Şeddadi Kürd Devleti Üzerine Notlar(4)
Mîr Mehemed Şeddadi’nin ölümünden sonra sırasıyla çocukları, Ali Askeri ve Merzuban Mehemed onun yerine geçiyor ve Şeddadi devletini yönetiyorlar. Mîr Ali Askeri Mehemed döneminde Şeddadiler Gence şehrini ele geçiriyor ve kendilerine başkent yapıyorlar. Bu iki kardeşin ölümünden sonra Fadil/Fazil yada Fadlûn diye çeşitli kaynaklarca adlandırılan Mîr Mehemed Şeddadi’nin 3.oğlu Şeddadi devletinin başına geçiyor. Bu Kürd Mîrî yabancı ve yerli kaynakların en çok sözünü ettikleri Şeddadi devletinin Mîrlerinden biridir. Mîr Fadil döneminde bugün Ermenistan olarak anılan bölgenin geniş bir kesimi Şeddadi devletinin denetimine geçmişti. Bazı kaynaklara göre Mîr Fadil 45 yıl diğerlerine göre ise 48 yıl boyunca Şeddadi devletinin başında oldu. Ermeni tarihçi Vartan’ın verdiği bilgilere göre „ Mîr Fazlûn Ermenistan için 13000 Dirhem vergi ve haraç“ tespit etmişti.( Mansur Mexdum, Giringî Kurd û Kurdistan Le Qonaxe Mêjûyekanî Êran ta serdemî Afşarîye, sayfa 93)Mîr Fadil/Fazlûn hakkında başka bir hikaye ise Keykâwus’un „Kabûsname“sinden aktaralım. Bilindiği gibi Keykâwus „Kabûsname“yi 1082 yılında yazmıştır. Bilindiği gibi Keykâwus 928 ve 1043 yılları arasında Gurgan, Kuhistan ve Teberistan’da hüküm süren Zîyarî Kürd hanedanlığından gelmektedir. Keykawûs, ailesine ait hanedanlığının yıkılmasından sonra ömrünün geri kalan kısmını Şeddadi Kürd Kralının yanında geçiriyor. Keykawus oğlu Gilan Şah’a siyaset ilmine ve devlet yönetimi hakkında verdiği öğütleri derlediği „Kabusname“ adlı eserinde Mîr Fazlûn hakkında bir hikaye anlatıyor. Keykawus eserinin 17.bölümünde oğlu Gilan Şah’a verdiği öğütü ve hikayesini tüm aktarıyorum: „PADİŞAHLARIN HİZMETİNDE OLANLARIN YOLUNU BEYAN EDER Eğer nasip olurda Padişah hizmetinde olursan, Padişah seni kendisine ne kadar yakın tutarsa tutsun, sen bununla gururlanma, kendini uzak tut, yakınlığından kaç, ama kulluğundan kaçma, Padişah’a yakınlık uzaklığa sebebtir ve kulluk etmek yakınlığa. Öyleyse bilindi ki hizmet zamanı yakın olmak gerekiyor, tâ ki o yakınlık boyulmasın. Sonra o sana tam olarak güvendiği gün, sen korkunu daha arttır, emin olma. Çünkü seni her kim sevmişse yine o zayıflatabilir. Yani kimin yüzünden semirdinse yine zayıflığına sebep o olacaktır. Şimdi Padişah’ın katında ne denli aziz ve muhterem olursan ol gafillikle çizmeden yukarı çıkma ve velinimetine iyilik dilemekten ve onun iyiliğini söylemekten başka yol tutma, tâ ki o da sana iyilik etsin. Padişah katında kimse hakkında iyilikten başka şey söylememeye ve Padişah’ı kötü alıştırmamaya çalış. Bir gün sanada kötülüğü dokunmasın. Çünkü, senin kötü terbiyen yüzünden Padişah halka kötü iş edince , bir gün sana da eder. Buna ilişkin hikaye: Şöyle işittim ki Gence’de bir bey vardı. Adına Fazlûn derlerdi. Devrinde bir muhteşem kişi vardı, adı Delyem-i Fadlun derlerdi. Onu kendisine müşavir edinmişti, onun görüşünü almadan iş yapmazdı. Ama o kötü bir eğitici idi. Birisi bir suç işlese, Fadlun onu zindana atsa Delyem öğüt verirdi : „ Ey Şah istediği gibi hareket edeni incitme, mademki incitirsin bari öldürmedikce bırakma“ diyor. Bu kötü danışma yüzünden suçsuz olan çok kişi öldü. Sonunda bir gün ansızın bir kaza oldu. Deylem Fadlun’un katında küçük bir suç işledi. Fadlun’da onu zindana attırdı. Deylem haber gönderdi „şu kadar mal vereyim, beni öldürmesin“ diye. Fadlun dedi ki „ ben bunu ondan öğrenmişim ki yolundan gideni incitme, madem ki incittin, öldür. Öyleyse ben senin öğüdünle yine seni öldürürüm“ ve buyurdu Deylemi öldürdüler. Deylem kötü öğüdü yüzünden başını verdi.“ Keykawus oğlu Gilanşah’a nasihatlarına devam ediyor ve Şeddadi Mîri Mîr Fadlûn hakkında bir başka hikaye anlatıyor. Hikaye şöyle: „Şöyle işitim ki, aynı Gence Emiri Fadlûn’un katında bir bey vardı. Onun haciplerindendi. Adına Ebülyeser derlerdi. Bir gün Fadlûn Ebülyeser’e dediki ‚Berdaa git, sipahsalarlığını sana verdim‘. O cevap verdi : ‚kulunum, ama kışın gideyim. Çünkü, Berdaa’nın havası gayet kötüdür, hele yaz günleri olursa‘. Emir Fadlûn „Şimdi gitsene“ dedi. Ebülyeser „can azizdir, havasından korkarım“ diye cevap verdi. Çok tartıştılar, sonunda Emir Fadlûn „niçin böyle çürük bir insan var? Ecelsiz hiç kimse ölürmü? diyince Ebülyeser dediki : ‚ Padişah’ın buyurduğu doğrudur, ama insanın eceli gelmedikçe yaz günü Berdaa’ya gitmez‘ diyor. Şimdi bu hikayenin anlamı şudur ki Tanrı bir kula kaza vermiyecekse beyine hain olmaz, lanet haine it kuyruğunu saladıkca“ diye bitiriyor.(Keykawus, Kabusname, ikinci cilt, 85-88) Devam edecek Aso Zagrosi