2010 Yılının Kürdistan’ı ve “Gerçegin Kötü Huyu” !
Son çeyrek yüz yilda bilindigi ve bir çoklarımızın gördügü biçimiyle, oldukça kötü bir süreç ve dönem yasandı Kürdistan’da. Mazlum halkimizin canı iligine kadar acıdı. Büyük tahribatlar ve yikimlar yasatildi. Hiç bir insani degere sahip olmayan Türk generaller rejiminin barbarlıklarının insafına terkedilen Kürdistan, kelimelerin izahatta zorlandigi vahsetlere maruz kaldı.Vicdanlari derinden sızlatan asıl bu degildir; “Kürtlük” adina yola çıkan, ancak, gerçekte düsmanla isbirligi yapan ve aslinda kendi halkina karsi savasanlara karsı bir seçenegin, yada bir alternatifin olusturulamamıs olmasıdır büyük rahatsizlik veren. Kürdistan ulusal kurtulus hareketi, düsmanlarin hesabina ancak bu kadar en kötü biçimiyle yönlendirilebilirdi. Kürd milleti kendi kaderinin hakimi olamadi ve onarilmasi oldukça zor büyük handikaplar yasamaktadir. Iradesi ve eylemi ipotek altina alinmistir ve Türk generaller gruhunun siyasi planlarinin bir masasi konumuna düsürülmüstür. Iste vahim olan budur, aydin sorumlulugunu ve bilincini kafalara vurarak her an, her lahza hatirlatan bu gerçekliktir.Peki kimdir bunun sorumlusu? Bu, kelimenin en yalin biçimiyle dürüstçe sorgulanmayacak mi? Her kes kendi sorumluluklarini kisisel yada örgütsel planda ortaya koymayacak mi? Asil sorumluluklari düsmanin üstüne ya da onunla isbirligi icinde ihanetine hala devam edenlere yikmak kolay bir davranis biçimi olmayacak mi? Sorumluluk bütün bileskenleriyle millete aittir; tarihiyle, bilinç ve kültür seviyesiyle, aydini ve siyasi örgütleriyle bir bütün olarak millet sorumludur. Ne var ki; asil sorumluluk, bir çoklarimizin hem fikir olabilecegi gibi, aydinlara ve siyasi örgütlere aittir. Sorumluluklari öncelikle sorgulamalari gerekenler bunlardir. O halde neden gereken çözümleyici analizler yapilmiyor ve sorumluluklar sorgulanmiyor? Benim kisisel olarak buna cevabim var, fakat mesele kisisel degildir, kollektiftir. Bazi hallerde, kisilerin ortaya koyacagi bütünlüklü ve dogru bir tavir ya da durus yeni bir sayfanin açilisina, yeni bir döneme geçisin adimina neden olabilir. Ancak, kuzey Kürdistan’da öylesine derin ve kapsamli bir aydin sefaleti yasaniyor ki, kisiler ve siyasi örgütler asilmistir. Oyle ya da böyle, üzerinde hem fikir oldugumuz ihanetin asilamamasinin bir nedenide budur. Cünkü sorumluluklarin sorgulanmasi yeni arayislara ve yeni siyasi dinamiklerin ortaya çikarilmasina neden olabilir. Buda haliyle sorumluluk altina girilmesine yol açacaktir. Sorgulamaktan ve arayislardan kaçis sorumluluktan kaçisin bir baska yoludur. 2010 yilina girdigimiz bu saatlerde, tek dilegim, sorumluluklarimizin ciddi ve kapsamli bir biçimde eger mümkünse kollektif biçimde sorgulanmasi ve tarihimizin kötü yönlendirilmesinden kurtarilmasi dogrultusunda alternatif arayislar içine girilmesidir. Benim, köle ruhlu “aydinlar”dan ve anilariyla bile dürüst olmayan dönemi geçmis, küfürbaz ve rijit eski sekreterlerden bir beklentim yoktur. Ama, gerek kisi bazinda olsun gerekse de degisik siyasi geleneklerden gelen çok degerli aydinlarimizin ve siyasi tecrübeleri olan kadrolarimizin var oldugunu hepimiz biliriz. Beklentim ve sözüm bu arkadaslaradir. Büyük yazar Yasar Kemal’in bir sözü vardir; “Gerçek eninde sonunda kendisini ele verir.” A. Ocalan ve kendisinin konumunda olan arkadaslarina iliskin gerçekler süreç içinde bir bir ortaya çikmaya devam etmektedir. Buna ragmen hala bir çok aydin ve vatansever Kurd sahsiyeti gerçeklere kulaklarini ve gözlerini kapatmaya devam ediyorlar. Sonuçta herkesin istedigi yerde olmaya yada istedigi yere gitmekte özgürdür. Bizimde onlari hak ettikleri tarzda elestirmeye hakkimiz vardir. Unutulmamalidir ki; söz konusu olan mazlum Kurd halkinin davasi ve kaderidir. Yeni yiliniz kutlu olsun. 31.12.2009 Mehmet Mufit
Re: 2010 Yılının Kürdistan’ı ve “Gerçegin Kötü Huyu” !