Skip to main content

Ya Kurdistani Yada Türkiyelisiniz? Goran Koçgirî

Politika

Goran Koçgirî

‘’ 1914-1916 arasında Erzurum valiliği yapmış, Ermeni kıyımındaki sorumlulukları nedeniyle Malta’ya sürülenler arasında yer almış, Üçüncü Umumi Müfettiş Tahsin Uzer:
"Siz Türksünüz, sizden eminiz diyoruz ama bir nahiye müdürü veya kaymakam vekilini Kürt görünce endişeleniyoruz. (...) Yarım asır zarfında buralarda dökülen kanları bunların unuttuğunu zannetmek safdillik olur. Bu dökülen kanları affetmemişlerdir. Bu intikamı ilk fırsatta almak karar ve azmindedirler. Askeri mekteplere Kürt talebe alınmıyor. Birçok işlere almıyoruz. Diğer taraftan bunlara Türksünüz dersek onlar da aldanmaz, biz de idare etmiş olmayız." Çözüm: "Bu kesafete karşı bir tedbir almak lazımdır. (...) İskân siyasetile bu kesafeti hafif etmek lazımdır."

Yukardaki alıntı Radikal yazarlarından Ahmet İnsel’ e ait bir makaleden aldığım paragraftır. Bu paragrafı almamın nedeni, tarihlerini-Türk yönetimleri ile Kürt halkı arasındaki kanlı tarihi bilmeyen yada manipüle eden Misak-ı Milllici kimi Kürt parti ve aydinlarına ithaf olsun diye makaleme büyük bir başlık olarak aldım.Kurdistan’ da bir çok alevi Kürt, genelde Horasan’ dan geldiklerini söylerler. Ama Neden nasıl Horasan gittikleri, sürgün olarak mi yoksa başka nedenlerden mi gittikları konusunda detaylı bir bilgiye sahip değiller. Horasan’ da birçok mezhepe ait Kürt yaşadığı ve hangi dönemlerde buraya sürgün edildikleri daha doğrusu Türk-Moğol akınlarına karşı canlı bir kalkan oluşturmak için Şah İsmail tarafından buraya zorunlu sürgün edildikleri bütün detaylarıyla araştırmacılar günyüzüne çıkarıldı.

Şah İsmail tarafından İran’ ın Türk-Moğol akınlarından korumak ve Kurdistan’ ın nüfus demografyasını bozmak için Çemişgezek’ ten Diyarbakır’ a kadar bir çok Kurdistan yöresinden Kürt aşiretlerini Horasan’ a sürdü. Kürt’ lerin yaşadığı yöre ve topraklarına olan bağlılıktan ötürü, ilk fırsatta sürgün yerinden doğduklara geri dönmüşlerdir. Horasan’ dan geldik deyimi kulaktan kulağa, nesilden nesille bu güne aktarıldı. Kürt’ lerin yaşadığı coğrafya genelde geçiş ve savaş alanları olduğu için bir çok tarih hep sözlü olarak günümüze değin aktarıldı.Kürt’ lerin kendi topraklarından başka diyarlara sürgün edilmesinin temel mantığı tam olarak zapt edilemeyen, İşgalcilere karşı direnen-teslim olmayan halkın ve coğrayfanın demografyasını değiştirmek. Sunii Osmanlılar döneminde, Şii Şah İsmail döneminde ve İslamin geliştiği Kurdistan’ a karşı yoğun istilaların olduğu dönemlerde Kürt’ lere karşı temel ana bir politika oldu.

Kurdistan’ ın Kuzeyinde İttihaki Terrakinin kadroları tarafından kurulan TC’ nin Kürt halkına karşı ilk uygulaması katliam ve sürgün oldu. Atatürk döneminde başlayan zoraki sürgünler günümüzde başka farklı yöntemlere evrilerek, ekonomik ambargo kuşatma ve nihayetinde TSK-PKK danışıklı savaşı ile mecburi sürgün-göçe! Dönüştü. Özal’ ın 500 bin Kürd’ ın Türk metrepollerine sürülüp asimile edilerek sorunun çözüleceği belirlemesi katlanarak milyonları aşan sürgün-göçe dönüştü. Türk metrepollerine zorunlu göçün, türk metrepollerinde Kürt kolonileri oluşturması, bu kolonilerin Kurdistan’ la olan bağ ve ilişkilerin kopmaması Türk devletin derin kaygiların oluşturmasına neden olmaktadır. Dönem dönem Türk devlet yetkililerinin Kürt halkına karşı kinlerini kusmalarının arka planında bunlar yatmaktadır.

Her Kurd’ ın TC ve Kürt’ lere karşı uyguladığı politikaları doğru okumalıdır. Geçmişte olduğu gibi, günümüzde ve yarında zırt-pırt bir takım uyduruk kampanyalarla, TC’ nin Kürt sorunun da, sorunun çözümüne yönelik adımlar atacağı beklentisi içersinde sokmamallı bu yönde hayali bir imaj yaratmaya çalışmamalıdır. Kürt halkına yapılacak en büyük kötülük, Kürt eliyle düşmanına yapılan onca katliam-sürgün-işkence....vs rağmen iyimserlik beklentisi içersine sokmaktır.

Sömürgeci devletlerin Türkiye, İran, Suriye ve nihayetinde dişini yavaş yavaş göstermeye başlayan Irak’ ın Kürt halkına karşı uyguladığı, Soykırım, Sürgün, Katliam, İşkance, Tecavüz, cezaevleri politikaları dönemsel olarak kısmı değişikliklere rağmen öz ve temel olarak değişmemiştır. Daha kötüşü, Sömürgeci devletlerin Kürt ve Kurdistan demografyasını değiştirmek için uyguladığı politikalar ve onları çağrıştıran sembollerin, belli bir dönem sonra Türk ve Kürt parti ve aydınları tarafından meşru görülmesi, bir realite olarak bize ve Kürt halkına empoze edilmeye çalışılmasıdır. Kurdistan ulusal davası ve onun temel dinamiklerini yaralayan düşmanın her türlü uygulamasına meşruluk kazandıran bu tür yaklaşımlardır. Dünyanın hiç bir tarafında,hiç bir sömürge ülkede, Kurdistan-Türkiye ilişkileri hariç düşmanın sembol ve değerleri, ezilen ve sömürülen halkın aydın ve partileri tarafından meşru görülmemiştır. Onları kendi halkının, kendi vatanlarının esaret ve kölelik sembolleri olarak görmüşlerdir.

Türkiye kelimesi ve onun sembolu Türk bayrağı yüz defa, bin defa milyonlarca milyarlarca defa zemzem suyulada yıkasanız Türkiye ismi, Kürt halkı ve Kurdistan halkları için zülm, soykırım, işkence, tecavüz, sürgün, cezaevleri, köleliğin sembolleridır. Türkiye ve Türk bayrağını kabullenmek, Koçgiri, Amed, Dersim, Zilan, Agiri ve Kurdistan dört bir yanında Kurdistan ulusal dürenişçileri ve Kurdistan halkına yapılanları onaylamak ve meşru görmekle eş anlamlıdır. Sömürge ülkelerin sömürgecilerin bütün sembol ve değerlerini red etmelerine karşılık, Kurdistan’ da tersi bir durum ve bilinç karartmasi ile kendisini hiçleştiren semboller, kendi sembolleri olarak beyinlere kazınmaktadır. Burada Biz ve gelecek kuşaklar açısında trajik olan da budur.

İnegöl veHatay-Dörtyol’ da Kürt halkına karşı geliştirilen linç hareketi, bilinçli, planlı ve organizeli girişimlerdir, tek-tük münferit olaylar olarak değerlendiremez. Tüzmen’ ın Kürt’ leri şerefsiz, belediye başkanlarının Kürt kızlarını cariye yapma, başkalarının da Kürt nüfusunun artmasını Türkler için tehlike sinyalı olarak değerlendirmesi, her türk’ un ortalama ortak görüş ve düşünceleridır.

Netice itibari ile sömürgeci devletlerin Kurdistan’ ı ebedi sömürge statüsünde tutmak ve Kürt halkını asimile etmek için seçtiği yöntemlerin başında Kürt’ leri sürgün etme politikalarını her zaman canlı tutmuştur. T.C Kürt ve Kurdistan cografyasının demografyasını bozmak için, Türk metrepollerine sürgün ettiği Kürt’ leri tehlike olarak görmekte. Türk metrepollerine sürgün ettiği Kürt’ lerin koloniler oluşturması ve Kurdistan’ la olan bağlarını canlı tutmalarını hazmetmemektedir. Bu noktada takınılacak tavır Kurdistani duruştur. Ayri bir vatan ayrı bir ulus mantığı ile hareket etmedir. Kendi halkını ve ülkesinde yaşayan diğer halkları da bu temelde motife etmektir. 1923 ylında klasik ve modern sömürgeci bir devlet karışımı olarak ortaya çıkan Türkiye, Türkiye ismini Türk-Kürt aydınlarının katkısı ile kirli geçmişini yıkama politikalarını usta bir şekilde yürürlüğü koymuştur. Türkiyelilik mantığı Kürt halkını ve vatanı Kurdistanı, Kasr-ı Şirin’ le başlayan birbirine yabanci 4 ayrı unsur yapma mantığını onaylamadır.

O halde önümüzde iki temel nokta, iki önemli duruş durmakta; ya Türkiyelilik çizgisi altında 4 sömürgeci devletin Kurdistan halkını sürec içersinde kollektif kimlikten bireysel kimliğe ve oradanda Fransiz sistemi ile Türkleştirme yada tek vatan tek ulus bilinci ile sömürgeciliği red etme...... Ya Türkiyelilik ekseninde sorunlara yaklaşma yada Kurdistani zeminde sorunlara yaklaşma....?

Add new comment

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.