Ana içeriğe atla
Submitted by Aso Zagrosi.. on 29 May 2009

30 Mayis günü “Kürd Kadınlar Platformu“ “Naven Ji Bo Lekolînên Kurdî“ birlikte “Cinsiyetler arası demokrasi“ konulu bir toplantı yapacaklar.
Bu toplantıda kadın sorunlarına ilişkin bir çok tebliğ sunulacak ve tartışmalar olacak.
Tebliğleri sunanlar hepsi kadın.(geniş bilgi için toplantı programına bakınız)
Aslında “Kürd Kadınlar Platformu“ 15 yıldan beri Kürdistan'ın farklı parçalardan gelen kadınların yılda bir sefer buluştuğu ve kadın sorunları konusunda görüş alış verişi yaptıkları bir platformdur.
15 yıldan beri düzenli bir şekilde toplanan “Kürd Kadınlar Platformu“ hep erkeklere kapalıydı.
Bu yıl 3 gün sürecek olan toplantının ilk günü olan 30 Mayis da sözkonusu olan konferans düzenlenecek.
Ama bu sefer diğer toplantılardan farklı olarak erkeklere de bir günlüğüne kapılar açık.
Tartışılıcak sorun “Cinsler arasında demokrasi“ olunca erkekleri çağırmamak olmazdı.
Tebliğlerin tümü kadınlar tarafından sunulursa , erkeklerde yerlerinde adamlar gibi otururlarsa “Cinsler Arası Demokrasiye“ mutlu çocuklar gibi ilk adımları atarız!!!!
Sol geleneklerden gelenler bilirler. Bizlerin “sınıf demokrasisi“ olarak propaganda ettiğimiz demokrasi “kadın demokrasisi“ olarak karşımıza çıkmış bulunmaktadır.
Sınıf/kadın düşmanlarının rehabitulasyana sürecinden geçmeleri gerekir.
Bir cins/sınıf için demokrasi olunca diğeri için diktatörlük olacak!!!
Ama, kadınların bir günlükte olsa erkekleri kendi mekanlarının çok uzağında yapacakları bu konferansa davet etmeleri önemli.
Aslında bildiğim kadarıyla bu 15 yıl içinde bir keresinde erkeklerimizden biri “özel bir izinle“ kadın toplantısının alanına kadar sızabilmişti.
Kadınlarda onu uzak tutmak için çocuklara bakma görevini vermişlerdi. Oda asıl görevi olan “çocuk bakıcısı “ olarak alnın akıyla yerine getirmişti.
Umut ederim ki Köln ve çevresindeki hemcinslerimiz bu tarihsel anı değerlendirerek toplantıya katılırlar.
Ne de olsa 15 yılık yasak deliniyor!
Bugüne kadar hep erkekler konuştu. Sorunları çözmümü konusunda çok teori oluşturuldu. Ama pratikte fazla bir değişim olmadı.
Biz bugüne kadar bir dizi sorunumuzun sorumluluğunu sömürgecilerin sırtına yığmaya çalıştık.
Bunun doğruluk payı var.
Acaba bizim hiç mi bir sorumluluğuz yok?
Güney Kürdistan'da 1991 Büyük Raperin'den bu yana orada sömürgeci rejim yok.
Ama, 1991'den bu yana şu veya bu şekilde 13.000 cıvarında kadın toplum baskısından kurtulmak için ya intihar ettiler yada ailesinden biri tarafından öldürüldüler.
Biz Kürdler Halebçe'nin “Kürd jenosidi“ olduğunu dünyaya kabul ettirmeye çalışırken “5000 kişinin öldüğünü“ söyluyoruz.
1991'de Özgür Kürdistan'ın“ bayrağı altında kadınlara yönelik 3 Halabçe gerçekleştirildi.
Kürdistan'da her gün “namus“ meselesinden dolayı kadınlar ölüyor.
Bu da yetmiyor gibi Kürdistan Parlamentosu erkeklere çok eşliliği yasal zemin hazırlamak için yasa çıkarıyor.
Parlamenterlerimiz gururla toplumun karşısına çıkıp çok eşliliğe sınır ve şartlar getirdiklerini söylüyorlar.
Getirilen zorlayıcı şartlar neler?
Eğer kadın hasta olursa,
Eğer kadın çocuk doğurmuyorsa,
Eğer erkeğin ekonomik durumu uygunsa vs...Sanki erkekler hiç hasta olmuyor? Sanki çocuk olmadığı zaman sorun sadece kadından kaynaklanıyor?
Güney Kürdistan'ın bir çok bölgesinde genç kızların cinsel organları tahrip ediliyor. İmamlarımız hâlâ bu tahrip olayının vacip mi yoksa sünnet mi olduğunu tartışıyorlar.
Eğer yarın kadınlar sokaklara dökülürse “biz evlenme konusunda eşit haklar istiyoruz“ deseler bizim erkek dünyası ne diyecek merak ediyorum.
Geçenlerde böyle bir ortama tanık oldum. Erkeklerin reaksiyonları görülmeye değerdi.
Kuzey Kürdistan'ın bir çok şehrinde sistemli olarak kadınlar fiziki olarak imha ediliyor. Diyarbakir'da Batman'da vs...
Geçenlerde Mardin'de yaşanan olay yüzkızartıcıydı.
Kürd siyasi çevrelerinde de “ yöz ilişki“ adı altında bir dizi kadın öldürüldü.
Türk sömürgeci devletinin “mehmetcik basını“ hemen işin üzerine çulanarak Kürdleri tümden karalamak için “namus cinayetleri Kürdlerde etno-sosyolojiktir“ demeye başladılar.
Kürd düşmanları ne diyorlarsa desinler. Onları söyledikleriyle başbaşa bırakalım. Ama bir gerçeği de görelim.Namus cinayetleri Kürd toplumunun bir yarası olmaya başlamıştır.Bizim buna bir çare bulmamız gerekir.
Kürdlerin millet olarak bu belanın üzerine gitmesi gerekir.
Bu yaranın bertaraf olması ve köhne kültürün kökünü kazımak için kadın örgütlerine büyük görevler düşüyor.
Aslında tarihimizde bu yaranın ilacı mevcut. Kürdlerin sosyal alandaki tarihsel bilincini ön plana çıkarmak gerekir.
Zerdüşt'ün döneminde dahi kadınların rızası olmadan evlendirilmiyordu.
Zerdeşt Peygamber'in kadınlara karşı yaklaşımını tam olarak bir yere oturtabilmek için küçük kızının düğününde yaptığı konuşmada bir kaç alıntı vermek istiyorum.

Zerdeşt şöyle buyuruyor: “ En büyük yol, en temiz yaşam yasası ve adeti doğru eylem, doğru söylem ve doğru düşüncedir.................... Allah'ın rıza göstermesi için razı olmak, sevgi ve arzu gereklidir.“

Zerdeşt konuşmasının devamında kızına :
“Şimdi sen ey Pur Çista, Spinmani ailesinden Zerdeşt'in en küçük kızı, ben temiz, doğru ve iyi ahlakı temelinde doğru hareket eden ve hakiki dini destekleyen Camasb'ı sana eş olarak seçtim. Git iyi düşün, eğer aklın ererse bu öğütlere ve razı olursan kutsal nikah törenine başlayabilirsin“ diyor.
Her nekadar Zerdeşt kendi kızına bir eş seçiyorsada “kızının razı olması“ koşulunu koyuyor.
Burada çıkabilecek sonuç, Zerdeşt'in kızı sözkonusu evliliği reddedebilirdi. Çünkü, Zerdeşt'in felsefesinde “sevgi, arzu ve razı olmak“ Allah'ın rıza göstermesini de beraberinden getiriyor. Eğer bir ilişkide bu özellikler yoksa Ahura Mazda'da rıza göstermez.
Zerdeşt Peygamber'in “İyi düşün, iyi konuş, iyi yap“ diye özetleyebileceğimiz temel felsefesi kadın ve erkek ayrımı yapmaksızın herkesi kapsıyor.

Zerdeşt konuşmasından devamla: “ Kulaklarınızla en iyi kelimelerimi duyunuz ve dikkatli bir şekilde üzerine düşününüz. Kadın ve erkek kendi yollarını kendileri seçmeliler. Tavırlarınızla ve hakettiği şekliyle benim öğütlerimi tanıyınız“ diyor.
Zerdeşt peygamber Avesta'da çok yaygın bir şekilde “kadın ve erkek“ diye hitaba başlıyor. Bu hitab şekli dahi kendi başına bir olaydır.

Yine Zerdeşt Peygamber kadın ve erkeklere hitaben şöyle diyor: Erkek ve kadınlar her hangi bir şeyin kullanımının doğru ve iyi olduğunu düşünüyorlarsa, bu şeyi kullanmalılar. Sadece kendilerine saklamalılar, başka kimseleride bundan haberdar etmeliler, onlarda kullansınlar“............(
Zerdeşt konuşmasına devamla “Şimdi nerede dünyaya gelmişlerse gelsinler temiz ahlaklı kadın ve erkeklerin ruhlarına saygı gösteriyorum....................İnançlı erkek ve kadınlar nerede dünyaya gelirlerse gelsinler, vicdanları doğru ile doludur......“ diyor. (geniş bilgi için Haşım Reza'ın, Afret li Serdemi Avêsta adlı çalışmasına bakınız)
Aslında Zerdeşt'i diğer Peygamberlerden ayıran esas kriter “yaratılış fikrinde“ kaynaklanıyor.
Zerdeşt Peygamber Ahura Mazda'nın kadın, erkek ve doğa ayrımı yapmaksızın her şeyi kendinden itibaren yaratığını söylüyor.
J. Droysen 1917 yılında Berlin'de basıma verdiği “Geschichte Alexanders des Großen“ adlı dev eserinde “ Medlerin Atropat Strapi sınıra gelerek kralı(İskender) selamladığını ve beraberindeki 100 silahlı kadının Amazonlar olduğunu söylediğini“ aktarıyor(age, sayfa 559-560)
Daha fazla eskilere de gitmeye gerek yok. 1830'larda Kürdistan'ı gezen M. Babtistin Poujoulat Kürd kadınyla diğer Müslüman ve Hıristiyan kadınlar arasındaki farkı görüyor ve hayretler içinde kalıyor. Bu hayretini gizlemeyen ve yazıya döken Poujoulat şöyle diyor: “ Kürd kadınları gerçek Amazonlardır. Atlara mükemel binerler. Eşleri gibi silahlılar. Boyları zariftir. Fakat yüzleri güneşten dolayı yakılmış fazla hoş görülmüyor. Kürd kadınları örtünmüyor. “ diyor.( M. Babtistin Poujoulat
Voyage dans L'Asie Mineure, 1940 Paris, sayfa 354-355)
Vital Cuinet 1891 yılında Paris'te yayınladığı 3 ciltlik “La Turquie D'Asie“ adlı eserinin 2.cildinde Dersim kadınlarını şöyle tanımlıyor: “Kürd kadını eşi kadar cesurdur, özgür yaşıyor. Ev içinde evin büyükleriyle eşit pozisyondadir.............. Dersim kadınları dikiş ve nakış bilmezler. Kilim ve perde yapmada uzmanlar. Halı ve perdeleri sadece doğuda değil, Avrupa'da meşhurlar“ diyor(age,sayfa 386-387)
Eduard Nolke 1892 yılında yayınladığı “Reise Nach İnnerarabien, Kurdistan und Armenien“ adlı eserinde Kürd Hamawend aşiretinin Osmanlı devletine karşı yürütüğü mücadeleyi destansı bir şekilde anlatıyor. İran ve Osmanlı devletinin ortak komplosu sonucu öldürülen Hamawend aşiret reisi Camer'in eşi Osmanlı Paşası Muhamed'i Bağdat kapılarına kadar kovuyor.(age 153-154)

Aslında dah fazla kaynak vermeyede gerek yok. Mella Mahmudê Beyazid'in 1800'ün ortalarında kaleme aldığı “Kürd gelenek ve görenekleri“ adlı eseri Kürd kadının durumunu iyi bir şekilde ortaya koyuyor.
30 Mayis günü “Kürd Kadınları Platformu“ Kürd kadının farklı alanlardaki sorunlarını, cinsiyetler arası demokrasi vb konuları tartışacaktır.
Umut ederim ki toplantıya katılacak arkadaşlar bizlere derli toplu bilgi aktarırlar.

Ben “Kürd Kadınlar Platformu“ nun NAVEND ile birlikte örgütledikleri bu toplantının haberini vesile ederek Kürdler tarafından tanınmayan iki Kürd kadının portrelerini sunmaya çalışacağım.

Bunlardan ilki Amira Casar.

AMİRA CASAR KİMDİR?

Amira Casar 1 Temmuz 1971 yılında Doğu Kürdistan'da dünyaya geldi. Amira'nın babası doğu Kürdlerinden, annesi Rus asılı bir opera sanatçısıdır. Amira hâlâ çocukken ailesi İngiltere'ye taşınıyor.
Amira'nın çocukluğu İrlanda'da ve İngiltere'de geçiyor. Amira hâlâ 14 yaşındayken meşhur fotorafçı Helmud Newton tarafından Fransa'nın güney bölgesinde bulunan Côte d'Azur sahillerinden keşfediliyor. Amira “Vogue et Vanity Fair“ dergileri için poz veriyor, Jean Paul Gaultier, Chanel ve Helmut Lang için mankenlik yapıyor.
Amira daha sonra komediye yöneliyor “Cours Florent“e katılıyor.. Bu arada “Hedda Gabler d'İbsen“i sahneye koyan Raymond acquaviva Amira'ya bir rol veriyor.
Bu arada Amira Paris'te bulunan “ Conservatoire National d'Art Dramatique“ de yüksek eğitimini yapıyor.
Amira Casar'ın ilk filmi Radovan Tadic'ın yönetiği “Erreur de jeunnesse“ (1989)tir.
İlginç olan bu filmde Amira “Amira Zanganeh“ ismiyle oynuyor.
Bilindiği gibi Zengene, Güney ve Doğu Kürdistan'a yayılan büyük Kürd aşiretlerinden biridir. Amira'nın babası Zengene aşiretine mensup doğulu Kürdlerindendir.

Aslında bugün bizim yanlış olarak “Talabani aşireti“ olarak adlandırdığımız “Talabaniler “ Zengenelerin bir koludurlar. Yani Mam Celal ile Amira aynı aşirete mensuplar!!
Amira Casar bir çok film ve tiyatro sahnesinde başrolu oynadı ve oynama devam ediyor.
Amira'yi gündeme taşıyan ve sinema severlerinin bağrına basan film “La Verite si je mens“ adlı filmdir. Amira bu filmde aldığı rolden dolayı 2001 yılında en iyi kadın Cesar ödülünü alıyor.
Amira 2004 ve 2005 yıllarında “Anatomie de l'enfer“ ve “ Peintre ou faire Lamour“ adlı filmleriyle sinema seyircilerinin gündemine oturdu. Bu filmleri “porno“ olarak değerlendiren olduğu gibi sadece “erotik“ diyenlerde var.
Sanıyorum Rocco Siffredi adlı pornostarının bu filmlerin ilkinde aldığı rolden dolayı bu kanı oluştu.
Amira kendisini iyi yetiştirmiş ve geniş bir kültüre sahip bir tiyatro ve sinema sanatçısıdır. Bugüne kadar yüzlere varan tiyatro piyeslerinde ve filmlerde rol aldı.
Antoine de Baecque 25 Ağustos 2005 tarihinde Fransız Liberation gazetesinde Amira üzerine yazdığı uzun bir makalede onun “İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Almanca, İspanyolca ve biraz Rusca“ bildiğini yazıyor.
Dünyanın basının en önde gazeteleri ve televizyon kanalları bugüne kadar Amira Casar ile yaptıkları yüzlerce söyleşiyle onu gündemize taşıdılar. Hem de dünyanın en ciddi gazetecileri aracılığıyla bu söyleşiler gerçekleşti. Amira Casar'ın filmleri dünyanın bir çok sinemalarında oynuyor. Tüm bu söyleşilerde Amira'nın babasının “bir Kürd“ olduğunu ve yada “Amira'nın Kürd olduğu“ yazılıyor.
Fakat ne yazık ki bugüne kadar bir tek Kürd gazetesi yada televizyonu bir muhabirini gönderek onunla bir söyleşi yapmadı. Hatta bugüne kadar bir haber bile yapılmadı.
Dünya basının “kendine güvenen“, “kendini empoze eden“, “sinemanın umudu“, “tabusuz“, “aykırı“, “hedonist“ ve “Doğu Güzeli“ dedikleri Amira Casar'dan habermiz bile yok.
Umut ederim bazı Kürd gazetecileri Amira ile görüşerek babası hakkında daha fazla bilgiyi ortaya çıkarırlar.
Amira bu söyleşilerinde yer yer annesinden sözediyor. Örneğin “annemin evi her gün tiyatroydu“ gibi ifadelerle gündeme getiriyor.
Amira bir kız kardeşinin olduğunu söylüyor.
Amira'nın annesi ve babasının ayrıldıklarını biliyoruz.

Fakat babası hakkında tek bir şey söylemiyor.
Hatta bazı gazeteciler bu yönde direk soru sormalarına rağmen cevap vermekten kaçınıyor.
Hatta bir keresinde bir gazeteci ona “babanız Kürd anneniz Rus“...... diye başlıyarak “nereden geliyorsunuz?“ anlmında bir soru sormak isterken “annemin bacakları arasından geldim“ diye bir cevap veriyor.
Bir Kürd gazeteci nin Amira Zengene ile bir söyleşi yapması şart. Ben eğer bir gün o taraflara gidersem kendim böyle bir söyleşi yapmak isterdim.. Eğer bir arkadaş bu arada bunu yapabilirse çok sevinirim.
Amira Zengene genelikle Paris'te basın toplantılarını Oskar Wilde'nin intihar ettiği otelde yapıyor.
Bunun nedenini kendisine soran gazetecilere onun geleneklere , törelere ve sisteme karşı aykırı duruşunu ön plana çıkarıyor. Umut ederimki bu yazı bazı Kürd gazetecilerinin Amira Zengene ile söyleşi yapmalarına vesile olur.

Amira Casar'ın rol aldığı filmler:

Kandisha(2009)
Actors: David Carradine, Saïd Taghmaoui, Hiam Abbass, Amira Casar, Michaël Cohen
The Last Mistress(2008)
Actors: Asia Argento, Fu'ad Ait Aatou, Roxane Mesquida, Claude Sarraute, Yolande Moreau
Journey to the Pyrenees
Actors: Sabine Azéma, Jean-Pierre Darroussin, Arly Jover, Gurgon Kyap, Philippe Katerine, Christian Ameri

Nuit de Chien
Actors: Pascal Greggory, Bruno Todeschini, Amira Casar, Jean-François Stévenin

Guilty(2007)
Actors: Hélène Fillières, Jérémie Renier, Amira Casar, Denis Podalydès, Anne Consigny

The Piano Tuner of Earthquakes(2006)
Actors: Amira Casar, Gottfried John, Cesar Sarachu, Assumpta Serna, Ljubisa Lupo-Grujcic
Transylvania(2006)
Actors: Asia Argento, Birol Ünel, Amira Casar, Alexandra Beaujard, Marco Castoldi

To Paint or Make Love(2005)
Actors: Sabine Azéma, Daniel Auteuil, Amira Casar, Sergi López, Philippe Katerine

Anatomy of Hell(2004)
Actors: Amira Casar, Rocco Siffredi, Catherine Breillat, Jacques Monge, Claudio Carvalho
Sylvia(2003)
Actors: Gwyneth Paltrow, Daniel Craig, Jared Harris, Amira Casar, Andrew Havill
Mariees Mais Pas Trop(2003)
Actors: Jane Birkin, Émilie Dequenne, Pierre Richard, Clovis Cornillac, Jérémie Elkaïm
My Father and I(2002)
Actors: Michel Bouquet, Charles Berling, Natacha Régnier, Amira Casar, Stephane Guillon
Les Chemin de l'Oued(2002)
Actors: Nicolas Cazalé, Amira Casar, Mohammed Majd, Kheireddine Defdaf

Filles Perdues, Cheveux Gras(2002)
Actors: Amira Casar, Marina Fois, Olivia Bonamy, Charles Berling, Sergi López
La Verite Si Je Mens! (2001)
Bunuel Y La Mesa Del Rey Salomon(2001)
Actors: El Gran Wyoming, Pere Arquillue, Ernesto Alterio, Adria Collado,
Tot Ou Tard(2002)
Actors: Philippe Torreton, Amira Casar, Laura del Sol, Anny Duperey, Jacques Weber
Quand On Sera Grand(2000)
Actors: Mathieu Demy, Amira Casar, Maurice Bénichou, Marie Payen

Le Derrière(1999)
Actors: Valérie Lemercier, Claude Rich, Dieudonne, Marthe Keller, Patrick Catalifo

Marie Baie des Anges(1998)
Actors: Vahina Giocante, Frederic Malgras, Amira Casar, David Kilner, Jamie Harris
Pourquoi pas Moi?(1998)
Actors: Amira Casar, Julie Gayet, Bruno Putzulu, Alexandra London, Carmen Chaplin
La Vérité Si Je Mens!(1997)
Actors: Richard Anconina, Amira Casar, Vincent Elbaz, Elie Kakou, José Garcia

Tiré à part
Actors: Terence Stamp, Daniel Mesguich, Maria de Medeiros, Amira Casar, Jean-Claude Dreyfus
Mirada Liquida(1997)
Ainsi Soient-Elles(1995)
Actors: Marine Delterme, Florence Thomassin, Amira Casar, Jean-Philippe Ecoffey
1989: Jugendsünde (Erreur de jeunesse)

Amira Casar daha bir çok filmi var. Ben sadece belli başlı filmlerini aktardım.

Silav

Aso Zagrosi

Merhaba, Bence Amira'ya artik Kürd demek dogru olmasa gerek, cünkü sadece babasindan baska Amira'nin herhangi bir seyinin Kürd oldugunu düsünmüyorum. Ismi "Amira" bile arapca ... Annesi Rus, Ingiltere ve Irlanda'da Teenegerligini yasarken meshur fotografci Newton tarafindan kesfediliyor ve sonra Paris'e yerlesiyor. Eger O ben annemin bacaklari arasinda dünyaya geldim diyor ve babasini hic anmak istemiyorsa bununda nedeni ya Kürdlügünden utandigidir ya da babasi belki erotik poz vermesini istemediginden dolayisiyla babasi ve arasinda bazi differenzler vardir. . Belki de öyle degil ama benim anladigim o oldu. Cünkü onunla ilgili nerede ne okursaniz okuyun babasiyla ilgili tek kelime bile yok. Selam ve sevgiler

simdi bizim bu hanimi Kurd olarak tanimlamamiz o Kurdtur, iste o Kurdtur gordunuzmu o bir Kurd demek yerine Bu hanima ulasilabiliyorsa sayet ona Kurdlugunu Kavratip hatirlatabiliyorsak Ve Kurdluge dair onun bulundugu sanat camiasinda hasbel kaderde olsa iki cift laf soyletebiliyorsak ve onun kendi agzindan evet ben bir Kurd kiziyim dedirtebiliyorsak o zaman kayda deger unutmayalimki Torkiyaninda guney sahilerinde pek cok Alman, Skandinav, Hollandali ve Ingiliz sirf cocuk yapmak icin bu ulkeye tatile geldiklerini ve orada mutfakta veya insaatta veya garsonluk yapan pek cok cam yarmasi Kurdlen iliski kurup ulkelerine hamile donduklerini o halde bu olasi cocuklarin Kurdmu yoksamsa ne mi olduklarinida sizin takdirinize sunarim

once gelenek haline getirdigim usul uzerine yazayim; evet bir cok mahlasla yazan biri var ancak bu birinin kim oldugu ta basindan da asikar. ta basindan dedigim 1994 den bu yana elinde cekuc irisi bir seyle dolasan birinin her gordugu seyi civi sanacagi kesin oldugu icin bu tur vakilara laf anlatmak (bir iki yazidan fazla) luzum etmez ama araziyi de bunlara bosh birakmaya gelmez, sonra bu taifa bulundugun yerden tasar kapiniza kadar dayanir. zaten bu bicimde 30-40 milyon kusur nufusla halen saha kenarinda top toplama statusunu bile edinemedik. ben aso gibi bu isin sorumlusu aslen dis dunya ama bizde de birazcik suc var mi acaba anlamina gelen dikkatli formule edilmis bir dil kullanmiyorum, bal gibi bu isin cok onemli sorumlugu da bizim aramizda yatmakta. illa fifty fifty olmaz bu tur seylerin payi, bazen bir prosesi sinirlayan ufacik bir seydir ve adina da (torkcayi ingilizceye tercih ettiginiz icin torkca diyelim) "anahtar faktor" denir. o da disarida degil kurdistanin bugune kadar hakim olmus su yada bu kulturunde yatiyor olmali.anahtar kucuktr ama kapilari o acar (veya kapar) simdi amira casar a gelelim. ihtiyarlayinca filantropik aktivite ihtiyacini kurdistan in meselelerine bulasmakla karsilayabilir. ancak simdi olmaz,bosuna beklemeyin. sebepleri coktur. sadece biri aso nun yazisidna kendini tanitigi bir ozelligi (hdeonist olmasi) bile kadinin bu haliylle kurd piyasasina girmeye kalktigi anda kendini koca kurd ulusunun KURTARICISI SAHIBI SOFORU NOTERI MUTEMEDI olarak atamis ozelikle her sey sadece dilinde olan azgin ve anakronik millitan milliyetci kesimce afaroz edilmesine yeter de artar bile. bunlari sezen bir suru cesitli kategoride kurd kurdlerin meselesine fazla angaje olmaz, olamaz, ne diyarbekirin leylesi arabi ne militan kurdun zirva tafralari. olsaydi fena mi olurdu? artik luzumsuz aciklamalara son verdigim icin cevabi ben yazmiyacagim. ancak merak ettigim mirzik sokucu sualleri etrafa sacmadan da durmam bir vatadas bu kadinin kurd sayilip sayilmayacagini sorusturmus, degindigi kriterler makul seyler -cocuklugu ve gencligi kurdistanin disinda gecmis , oralarda bicimlenmis -babasi kurd ama kizin sectigi yasam bicimi de eh iste birilerinin bugune kadar "kurd kulturu" diyerek sagini solunu ustunu altini ve degisim hizini pek de aktarmadigi bir seye pek uygun olmadigina dair ornegi (hafif ciplak pozlarinin babayi rahatsiz etmis olabilecegi turunden gercekci bir saptama ile) de vermis. benim sorum su: bu soruyu sorana ve herkese kurd kulturu nedir nerde baslar nerde biter? bir birey kendini kurd sayabilmek icin hangi hususiyetlere sahip olmalidir? daha somut olmak icin yazayim ornegin soruyu soran veya digerleri hayatlarinda sel sepik giymedikleri veya giyemeyecekleri veya giymeyecekleri icin hafif light kurdden mi sayilacak? bagdas kurup bulgur pilavi yemedikleri icin kurdluk katsayilari dusuk mu olacak? bir zat gecenlerde kurd kultuunu ve tarihini BILMEYEN birilerinin burya takilaqn hiyardan "ogrenebilecegini" belirtimisti, eseklige ovgu destek yazsinda, BILINMEYEN NEDIR OGRENILMESI GEREKEN NEDIR? cogu sonrdan edinilmis ancak bugun hakim nufusta yasayan adet inanis tore vs mi? oturup kalkma teknikleri mi? diyarebkrili ise kara salvar giyme mecburiyeti mi? hakkarili ise sel u sepik takimina sahip olmak ve kafaya da filistin isi cefye sarmak mi?(modern versiyonu omaza sal seklinde atmak da kabul ediliyor galiba). gerektiginde halepceyi anlatan bir sarkinin girisinde bile govende kalma ihtiyaci duymak mi? nedir su kurd kulturunu bilme sinirlari? veya kurd tarihini bilme meselesi kim bilyor kurd tarihini? dogudan batiya her seyi turklestirenlere bakip bu pazarda adet boyle diye benzerini yapmaya kalkanlar mi? (biricisi trajedi ikincisi komik durumu) henuz izi kaniti bizaat sikayet ettigimiz rejimlerce tahrip tahrip edilmis gizlenmis cogu bilinmeyen bir tarihin bir bileni kim? ve muazallah tarihi bilmeyince kurdluk karekterinden kac puan kaybedilmekte? baska? kurdlugu belirleyen baska ne olabilir? dil mesela? cogumuzun bu hususta pek de iyi olmadigi asikar. peki ala asimile olmuslari ve yasi 30 uzerine ulasmislari (bu durumda dili ogrenmeye kalktiklarinda bile en iyi haliyle ilk okul duzeyine ulasbilecekleri) eksik kurd diye mi tanimlayacagiz? veya TRT de bile sakir sakir kurdce konusan elde tufek gozunu kirpmadan PKK li avlayan- veya vaktiye 12 eylulde daga kacmis caylak kurd miltanlarini orduya gammazlayan kurdceden baska dil bilmeyen kurd koylusu kurd agasi mi kurd olacak? kurdce kriter olursa cogunlugu korucu olan orda da durmayip MHP nin tesilatlanmasina hevsli katkilari bulunanlar mi daha yuksek katsayili kurd sayacagiz(sayilmalarinda bir sakinca yok bence-cunku onlarda etnik aididet olarak bal gibi kurdler elbette. begendigimizi bu tarife duhul ettirip begenmedigimizi atma luksunu kimse bize vermez!) baska? almanya da sagda solda dogmus ve evdeki kulturu br mecburiyet disaridaki kulturu de bir zevk olarak benimsemis kusaklari ne sayacagiz? vesselam bunlari hele hele burdan diasporadan mangalda kul birakmadan kimin kurd olup kimin kurd olmadigini kestirip atanin onune gercekler er yada gec gercekler dikilecektir. hem de yani basinizdan evladiniz yigeniniz yakinlariniz vs olarak. hazirlikli olun esnek olun ki amira da benzerleri de benzemezleri de kurdler arsinda kendine ait bir yer bulabilsin. bir de kulaginza takilsin diye bir ogut 21 yuzyilda yasiyoruz, 18 yuzyilda degil bugun artik "cultural in betweennes " diye bir muthis gercek var ortada. projesini planini buna gore yapmayanin durumunu kestirmek icin einstein olmak gerekmiyor. hazir bu mevzuya deginmisken kurdlerin icinden cikmis ve "in-betweeness" a bana gore en guzel romani armagan etmis Mustafa Can i okumanizi da oneririm (kitabi "Tätt intill dagarna" 2006- veya norvecce cevrisi- . amira meselesi de kurd toplumunun kadinlara bakisi da ucunu araladigim bu mevzular ile direk alakali. Aso zerdusten girip seyahlardan cikarak kurd kadinin bugune oranla gecmiste daha iyi konumda oldugunu anlatmaya calismis. zerduste olan biten bugunde geleneksel ailelerde bile uygulanan gostermelik bir adet gibi. karari baba veriyor kiza da onay dusuyor (onayin evet olmamasi hallerinde ne olup bitecegi ise yari bir mevzu tabii. ancak tarihin derinliklerinde karari da kizin verdigi durumlar bulmak genel olarak zor olabilir. ancak nihayetinde bugunku durumun icleracisi oldugu ortada. antikaci dukkanina girmenin bir yerde birilerine faydasi olabilir, ayni esnada bu inatci ve arkaik adetlere yapismislari ikna edelim derken, bugunu yasmmak isteyen kusaklari tomar tomar kaybetmeyelim de. bir de ufak bir not, serefnameyi iyice okumuslarin bilmesi gereken (hosha gitmedigi icin atlamis olabilecegi!) bir olay aktarilir orda, Kurd bitlis emrinin evledigi bir turkmen kizina (bir kadina) nasil davrandigina dair. ordaki anlati (kendilerini anlatiklari icin olayi oldugu gibi aktarmis olmalari beklenir) pek de aso nun zidigi herkesten daha iyi konumdaki kurd kadini tablosuna uymuyor. daha detay yok-kaynagi isret ettim-meraklisi arar ve bulur. ip uc da ava gitmek isteyen adin figurudur. BB ve kargalari Hek i nekroistan a gonderdiniz, yerine imansiz olarak ben geldim, yanliz erguvan renkli pelerinim, kavgaci ve zeki kargalarimla F Bacon un ölümsuz takipcisiyim. oncden yazayim da sonradan ivir zivir demeyin. HeK i gebertik ve dinsizin hakkindan benim gibi imansiz gelecegi icin dergah beni piyasaya surdu

Mustafa Canin Kitabinin okumaya deger bir kitap olduguna katiliyorum. okudugumda kendi annemi ve yasam felsefesini buldum. sanki benim annemi anlatiyordu. Bu bizden önceki nesildi. Simdi biz variz. Herseye ragmen baslari dik tuttugunu koparabilen kizlar yetistirdiler. tabiki hala sorunlari var kurt kadinin ve nedenleri yuzde elli erkeklerin mentalitesini degistirememesinden kaynaklanaiyor. Buda yanlizca kurt kadinini sorunu degil. Tum dunya kadinlarinin sorunudur. Avrupada azmi kadin ölduruluyor ve satiliyor? Degimesi gerekenler erkeklerdir. kadinlarin yapmasi gerekenlerde var ekonomik bagimsizligini elde etmek ve egitim almak. Bagimsiz olan kadin daha özgur hareket edebilir. Bunu engelleyen genelde erkekler gerci rahat ve tembel kadinlarda yok degil hani. Bence sorun erkekler bizimle esit duzeyde olmak istiyormu istemiyormu sorun bu. Selamlar

bir mesele konusuldugunda baska bir kotu ornegi nicin verme ihtiyaci dogar? mesela dunya turklerin kurdlere karsi azginligindan vahsetinden yakindiginda turkler nicin fransizlarin cezayirde beyaz amerikalilarin kizilderili yerlilere yaptiklarini hatirlatirlar? bunun uzerine dusunmek lazim derim. bu sebeple kurd ulusu icindeki kadin problemini konusuldugunda bunu -avrupada az mi kadin olduruluyor? sorusu gereksizdir. avrupada cok kadin oldurulur kadin pazarlanir ayni avrupada milyonlarca kadin da kurd kadinlarinin ulasmak isteyip de engellendigi bir suru hakki farkina bile varmadan(yani o kadar rahat) kullanir. kurdlerin kendilerine disaridan yonelmis sideti, vahseti durduprmak icin ne yapacagi acik-bunlara karsi ne yapilmasi gerekiyorsa yapmaya ugrasiliyor. peki ala kurdlerin bireylerini kadinlarina cocuklarina ulus olmak icin ugramasi gereken duraklara karsi ICIMIZDEN yonelen engellere karsi ne yapiyoruz? burda sorun bu. bu konusldugunda sucu hafifleteceginiz sebepler aramak iyi bir yontem degil. suc agirdir bu agirligiyla ele alinmak zorunda. elbette degismesi zaman alacak surecler var, degismesi zor(yasalarla) sagalanabilecek surecler var. ama her surecin ilk adimi onun analizi, net bicimde tariflenmesi ve tartisilmaya baslamasi ile baslar. isin tam basindayken kotu misallerle topu taca atmamak gerekir. Mustafa Can in kitabi guzel ve okunmasi gereken bir kitap degil sadece cok cok guzel ve sahiplenilmesi gereken bir bas yapit bence. iki nedenle bizi ve annelerimizi anlatiyor annelerde hayatlarini kendileriden cok baskalari icin kullanmis kadinlari anlatiyor bu isi sevgiye yapanlarin bu sureci bile mutluluk la yasayabildigini anlatiyor adeta farkinda olmadan ve daha dogalikla Leibniz in fedakarlik-sevgi-mutluluk-bilgelik zincirini anlatiyor, turklerin bir anne ile evladin arasina nasil bir dil ucurumu yaratigini, bunu sadece mapushanelerde kurdce konusma yasaklari ile degil, taa isvece gocmus ailelerde bile nasil becerdigini anlatiyor, in betwenness i, arada kalmisligi, cok kulturlulugun asimetrik adaletsiz yanlarini anlatiyor. umarim bir cok kurdun okuyacagi her dile hizla cevrilir. Umarim Mustafa Can bol bol roman yazmaya devam eder. ondan amirdan cok daha fazla tad alacagimizdan , ogrenecegimizden, eglenecegimizden eminim. tabii amira ya da bir yer bulsak fena olmaz nihayetinde. gelir mi gelmez mi pek emin degilim. gelmezse onu suclayamayacak nedenleri oldugundan ise eminim. BB ve kargalari

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.