daha kolay oluşmaktadır.
9- Güneydoğu'da yapılması düşünülen barajlar bölge halkının doğduğu alanda doyma hakkını ortadan geri dönüşsüz olarak kaldırdığı için gözden geçirilmelidir.
10- Bu topraklarda tek taraflı hiçbir mayanın tutması mümkün değildir. Ülkeyi yönetenlerin, Türkiye'deki bu kadim zenginliği olduğu gibi kabul ederek, güç savaşı söylemlerinden arınması gerekir. Bu durum, Türkiye'de artık yeni bir siyasi kültürün oluşma zamanının gerektiğini ortaya koymaktadır.

’Her farklı için ayrı açılım olmaz'

Ermeni Patrikhanesi Danışmanı Yervant Özuzun:
Açılım mı? Yoksa eksikli demokrasimizi eksiksiz hale getirmek mi? Önce adına ’Alevi açılımı' dedik. Açılım paketinin içeriği Alevilerin sorunlarını ve taleplerini çözmek içindi. Açılım bir türlü açılmadı. Şimdi Kürt açılımı ya da demokratik açılım diyoruz. Açılımın içeriğinde kanayan yarayı dindirecek hangi merhemler öneriliyor henüz bilmiyoruz. AB uyum yasaları sürecinde de gündemimizde azınlıkların sorunları var. Azınlıklar eşit haklara sahip asli unsurlar mı, asli olmayan tali unsurlar mı karar verilemiyor.
Yasalar çıktı. Kimi yürürlükte kimi Anayasa Mahkemesi'nde... Ancak pek çok sorun hâlâ çözülmeden duruyor. Demem o ki ülkede ’farklıların' sorunları var, talepleri var. Bunları her farklıya ayrı bir açılım paketi, ayrı yasalar yerine tek bir açılım paketiyle, çağdaş bir anayasa ile çözmek mümkün. Bu açılım paketinin içeriğini 1'den 10'a kadar sıralaman gerekirse ilk üçünü CHP programından şu cümlelerle yanıtlamak isterim: “1- Etnik kimlik bir şereftir“, 2- “Farklı etnik kimlikler ülkemizin zenginliğidir.“ 3- “Farklı etnik grupların ana dillerini öğrenme, öğretme ve yayın yapma hakları güvence altına alınacaktır.“ Diğerlerine ise tek yanıt vermek isterim. “Eksikli demokrasimizi, çağdaş insan haklarını temel alan çağdaş bir anayasa ile eksiksiz hale getirmek.“

’Terörden önce terör eğilimiyle mücadele gerekli'

Memur Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu:
1-Bu ülkenin ve milletin Kurtuluş Savaşı'nı ’milli egemenlik' düsturuyla oluşturduğu TBMM'nin sevk ve idaresinde zaferle sonuçlandırdığı dikkate alınarak, demokratikleşme ve alt başlıklarında yer alan sorunların çözümünde TBMM'nin merkez
olduğu kabul edilmelidir.
2- Sivil toplum ve özgür bireye, herkesten kuşkulanan değil herkesi kucaklayan, hakları sınırlayan değil teminat altına alan, kendini koruyan değil kendisi koruyan, sorgulayan değil sorun paylaşan demokratik hukuk devletine ulaşmayı sağlayacak hükümlerle donatılmış yeni bir Anayasa hazırlanmalı ve yürürlüğe konulmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı üst kimlik olarak kabul edilmelidir.
3- Devletin bütün faaliyetlerinde, şeffaf ve hesap verebilir olması
sağlanarak ’derin devlet' yapılanmasına kapı aralayan hukuki boşluklar
giderilmelidir. Bu çerçevede, devlete ve kurumlarına güven sorununa
kaynaklık eden 'faili meçhul cinayetler' ve ’kayıp kişiler' konuları çözüme kavuşturulmalıdır. 4- Özel veya
resmi yayın kuruluşlarının Türkiye'de konuşulan dillerden diledikleri üzerinden yayın yapmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır.
5- Sivil toplum örgütleri, çözüm sürecine paydaş yapılmalıdır.
6- Terör tercihine kaynaklık eden bölgeler arası gelişmişlik farklılıklarını ortadan kaldıran ve terörle mücadeleden önce terör eğilimiyle mücadeleyi esas alan sosyo-ekonomik tedbirler ile eğitim, kamu idaresi, ve ticari ilişkiler eksenli tedbir ve teşvik paketleri uygulamaya konulmalıdır.
7- Şiddeti araç ve amaç olarak görmedikçe her düşüncenin özgürce dile getirilebildiği düşünce ve kanaat özgürlüğü alanının oluşması sağlanmalıdır. Bireysel özgürlük alanı genişletilerek herkesin anadilini konuşması, kültürünü yaşatması hak olarak görülmeli ve bu çerçevede
bir toplumsal algı ve kabulün oluşmasına zemin hazırlanmalıdır.
8- Yazılı ve görsel medya kuruluşlarına, farklılıkların kaynaşmaya engel olmadığı bilinci oluşturacak yayınlarla sürece pozitif katkıda bulunması sağlanmalı, bu katkının sürekliliğini sağlayacak sorumluluk algısı oluşturulmalıdır.
9- CHP ve MHP başta olmak üzere bütün siyasi partilerin, demokratikleşme ana başlığı altındaki sorunların çözümüne katkı sunmalarını sağlayacak siyasi diyalog süreci işletilmelidir.
10- Terörün asıl mağduru olan şehit aileleri ile gazilerin, önemsendiklerine ve kendilerine değer verildiğine dair idrak oluşturacak şekilde başta terör sorununun çözümü olmak üzere demokratikleşme sürecine katkıda bulunmalarını sağlayacak ara süreçler ve psiko-moral uygulamalar hayata
geçirilmelidir.

’İnanç birliği dikkate alınmalı'

Avukat Bilal Çalışır:
1- Türkiye halen askeri darbe ürünü olan 82 anayasası ile idare edilmektedir. Anayasal değişiklikler sağlanmadığı süre demokrasi açılımının etkin kılması mümkün değildir.
2- Devlet kurumlarında, bölge halkının dil ve kültürünü bilen kamu görevlileri bulundurulmalı.
3- Bölgede yatırım yapmaları için işadamları teşvik edilmeli, vergi, sigorta primlerinde muafiyete vb. avantajlar sağlanmalı.
4- Bölgede işlenen cinayetlerin failleri bulunarak bir an önce yargı önüne çıkarılmalı, mağdur olan aile ve bireylerin mağduriyetleri girilmelidir.
5- Kürdoloji enstitüleri kurulmalı, popüler kitaplar ve edebi eserler Kürtçeye çevrilmelidir.
6- Halkına güvenmeyen, baskıcı devlet politikaları yerine, kendi insanına güvenen, özgürlükçü devlet politikaları geliştirilmeli.
7- Koruculuk sistemi kaldırılmalı.
8- İnanç birliği bu açılımda birleştirici, kardeşlik duygularını arttırıcı harç olarak dikkate alınmalıdır.
9- Sivil toplum örgütü yöneticileri ve kanaat önderleri ile görüşmeler yapıp düşünceleri alınmalı.
10- Sosyal faaliyet alanları oluşturulmalı bu alanlarda özellikle çocuklar ve gençlere yönelik ücretsiz spor, yetenek kursları verilmeli.

BİTTİ

simdi su cumleye/formulasyona bakin: "1- Başbakan olduğum zaman, ilk yapacağım şey, devlet ve toplum paradigmasının ve senaryosunun iflas ettiğini; toplumsal ve ulusal çoğulculuğa cevap vermediğini; yeni bir devlet ve toplum paradigmasına, senaryosuna ihtiyaç olduğunu ilan ederdim." haydi devlet paradigmasi (devlet modeli mi demek istiyor acaba?) ni kendimizi zorlayarak anladik, toplum paradigmasi ne oluyor? paradigma bir grekceden billimsel jargona gormis ordaki "ornek" anlamini, bilimsel(veya felesefi vs) dusunce bicimlerini (kabul edilmis veya gecerli olan dusunce bicimleri vs) ifade eder bicimde kullanilan bir kelime. devlet paradigmasi denince haydi devletin islevleri rolu vs si uzerine dusunulenler diye anlamak mumkun toplum paradigmasi nedir nasil iflas olur toplum paradigmasi degil toplumu yorumlayan paradigmalar olabilir ki bunlar zaten habire yeni bilgiler isiginda ya tedrice ya da dusunsel bir devrim ile degisir. basbakan emir komutasi ile degisir mi bilmem-ancak emir komuta ila paradigma nin iflasi ve degismesi zihniyette yer etmis-burasi hem komik hem feci bir durum paradigma ancak aciklamaya cabaladigi bir olgunun (bu devlet veya toplumsal dinamikler roller islevler vs vs olabilir) artik GERCEKLER aciklayamaz duruma dusunce, yeni aciklamalarin sagdan soldan ortak bicimde uremesi ile degisir. bilimde bu sicramayi bir tek kisi yapiyor gorulebilir-kopernikus veya galile nin dunya merkezli ekumenik paradigmayi alt ust etmeleri gibi. ancak siyasette bu hayatin icinde gerceklerin kendini dayatmasi ile olusur (mesela bugunlerde olan biten tork larin kurdler konusundaki eski paradigmalarinin tepetaklak cukuru boylamasi gibi). basbakan emeri ile olur mu? wallahi torkiya da olur anlasilan ibrahim guclunun basbakan oldugu kurdistan da da olacak. oriyantalistler doguya bakip yonetici kral degil de despot gorunce adamlara kiziyoruz- tamamen haksizlar mi? isyankar kurdlerin alternatif lideri de emirle paradigma degistirecek hayallere sahip. apo ya kiziyor eline imkan gecince vallahi emeirle benim gibi onu elestirenleri paradigma kebabi yapar bunlar. biraz haksizlik ediyorum ama tumuyle de haksiz miyim? gene dilimi tutamadim uzerime yigilan husumet biriktikce birikti nasil kaldiracagim ben bunu? sansur de faliyette sanirim bakalim bu da takilacak mi? HeK

Sayın İbrahim Güçlü yazısında son derece tutarlı. Topluma dair, toplumu belli kalıplara zorla sığdırmaya dair bir paradigma yokmu? Kürtlerin türk edilerek sömürgeciliğe yedeklenmeleri çabaları belli bir paradigmanın ürünü ve malum paradigmadan hareketle yaşatılmaya çalışılması değilmi? Yazısından net bir şekilde devlet ve toplum yapılanmasına dair paradigmanın, bu paradigmadan beslenen önermelerin, uygulamaların kastedildiği açık. Bunun haksızlığı kadar gerçekleşmezliği tahtında iflasını ilan etmenin yanlış hiçbir yanı yok. Türkler, kürtlerin yok sayılması tahtında egemenlik sürdürmelerine ilişkin paradigmayı İttihat ve Terakki darbesi ile açığa çıkardılar. Bu paradigma 1911 Selanik Kongresinde oluşturuldu hem de ideolojik tefarruatı kapsayacak genişlikte. Kürtlerin bunu tersine çevirmeleri daha fazla zaman almaz. Fazla zorlukta çıkarmaz zira kürtlerin taleplerine ve geleceklerine ilişkin de facto bir paradigmaları zaten var. Dahası kürtlerin paradigma oluşturmasını, kariyer sahibi ve paradigmanın kelime anlamını sözlüklerde okumuş olmaktan öte bir özelliği olmayanların ve de milleti koyuna indirgeyen sözde çoban kılıklı tork postalcılarının yeriyor olmasının anlaşılmayacak bir yanı yok. Yazının sahibi İbrahim Güçlü'dür. Sen kimsin? Kürtlüğe Güçlü'nün yüzde biri kadar emeğin geçmemiştir. İbrahim Güçlü de türklere askerlik yaptı. Gidip Kürdistan'da poltika yapabilmem için tamamlanması gereken hukuki bir formaliteydi dedi ve dediğinde durdu. Onun Diyarbekir mahkemelerinde, parti kongrelerinde, dernek toplantılarında açık kimliğiyle söylediklerini savunduklarının yüzde birini açık kimliğinle söyleyebilecek kadar basiret sahibmisin? Sanmam. Torki paradigmanın hedeflediklerinden biri de kürtleri insanlıktan çıkarmaktır. Fert kavramı bir yanıyla toplum üyeliği anlamına gelirken diğer yanıyla etnik aidiyeti esas alır ve her ferdin bireysel hukuku onun etnik aidiyetinden doğan haklarını da kapsar. Etnik aidiyetini bahane ederek saklanan kişiler toplumun üyesi olarak dahi dikkate alınamayacak primatlardır. Torki paradigmanın kürtleri itmek istediği yere yatıp oradan gevelemenin adı da günümüzde aydın ve akademisyen maskeleriyle sahne alır oldu. Söylediklerin kadar duruşun da çürük ve çar çur. Bağımsızlık, kürtlerin kendileri olarak tarih sahnesinde yer almaları da kürt paradigmasının özünü oluşturuyor. Bazıları 200 yıldır kürtlerin belleğinde yer etmiş olan bu karşıt paradigmanın kürtlerin direncinde temel itki olduğundan habersiz. Babasına benzemeyen birinin dedesine benzemesini hiç bekleyemezsiniz. Önce kürt olacaksın, sonra haklarında ve kimliğinde direnecek ve yükselteceksin. Sen de bunların hangisi var? Hiçbiri yok. Objektif konumun kürtler arasında zahiren yer alıp fiilen kürt geçinmene müsait değil. Duruşun bu bağlamda namuslu değil.

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.