Ana içeriğe atla

Şeddadi Kürd Devleti Üzerine Notlar(14)

     Alpaslan’ın   Ani  şehrini   Kürd Şeddadi  Devletine  bırakmasının   bir çok   sebebine  yukarıda    değinmeye çalıştım.    Eğer  bunları toprarlarsak:  a)                   Mîr   Abu Suwar’ın   1064   yılında  yapılan     Ani  saldırısına   aktif  bir şekilde  katılması,  b)                  Ani  şehrinin    Şeddadi  Kürd Devleti ile   doğrudan   sınır  olması,  c)                  Selçukluların  başkenti İsfahan’ın    bölgede  çok   uzak  olması,  d)                 Kürdlerin    Kafkasya’da  sahip  oldukları    önemli ve etkili  rolleri,  e)                  Abu Suwar’ın   Ermeni  Kralının   kızı ile  evlenmesinden  sonra,         Hıristiyanlar  tarafından    kendisine  karşı  gösterilen   yakınlık    gibi    nedenler    Selçukları   Ani’yi   Şeddadilere  bırakmaya    mecbur etmişti.   Bazı  Türk   tarihçileride    Alpaslan’ın   Ani’yı   (“Kürd”    kelimesini   ağızlarına almaksızın)    Şeddadilere  verdiğini kabul ediyorlar.  Prof. Dr. Ali Sevim   bu konuya  dair  şöyle  yazıyor:     “Sultan  Alparslan   Anı   ve  yöreleri    Dübeyl  Emiri  Ebulesvaroğlu  Minuçehr’e,  Gürcistan’ın  bir   kısmını  Gence  valisi    Fadlun’a  verdiğini”  yazıyor.( Prof. Dr. Ali Sevim,  Anadolu’nun  Fethi,  Selçuklar  Dönemi-Başlangıçtan  1086’ya kadar-,  Türk  Tarih Kurumu Basımevi-Ankara 1988,  sayfa  42)  Ali  Sevim   burada   bazı şeyleri  birbirine  karıştırıyor.     Birincisi;   Minuçehr ve   Fadlun     Mir  Abusuwar’ın    iki oğludur.  İkincisi;   1064  yılında   Anı şehri  Bizansların  elinde  çıkarılırken,    Şeddadilerin başında  Muneçehr  değil,  Abusuwar  vardı.  Alparslan şehri ona  teslim  ediyor.  Üçüncüsü;   Minuçehr   1072   yılında  Anı’yı     Şeddadilerin  başkenti  ilan ediyor.  Minuçehr’ın    Mîrliği  dönemi  1072  yılından itibaren  başlıyor.    Fakat  bölgede     savaşlar  hep  devam  etti.  O dönemde Hıristiyanlarla    Müslümanlar arasında  yapılan  savaşlar  anlaşılmadan    Malazgirt  savaşını   kavramak    zordur.    O dönem   yapılan  bir dizi savaş    adım  adım    Malazgirt  savaşına   neden  oldu.  1067  yılında   Abxazlar      Berzehe   şehrini   karşı  saldırıya  geçtiler.   Selçuklar    Savtekin’in   adlı  bir  komutanlarının  önderliğinde  bir askeri gücü  Abxazlara   karşı  savaşa  gönderdiler.  Alpaslan’ın  kendisi  ise  bir  askeri güçle   Kürdler  ve   Hıristiyanların  birlikte yaşadıkları   Tiflis  ve  Şika  şehirlerine  karşı  saldırıya geçti.   Bu  şehirlerde  yaşıyan  halklar  büyük zararlara  uğradılar.    Şika Emiri     müslümanlığı  kabul etti ve  bölgede   yaygın bir şekilde    Hıristiyan  halklar   dinlerini değiştirerek  müslüman  oldular.  Dr.  Niştiman’ın   tarihçi  Huseyni’den  aktardığına  göre    Alpaslan    o  saldırılar  sırasında   Şeddadilerin  başkenti    Gence’ye  de uğruyor, fakat  Şeddadi Mîr’i ile  görüşüp görüşmediğini   vurgulamıyor(Dr. Niştiman, age, sayfa 209)  Fakat  Ermeni kaynakları,  Alpaslan’ın    Gence’de     Mîr Fazlun  ile   görüştüğünü  ve  kendisine    “Tiflis  ve  Rustaf”  şehirlerini verdiğini  yazıyor(age, sayfa  209)  Sıbt İbnu'l-Cevzî "Mir'atu'z-Zamân" adlı eserinde     Alpaslan ile   Abu Suwar arasında    1067 yılında bu görüşmenin   gerçekleştiğini   ve  Alpaslan’ın  onun Mirliğini resmen tanıdığını  yazıyor.  Selçuklu  orduları  bölgeden  çekilince  Gürcistan  Kralı 4. Bagrani   Şeddadilerin  denetiminde  bulunan  Tiflis   şehrine  saldırıyor ve  Şeddadi  ordusunu  yenilgiye  uğratıyor.(Huseyni’den  akt. Dr. Niştiman, age,  sayfa  210)  Bu arada    Alparslan  ile   çatışma  içinde  olan  eniştesi   Erbasgan    Bizans  devletine  sığındı.     Selçulular   Bizanslardan   Erbasgan’ı  geri  vermelerini  istedilersede     Bizanslar  bu isteği  geri çevirdiler.  Hatta  Bizans  Kralı    Romanos   Diogenes     onu  özel   koruması altına  aldı.  1070   yılının   ortalarında    Selçuklular    Şeddadilerin  destek ve  aktif    askeri yardımıyla   Malazgirt vb.  bölgeleri   Bizansların  denetiminden  çıkardılar.   Alparslan’ın  önderliğindeki   güçler    Merwani   Kürd  devletinin  topraklarından  geçerek      Urfa  şehrini     kuşatma   altına   alıyorlar.  Bu arada   Merwani    askeri  güçleride    bu  harekete  katılıyorlar.  Fakat,   Urfa  kuşatması   boşa  çıkıyor.   Urfa   kalesini  savunan  Dük  Vasili  50 gün       bu kuşatmaya  dayanıyor.   Selçuklu Sultanı   mecburiyet  karşısında   kuşatmayı  kaldırıyor ve   Mısır  seferine  çıkıyor.  Urfalı  Mateos  Vekayiname’sinde   Urfa  kuşatmasına  geniş yer  veriyor.  Sözü  Urfalı  Mateos’a  bırakalım:  “Sultan  50 gün  Urfa’ya  karşı şiddetli  hucumlar yaptı, fakat bir şey  elde  edemedi.  Sultan ,  yadigar  olarak    İran’a  götürülmek üzere  surdan bir  taş  koparabilene  büyük mükafatlar  yâdetti.  Bunun üzerine   Dovin Emiri  Abusuar : ‘ İşte  yakınımızda  bir mabet vardır ve içinde bize  karşı  gelecek kimse  bulunmuyor’dedi.”  diye yaziyor.( Urfalı  Mateos, Vekayiname    sayfa 140)  Daha  sonra    Alparslan’ın  önderliğindeki askeri güçler   Halep üzerine  yürüyorlar.  Urfalı  Mateos’tan  aktardığım  bu  alıntıda   önemsediğim  husus , “Dovin Emiri  Abusuar”in    Mart 1071  yılında    Urfa  kuşatmasına   katılması  olayıdır.  Urfalı Mateos’un  Dovin Emiri  dediği   Arran, Gence, Tiflis,  Dovin, Ani, Karabağ, Naxçivan  vb..  bölgeleri   denetim altında  bulunduran  Şeddadi Kürd  devletinin  Mîridir.  Mart 1071  yılında  Urfa  kuşatmasına  katılan  Abusuwar  değil. Çünkü,  Abusuwar   1067  yılında    yaşama veda  ediyor.  Burada  sözü edilen  ve Abusuar  olarak  adlandırılan    Ebusuwar’ın  yerine  geçen  oğlu Mir  Fadlun/Fazlun/Fadildır.  Yani   Bizanslara   daha önce  rehine olarak  verilen,  barış antlaşmasından  sonra  ülkesine geri dönen   ve Abusuwar’ın  yerine  geçen  Şeddadi  kralı II. Fadildır..   Devam edecek  Aso Zagrosi     

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.