Ana içeriğe atla

Gezi Parkı Merkezli Türki Kutuplaşma ve Kurdistani Politika- Zulkuf AZEW

Yurtiçi ve yurtdışı pek çok odak tarafından destekleniyor olsa da herhangi bir sınıfa,ulusa ya da dini bütünlüğe dayanmayışı ve kemalistlerden sosyalistlere kadar pek çok üretim dışı heterojen toplumsal grubu içeren tepki eylemleri olması nedeniyle Gezi parkı olaylarının R.T.Erdoğan’ın yaşam biçimi müdahaleciliğine tepki göstermenin dışında ortak bir hedefi yok.Fili tarif eden körler misali eyleme katılan her grup bu eylemden kendince sonuçlar çıkarmaya uğraşmakta. Tüm süreç boyunca tutuklanan 3-5 kişinin sosyalistler olması ve buna “Gezi Direnişi” adına sözalan herhangi bir kurumsal tepkinin gösterilmemesi;Taksim’de çatışma devam ederken Gezi Parkı’nda oturmaya devam eden “ağaç sevdalıları”nın İstanbul Valisi ile yaptıkları “düzeyli” görüşmeler de yeterince aydınlatıcı.Neo-Osmanlıcı R.T.Erdoğan’ın Kemalist paradigmanın ürünü “hayat biçimine” sürekli müdahalesinin yarattığı tepki uluslararası tekellerin R.T.E. hoşnutsuzluğuyla birleşince ortaya böyle bir şey çıktı.

Gezi Parkı olaylarının bu denli büyük bir uluslararası desteğe ulaşmasının arka planına baktığımızda ise, mevcut dünya düzeninin Türkiye aparatı olarak işlev gören AKP hükümetinin başında kendi paradigmasına sahip R.T.Erdoğan gibi neo-Osmanlıcı bir liderin bulunmasının artık istenmediği yorumunu yapabiliriz.AB ve ABD’den gelen açıklamalar,bunun ötesinde CNN yayınları ve Economist dergisinin son kapağı buna işaret ediyor.Bütün bu tantananın Cemaat destekli bir Abdullah Gül hükümetinin yolunu döşemek için yapıldığı yorumu aşırı kalabilir ama tüm iç ve dış bileşenleriyle finans kapitalin ana geçim kapısı olan faizleri şu ya da bu nedenden ötürü yıllık % 10’un altında seviyelere getirebilmiş Erdoğan çizgisinden hesap sormayacağını düşünmek de pek gerçekçi değil.Ve Türkiye’de “AKP ve Karşıtları” değil, “R.T.Erdoğan’ın Temsil Ettikleri ve Karşıtları” şeklinde yeni bir mevzilenmeden bahsedebiliyoruz.Bu iki blok arasındaki çelişki ve çatışmanın düzeyi de Kürd hareketine üzerinde hareket edebileceği geniş bir politik alan sunuyor.AB-ABD-istanbul Burjuvazisi ile R.T.Erdoğan’ın önderlik ettiği Yeni İstanbul-Anadolu Burjuvazisi arasındaki çelişkilerden alan açmak da Kürd politikacılarının ve diplomatlarının görevidir.

Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğu açısından asıl dikkatlerin çevrilmesi gereken alanlar ise:

1. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un Rojava’ya ilişkin son açıklamalarında dile gelen,Rusya’nın Sovyetler Birliği dönemi de dahil Kurdistan’a yönelik ablukasının kırmaya başlıyor olması, (Lavrov’un bu çıkışı Kürdlere sizlerle anlaşabiliriz mesajı mıdır,tartışılabilir.Hatta bu tartışma G.Kurdistan petrollerine ortaklık karşılığı Lazkiye’ye çıkış pazarlığına dönüştürülebilir mi; Güneylilerin de,PKK’nin de üzerinde düşünmesi gereken bir durum)

2. R.T.Erdoğan’ın tasfiye edilmesi ihtimali ve bunun TC’nin Ortadoğu politikalarında yaratabileceği değişiklikleri de dikkate alarak Kürdlerin hem Sünni-Şii çatışmasında,hem de Suriye’de Esad ve muhaliflerinin savaşında herhangi bir kampın yanında yeralmayıp bağımsız politika sürdürmelerinin önemi,

3. Kurdistan’daki enerji kaynaklarının dünya pazarına nasıl,nereden ve kim tarafından çıkarılacağının belirleneceği ve büyük kazanımların mümkün olduğu bu süreçte sadece Kuzey Kurdistan konferansının değil, dört parça Kurdistan’ın ortak bir konferansının toplanarak ulusal politika belirlenmesinin aciliyeti,

4. Doğru politika ve diplomasinin silahlı mücadeleden daha kazandırıcı olabileceği bu dönemde her parçada Kürdlerin yine de askeri güçlerini artırma çabalarından taviz vermemesi

olarak ortaya çıkıyor.

Son bir not da Kurdistan’ın ulusal birliği bağlamında Kurdistanlı Alevilerin konumu konulu tartışmamıza ilişkin olarak Sayın Lerzan Jandil için:

Kürdleri ulusal kurtuluşçuluğa değil, “ulusal birliğin kurtuluşçuluğuna” çağıran hiç bir tavır “İttihad Terakki vari” değildir.Çünkü:”Kurdistan yurtseverliği Kurdistan’ı ve Kurdistan toprakları üzerinde yaşayan tüm Kurdistanlıları sevme sanatıdır: Alevi-Sünni-Ezidi-Ehl-i Hak, Kurmanj, Zaza, Soran, Çerkes, Türkmen, Ermeni, Arab ayırdetmeden. Kurdistan yurtseverliğini, Kürd milliyetçiliğini diğer işgalci/yayılmacı milliyetçiliklerden ayıran ve onu ilerici kılan şey, işgalciye karşı savaşmasının dışında bu olgusal durumdur.” Ve Kurdistan’ın ulusal birlik üzerinden kurtuluşu, aidiyetlerinizin 1925’de nerede durduğundan emin olun ki daha önemlidir.”Bütün cahş ve hainler vali vezir oldu” saptamasını yapan Halepçeli aydın da sizin gibi olguyu anlamak istemeyen biri anlaşılan.Zira ulusal kurtuluş/devletleşme dediğiniz şey zaten tüm cahş ve hainleri, ulusal kurtuluşçuların uzak ara önünde “profesyonel bayraksever”lere dönüştürür.Bu tarihin cilvesi değil,olgudur.Olgu budur,somut durum budur,G.Kurdistan’da böyle olmuştur, yarın Kuzey Kurdistan’da da böyle olacaktır.Zaten ulusal kurtuluşçular,yurtseverler o bayrağı göndere çekmeye çalışırken yanan insanlardır.Bayrak göndere çekildikten sonra ulusal kurtuluşçunun ahlaki olarak dönüşmesi gereken şey toplumsal kurtuluşçuluktur,ki bunun da valilik veya vezaret getirdiği pek görülmemiştir.

Zulkuf AZEW,15.06.2013

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.