Ana içeriğe atla

Esaret Altında Görüşmek; İşbirlikçiliktır-Ahlaksızlıktır. Goran Koçgirî

Gandi’ yi aştığını söyleyen ve bu konuda müritlerince geniş propağandası yapılan Öcalan ne yazık ki, hiç bir zaman Gandi’ nin tavırını takınacak kadar onurlu bir kişilik ve davranışa sahip değil ve olmayacaktır da. Gandi hapisteyken kendisi ile görüşmek isteyen İngiliz hükümetine: ‘’ Esaret altında görüşmek; işbirlikçiliktir, ahlaksızlıktır…Bana ahlaksızlığı dayatamazsınız’’ diyerek, dik onurlu duruş ve tavrı ile kendi halkının kalbinde olduğu kadar tüm dünya halklarının kalbinde sonsuza dek yer tutacaktır.

Kuşkusuz Gandi’nin hedef ve amacı sömürgecilerin vatanını terk etmesi ve ülkesi ve halkının özgürlük ve bağımsızlığıydı. Milliyetçi ve yurtsever devrimci bir karektere sahipti. Halkının gönlünde taht kurması önder olarak görülmesi, sömürgeciler karşısında dik duruşuydu. Öcalan duruşu, yakalanışından, daha doğrusu yuvasına dönüşünden günümüze tutum ve davranışı sıradan bir insanın tutumundan ziyade, Kurdistan halkının kutsal değerlerine saldırma ve sömürgeci TC’ nin değerlerini Kurdistan halkına empoze etme olmuştur.

Öcalan’ın sözde barış ve çözüm üzerine öne sürdüğü metinler üzerinde tartışmak, TC tarafından ince ve itinalı bir şekilde tertiplediğ planların hayat bulması için imkan sunmak ve zaman kaybetmektir. Utangaç bir şekilde yaklaşmak, bir keramet aramak beyhude bir çaba, pazarlanan benim-senin hepimizin vatanı Kurdistan’ dır.

Açık belli ki, Amed Newroz’unda okunan mesaj TC kurmayları ve Öcalan tarafından birlikte hazırlanmış Neo-Osmancılık deklarasyonundan başka bir şey değildır. Her ne kadar satır aralarında hedeflenen amaçlar açık net bir şekilde ortaya çıkmışsada, TC’ nin Öcalan’ a imzalattığı belge-döküman daha farklıdır. Planlar başarıya ulaştıkça asıl belge, MİT ve Öcalan ortaklaşa hazırladığı kölelik belgeleri peydeh pey, kamuoyuna mesajlanacaktır. Newroz’ da açıklanan metinin hazırlıkları zaten uzun bir dönem yapılıyordu, 2-3 aydır yoğun bir şekilde TC ve PKK basınında eşzamanlı olarak, metnin açıklanma alt-yapı hazırlıklarını propaganda ediyorlardı.

Amed Newroz’unda açıklanan deklarasyonda sadece Misak-ı Milli, TC’ nin mevcut sınırlarının korunması esas alınmıyor, Kurdistan’ ın diğer parçalarınında Türkiye’ ye iltihak edilmesinin hedeflendiği declare ediliyordu.

Bunun anlamı şu; barış-çözüm ve silahların bırakılmasının büyük bir yalan olduğu, PKK’ nin bundan böyle, Misak-I Milli’ nin savunuculuğu ile yetinmeyeceği, Kurdistan’ ın diğer parçalarındaki gelişmelerin darbeleneceği ve PKK’ nin silahlı güçlerin Kurdistan halkı üzerinde bir tehdit unsuru olarak TC’ nin elinde bir maşa olarak tutulacağıdır. TC, hiç bir şekilde PKK’ nin silahsızlanmasını istemiyor ve bu konuda samimi değildır.

TC’nin planlarının başarıya ulaşıp ulaşmayacağı konusunda tereddütleri de olduğundan, Kurdistan halkının oyları ile TBMM’ sine ve Belediye başkanlıklarına seçilmiş kişilerde kullanılıp meşruiyet kazanarak hedefe ulaşmak istiyor.

Kısacası, TC’ nin planlarının başarıya ulaşmasında Öcalan ve deklarasyonları yeterli görülmeyip, Kurdistan politik arenasına egemen olan tüm kesimleri de buna katarak hedefe ulaşmak istiyor. Bundan dolayıdır ki Erdoğan’ ın Türk Bayrağının Amed Newroz’undaki eksikliğine değinmesinin ardında Amed Belediye Başkanı Osman Baydemir ve BDP başkanı S. Demirtaş ve diğerlerinin Tek Bayrak Tek Vatan…vs demeçleri ile, Öcalan’ın bu konuda yanlız olmadığı, bunun geniş bir kesime yaydırılmak istendiğini işaret ediyor.

Öcalan’ın Newroz deklarasyonu Kurdistan ulusal davası açısında yeni bir safhanın başladığı ve bu ayrışmanın giderek daha da açık bir şekilde netleşeceğidır.

Netleşme, Kurdistan ulusal davasına yeni bir ivme kazandırabileceği gibi, Kurdistan ulusal davasını çok zorlu bir sürece doğru itebileceği de açıktır. Çok büyük bir talihsizlık yaşıyoruz. Uluslararası koşullar, Uzun vadede Bağımsız Birleşik Kurdistan’ın oluşma şartlarını olgunlaştırırken, Kurdistan ulusal davasına egemen olanlar, bu koşulları ortadan kaldırmak ve Sömürgeci Türk devletine soluk aldırmak için bütün gücü ile harekete geçiyor.

Tüm aksiliklere, Öcalan’ ın oynadığı uğursuz rollere ragmen, Kurdistan’ da uğursuz gidişatı engelleyebilmenin koşulları da mevcuttur. Çünkü Öcalan’ın tek başına TC’ nin planlarını Kurdistan halkına kabul ettirme kudrettine sahip değildır. Ayrışma dediğimiz önemli nokta da budur. Politik arenadan bir yada bir kaç kişinin risk alarak, ayrışması, Öcalan’ın deklarasyonunu red ederek, uğursuz rolu üstlenmeyr karşı çıkarak çatlaklar oluşturabilirler. Bu çatlaklıklar bir sürec içersinde yankısını kesinlikle bulacaktır. Bir risktir ama nihayetinde, hepimiz bu riski göze alarak yola çıkmadık mı?

Zira, 30 yıldır Kurdistan halkının başına musallat olan uğursuz rol son aşamaya gelerek son kozlarını oynamak istiyor. Başarabiliriz. Başarmamamız için bir neden de yoktur. Öcalan’ın bir Önder olmadığı, Düşmanın Kurdistan halkına karşı kullandığı enstrüman olduğu bilinci ile hareket edildiğinde kritik aşama aşılabilinir. Tarihsel kritik karar, dönüşüm ve zaferlerin başlangıcı tür süreçlerdır.

Bundan dolayı, BDP Milletvekillerine, Belediye başkanlarına, demokratik kitle örgütlerinde yer alan şahislarin önünde tarihsel görev ve sorumluluklar durmaktadır. Ya uğursuz sürecin birer enstrümanları olur tarih boyunca lanetlenirler yada Kurdistan ulusal kurtuluş bağımsızlık mücadelesinin tarihinin sayfalarında onurlu yerlerini alırlar.

Serfirazî u serkeftên ji bo gelê Kurdistan serşorî u şermezarî ji bo dijminanên Kurdistan u dardestên

Goran Koçgirî

24.03.2013

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.