Ana içeriğe atla

PARTİLEŞME ÜZERİNE

Hareket noktamiz yeni partinin hangi toplumsal ihtiyaca cevap arayacağıdır. Uzun teorik tespitleri geçerek ana başlıklar altında ülkemiz, ve bölgemizdeki gelişmeleri gözönünde tutarsak, Kürdistan halkının ihtiyaçlarının ne olduğu ve mevcut siyasi yapıların bunlara neden cevap olamadıkllarını görecegiz ve neden yeni bir siyası yapılanmanın zorunlu olduğunu anlayacağız.

Yeni parti sadece doğrularını tekrarlıyan, bilimsel tesbitler yapan, hakim ve hakem, yada izleyici ve durum tesbiti yapan gözlemci değil , siyasal bir aktör, siyasal bir kurmay konumunda olmalıdır. Doğru ve haklı olmak yetmez, aynı zamanda güçlü de olmak gerekir, gücün meşruluğu, haklı olmak ve kitlelerce kabul görmekten geçer.
Kürdistan tarihinde ilk defa, ortadoğu ve kürdistanı sömürgeleştiren ülkelerden bir adım ileri giderek çağdaş dünya degerleriyle bütünleşmiş, demokrasi ve devrim merkezi haline gelmiş, buna karşılık çevremizdeki devletler dini ve etnik gericiliğe saplanarak dünyadan ve demokrasiden giderek uzaklaşmakta ve iç çatışmalar içine girmişlerdir. Bölgenin yeniden biçimlenmesinde kürdistanın rolü artık herzamankinden daha önemli hale gelmiştir. Bugün kürdistanı yok sayan yok etmeye çalışan güçler başarısız olmuş, artık kürdistani güçlerin güvenini kazanmaya çalışmaktadırlar. Kürdistan güçleri gözönünde tutmayan hiç bir siyasetin bölgemizde başarı sansı kalmamıştır. İşte yeni paritinin misyonunu belirleyen budur, yani, bölgedeki irkçı ve dinci gericiliğe ilhak ve sömürgeciliğe karşı, kürdistan halkının çıkarlarını meşru ve demokratik zeminde dahada ileri taşıyarak, dünya miletleri içinde hak ettikleri yeri almaktır. Meşruluk ve demokratik zeminde hak sahibi olmak, kürdistanı ilhak eden devletlerin ırkçı dinci ve ilhakçı kanunları ile mümkün değil, çünkü bunların kanunları çoktan meşruluğunu yitirmiştir.

Kuzey Kürdistanda demokratik kitle partisine ihtiyaç vardır. Tarihimize ve toplumsal yapımıza baktığımız zaman, bütün farklılıkları kapsayan bir partinin nasıl olması gerektiğini de gösterir.

Kürt ulusu dil din etnik ve kültürel olarak farklılıklar gösteren bir yapıdadır.Ortadoğunun hiç bir ülkesinde olmadığı kadar dinsel çeşitlilikleri barındırır, islamın bütün varyantlarını,hırıstıyanlığı, yahudiliği benimsiyen çok çeşitli dini toplululklar vaardır. Dil ve etnik olarak da Kürtçenin bütün lehçeleri yanında, suryani, keldani, ermeni, türk,arap, azer ve fars azınlık dilleri ve etnik grupları kapsar. Kürdistanın dört parçaaya bölünmesi sonucu olarak da her parça kendi içinde özgün bir gelişme ve kültürel farklılaşma yaşamıştır. Bütün bu ayrılıkları bir arada tutacak demokratik ve merkeziyetçilikten uzak bir yapılanmanın zorunlu olduğunu, ve partileşmede de bu çeşitliliği kapsıyan bir yapılanmayı gözönünde tutarak, demokratik ve kitlesel bir partileşmeyi hedef almalıyız. Parti, Alevilerin,yezidilerin, suryanilerin zazaların vb. Etnik, dini ve kültürel azınlıklarında sesi olmalı, onların kendi otonom özgün örgütlülükleri ile partiden yer almaları sağlanmalı, çoğunluğun diktatörlüğü rededilerek, azınlık hakları garantı altına alınmalıdır. Bugün Kürdistanda varolan partilerden hiç biri bu ihtiyacımızı karşılayacak konumda değildir. Partinin varlığını ve çıkarlarını halkın ve ülkenin çıkarları, önünde tutan, farklılıkları kapsamıyan, dar sınırlar içinde hareket eden bir niteliktedirler.

Yeni partinin temel ilkesi, ulusların kendi kaderini tayin ilkesi olmalıdır. Bu ilke yeni partinin hareket ekseni olmalı, ve kayıtsız şartsız savunulmalıdır. Kürt ulusu kendi kaderini belirleme hakını kendi iradesi ile belirlemelidir. Bu ayrılma, bağımsız bir devlet şeklinde olabileceği gibi herhangi bir devlet ile federerasyon, konfederasyon şeklinde bir birlik de olabilir. Yüzyıldır uluslararası hukukun temel bir ilkesi haline gelen, ve demokrasinin , halk iradesine saygının bir geregi olan bu ilkenin Kürt ulusu için uygulanmayışı kabul edilemez. Bu temelde Türk devletine uzun talepler listesi sunmanın anlamı yok, Kürt ulusunun tek bir talebi olmalıdır. O da ‘ gölge etme başka ihsan istemez’ olmalıdır.
Ancak Türk devleti, Kürt ulusunun kendi kaderini belirleme hakını tanır ve halkın iradesine sagı gösterirse, gerçekten demokratik bir türkiye ile birlik mümkündür. Ama ondan evel Kürdisdistan parçalarının kendi aralarında birlik olmasi daha elzemdir. Bu babta Kürdistan ulusal Kongresine bu yönlü bir misyon yüklemek, ve parçalar arası birliğin zeminini geliştiren bir kurum haline getirmek gerekir. Aynı şekilde, son dönemlerde, Kürdistan siyasi çevrelerinin ‘Missak-ı Milli’ye karşı çıkışlarını doğru görmüyorum. 1919 de Osmanlı meclisi Mebusanın kabul ettigi Ahd-ı Milli, Halep ve Musu vilayetlerini yani Kürdistanın Suriye ve Irakta kalan parçalarını da kapsıyordu. Bu tez en azında Kürdistanın üç parçasının birliğinin gerçekleşmesi demektir ki, buna karşı çıkmak doğru değil. Elbette bizim ve TC yetkilililerin niyetleri farklıdır, ama burada niyetler değil, güçler belirleyici olacaktır. Tek parçada ki mücade karşışında başarısız olan bir gücün, birleşik Kürdistan karşısında eski niyetleri felaket bir bozgundan başka ne ifade edebilir ki. Bu konduda, en asgarisi,Halihazırdaki Güney Kürdistan statüsünde Kürdistan parçalarının birleşerek, T.C ile federal bir birliktenlik mümkündür. Tabii ki birliktelik tarafların özgür olmasi ve özgür iradesi ile olur.
Kürdistani güçlerin gerek ulusal gerek uluslararası ilişkilerinde, diger parçalarına ve diger Kürdistani güçlerin çıkarlarına zarar vermeyecek şekilde olması gerekir. Kürtler arasında şidet kulanılmasını ve brakuji kesinlikle mahkum eder. Kürdistan ulusal kongresinin kürt güçleri arasındaki sorunları çözmeye yetkili bir kurum olması gerektiğini belirtir.

Toplumumuzda var olan değişik çıkar katmanlarının olması ve değişik düşüncelerin olması doğaldır ve bunları temsil eden bir çok partinin de olması o kadar doğaldır. Ancak Ülke ve Ulus çıkarları butün bu partıler tarafından da savunulmalıdır ve bütün partiler bu paydada birlişmelidirler. Bu temelde, değişik partiler, cephe, meclis, konsey gibi ulusal birliği hedef alan bir itifaklar geliştirmelidirler. Partiler arası rekabet hiç bir zaman ulusal birliğini hedefleyen itifaklara zarar vermelidir. Ulusal hasasiyet, itifak yapan bütün partilerden beklenmelidir, tek taraflı bir hasasiyet teslimiyeti getirir, ulusal çıkarlara ve demokratik toplum hedefine de zarar verir.

Kürdistan güçleri, uluslararası ve bölgemizdeki demokrasi güçlerini mütefik olarak görür.
Kürdistanı sömürgeleştiren devletlerin demokratikleşmesini olumlu görür ancak Kürdistan sorununun çözümü bu devletlerin ve ulusların demokratikleşmesi çerçevesinde mümkün olmasdığını belirtir ve Kürdistan halkının özgürlügü sağlanmadıkça bu devletlerin demokratikleşmeyeceğine inanır. Demokratikleşmenin anahtarı Kürt ulusunun kendi kaderini belirleme hakının tanınmasından geçer. Bu meyanda şunuda belirtelim ki, bu ülkelerdeki sol veya demokrasi güçlerinin, emperyalizmi yanlış teorileştirerek, kendi devletlerinin dini ya da miliyetçi gerici güçlerine yedeklenmelerini de eleştirir.

Bugünkü şartlarda Kürdistanı bir Partinin, klasik kelimelerle, yani liberal, muhavazakar yada sol vb. Terimlerle tanımlanamaz. Çünkü bu terimler, stabil bir sistem içinde kurulan, ve bu statükoyu koruyup geliştiren partiler için geçerlidir. Oysa biz mevcut sistemi koruyup geliştiren değil, aksine radikal bir değişim ve kopuşu sağlamak, kürdistani ve demokratik bir sistemi hedefliyoruz. Bu durumdaki bir parti, yeni sistemin kurucu ögesi ve düzenleyici gücü olacağı için devremici ve demokratik bir tanımlama yapmak en doğrusu olur.
T.C devletinin bu değişime ayak uydurmaktan zorlanacağı kesindir, çünkü Türkiyede demokrasinin yerleşmesi oldukça zor bir iştir. Kürdistanı içselleştiremiyen bir Türkiyenin demokratikleşmesi mümkün değildir. Türkiye ancak demokratikleşerek birlikte yaşama kudret ve yetenegini kazanabilir. Takdir edilmelidir ki, ırkçı faşizan bir devlet ile demokratik barışcı bir devllet iç içe yaşıyamaz. Demokratikleşme dışında, kürtler açısında istenmesi gereken şartları da şu şekilde sıralıyabiliriz. Kürdistan, iç güvenlik, ekonomi ve sanayi, maliye, eğitim, sağlık, ulaştırma, bayındırlık, adalet konularında bağımsız olmalıdır ve bu alanlarda düzenleme yapacak yetkili ve bağımsız bir ulusal meclisi olmalıdır. Kendi ekonomisini kurmayan, kendi vergilerini toplayamayan, kendi toplumsal ve doğal zenginliklerine sahiplik yapamıyan toplumlar, hiç bir zaman kaderini belirleyemez, geleceklerini planlayamaz, ve gelişemezler.

Son olarak şunu belirtmek istiyorum.

Bugünkü Kürdistanın siyasi düşüncesine yön veren kadroların, siyasal ve ideolojik yapılanması, 1970 ve 1980 dönemindeki sosyalist blok ile kapitalist blok arasındaki çatışmasında, sosyalist blok yanında yer alarak biçimlenmiştir. Bugün ise Kürdistan ve dünya çok değişmiştir. 40 yıldır Kürdistanda siyasal düşünceleri yönlendiren kadrolar, bugün kapitalist sistem içinde yer edinmeye çalışmaktadırlar ve bu konuda felsefik, teorik, ve kültürel alanda zorlanmakdırlar ki buda doğaldır. Bu kadrolar, bu kuşak,çok kayıp verdi, ezildi, bir çok kere yenildi ve arkasında yıkıntılar ve kazanımlar bırakarak bugüne geldi. Ama artık bugünün paradigması değişmiştir. Eski ayrışma yada birlişme noktaları kaybolmuş, yeni kıstaslar, yeni politik duruşlar gündeme gelmiştir. Bugünkü Kürdistanda eski Kürdistan değildir. Bugün 1970-80 kuşağından farklı yetişen, dünyaya açılabilen, çağdaş, donamımlı bir Kürdistan gençliği sözkonusudur. Dolayısıyla kendisini aşamıyan eski kadrolar yeni döneme önderlik yapamazlar, geri çekilmeli, kendilerini aşanlar yeni kuşakla birlikte parti hareketini ileri götürmelidirler.

Davut Kurun. 16.10.2013

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.