Ana içeriğe atla

Şeddadi Kürd Devleti Üzerine Notlar(16)

    Sayın Armağan    makalesinin  devamında    Farqini’ye dayanarak   şöyle  yazıyor:„ Nizamüddin'in asker vermekteki maksadı Selçuklu'ya iyilik etmek değil, taht ve tacını korumak için uğruna çırpınış ve yaranma peşindeydi. Nitekim halktan zorla topladığı paraları önüne yığdığında, Alparslan kendisine bu paranın kime ait olduğunu sormuş, halktan cebren topladığını öğrenince de kimden ne kadar aldıysa aynen geri vermesini emretmişti.“    Farqini’nin    böyle bir  şeyi yazdığı  doğrudur.   Fakat   bu  söylemin   ne kadar    gerçekliği ifade  ettiği ise  başka  bir  husus.  Çünkü  hâlâ    şimdiye kadar     Farqini’nin  „Amed ve Meyafarqin Tarihi“   hiç  bir Kürd  araçtırmacısı tarafından   yeni belgeler  ışığında   değerlendirilmemiştir.  Bu reel  durum  Kürd  tarihi  araştırmaları  için büyük bir   eksiklik  ve handikaptır.  Bu  durum  sadece    Meyafarqin  tarihine   ilişkin değil,  Heradot’un  Med tarihi     yada   Firdewsi’nin  „Şahname“sindeki    Newroz  ilgili    hikayesi         belgeler  ışığında   efsane  ve   gerçeklik   kriterleri  temelinde   bir incelemeye  tabii  tutulmamıştır.    Kürdlerin    kendi  tarihlerini  gün ışığına  çıkarmaya  çalıştığı  bu  süreçte,        bazı   tarihi söylemleri  gerçek gibi   sahiplenmeleri     Kürd  tarih çalışmaları  açısından ve    Kürdlerin   kendi  ulusal  kollektif  hafızalarını  bina  etme   çalışmalarında   tamiri  zor    gelişmelere  neden   olabilir.   Şimdi  konumuza  yeniden  geçelim.  Sayın  Armağan’ın       halkın  malına ve mülkine  karşı  saygılı     olan  Alparslan  tablosu    tarih gerçeklere  terstir.   Çünkü   bugün   Selçukların   gittikleri her  yere  beraberlerinden  yıkım, katliam  ve  talan   götürdüklerine  dair  binlerce  belge var.  Eğer   Farqini’nin     Amed bazında  söylediği doğru  olsa  dahi   bin  de  bir   ve  istisnai  bir durumdur.  Bu  istisnai  durumu    genelleştirerek    Selçuklara  ve   özellikle    Alparslan’a   humanist  bir   çehre  vermek    tarihi gerçeklere     hakarettir.(bunun  için  o dönemdeki   İslami  tarihçilerinin  eserlerini göz atmak  yeterlidir)  Birde   sayın  Armağan    Merwanilerin  „son Kürd devleti  olduğunu ve 1078 yılında  yıkıldığını“  yazıyor.  Bu tespit de  doğru  değil  Çünkü  Şeddadi Kürd devleti   1198/99  yılında  kadar  yazıyor..  Başka  Kürd devletleri de var..  Selçuklar   alana   geldiklerinde    Kürdler   çok   geniş   bir  coğrafyada   hüküm  sürüyorlardı.  Arap  ve İslami  tarihçilerinin  „İklimi  Cibal“  dedikleri    bölgeler   onların  söylemi  ile  „Kürdlerin yurduydu.   Cizire  ve  Firat    bölgesi  büyük  oranda  Kürdlerin denetimindeydi.    Şarezur   ve Hewler   bölgeleri  Kürdlerin denetindeydi.  Bugün  Ermenistan, Gürcistan ve    Azerbeycan  denilen  bölgeler büyük  oranda  Kürdlerin   denetindeydi.   Loristan,   Kirman,  Kuzistan  vs.. Kürdlerin     hakimiyeti  altındaydı.   Tüm  bu  alanlarda    onlarca   bağımsız ve yarı  bağımsız   Kürd  siyasi  oluşumu  vardı.    Selçuklarla   Kürdlerin    ilişkileri   sürekli olarak   aynı  rotayı    izlemiyordu.  Bir çok alanda    bu iki kesim  arasında  kanlı  savaşlar  oldu.  Ama  bunun yanında   bu iki kesim  arasında   barışçıl  dönemlerde  oldu..  Bu  Selçukların     merhametli   olduğu anlamına  gelmiyor.  Kürdlerin  bölgede  ciddi güçleri vardı..  Selçuklarda   Kürdlerin    bağımsız ve  yarı bağımsız  bir  çok  devleti ile    iyi  geçinmek  mecburiyetindeydiler.  Selçuklularla  Kürdlerin arasındaki    ilişkileri   biraz     anlamak için     Malazgirt savaşı öncesi    iki kesim arasındaki   diplomatik  ilişkilere,    gönderilen   elçilere  ve    evliliklere  bakmak  gerekir.  Aslında   bu konulara   ilişkin   bir dizi  kaynak var..  Fakat,   daha  fazla    uzatmamak için  Dr. Niştiman’ın  Selçuklularla  Kürdlerin  ilişkilerini  konu alan  çalışmasından  ve  daha   başka  kaynaklardan    bu  konuya  ilişkin  bazı   tarihsel verileri   maddeler  halinde   aktarmaya  çalışağım:  1) Haznewi  Mahmud,        bazı  Türkmen   kabilelerini    askeri  olarak    kullanmak  için   hizmetine alıyor.  Fakat  bu kesimler   sürekli  çapul ve  talana  giriştiklerinden  dolayı    Haznewi  Mahmud tarafından    katliamdan   geçiriliyorlar.  Bunlardan  bir kesimi   kaçarak   o dönem   Rewadi  Kürd  devletinin   hüküm sürdüğü   Tebriz’e     saldırmaya  çalışıyorlar..   Rewadi  Mîri ,  Mîr    Wehasuzan  Rewadî 1029  yılında     bunlara  bir elçi  gönderiyor ve   bunları hizmetine  alıyor.  ( İbni El Esiri’nin   El Kamil’inden akt)    Fakat  bunlar    çapul ve talan faaliyelerine  devam  ettiklerinden dolayi   Rewadilerde    bunlara   karşı    saldırıya    olayını  utangaç  bir  şekilde  kabul ediyor :  „Türkmenler   Azerbeycan’a  gelip  bura   hâkimi    Vehsudan  ile  işbirliği  yaparak  Bizanslara  karşı  Anadolu’ya   akınlarda  bulunduğunu   gördüğümüz  Türkmenler,  30  kadar  başbuğlarını  öldürmesi  sebebiyle    onlara   savaşa  giriştilerse  başarılı olmadılar.(1041)Bu  yüzden  Azerbeycanı  terkettiler…. diyor.(Prof.  Dr. Ali Sevim,  Anadolu’nun  fethi,  sayfa   25)  O  dönem  Azeri  ve  ne  de  Türk vardı bölgede..  O  ülkeninde  adı Aderbeycandı..  Türkleri  oradan   kovandı  Kürdlerdi..  Yani   Tebrizi  kendilerine başkent  yapan  Rewadi    Kürd  devleti…  2)Merwani    Kürd devletinin  Mîri,  Mîr   Nasir Ül Dewli’nin  oğlu  Mîr  Suleyman   1043  yılında    Selçuklarla  mektuplaşıyor. (İbni El Esiri’nin   El Kamil’inden akt)  3)Selçukluların   Kürd  bölgelerine  yönelik   saldırıları  ve  bölgede   giriştikleri     çapul ve talanların  durdurulması  için   Merwani  Kürd  Mîri   Tuğrul Beye  bir  mektup  yazarak    bu  saldırıların   durdurulmasını  istiyor.(1043)   Tuğrul bey de    Merwani  Kürd  Mîrine   bir  mektup  ile cevap veriyor.   Tuğrul bey mektubunda   „Türkmenlerin Diyarbekir ve yörelerinden  çekilmelerini sağlayacağına  söz veriyor“(Ali  Sevim, age  sayfa  27)  4)1049   yılında   Selçuklu  Sultanı Tuğrul bey    Merwani  Kürd devletinin  Mîrine  bir    heyet  gönderek   Cuma  hutbesini    onun adına   okunmasını  talep ediyor.  Mir   Nasirüldewle   Turgut  beyin  bu istemini kabul ediyor.   5)Selçuklularla     Abhaz ve Bizanslar arasında  yapılan  bir  savaşta   Abhaz  kralı  Selçuklulara    esir  düşüyor.  Bizans  kralı,    Merwani  Kürd  Mîrine bir  elçi  gönderek   Abhaz  kralının  serbest  bırakılması için  aracı  olmasını  rıca ediyor.  Mîr  Nasir    Merwani  Kürd devletinin  Şeyhülislamı    Abdullah  Merwani’yi    elçi olarak     Selçuklu  Sultanı   Tuğrul Beye  gönderiyor.   Selçuklu  Sultanı      Mîr  Nasir’ın istemi  üzerine  hiç bir şart  ileri  sürmeksizin   Abhaz kralını  serbest bırakıyor.   Bizans  kralı     bu  çabalarından   dolayı    Mir  Nasir’a      büyük miktarda      hediyeler  gönderiyor(İbni El Esiri, age’den akt) Ayrıca   İstanbul’daki  Cami’yi      yeniden  tamir  ediyor.  6)Yine    İbni El  Esiri’nin  anlatımına  göre   Sultan  Tuğrul    Ennaz  Kürd  devleti   Mîri, Mîr  Said’e   bir  elçi gönderek    tutukladığı  dayısını  serbest  bırakmasını  istiyor..  Elçi  Hamadan  şehrinde    Mîr  Said ile görüşüyor.   Mîr     Said    Selçuklulara  bağlılığını  bildirmiyor  ve daha  sonra  iki taraf arasında  savaş  çıkıyor.(1053  yılında)  7)Basasiri    hareketini  destekleyen   Arap  Emirlerinden  Beni Dibis ve Emir  Aqili    Mir   Hezarhespî  Kurdî’ye   bir  mektup  yazarak  (1056  tarihinde)    Selçuklu Sultanı   Alparslan’ının   kendilerin afetmesi için  aracı  olmasını  istiyorlar.   Hezarhesp  aracı oluyor ve  Sultan  onları   afediyor.   Devam  edecek  Aso Zagrosi 

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.